Ana Sayfa / Yazarlar / Nureddin Mahmud Zengi

Nureddin Mahmud Zengi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Nureddin Mahmud Zengi

 

Zengi güzel yüzlü, esmer tenli, mavi gözlüydü. Büyük bir heybet ve itibarı vardı. (İbnü’l- Esir, El- Kamil Fi’t- Tarih 11. Cilt, 104. Sh.)

Gazalardan birinde Melik Nureddin bir haçlı kontunu esir aldı. Onu öldüreyim mi yoksa ödeyeceği fidye karşılığında serbest mi bıraka­yım? diye Ümeraya danıştı. Kont, serbest bırakılmak için çok miktarda fidye ödemeyi taahhüd etti. Emirler ihtilaf ettiler. Sonra Melik Nureddin, alacağı fidye karşılığında onu serbest bırakmayı uygun buldu. Esir kont da yakınlarından birini Melik Nureddin’e ödeyeceği fidyeleri getirmesi için kendi ülkesine gönderdi. Giden adam kısa zamanda fidyeyi getirip teslim edince Melik Nureddin o haçlı kontunu salıverdi. Haçlı kontu ülkesine ulaşır ulaşmaz öldü. Melik Nureddin ve arkadaşla­rı bu duruma şaştılar ve o esir Haçlı kontun ödemiş olduğu fidye ile Dımaşk’ta, ülkede benzeri bulunmayan bir hastane yaptırdılar. Bu hastanede yoksulların ve düşkünlerin tedavi görmeleri şart koşuldu. (İbn Kesir, El Bidaye Ve’n-Nihaye, Çağrı Yayınları 12. Cilt, 497.- 498. Sh.)

Hıristiyanlar Peygamberimizin (s.a.v.) mübarek vücudunu kabrinden çıkarıp Avrupa’ya kaçırmak üzere iki kişiyi görevlendirdiler. Bu iki gayr-i müslim, müslüman kıyafetine bürünerek güya hacc yapmak için Endülüs’ten yola çıktılar. Peygamberimizi ziyaret etmek bahanesi ile de Medine’ye vardılar ve Mescid-i Nebi’nin kıble tarafında Peygamberimizin kabrine çok yakın bir eve yerleştiler.

Bunlar namazlarını mescidde kılıp Peygamberimizin kabrini ziyaret ediyorlar, her sabah Baki kabristanına, cumartesi günleri de Kuba Mescid’ine gidiyorlardı.
Kılık kıyafetleri ve fakirlere yaptıkları yardımlarla halkın güvenini kazanmayı başaran bu kişiler, Peygamberimizin mübarek vücudunu kaçırmak için geceleri bulundukları evden Peygamberimizin kabrine doğru gizlice tünel kazmaya başladılar. Buradan çıkan toprakları torbalara doldurarak kabirleri ziyaret bahanesi ile Cennetü’l-Baki Kabristanı’na döküyorlardı. Böyle devam ederek kazdıkları tünel Peygamberimizin kabrine iyice yaklaştı. İşte tam bu sırada, adaletli hükümdar olarak tanınan ve Haçlılara karşı başarılı savaşlar yapan ortaçağ İslam tarihinin parlak siması Selçuklu Atabeyi Nureddin Mahmud Zengi Aksungur, gece teheccüd namazını kılıp yatmıştı ki, rüyasında Peygamberimizi (s.a.v.) gördü. Peygamberimiz ona iki sarışın yüzlü adamı göstererek: “Ey Nureddin! Beni bunlardan kurtar.” dedi. Gördüğü bu rüya üzerine uyandı. Abdest alıp namaz kıldıktan sonra yattı. Yine aynı rüyayı gördü. O gece aynı rüyayı üçüncü defa görünce kalktı ve iyi bir insan olan veziri Cemalettin Mavsili’yi yanına çağırdı, gördüğü rüyayı anlattı. İstişare ederek Medine’ye gitmeye karar verdiler. Kimseye duyurmadan hükümdar, veziri ile beraber yirmi süvari ve pek çok eşya ile Şam’dan yola çıktılar. Gece gündüz devam ederek onaltı günde Medine’ye vardılar.

Hükümdar, abdest alıp Mescid-i Nebi’ye giderek iki rekat namaz kıldı ve Peygamberimizi ziyaret etti. Medine halkı hükümdarın yanına toplandı.

Vezir: “Hükümdar, Peygamberimizi ziyaret maksadıyla gelmiş, yanında da sizlere hediyeler getirmiştir. Medinelilerin isimlerini yazın!” dedi. Onlar da bütün Medinelilerin isimlerini yazdılar. Bu isimlere göre herkes gelip hükümdardan hediyesini almaya başladı. Bundan maksad; Peygamberimizin, rüyada: “Beni bunlardan kurtar!” dediği o iki kişiyi tanıyıp tesbit etmekti. Bunun için hediyeleri hükümdarın huzuruna gelerek alıyorlar, bu esnada hükümdar gelenlere dikkatlice bakıyordu. Herkes hediyelerini aldı. İsim listeleri bitti. Fakat hükümdar bu gelenler arasında Peygamberimiz tarafından rüyada kendisine gösterilen iki kişiyi göremedi. Bunun üzerine: “Hediye almayan kimse kaldı mı?” diye sordu. Orada bulunanlar dediler ki: “Kimse kalmadı. Ancak Endülüs’ten gelen iki kişi var. Onlar kimseden bir şey almazlar. İhtiyaç sahiplerine çok sadaka vermektedirler.”

Hükümdar onlarında yanına getirilmesini istedi. O iki kişi de huzuruna getirildiler. Hükümdar onların rüyada kendisine gösterilen kişiler olduğunu tanıdı ve kendilerine nereli olduklarını sordu. Onlar da: “Biz Endülüs’ten hacc maksadı ile geldik ve bu sene Peygamberimizin yakınında bulunmayı arzu ettik.” dediler. Hükümdar, nerede kaldıklarını sordu. Mescid’in yakınında olduklarını söylediler. Hükümdar onlarla beraber evlerine gitti. Evde süslü kitaplar ve değerli eşyalar gördü. Bu arada halk, onların her gün oruç tuttuklarını, namazları Mescid’de kıldıklarını ve hiç bir dilenciyi boş çevirmediklerini söyleyerek bu iki kişiyi övüyorlardı.
Nureddin Zengi odayı dolaştı ve burada yere serilen hasırı kaldırdı. Baktı ki altında kazılmış bir tünel var. Tünel ta Peygamberimizin kabrinin yanına kadar uzanıyordu. Bunu gören halk mahcup olup başlarını önlerine eğdiler ve artık söyleyecek bir şey bulamadılar. Bunun üzerine hükümdar bu iki kişiyi sorguya çekti. Onlar da gerçekten müslüman olmadıklarını ve Peygamberimizin vücudunu buradan alıp ülkelerine kaçırmak için görevlendirildiklerini itiraf ettiler. Bunu yapabilmek için derviş kıyafetine bürünerek halkı kandırdıktan sonra geceleri tünel kazmaya devam ettiklerini ifade ettiler ve: “Peygamberin kabrine iyice yaklaştığımız gece gök gürültüsü ve şimşekler öyle bir sarsıntı meydana getirdi ki, sanki dağlar yerinden oynayacaktı. Bundan fena halde korktuk ve sabahleyin de sizin geldiğinizi de haber aldık” dediler.

Hükümdar, suçlarını itiraf eden bu kişileri idam etti. Bu olaydan sonra Nureddin Zengi, Peygamberimizin kabrinin çevresinde derin bir hendek kazdırdı ve bu hendeği kurşun eriterek doldurdu.

Böylece Kabr-i Saadet, çepeçevre kurşunla muhafaza altına alınmış oldu. Bu olay Hicri 557, Miladi 1162 yılında vuku bulmuştur. (Mihr Ali Süleyman, Kutlu Medine 136-137, Eyüp Sabri Paşa, Mir’âtü’l-Haremeyn, s. 684-686, İst. 1304; bk. Vefâü’l-Vefa bi Ahbâr-i Dâr’il-Mustafa, c, 2, s. 648, et’Tarif, s. 76; Seyfeddin YAZICI, Mekke ve Medine’deki Mübarek Ziyaret Yerleri, TDV Yayınları Ankara, 1999. s. 80-85) (Evliya Çelebi- Seyahatname 9. Cilt)

(Bir Şahıs Bir Olay isimli kitaptan)

Abdullah ÖZTÜRK

Yazar : Abdullah ÖZTÜRK

1963 miladi ve 1383 hicri senesinde, Ankara’da dünyaya geldi.
Gazi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünden mezun oldu.
Memleketi Şeyh Ali Semerkandi Hazretlerinin yaşadığı ve medfun olduğu Şeyhler beldesidir.
Huccet, Hulasa, Fıkhul Kebir, Fıkhul Evsat, Fıkhul Asgar, Hıristiyanlara Mektuplar, Yol, Bir Şahıs Bir Olay, Cevher İnci Altın, Suristan, Kalbimin Aydınlığı 40 Hadis, isimli eserlerin yazarı, halen ilmi araştırmalarını devam ettirmektedir.

Web Sitesi
Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Yorumlar

  1. avatar

    Allah razı olsun.
    tam filmlere konu olacak bir konu

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Dâru’s-Siyâdeler (Seyyidlik Evleri)

Dâru's-Siyâdeler (Seyyidlik Evleri) Doç. Dr. Murat Sarıcık   "Dâru's-Siyade", "Nakîbu'l-Eşrâflar"(1) ve Seyyidler için, ilk kez …

Kapat