Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Müdafaalar & Cevaplar / “Nurun Mânevî Avukatı Ahmet Feyzi Kul” Ağabeyin Son Afyon Müdafaaları – 8

“Nurun Mânevî Avukatı Ahmet Feyzi Kul” Ağabeyin Son Afyon Müdafaaları – 8

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İKİNCİ KÜÇÜK MÜDAFAA
(Bundan evvelki küçük müdafaa ile beraber duruşmanın ilk günü mahkemeye verilmiştir.)

BİSMUHU SUBHÂNEHU

Takdim ettiğimiz Denizli iddianamesinden anlaşılacağı vecihle bu dava, muhasebesi görülmüş bir davadır. Beşinci Şua ve emsali âsar orada tedkik edilmiş ve neticede kazanılan beraat kaziye-i muhkeme halini almıştır. Bu aciz tarafından te’lif edilen Maidetü’l Kur’an ise kimsenin şahsi veya zümrevi şerefi, veya resmi ve idari hüviyeti asla kasd edilmeyerek hadiseler üzerinde sırf ilmi teşhisleri ihtiva eden ve Kur’an’ın mucize lisanının bazı tatbikatına makes olan bir eserdir. Bu eser sadece bir talebenin ilmen üstad edindiği ve ilmine itimat ettiği bir zata netice-i tetkikatını arz etmesidir. Hakkaniyeti tasdik edilen bu eseri aynı ilmi görüşlere ve aynı dini telakkilere sahib bir zat, saika-i merak ile hususi olarak istinsah etmiş. Ve yine aynı hiss-i diyânetle mütehassis bir arkadaşına göndermiş. Ortada şahsi ve hususi mahiyetin fevkine yükselmiş ve propagandaya zemin olmuş bir vaziyet yok ki propaganda vasıtalığı iddia edilsin. Eser Kur’anî ve hadisî hakaikın gayet metin bir vechesine aid olmak üzere bizim ilmi kanaatımızdan ibarettir. Ve biz bu ilmi kanaatı bitaraf ve objektif sayısız delillerle hem de delaili katiyye ile ispata hazırız. Eserin davaya mevzu teşkil etmesi muhtevi olduğu hakaikı Kur’aniyenin azamet ve belagatından ileri geliyorsa bundan ürkenlerin eserin fani ve kıymetsiz tercümanını değil o âyatı celiliyeyi ve ehadisi Muhammedi’yeyi (a.s.m) ve onların hiçde indi olmasına ve hiçbir tenkidle tebdiline imkan bulunmayan belagatı adediye ve katiyeti riyaziyelerini ve o kat’iyetin azamet ve kudreti şümulunu mes’ul ve mahkum etmeleri icab eder. Halbuki o eser de vaktiyle davası görülmüş ve beraat etmiş. 5. Şua’nın hakaikına işaretten başka bir şey yok ve memleketimizi kasıp kavuran şenaatı ahlakiye ve ifsadat-ı ilhadiyenin ve Müslümanlığa vaki gerek harici ve gerek dahili bilcümle tecavüzlerin takbihinden başka ne bir şekl-i hükümetin ne de bir rejimin kasdedilmesi asla vârid değildir.

Dinsizler ve sefihler hakkındaki takbih-i Kur’aniyeye iştirak bir cürüm dahi olsa bunu maaliftihar icra icabat-ı İmaniyedendir. Ve bizden bunu hiçbir şey men edemez. Zira bu takbihimiz imanî ve Kuranî bir vecibedir, bir vazife-i diniyedir. Ve hem de mütecevizane değil sırf yapılan tecavüzlere karşı bir mukabeledir. Eğer fani endişeler yüzünden dini ve ilmi hakaikı setretmeye mecbur ve ketmetmekle mükellef isek, buna bizim kudretimiz yetmiyor. Çünki ilahi tehdit her tehdidin fevkindedir. Ama bizim bu yüzden fani ızdırablara maruz kalmamız mukaddermiş ve hatta bu vaziyet bizim hayatımıza bile mal olacakmış, ne yapalım Allah’ı ve rızasını kazanmak o kadar kolay değil. Bizim asla tecavüzi olmayan ve dünyevi ve siyasi bir vechesi bulunmayan ve sırf hakaik-i diniyye ve ilmiyenin hasbi tercümanlığını yapan ve emr-i ilahiye tevfikan ketm ve setretmeyen vaziyetimiz muaheze edilecek ise ve sırf ilahi kelimeyi yükseltmek ve emr-i İlahiye temessük ve imtisal etmek cehdimizden dolayı biz mes’ul edilecek isek ve eğer dinî ve imanî ve felsefî kanaatlardan dolayı mesul edilmek muktezay-ı adalet ise bunun mes’uliyeti bize aid ve râci değildir.

Kur’an’da ve Hadiste böyle bir vech-i adedînin ve bir lisan-ı riyazînin varlığı yokluğu ve bunun hadisat-ı azimeyi gösterip göstermemesi ve o hadisat-ı azimeye önderlik yapacak ve mümessil olacak bazı eşhas-ı hususiyeye işaret edip etmemesi meselesi ise bir ilim meselesidir. Kanun meselesi değildir. Mamafih bütün itiraz ve tenkidlere rağmen bütün alakadar hakikatları olanca azamet ve çıplaklığıyla meydana koymak ve a’lem-i ilim muvacehesinde ispat etmek için elimizde şekke karin olamıyacak her nev’ delail-i ilmiye ve Kur’an’iye ve hadisiyye mevcuttur. Reddine imkan olmayan bu hakaikı, arzu buyururlarsa birer birer şerh ve izaha hazırız.

2- Hakkımızda tatbiki istenen kanun maddesinin de bizim ile ilgisi yoktur zira bu madde dini alet yapıp siyasi maksad takib edenlere mahsustur. Maddenin sarahatına göre hedef siyaset olacak. Dinde alet olarak kullanılacaktır…En garazkar olanlar dahi Risale-i Nur gibi bir hakikat pırlantasının bir siyaset maksadı için telif edilmiş bir eser olduğunu kabul etmez. Kezalik ihlas ve samimiyetin, hakikat ve istikametin, sadakat ve mürüvvetin müşahhas bir timsali olan onun muhterem müellifini de kimse sahtekarlıkla ve siyaset canbazlığı ile itham edemez. Tertemiz, saf ve pürüzsüz hayatının şehadetiyle 75 yaşındaki ihtiyar bir hakikat kahramanının rızay-ı Sübhanîden başka bir maksad takip ettiğine kimse inanmaz. Aldıkları harikulâde gıda-yı imandan ve irfandan dolayı onun ve eserinin etrafında pervane gibi dönen bir avuç mütevazi ehli îmana da siyasetçilik damgasını hiçbir insafsız yakıştıramaz. Şimdiye kadar hakkımızda tahrik edilmiş mahkemeler neticede hep bu isnadı reddetmişlerdir ve kaziye-i mahkeme ve delil-i kat’i halindedir. 25 seneden beri nezîhane ve müstakîmane ve afîfane geçen hayatımızın devamı esnasında en küçük bir siyaset vak’asının çıkmaması da iddialarımızın başta gelen bürhanıdır. Binaenaleyh aleyhine delil olmadıkça dini inkişaflar peşinde koşan bir dindar siyasetçi damgası vurulamaz. Dini kanaat ve inkişafın vechesi ister müsbet ister menfi olsun hedefi siyaset olmadıkça bu madde dindara tatbik edilemez. Yok eğer bu madde sebebiyle bütün dinî gayretleri boğmak, bütün dinî inkişafları önlemek ve söndürmek, vatandaşın vicdanı üzerinde tahakküm etmek gayesi takib ediliyorsa o zaman mes’ele değişir ve fakat o zaman adaletle ve kanuni icablarla asla alakası olmayan vatandaşın asli haklarını çiğneyen bir zulüm sistemi meydana gelmiş olur. Huzurunuza sevkedilen bu dava tarih-i adlde eşine rastlanmayan bir hadise olmağa şayandır. Zira safahattan geçmiş ve kaziye-i muhkeme halini almış bir mes’eleyi yeni baştan mevki-i muameleye koymak vukuatı bilmemezlikten ve görmemeklikten gelerek vatandaşı tekrar tazyik etmek sadece kanunu ayak altına almak değil, aynı zamanda adli ve adliyeyi ve hatta devlet şerefini inkar etmek ve en yüksek bir adalet cihazını müttehem mevkie koymak demektir. Takdim etdiğimiz Denizli iddianemesinin tedkikiyle vaziyetin bu merkezde olduğu tamamen anlaşılır. Ve şüphesiz Türk adliyesinin böyle bir ithama tahammül etmesi asla varid olamaz.

3- Son söz olarak şunu da yüksek huzurunuzda arz etmek isterim. Bu dava alelade bir cürmün davası değildir. Milletin dinî mukadderatı davasıdır. Bu memlekette dini hürriyetin mevcud olup olmadığı ve vatandaşın vicdani kanaatlarından, müsbet ve menfi dini gayretlerinden mes’ul olup olmayacağı ve memlekette dinî bir baskının hüküm sürmesine yer verilip verilmeyeceği davasıdır. Bu meseleler yüksek kararınız neticesinde taayyün edecektir. Bütün memleket dört gözle sizden çıkacak kararı bekliyor. Millet, tarih, hakikat ve istikbal huzurunda ve ilahi hükümranlık muvacehesinde imtihan vereceksiniz. Bizim gibi 5-10 basit vatandaşın cezâdîde olmasından ve ızdıraba mahkum kılınmasından bir şey çıkmaz. Fakat bizim kisvesi olduğumuz ve zahirini teşkil ettiğimiz ve temsil etmek vazifesine sevkedildiğimiz hakikatın ve hakaik-i ilahiyye ve ezeliyenin mahkumiyeti çok ağırdır ve bu ağırlığı şüphesiz kainat dahi kaldıramaz. Binaenaleyh en asil fazilet sembolü bir milletin adl cihazını temsil eden bir heyetin ise o milletin şerefine yakışır bir asaletle bu ağır ve tarihi imtihanda da muvaffak olmak suretiyle en yüksek bir şeref halesiyle temevvüc edeceği muhakkak ve şüphesizdir.

Devamı var

Önceki bölüm:

“Nurun Mânevî Avukatı Ahmet Feyzi Kul” Ağabeyin Son Afyon Müdafaaları – 7

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Hüsnü Bayramoğlu Ağabey’den Cumhuriyet Gazetesine Cevap

Cumhuriyet Gazetesinin 30.07.2020 tarihli yazısında neşretmiş oldukları tezvirat, yalan ve iftiralara kısaca cevabımızdır: 1. Türkiye …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Halk Tababeti ve Zehirlenmelere Karşı Bazı Uygulamalar

HALK TEBABETİ Çeşitli ülkelerdeki halk doktorlarına göre, herhangi bir bölgede görülen her hastalığın yine o …

Kapat