"BEDİÜZZAMAN FİRAVUN'LARIN MUSA'SIDIR."

CİZRE MEŞAYİHİNDEN ŞEYH MUHAMMED SAİD EL-CEZERİ (R.H.)...

Nakşibendi tarikatından, binlerce müridi olan, Cizreli büyük âlim ve mürşid Şeyh Seyda hazretlerinin halifesi M.Emin er hoca anlatıyor:

1954 tarihinde Üstadı ziyaret için Isparta'ya gittim.

“O, Firavunların Musa’sıdır”

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

“BEDİÜZZAMAN FİRAVUN’LARIN MUSA’SIDIR.”

CİZRE MEŞAYİHİNDEN ŞEYH MUHAMMED SAİD EL-CEZERİ (R.H.)…

Nakşibendi tarikatından, binlerce müridi olan, Cizreli büyük âlim ve mürşid Şeyh Seyda hazretlerinin halifesi M.Emin er hoca anlatıyor:

1954 tarihinde Üstadı ziyaret için Isparta’ya gittim.

Sonra Eğirdir’e geldim. Ceylan abiyi gördüm. Beni uzaktan takip eyle dedi, Zira tarassud var, kimseye hissettirme, hafiyeler seni görürlerse tutarlar…

Ben de uzaktan kendisini takip ettim. Bir müddet yürüdükten sonra bir kapı önünde durdu. Etrafa baktıktan sonra içeri girdi. Kapıyı yarım açık bıraktı ve kapının ardında beni bekledi. Beraber yukarıya çıktık, sağımdaki odaya girdi. Zübeyir abide geldi, beni soldaki odaya götürdü…

Hemen yere ve duvarlara nazar ettim. Asılı veya serili hiçbir şey görmedim. Yalnız Hazret-i Üstadı; bir sedir, bir yorgan ve bir de yastığı gördüm. Hazret-i Üstad sedir üstünde oturmuş, yorgan altından ayaklarını uzatmış idi. Yorganı göğsüne çekmişti. Hasta olduğu belli idi. Başında uzunca bir külah, üzerinde de renkli bir kefye kat kat yukarıya doğru sarılmıştı. Gömleğin kollarını yukarıya doğru kaldırmıştı. Sakalı yoktu, parmakları uzun, vücutları iri, fakat zayıftı. Saçı iki üç parmak kadar külahtan dışarı sarkmıştı. Bakışı heybetli, sesi hasta olmakla beraber yüksek ve şiddetli idi…

Bana ‘Nerelisin?’ diye sordu. Diyarbakırlıyım’ dedim. Birçok kişiyi, valiyi ve Mehmet Kayalar’ı sordu. Daha sonra da ‘Niçin geldin?’ dedi. Ziyaret ve bazı soruları sormak için geldim, dedim. Üstad; hastayım, sorulara cevap vermeye vaktim yoktur, dedi.

Sonra Zübeyir abiye hitaben ‘Bir minder getir’ dedi. Minderi getirdi, hemen yanına sermesini işaret etti ve bana ‘Otur’ dedi…

Oturdum. Zübeyir abiye, ‘Sen de otur, sesim çıkmazsa sen anlat’ dedi. beraber Üstadın yanında yan yana diz çöküp oturduktan sonra, Üstad, ‘Soruların nedir?’ dedi.

İmamlığı zekâtla yapıyorlar. Bu durum hoşuma gitmiyor. İmamlığı böyle mi yapalım, yoksa ücretle mi yapalım? Veya başka bir şeyle mi meşgul olalım?’ dedim…

Üstad, ücrette minnet vardır. Zekâtsa minnetsizdir, mal ALLAH’ındır, zenginler birer vekildir. Siz zekâtla imamlık yapın. Fakat pazarlık etmeyin. Günlüğünü de onlara bağlamayın, çünkü ihlâsı zedeler, Rızık veren ALLAH’tır, yalnız onların eliyle gönderir. İktisat edin…

Üstad, başka sorularımın neler olduğunu sordu. Nakşi tarikatinin halifesi olayım mı?

Nakşibendi tarikatında beni halife ettiler. Ben kendimi buna layık görmüyorum. Manevî mes’uliyetten korkuyorum. Eğer bunun bana zararı varsa terk edeyim’ dedim.

Üstad, ‘Şeyhin kimdir?’ diye sordu.

Şeyh Seyda’dır.

Şeyh Seyda Risale-i Nur’u okuyor mu?’

Şeyh Seyda Türkçeyi bilmez. Fakat sizin ne kadar Arapça risaleniz varsa hepsi yanında mevcuttur…

Şeyh Seyda irşada çıkıyor mu?

Evet, irşada çıkıyor…

Ehl-i tarikat daha ziyade imanla alakadardırlar, sen almış olduğun vazifene devam et. Yalnız hediye kabul etme. Hediye hilafü’ş-şer’ değildir. Fakat ihlâs yoktur.

Ben iki cihetle Şeyh Seyda ile alakadarım. Hem selam, hem tebrik ederim.

Zübeyir abi sordu: ‘Alâkaları biliyor musun?’

Hayır, bilmiyorum.

Zübeyir abi: ‘Alakalar manevîdir dedi…

Üstada tekrar sordum: ‘Ben medrese ilimlerini bitirdim ve icazet aldım. Bundan sonra ne yapayım?

Üstad: ‘Risale-i Nur’u oku, okut. Risale-i Nur bana ihtiyaç bırakmamıştır. Seni on beş gün kadar misafir etmek isterdim, fakat üzerimizde tarassudatlar vardır. Eğer bilseler ki sizin gibi bir âlimin geldiğini, hemen hemen inceden inceye takibat açarlar. Biz yatakta hasta olduğumuz halde bizden korkuyorlar.

Biz ziyaretçileri kabul etmiyoruz. Hatta geçenlerde Menderes Isparta’ya geldi. Vali ile beraber ziyaretimize gelmeleri için müsaade istedi. Ben kabul etmedim. Ben seni talebelerimden kabul ettim. Hemen memlekete avdet et. Giderken ziyaretime geldigini söyleme, sana zarar verirler, Paran yoksa sana vereyim…

Benim param vardır, dedim.

Mübarek elini öptüm. Göz yaşlarımı dökerek ayrıldım. Saatime baktım. Gördüm ki, Üstadla mülakatımız tam 45 dakika olmuş.

Hazret-i Üstadın selâm ve tebriklerini evvela mektupla, sonra Cizre’ye gittiğimde Şeyh Seyda’ya tebliğ ettim…

“Şeyh Seyda: O, Firavunların Musa’sıdır”

Cemaatten birisinin suali dolayısıyla Şeyh Seyda Üstad hakkında şunları söyledi:

Bediüzzaman’ı bu asırda ALLAH Teâla bize göndermiştir. Daha genç yaşlarda iken Cizre’ye gelmiştir.En büyük âlim ve mürşidlerinden sayılan dayılarımız ve ağabeylerimiz onun ilmini, fazlını, büyüklüğünü kabul ve itiraf etmişlerdir.

O inancı olmayanların, Firavunların Musa’sıdır. Onun vazifesi öyledir. Bizimki de böyledir. Eğer bir mani olmasa idi ziyaretine gider, elini öper, dua talep ederdim. Kitapları hakikattırlar. Bizde mevcutturlar. Eğer rast gelse, mani de olmazsa, ben de medreseye gider Risaleleri dinlerdim.”

Ve Şeyh Seyda talebelerine: “Ben bir dua ediyorum, siz amin deyin der ve şöyle dua eder:

“ Bediüzzaman ve talebelerini Cenab-ı Hak muvaffak etsin. Bizi de onlarla beraber haşretsin…” Amin…


 

ŞEYH SEYDA’NIN BEDİÜZZAMAN’LA ALAKALI BİR MEKTUBU

Bismihi Subhanehu

İlmiyle âmil, kalb-i selim ve güzel huy sahibi, apaçık sırat-ı müstakimi yol edinmiş, kerim kardeş, eş Şeyh Molla Muhammed Emin! Allah onu koruya, afiyet vere ve bereketlendire..

Esselamü aleyküm ve rahmetullah! Sizden dua talep ediyoruz. Fazl ve kereminizden istimdad ediyoruz. Kendimize ve kardeşlerimize; Allah’ın emrini ta’zim etmelerini, onun dışındaki her boş şeyi ve her engeli terk etmelerini tavsiye ediyoruz. Çünkü bunun dışında hiçbir şey fayda vermez, sonuç getirmez, hayır yoktur, hidayete de erdirmez.

Menfaat veren, hidayete erdiren yalnız O’dur. Ondan başka da yoktur. Çünkü başkalarında yorulma olur, abesle iştigal vardır, zarar vardır. Mutlaka terk edilmeli ve toptan atılmalı. Ne dururken, ne de hareket ederken hatıra getirmemeli. Fenâ ancak O’nda, Beka ancak Onunladır. Gerisi zarar ve şerdir, noksanlık ve hüsranlıktır. Kâmil akla muhalefettir. Belki de serapa ahmaklıktır, cehalettir ve sapıklıktır.

Hakkın dışında sapıklıktan başka ne olabilir ki? Allah, bizleri muvaffak eyleyip, rüsvay eylemesin. Kerim O’dur, Mennan O’dur. Rahman ve Rahim olan O’dur. Büyük fazlu kerem sahibi, ihsan sahibi O’dur.

Ayrıca, bize üstazın selam ve tebrikini ve ihsanını belirten mektubunuz ulaştı. O Üstaz ki; fazileti meşhur, kadru kıymeti büyük, ilmi derinyüce imam-ı hümâm ve şeyh olan, vasıfları belirtilen zat-ı kerimin selamı bizim için bayram olur. Allah, izzetini, şerefini, yükseklik ve derecesini artırsın. Ziyadesi olmayan bağışlayıcılığını her iki dünyada da versin.

Selamına karşılık “Aleyna ve aleyke ve aleyhi’s selam(bize, sana ve ona selam olsun) deriz.

Tebrike gelince, bu onun faziletidir ve ondan kaynaklanmaktadır. Her iki halde de fazilet onundur.

“Benim onunla her iki cihetten alakam var” sözüne gelince, bu hayırlı bir kelimedir. Hoş bir sözdür. Hoş kelime ise sadıktır. Onun için ikram etti. Çok değişik manaları ve ihtimalleri vardır k, duyan kişi dilediği manaya ve ihtimale yorsun. Lakin muvafık ve makbul olan, muhalifi olmayan mana budur vesselam. Allah geniş rahmetiyle rahmet eylesin ve uçsuz bucaksız Cennetine koysun.

Benim onunla her iki cihetten alakam var” sözünden şu miskinin ümidi şudur ki, o son derece faziletli zatın, bu miskinin hem dünyasına, hem de ahiretine dua etmesi, aynı zahir ve batında nazargâhı olması, gözünün bu miskinin üzerinde bulunmasıdır. İnşallah Allah ona bol mükâfat versin.

Âmin. Yine de en iyisin bilen Allah’tır. En Hakim, en Rahim, en Kerim olan O’dur. Vesselam..

Yaptığınız te’lif esere gelince, çok iyidir, inşallah faydalı olacaktır. Sizinle bir araya gelme şerefine nail olunca, bir takriz yazarız vesselam.”

Hazırlayan: Şeyh Abdüssamed el Farkini

 

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Aydınların Dilinden Bediüzzaman Said Nursî / Vefatının 64. Sene-i Devriyesi Hatırasına (video)..

Konuyla ilgili yazılar için lütfen alttaki bağlantıyı açınız. https://www.kastamonur.com/category/risaleinur-bediuzzaman/ne-dediler/ Yazar Hakkında Diğer YazılarıYazar : EditörWeb …

Önceki yazıyı okuyun:
Batı Çalışma Grubu’na (BÇG) Ne Oldu? / Vehbi KARA

Batı Çalışma Grubu’na (BÇG) Ne Oldu? Batı Çalışma Grubu (BÇG) Postmodern darbe olarak bilinen 28 Şubat 1997 tarihli Millî Güvenlik Kurulu kararlarının uygulanıp uygulanmadığının denetimi...

Kapat