Ana Sayfa / Uncategorized / Özgün Bakış / Eyyup AKSOY

Özgün Bakış / Eyyup AKSOY

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

EYLÜL SARISI

Eyyup AKSOY

ÖZGÜN BAKIŞ

Hani hep derler ya,”Amerika’yı yeniden keşfetmeye ne gerek var?”.Bir müddet bu cümleye taktım kafayı. İnsanlar işin kolayını bulmuştu,” Yeniden Amerika’yı …”. Söyleme kardeşim, söyleme… Bu söylemde, bu bakışta bir arıza var.

Eğer keşfetmeyi, genel olarak bir “ bakış” diye ele alacak olursak, bunu var olmaktan tutun da, hayatın, geçmiş ve geleceğin bütün yaşanmış-yaşanacaklarına uyguladığımız zaman müthiş bir felaket tablosu ortaya çıkar. Bu, şöyle ifade edilirse, düşünceme göre yanlış olmasa gerek: Bu felaket, insanlık aklının, anlayışının, bedii algılamasının esareti, anlamına gelir.

Dün iş dönüşü, evden sipariş verilenleri almak üzere, sürekli alışveriş yaptığım markete gittim. Üzerimde iş kıyafetim vardı. İçeri girer girmez marketin sorumlu müdürü ile karşılaştım. Nefsime çok hoş gelebilecek sözlerle karşıladı beni: “ Buyurun efendim, hoş geldiniz, size nasıl yardımcı olabilirim…” Şaşırdım. Halbuki, önceden gittiğimde de müdürle karşılaştığım çok olmuştur. İlgileniyorlardı ama hiç bu kadar iltifat görmemiştim. Hatta, alışverişin sonuna doğru çay ikramı için ısrar ettiler. Ben de, aldıklarımın misafirliğe hazırlık olduğunu mazeret göstererek, atlattım.” Borcumuz olsun “, demeyi de ihmal etmediler, sağolsunlar…

Ben, her zamanki gibi, aynı “ben” idim. Üzerimde sadece takım elbise ve kravat farklıydı. Bu durum bana,”Öyle adamlar gördüm üstünde elbisesi yok, öyle elbiseler gördüm içinde adam yok.” (Hz. Mevlana) sözünü hatırlattı. Bu felsefenin tam tersi bir durum söz konusu idi. Üstümde elbise yokken adam (!) yerine konmamış, elbiseli olduğumda ise adam yerine konmuştum.

Vatandaş benim değerimi keşfetmişti nihayet. Tabii bu, kendi özgün bakışı ile değil, toplumca kendisine giydirilmiş çerçeve bakışla yaptığı değerlendirmenin sonucudur.

Peki bir birey olarak kendimize has bir bakışımız var mı, hayata, olaylara, evrene dair?..

Hangi insanı seveceksiniz?

Popülaritesi kurgulanmış, amaca uygun olarak makyajlanmış ve kamuoyuna lanse edilmiş kişiyi mi?
Hangi yazarı, hangi kitabı okuyacaksınız?

Lütfen siz zahmet edip, keşfe falan kalkışmayın. Biz sizin adınıza tespitimizi yaptık, buyurun okuyun, “bestseller” listesinden kitabınız hazır”…

Hangi tarih, hangi tarihî şahsiyet?

Merak buyurmayınız efendim, bunlar kahraman, şunlar vatan haini…”

Hangi film, hangi kıyafet, hangi marka,hangi AVM, hangi takım, hangi dernek, hangi parti?.. Hepsi itina ile araştırılır ve hizmetinize sunulur efendim. Siz zahmet buyurup da “ yeniden keşfetmeyin”, lütfen.

Tüm dünya insanlığı aynı” ipotek” altında inlemektedir, ama çoğunlukla bugünkü Türk ve İslam toplumlarında bu durum daha yaygındır diye düşünüyorum. Bu toprağın çocukları, “Hocam eti senin, kemiği benim” kafasıyla okula kayıt yaptırılmıyor muydu? Etinin de, kemiğinin de kendisine ait olduğunu düşünmeden… Daha düne kadar, sürüne sürüne babasının paçasına yapışan küçücük çocuklara,” Git deden burada,olmaz..” denerek ahlak(!) eğitimi verilmiyor muydu? Peki bütün bunlar özgün bakış sonucu muydu, yoksa “töre hazretleri” nin “çerçeve bakışı” mıydı?

İnsanoğlunun var olduğu günden beri, hiç bir, “giydirilmiş” değil, gerçek düşünce adamı, filozof-mütefekkir yoktur ki, mevcut düzenle ters düşmemiş olsun, zulme uğramamış olsun… Neden?

Ünlü Fransız filozof Descartes’in “Cogito ergo sum- düşünüyorum, öyleyse varım”, sözünde olduğu gibi, varlığını ortaya koyuyorsan, yani sana ikram edilen “özgün bakışı” kullanıyorsan, sen yaramaz ve hatta hainsin. Yani, mevcut, moda düşünceyi benimsemek zorunluluğu ile karşı karşıyasın. Kurgu, çerçeve ve ona göre afiş…

Tüm peygamberlerde olduğu gibi, Peygamberimiz Efendimiz bütün beşerî şablonları reddetmiş, çıkmış yükseklere, “töre hazretlerine” oradan meydan okumuş, yalın ve tam da varoluş sırrına uygun olarak… Mücadele, çile ve ıstırap yılları… Ardından hicret emri gelmiş. Bu hicretin, kokuşmuş, çürümüş düzen çerçevesini darmadağın edip; medenî, düşünülebilir, konuşulabilir ve yaşanabilir olan Medine’ye yapılmış olmasında da ayrı bir mana yüklüdür. Ardından varisleri gelmiş… Çam Dağının zirvelerine atmışlar kendilerini… Çerçevelenmiş halktan, Cenabı Hakk’ a iltica etmişler. Sonra da özgürlük gerçeğinin maddenin ötesine bağlılık anlamına da gelebilecek imanda olduğunu, “…Hakiki imanı elde ede adam(ın da) kâinata meydan okuyabilir” olduğunu haykırmış ve göstermişlerdir.
Ey dev postuna bürünmüş, kapitalist, emperyalist, siyonist cüce oyun kurucular!

Moda dünyanın, moda Firavunları!

Çekin pis ellerinizi mazlum insanoğlunun üzerinden,

Amerika’yı değil, şimdi evreni ve ötelerini yeniden keşfetme zamanı!

Yazar : Eyyup AKSOY

1963 yılı Eylül ayında Sungu’da dünyaya geldi.
Üniversite eğitimini Bursa’da, yüksek lisansını Harran Üniversitesi'nde tamamladı. Ondokuz Mayıs Üniversitesinde başladığı doktora eğitimini yarım bıraktı.
Dokuz yıllık öğretmenlik ve idareciliğin ardından, sırasıyla Harran Üniversitesinde Eğitim Öğretim Planlamacılığı, Araştırma Uygulama Hastanesi Müdürlüğü, Araştırma Fonu Müdürlüğü, Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Görevliliği, Akademik Bakış dergisinin yayın koordinatörlüğü görevlerinde bulundu. 28 Şubat sürecinde görevine son verildi.
Medikalcilik ve pazarlamacılık yaptı.
2000- 2001 yıllarında Bursa’da bir özel hastanenin kurucu müdürlüğünü yürüttü.
2001-2003 yılları arasında ortaklarıyla kurduğu Özel Eğitim ve Rehabilitasyon merkezinin şirket müdürlüğünü yaptı.
2003 yılı aralık ayında yeniden açıktan atama yoluyla öğretmenliğe geçti.
Halen Bursa’da öğretmenliğe devam etmektedir.
Yayınlanmış eserleri:
Bir Aşkın Analizi, Gençlik Yayınları, İstanbul 1997
Akşamla Söyleşi (Şiir) Ankara 20013
Eylül Sarısı(Roman), Uğur Tuna Yayınları 2014
Eylül Sarısı(Roman)2.Baskı, 3 Adam Yayınları 2015
Peydah (Roman), 3 Adam Yayınları 2016

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Ebuzziyafe Şevket Bey

Cahız’ın Türkleri; Türklerin Cahız’ı Aradan yıllar geçti. O mekân artık eski mekân değil. Yıllar su …

Kapat