İnsanlara çok öfkeleniyorum; öfkemi yenmek için ne tavsiye edersiniz?
Peygamberimiz (asm) “En büyük pehlivanın öfkelendiği zaman nefsini yenen kimse” olduğunu söyler. Bizim en büyük düşmanımız ise nefsimizdir.
Öfkeyi yenmek için:
1. Nefsin ve şeytanın dediğini yapmamak.
2. Öfkelendiği zaman susmak.
3. Öfkelendiği zaman abdest almak.
4. Öfkelendiği zaman yer değiştirmek.
5. Dini ve imani konuları okuyarak nefsini ikna etmek.
6. Dua, tesbih, ibadet, namaz, oruç gibi ibadetlere dikkat edip devam etmek.
7. Haksız yere birine zarar verince, zararı telafi edip özür dilemek.
8. Ölümü çok düşünmek.
9. Bize verilen güzelliklerin Allah’ın emaneti olduğunu bilerek ona göre hareket etmek
10. Öfke, ahlâkî eksikliklerdendir. İnsanda varolan gazab kuvvetinin ifrat derecesi olan öfke, bir âfettir. Öfke anında insan doğru düşünemez. Normal davranışlarda bulunamaz. Öfkeli olarak yapılan işler hep sonradan pişmanlık duyulan işlerdir. Bunun için “Öfke ile kalkan zararla oturur.” denilmiştir.
Bir anlık öfke ile cinayet işleyenlere sık sık rastlanır. Öfke ev ve iş yerlerinde huzursuzluklara ve rahatsızlıklara sebep olur. İnsan, iradesini kullanarak öfkesini yenmeye, kendisini öfkelendirenleri bağışlamaya çalışmalıdır. Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur:
“(O takva sahipleri) bollukta ve darlıkta harcayıp yedirenler, öfkelerini tutanlar, insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah da iyilik edenleri sever.” (Âl-i İmran, 3/134)
Peygamberimize (asm) gelerek kendisine öğüt vermesini isteyen bir adama Resulullah (asm); “Öfkelenme!” demiş ve bu sözünü birkaç kere tekrarlamıştır. (Riyazü’s-Salihîn, I, 80).
Öfke anında Allah’a sığınmak ve öfkenin geçmesini istemek gerekir. Öfkeli birisini gören Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurmuştur:
“Ben bir kelime biliyorum ki, eğer şu adam o kelimeyi söylese muhakkak öfkesi geçer. O kelime: ‘Eûzü billahi mineş-şeytânirracîm’, sözüdür.” (Müslim, Birr ve Sıla, 109).
Başka bir hadis-i şerifte de şöyle buyurulmuştur:
“Kuvvetli ve kahraman pehlivan, herkesi yenen kimse değildir. Kuvvetli ve kahraman pehlivan ancak öfke zamanında nefsine mâlik olan ve öfkesini yenen kimsedir.” (Müslim, Birr ve Sıla, 107).
Peygamber Efendimiz (asm) bir başka hadisinde şöyle buyurmuştur:
“Bir kimse öfkesinin gereğini yapmaya kadir olduğu halde öfkesini yenerse, Allah Teâlâ kıyamet gününde halkın gözü önünde onu çağırır, huriler içinden istediğini seçmekte muhayyer kılar.” (Riyazü’s-Salihîn, I/80).
Kur’an-ı Kerim’de genellikle kâfirlerin müminlere karşı duydukları öfkeden bahsedilmiştir. Aksine müminler öfkelerini yenen insanlardır.
Peygamber Efendimiz (asm), Cenab-ı Hakk’a sığınmayı öfkenin ilâcı olarak tavsiye etmiş, insanın kendi kendine telkinle ulaşacağı irade sağlamlığının onu öfkelenmekten kurtaracağına işaret etmiştir. Yine Peygamberimiz (asm) öfkeyi güç ve kuvvetin değil zayıflığın ve aczin alâmeti olarak görmüştür. Öfke nefse hâkim olamamanın işaretidir. Nefislerine hâkim olamayanların sonu ise hüsrandır. Müslüman, işlerini öfke ile değil; teennî, sabır ve yumuşaklıkla halletmelidir.
*Buraya kadar; M.Ali Demirbaş’tan
Devamı: Sorularla İslamiyet
- Mevlid Kandili Hakkında - 14 Eylül 2024
- Mi’rac Gecesi Hakkında Yazılar, Bilgiler - 6 Şubat 2024
- Abdest İçin Uygun Bir Yer Bulamayan Kadın Teyemmüm Ederek Namazını Kılabilir mi? - 9 Ağustos 2023
- Kurban Kanını Başa/Alına, Arabaya, Eve Sürmek Doğru mudur? - 27 Haziran 2023
- Terviye ve Arefe Günü Yapılabilecek İbadetler Dualar; Sorularla Kurban İbadeti - 25 Haziran 2023
- Kurban ve Kurban Bayramı - 23 Haziran 2023
- Büyük Fırsat: Zilhicce’nin İlk On Günü; Leyali-i Aşere - 17 Haziran 2023
- Bi-iznillah (Allah’ın izniyle) Demek Şirk mi? - 1 Haziran 2023
- Rüşd ve Rüşd Yaşı - 6 Mayıs 2023
- Şevval Orucu Hakkında - 21 Nisan 2023
“Onlar ki, bollukta da, darlıkta da (Allah’ın hoşnutluğuna erişmek için) harcarlar; öfkelerini YUTARLAR, insanları (kusur ve günahlarına bakmayıp) bağışlarlar. Allah ise iyilikte bulunanları sever.” (Âl-i İmran,134)
“Muhammed, (aleyhisselâm) Allah’ın peygamberidir. O’nunla beraber bulunanlar, kâfirlere karşı pek şiddetlidirler, kendi aralarında ise pek merhametlidirler.” (Fetih, 29)