Ana Sayfa / Yazarlar / Okuyan Çocuk Üzerine

Okuyan Çocuk Üzerine

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İki gün önce lise son sınıfa giden evladım, sosyal medyada ilgi odağı olan bir çocuğun videolarını görüp görmediğimi sordu.
Görmemiştim, birlikte izledik.
On yaşında, yüzlerce kitap hatta çok ağır, derin, felsefi kitaplar okuduğunu söyleyen, felsefi sözler eden tatlı bir çocuk.
Evladım itici, ukala bulduğunu söyledi..
Binlerce kitap okumuş olsa da neticede o bir çocuk. Öğrenmeye olduğu kadar ve daha fazla eğitilmeye muhtaç olan, aç olan on yaşında bir çocuk.
Yaşıtlarından çok farklı olduğunun farkında, öğrenmenin ve bilmenin hazzını, şehvetini ve belki kibrini yavaş yavaş tatmaya başlayan bu çocuğumuzu birden bire, ayarsızca ülke gündemine oturtmak, (koca koca adamların, profların vb bile kimyasını bozuyorken)  bu çocuğu da sarsması normal. 
Bu çocuğu medyaya, reklama, reytinge malzeme yapanların ahlakları tartışılmalı ilk önce..
Herneyse.
Ben konuya başka açılardan bakmak istiyorum.

Öncelikle;
Bu çocuğumuzun gündem olması, bu yaşlarda, bu potansiyelde olan on binlerce belki yüzbinlerce çocuğumuz için çıkış kapısı olabilir diye ümit ediyorum.
Öyle inanıyorum ki, bu kapasitede on binlerce, belki yüzbinlerce çocuğumuz var ve kimsenin umrunda değil.
Çoğu okullarında, sınıflarında, ev ve mahallelerinde sorun kaynağı kabul edilen zeki, üstün zekalı ve dahi  çocuklarımız, kendilerini tatmin edecek, kapasitelerini ortaya koyacak mecra, eğitim ortamı, eğitecek insan bulamadıkları için harcanıp gidiyorlar.
Devlet ve milletin, insanlığın kurtuluş umudu, en büyük servetleri iken, aşılması güç sorunlar haline gelebiliyorlar.
Kendini güzelce ifade edebilen bu evladımız, aslında onlar adına da konuşuyor. Bu çocuk için üretilebilecek olası, hayırlı, başarılı bir çözüm, onbinlerce dahi çocuğun ergenekondan çıkışı olabilir.

İkinci olarak;
Eline kitap vermeden büyüttüğümüz milyonlarca çocuktan en az dörtte biri, beş ayda olmasa bile bir yılda, hiç olmazsa üç-dört yılda bu kadar kitabı okuyabilir, anlayabilirdi.
İkiyüz elli kitap okuyan her çocuğun, her insanın duygu ve düşünce dünyası, bilime, hayata, insanlara, olaylara, dünyaya, siyasete vb bakışı, algılayışı, davranış şekli inanılmaz ölçüde gelişecekti.
Yazık ki bizler,  çocukların eline kitap vermeyi unuttuk. Çocuklarımız ve kitaplar arasında ders kitaplarından, test kitaplarından adeta Berlin Duvarları ördük.
Küçük Atakan yeniden çocukların eline kitap vermeyi hatırlattı.
Çok sevindim.

Üçüncüsü;
Son yirmi yılın en önemli, en kârlı sektörlerinden biri haline getirilen çocuk edebiyatı, çocuk kitapları yayıncılığının tartışmaya açılması gerektiğini hatırlatacak olmasına dair umudum..

Üzerlerine reçete yazar gibi, üç-beş yaş, dokuz-on yaş vb diye tasnif edilmiş çocuk masalları, çocuk hikayeleri falan filan..
Derken, yazar ve yayınevlerinin uygun gördüğünden başka kitap okutturulamaz, onların öngördüğünden fazla içerik sunulamaz gibi kanunlaşmaya başlayan kısır, faydasız okuma döngüsü..
Bu fasit daireyi kırabilecek çapta ve güçte bir ses duymuş olmaktan çok mutlu oldum.
Bu çocuk sayesinde okul müfredatları, ders içerikleri, tavsiye edilen yüz temel eser saçmalıkları, “çocuk kitapları” çökmelidir bence.

–“Efendim o çocuk istisna. Ona göre değerlendirmemek lazım..”
Yalan.
Bu çocuk istisna falan değil.
Biz, çocukların okumasını engelliyor, kalıplara sokmaya çabalıyor, alabileceği bilgiyi,  sınırlandırıyoruz bilerek ya da bilmeyerek.
Bizim dar kafalarımız, dar kalıplarımız, sadece çocuklarımızı değil, tüm toplumu dar kalıplara, dar kafeslere mahkum etti, mahkum ediyoruz, ediliyoruz.
Atakan birilerinin ördüğü bu dar kabuğu parçalayamaz belki ama çatlattı.
Umarım arkası gelir..

Dördüncüsü;
Bu çocuk gündeme düştükten sonra;
— “Efendim, memlekette onlarca, yüzlerce hafız çocuklarımız var. Onları görmüyorsunuz da bu çocuğu görüp gösteriyorsunuz..” gibi, gereksiz tepkiler yükselmeye başladı.
Öncelikle bu ülkedeki hatta dünyadaki bütün çocuklar bizim.
Hepsi masum, hepsi temiz, hepsi günahsız.
Bu çocuk, Kur’an hafızı, hadis hafızı değil diye, Kur’an ve hadis hafızı çocuklarımızın rakibi ya da düşmanı değil. Aleyhlerine bir söz söylüyor da değil. Belki haberi bile yok.
Hafız olan çocuklarımız da bu çocuğun rakibi değil.
Çocuklarımız bizim onlara önerdiğimiz sistemlerin ürünleridir.
Hafız olan çocuklarımıza da bu evladımız kadar kitap okutamaz mıyız?
Okutmamalı mıyız?

Kur’an ve hadisin mana deryasına dair, tefsir, kelam, fıkıh, tarih, mantık, sosyoloji, astronomi, matematik,  estetik, ahlak kitapları okutulsa, mecbur tutulsa..
Eski medreselerde okutulan kitapları uyarlayıp Kuran kursu, imam hatip okullarında serbest okuma saatlerinde olsun okutmayı denemeyeli asır oldu.
Bu çocuğumuzun da herkes gibi, Kur’anla, hadislerle muhatap olmaya hava kadar, su kadar ihtiyacı var.
Ama, Kur’anla, hadisle muhatap olan çocuklarımızın da aynı derecede kitap okumaya ihtiyaçları var.
Ama hangi kitap?

Beşinci olarak, Atakan’ın okuduğunu söylediği yazarlar ve kitaplar üzerinde durulması gerekiyor.
Bu masum çocuğa kitap önerenler kimler ise, ya çok bilinçli bir yönlendirme yapmışlar ya da tamamen bilinçsizce bu masum çocuğu balta girmemiş vahşi bir ormanda, vahşi canavarların önüne yem olarak atmışlar.
Çok tanrılı antik Yunan-Roma felsefesinin devamı olan modern çağın tanrı tanımaz filozoflarının insafına bırakılan bu masum çocuk, o barbarların elinden kendini kurtarabilir mi diye hiç düşünülmemiş.
Müslüman-Türk çocuğuna ilk önce kendi kültür, ahlak, iman genetiğini aktaracak kitaplar okutmak, bilgiler aktarmak fuzuli görülmüş sanki?
Küçük-büyük her bir ferde ilk önce kendi ait olduğu medeniyetin genetiğini aktarmak gerekir.
Ancak yazık ki biz, kendi ellerimizle kendimize ve nesillerimize başka bir türün genetiğini transfer etmek gibi, kendi genetiğimizi değiştirmek gibi tehlikeli bir işi, yazarlar, kitaplar, sinema, sanat ve spor üzerinden yapmayı başarı zanneder olmuşuz.

Küçük Atakan -elinden tutan olmazsa şayet- üç beş sene sonra pek çok örneğini gördüğümüz üzere Türkçe konuşan Yunan, Türkçe konuşan Alman, Türkçe konuşan İngiliz gibi olma yoluna girmiş, o yolda ilerlemeye başlamış gibi görünüyor.
Kendi kültüründen, tarihinden, dini, ahlaki değerlerinden uzak,  yabancı hatta nefret dolu;
batı hayranı, Roma-Bizans-Haçlı ordusundaki lejyonerler gibi, doğuyu, doğuluyu yani bizi düşman gören, bizi barbar gören, bize karşı kin büyüten, kılıç bileyen, fırsatını bulduğu, talimat aldığı gün saldırıya geçen şövalyelerden biri olabilir mi?
Allah korusun olabilir.
Örneği yok mu?
Yüzbinlerce..

“Yaratan Rabbinin Adıyla” olmayan okumalar, yaratana düşman iblise hizmet edebilir, yeni yeni iblisler üretme sistemi halini alabilir mi?

İblisin en büyük sermayesi, O’nun Cennetten kovulmasına neden olan kibrini besleyen şey ilim değil miydi?
Yani, bilgi tek başına insanı ve insanlığı kurtaracak, mutlu kılacak bir değer, bir formül müdür?

Yeryüzüne serilmiş nimetlerin bazılarının insan midesine, bedenine  zararlı, zehirli oluşu gibidir bazı kitaplar, bazı yazarlar.

Tüm teröristler okuyarak zehirlenirler, kitaplarla avlanırlar.
Tüm terör örgütleri okutarak varlıklarını sürdürebilirler.

Ne için okumak, kimin için okumak, nasıl okumak sorularına doğru cevaplar verilmeden yapılan okumalar tek başına insanı ve insanlığı kurtaracak bir çaba olamazlar.
Atakan beslenmiş mi, zehirlenmiş mi, ömrümüz varsa göreceğiz.
Atakanın emsallerini, alternatiflerini çoğaltmak temennimle..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

2 Yorumlar

  1. avatar

    Atakan üzerinden ‘okuma’nın tahlili yapilmış aslında. Çok isabetli değerlendirmeler var.
    “Oku”emrine uymayanlar,
    “Oku” emrine uymayan okumalar.
    İkisi de felaket.
    Rabb’im isabet edenlerden eylesin

  2. avatar

    Allah yolunu açık etsin inşallah istediğin yerlere ulaşırsın kardesim haktanfm.com olarak seni destekliyoruz okumak çok güzel her yaştaki herkes okuması.lazim allah ömrümü.acik yolunu açık etsin inşallah

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Yarını bekleyen bugünü yaşayamaz / Selim GÜNDÜZALP

“Kıymetli ömrümüz şu düşüncelerle harcanır gider: Yarın ne yiyeceğim? Kışın ne giyeceğim? ”  Sâdî-i Şirazî …

Kapat