Ana Sayfa / Yazarlar / Olmak Ya Da Olmamak Noktasında

Olmak Ya Da Olmamak Noktasında

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

Olmak Ya Da Olmamak Noktasında

 

23 Nisan 2024’te; muhterem ve aziz Hüseyin Çelik Serbestiyet’te Hilal Köylü ile  bir söyleşi yaptı.

Eskiden beri; sohbetlerinden heyecan duyup lezzet aldığım kıymetli Çelik’in bu sohbetini; tam; tam bana göre, benim diyeceğim şekilde hissedince yazmak zorunda kaldım sanki. 

Bu yazı; siyasi muhteva ötesinde,
bir görüşün teknik ve tavrı açısından, usül ve üslup bakımından değeri manasında ele alındı.

Tabii ki işin özünde; entellektüel bir Nur talebesinin Sözler’den süzülen; cesur açık hakikatlı ve samimi beyanları var.

Bu açıdan farkedebildiğim; iz işaret ve emareler beni sürura sevketti.

23 Nisan coşkusunun da etki ve katkısı olmalı.

Sayın Çelik:
-Benim zerre kadar beklentim yoktur. Zaten beklentisi olan insan bu eleştirileri yapmaz.
Gerçek dost, inanmadığı övgüler yapan değil, inandığı doğruları, rahatsız etse bile söyleyen insandır.

Mevlana rh der ki, “İyi bir dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur.
Dost yüzünüze ayna tutandır.” diyor.

“Liderler zayıfken veya yeteri kadar güçlü değilken etraflarını liyakat ve ehliyet esasına göre güçlü insanlardan oluştururlar.

Vakta ki ayakları yer tutar, ipleri iyice ellerine alırlar; teker teker o güçlü insanları, o deve dişi gibi insanları harcarlar,  onların yerine kendilerine kayıtsız şartsız itaat ve biat edecek insanlar getirirler.

Maalesef AK Parti’de de şu anda yaşanan budur.
Sultan Abdülhamit de, Mustafa Kemal de, Tayyip Bey de bunu yapmıştır.” 

En büyük yetki Sayın Erdoğan’ındır. Burada sayın cumhurbaşkanının sadece bazı isimleri değiştirmek yerine bence; kendi kendisiyle de bir hesaplaşması gerekiyor.
Başarıyı sahiplenip başarısızlığı başkasına mal etmek doğru bir tutum olmaz

Bu sözde Sözler’de geçen;” zafer ve şerefler orduya / askerlere, hezimet ve mağlubiyet komutanlara verilir” mealinde geçen en yüce hakkaniyet ve adalet izleri görüyorum.

“Özeleştiri yapılırken veya fatura çıkartırken kimin yetkisi ne kadarsa, onun sorumluluğu da o kadardır. Dolayısıyla sorumluluğu daha çok olanın daha çok hesap vermesi gerekir.”

Bu sözlerini de yukardaki gerçeğin perçinlenmesi manasında değerlendiriyorum.

Kısaca; yetki ile sorumluluk, hak ile görev parelel ve adalet terazisinin iki gözünde olmak zorunda olan iki ezeli düsturdur.

Bu düsturu; küçükten büyüğe, dardan genişe sivilden askere, dikeyden yataya tüm hayat daire ve katlarına uygulamak şart olmalı.

Mesela en tepedeki yetki etki odağı Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Yetki ve iradesini de arızasız kullanabildiği açıkça görülüyor.

O zaman o değişip dönüşebilirse;piramidin / koninin her yönü de değişebilir.

Amma burda son derece zor bir imtihan var.
“Özgüven ve kibri çok yüksek bir kişiliğin” -her kişiliğin-  nefsini hesaba çekecek doğruluk ve muhasebe tartısına çıkabilmesi…

“Nefsin temize çıkartılması”
ancak, nefsin mürekkep balığı gibi; durmadan mürekkep salgıladığını idraktan geçer.

Yani; nefis ölene kadar temize çıkmaz.
Bu gerçeğin farkında olan mümin,
zühd şuur ve ferasetiyle nefsini daima potansiyel suçlu, şeytanını daima kendinden zeki ve uyanık görür.

Sayın Cumhurbaşkanı yaptıklarıyla bu muhasebe ve murakebeyi yapabilecek bir kişilik.

Bu metamorfoz olursa;  millete ve tarihe büyük bir örnek ve ibret olarak da geçer.

Bu zorlu dönüşüm gerçekleşmezse; varılacak yer, önceden çok kere vardığımız hazin yerdir.

Yüzyıllık adli / siyasi ümit ve çabaların çarçur edilmemesi;  22 yıllık maçın son uzatmasına ve tecrübeli kaptanına bağlı gözüküyor.

Değilse korkarım; “müflis tüccar” hadisinin müthiş gerçeğine maruz kalacak..

  —-

“Nitekim kuruluşta Sayın Erdoğan,
AK Parti’nin Milli Nizam, Milli Selamet, Refah, Fazilet partilerinin bir devamı, başka versiyonu olmayacağını söylediği gibi etnik siyaseti de kesin olarak reddetmişti.

Erdoğan o zaman, din üzerinden siyaset yapmanın dinimize, memleketimize, milletimize zarar verdiğini de söylemiş,
O gömleği çıkardık” demişti.

Demişti ki; “AK Parti din üzerinden siyaset yapmayacak. Muhafazakar demokrat bir parti olacağız.

“Fakat süreç içerisinde maalesef burada da bir kırılma oldu.

AK Parti maalesef dini değerleri günlük siyasetin retoriği haline getiren bir yola saptı.

Bu alışkanlık geçmişte kalan Milli Görüş partilerinin vazgeçilmezi idi.

Bu da çok büyük bir yanlış oldu.” 

Şu ifadeler üstad Nursi ve talebelerinin 1908 den beri sosyal siyasi görüşlerinin bir açıdan doğru özeti.

İşte müflis tüccar endişemiz; bu sözlerin göstergesinde görünüyor.

Kısaca 22 yıllık dünyevi iktidar uğruna; dini siyasete alet edip (algılatıp),
(CHP nin 1977’den beri ilk  ezici başarısını) finalde düzeltmeden gitmek müflis tüccarlık delil ve ispatı sayılır.

Son yüzyılda; siyaset dışı dini unsurların; işkence hapis sürgün zehirlenme şehitlik çaba ve gayretiyle iktidar olup,
dini imani çukurlar bırakıp, bir- iki nesil sonra ancak;
tamir ve iyileşme şansı olan bir toplum ve dini- imani ortam varedip çekip gitmek,
az uz bir vebal, hazmedilebilir bir külli- kamu  cinayetleri değildir!..

—-

“MHP özgül ağırlığının yirmi katı iktidar üzerinde etkiye, yetkiye sahip”

Daha önce MHP ile ittifak için “cinnet hali” demiştim.

Şimdi yine aynı şeyi söylüyorum.

Bunun izahını da yapıyorum: 50+1 teklifi, daha doğrusu başkanlık sistemi teklifi, Erdoğan’a ve AK Parti’ye bir tuzaktı.

Ben bunu söylediğim zaman MHP’nin sözcüleri bana ağız dolusu hakaretler ettiler.
Fakat Tayyip Bey de bir süre önce bunun yanlış olabileceğini söyledi. MHP yine tepki gösterdi. Niçin?

Çünkü MHP şu anda özgül ağırlığının yirmi katı Türkiye’de iktidar üzerinde etki ve yetkiye sahiptir.
Sorumluluk yok ama etki alanınız, olayları şekillendirme potansiyeliniz son derece büyüktür.

Neden?

Çünkü AK Parti kendini onlara mahkum etti. 50+1’den dolayı.

Şu anda Mecliste MHP’nin desteği olmasa AK Parti çoğunluğu kaybetmiş durumda. Böyle olunca da siz oraya mahkum oluyorsunuz.”

AKP ve MHP yeni bir İTP koalisyonu gibi ama sorumluluk ve görev bir yanda, hak ve yetki ağırlıklı şekilde öbür yanda.

Bu dengesizlik kavgasız kansız çözümlenmeli.

İlk iş yüzde 51 oranını aşağı çekmektir.

Böylece merkez demokratlar CHP dahil, ırkçı ve uç güçlerin güdümünden kurtulabilir.

  —

Son olarak 78 kuşağını temsilen aynı mikrofonda mert Çelik’le beraber haykırıyoruz:

“Sarayda,
komünist bozuntusu ne idüğü belirsiz adam racon kesiyor parmak sallıyor.

Sayın Cumhurbaşkanı buna nasıl müsaade ediyor?”

https://youtu.be/eqVyF6BrdbQ?si=T92z6e9K6VLeKg5j

Hüseyin Çeşitcioğlu

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Bahar da Bayramdır

Saygıdeğer Dinleyicilerimiz!   Bu hafta “BAHAR DA BAYRAMDIR!” konusunda sohbet edeceğiz!   Ramazan bayramı gibi, Bahar …

Kapat