Ana Sayfa / Yazarlar / Ölüm Yolu – İşkence ve Organ Gaspı!

Ölüm Yolu – İşkence ve Organ Gaspı!

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

 

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

.

“Ölüm Yolu –  İşkence ve Organ Gaspı!
.

.

Hoparlörden Arapça konuşan bir İsrailli askerin sesi duyuldu:

“Çabuk, çabuk… Tek sıra halinde! “

.

.

Gazze’nin kuzey ve güneyini birbirine bağlayan Selahaddin Caddesi üzerinde, İsrail ordusunun kurduğu askeri noktanın yakınında toplanan yerinden yurdundan sökülen insanlara sesleniyordu.

İsrail’in Gazze Şehri’ne yönelik yoğun bombardımanından kaçan yurt ve  yuvasından edilmiş insanlar, ellerinde beyaz bayraklarla, uzuun bir sıra halinde bekletilirken; hoparlör komutuyla kuzey Gazzeliler yollarda adeta güdülüyordu!

“Herkes sola baksın!.. Kimlikleri tek tek kaldırın! “

  

“Güvenli Koridor!”

Güneyden Selahaddin Caddesi üzerinde, Gazze’nin son coğrafi sınırı olan Vadi Gazze’nin ardında, yolun iki yanına büyük bir askeri kışla inşa eden İsrail ordusu, yolun ortasına sımsıkı bir kontrol noktası kurdu.

Artık bir cadde olmaktan çıkan yol, ordunun yola yığdığı kum tepeleri yüzünden virajlı battı çıktılara dönüştü.

Bu kum yığınları ortasında sadece birer kişi ilerleyebiliyordu.

Çileli hicret yolundaki  kışlalarda tanklar, bu sürgün  insanlara namlularını doğrultuyordu.

Kum tepelerinin üzerinde mevzilenen İsrail askerleri ise silahlarını,
etrafı dikenli tellerle sarılmış dar bir kontrol patikasından meçhule sürgün edilen Filistinli kadın ve çocuklara doğrultuyordu. 

BM’e göre; Çin işi tecessüs ve gözetleme cihazları ile evinden barkından edilen insanların yüz ve vücut şekilleri kayıt altına alınıyordu!

.

.
“Ölüm ve Aşağılama Yolu”

.

.

.
Kaçmaya geç karar veren ve İsrail’in Gazze Şehri’ni boşaltma talimatı verdiğinde kaçmayanlar arasında Suzan Basal da vardı.

Yaşadığı vatanın bombalanması sonucu, Gazze’nin kuzeyinden çok sayıda yaralı ve zorla yerinden edilen  insanlarla birlikte ocağından evinden hicret etmek zorunda kaldı.

Selahaddin Caddesi üzerinden güneye yöneldiğini, ordunun yönelttiği,
“güvenli koridor” güzergahını takip ettiğini belirten Suzan, “bunun bir hayatta kalma yolu olduğunu düşünmüştüm.

Ancak araçla gitmenin yasaklandığı, 15 kmlik bir çile yolunun bir ‘aşağılama koridoru’ ve ‘ölüm yolu’ olduğunu anladım”dedi.

Suzan, Gazze Şeridi’ndeki Filistinli gazetecilerin ulaşabileceği en yakın noktaya, İsrail askeri kontrol noktasının yakınına ulaşan ve Independent Arabia’ya konuşan 20 kişiden biri.

Suzan:
“Bombardımandan kaçanlar, binaların üzerinde tanklar, askerler ve keskin nişancılarla dolu yol boyunca beyaz bayraklar taşıyan  insanlarla teksıra  yürüdü.
Kontrol noktasında İsrail askeri benden,
sıranın dışına çıkıp çantalarımı çamur yığınının üzerine koymamı istedi.

Sonra oradaki bir deliğe inmemi, bileğimdeki altınlar dahil olmak üzere tüm kıyafetlerimi,
hatta iç çamaşırımı dahi çıkarmamı emretti.
Bu durum en az bir saat sürdü. Bu sürede sözlü tacize uğradım.
Ölüm tehdidi ile kıyafetlerimi çıkardım. Hava soğuktu.
Herkesin önünde beklerken askerler bana,
Hamas veya Gazze Şeridi’ndeki durum hakkında hiçbir soru sormadı. Askerlerin emirlerine uymaktan başka seçeneğim yoktu” dedi.

Tekrar yürüdüğünde çantalarını ve mücevherlerini alamayarak yürüyüşüne devam ettiğini, tankların önünde yürüdüğünü, canını kurtarmak için 15 kmlik yolu 10 saatten alabildiğini belirtti.

bknz: https://www.indyturk.com/node/677631

                  

          ***

.

İsrail Zindanlarında Herkese İşkence!

İsrail hapishanesinden salıverilen Filistinli mahkumlar, Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısından sonraki günlerde, gardiyanların işkence yaptığını ve toplu cezalandırmalara başvurduklarını söyledi.

Mahkumlar, sopalarla dövüldüklerini, ağızlık takılmış köpeklerin üzerlerine salındığını, giyecek yiyecek ve battaniyelerinin ellerinden alındığını anlattı.

Bir kadın mahkum, tecavüzle tehdit edildiğini ve gardiyanların iki kez hücrelerdeki mahkumların üzerine biber gazı sıktıklarını belirtti.

İsrail zindanından bırakılan gençlerden biri de 18 yaşında ve Cenin’in Kabatiye Köyü’nden Muhammed Nazzal.

.

İki eli de bandajlara sarılıydı. Bir boksör gibi sarılı ellerini önünde tutuyor, sadece parmak uçları görünüyordu.

Muhammed,
10 gün önce İsrailli gardiyanların hücresine bir mikrofon ve hoparlörle geldiklerini, alkışlayarak ve isimlerini bağırarak mahkumları kışkırtmaya çalıştıklarını anlatıyor.

“Tepki göstermediğimizi görünce, bizi dövmeye başladılar”

“Yaşlı mahkumlar arkada, gençler önde olacak şekilde sıraladılar bizi.

Beni alıp, dövmeye başladılar.

Başımı korumaya çalışıyordum, onlar da ellerimi ve bacaklarımı kırmaya çalışıyordu.”

bknz: https://serbestiyet.com/dis-haber/israilin-serbest-biraktigi-filistinli-mahkumlar-iskence-gorduklerini-soyluyor-149814/

              ***

Ölü Organları Kaçırılıyor!

Gazze Şeridi’ndeki Şifa Hastanesinde görevli doktor Mutez Harara, İsrail güçlerinin hastaneye düzenlediği baskın sırasında sağlık personeline saldırdığını, Filistinlilere ait cesetlerin bir kısmını kaçırdığını belirtti.

İsrail askerlerinin baskın sırasında sağlık personeline saldırdığını anlatan Harara, bazı hastaların askerler tarafından zorla götürüldüğünü, Filistinlilere ait bazı  cesetlerin  ise kaçırıldığını vurguladı.

İsrail ordusunun hastanedeki elektriği kestiğini ve tıbbi cihazları kullanılamaz hale getirdiğini bildiren Harara,
askerlerin hastaneden ayrılmadan önce jeneratörlerin ve tıbbi ekipmanların bulunduğu bölümleri patlattığını kaydetti.

Harara, Şifa Hastanesi’nin acil bölümünde bekleyen 40 hastanın,
tıbbi hizmet alabilecekleri başka bir hastaneye nakledilmek için beklediklerini sözlerine ekledi.

“Hareket etmemize izin vermediler!”

Hastanede görev yapan doktorlardan Mustafa Sekik de,
İsrail askerlerinin baskın süresince hastanede bulunanların yerlerinden hareket etmelerine dahi izin vermediğini, bu süre boyunca insanların aç bırakıldığını aktardı.

Hastanedeki tüm iletişim kanallarını kesen İsrail askerlerinin binaları yoğun şekilde aradığını kaydeden Sekik, uzun süren taleplerin ardından askerlerin yiyecek getirdiğini ifade etti.

Hastanede bulunan yaralılardan İbrahim Zekeriya ise,
İsrail askerlerinin günlerce kuşatma altında tuttuğu hastanede acil tıbbi desteğe ihtiyaç duyduğunu belirterek, hastaneden tahliyesinin sağlanarak tedavisine devam edilmesini istediğini dile getirdi.

Zekeriya, eşi ve çocuklarının da baskın sırasında kendisiyle beraber hastanede bulunduğunu, iletişimin kesilmesi nedeniyle ailesinin diğer üyelerinden ise haber alamadıklarını belirtti.

bknz: https://www.indyturk.com/node/676926

           **

 

Tekerlekli Sandalye ile Sürgün Edilmek!

İsrail, Gazze halkına evlerini boşaltma emri verdiğinde, Hibe Sabah adlı bir çocuk bu emre uymayarak, Gazze’nin kuzeyindeki Beyt Lahya şehrindeki evinde kalmaya devam etti.

Evinden ayrılmak istemiyordu çünkü, onun için yerinden ayrılmak ölümüne zor ve yeni bir hayat savaşı anlamına geliyordu.

Çünkü, hareket kabiliyeti çok kısıtlı bir engelli ve tekerlekli sandalyesi vardı

Hibe, sağlık durumuna uygun olarak hazırlanan evinde kalmaya devam etti, ta ki İsrail uçakları komşularının evini bombalayana kadar.

Bombardıman sonucunda evleri yaşanamaz hale gelince ailesi ile güneye kaçmak zorunda kaldılar.

Hibe, o geceyi şu sözlerle anlattı:

Parçalar odaya uçtu ve tekerlekli sandalyemi parçaladı.

Patlamanın şiddetiyle tekerlekli sandalyeden düştüm, vücudum titredi ve çok korktum.

Oturma odasına sürünerek gittim ve vücudum ağırlaştı.

Aynı gece geç saatlerde, Hibe evini terkedip  güney Gazze’ye doğru göçmek zorunda kaldı.

Ailesi zaruri göç eşyalarını taşırken, kendisi tekerlekli sandalyesini kullanmak zorundaydı.

Hibe, “Savaş uçakları ve bomba sesinden çok  korktuğunu” söyledi.

Kuzeydeki Beyt Lahya şehrinden güneydeki Han Yunus’a giden yol oldukça uzundu.

Aradaki mesafe, 29 kilometreydi. Hibe’nin ailesi, göçmek için bir araçta bulamadı. 

Bu nedenle 29 km boyunca Hibe, tekerlekli sandalyesini kullanmak zorunda kaldı.

Filistinli çocuk, kol kaslarının aşırı zorlanma ve  yorgunluktan neredeyse kasılıp kaldığını  fark etti, çünkü yolculuk uzundu ve yardımsız ilerlemesi zordu.

Ayrıca sokaklar tahrip edilmişti ve büyük çukurlar vardı, bu da görevini çok daha zorlaştırdı…

bknz: https://www.indyturk.com/node/676711

https://youtu.be/c5GAboyMlfk?si=rprn9I0Nt-7-p5AV

Hüseyin Çeşitcioğlu

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
İnsan Rasyonel Bir Varlık mıdır?

İnsan Rasyonel Bir Varlık mıdır? Zeynep B. UĞUR* & Afife ARTIK** Öz Sosyal bilimlerin birçok …

Kapat