Ana Sayfa / Yazarlar / Ölümle Dalga Geçen Adam / Prof. Dr. Himmet Uç

Ölümle Dalga Geçen Adam / Prof. Dr. Himmet Uç

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Prof. Dr. Himmet Uç

Ölümle Dalga Geçen Adam

Divan-ı Harbi Örfi yani sıkı yönetim mahkemesinde 1908 sonrası Bediüzzaman yargılanırken, ölümle çok yönlü olarak dalga geçer. Bir kere harekete katılmaya cesaret etmek başlı başına bir cünun eseridir. Eseri yayımlayan Ramiz onun zekâsını tarif eder. “Said Nursi filvaki ifrat-ı zeka itibariyle hudud-ı cünunda idi. Fakat öyle bir cünun ki onun ulvi ruh ve kemal-i aklına işarettir. “Onun ruhunu bir zat şöyle ifade etmiştir.

Cünun başımda yanar ateş-i maalidir

Cünun başımda benim bir zeka-yı alidir

Benim cünunuma rehber ziya-yı ulviyet

Benim cünunumu bekler azim bir niyet

Cünun delilik olarak anlaşılırsa dehaların aklı ile sıradan insanların aklı bir değildir. Bir psikanalist olan Barron‘a göre “özgün kişiler karmaşayı ve bir dereceye kadar dengesizlik durumlarını tercih ederler, genel olarak ortalama insanınkinden daha karmaşık psikodinamiklere sahiptirler , yargıları itibariyle daha bağımsızdırlar, kendilerini ifade etmede ve baskın rol oynamada diğer insanlara göre daha öne çıkarlar. Onların zekaları geometrik bir düzende değildir.Bunlar nesne ve olguları başkalarının görmediği gibi görmeyi de başarırlar. Ortalama kişiye göre daha fazla fikri aynı anda taşıma, karşılaştırma ve sentez yapma yeteneğine sahiptirler.Evreni ortalama insanın gördüğünden daha karmaşık bir yapı görürler. Organizmalarının nesnel olarak özgünlülüğü azami derecededir. Yaratıcılıkları bu yüzdendir.(Psikanalitik edebiyat kuramı 116) Bediüzzaman’ın psikolojik ve psikanalitik portresi ve psikobiyografisi bir kitap olacak kadar büyüktür. Bizim son yüz yıllarımızda böyle bir zihinsel orjinallik kimsede yoktur. Karşılaştırma da büyük bir eser olabilir. Ta on yaşından itibaren karmaşa ve kargaşaya atlar gibi girer ve hepsinden sağ salim çıkar. Böyle en az elli vaka vardır. Bunlardan en önemlilerinden biri otuz bir martı seyrederken olayın karakterini tahlil ederken yaptığı tahlildir. Otuz bir mart olayında hiç kimse onun kadar ateş çemberine yakın durmamıştır.

Mart’ın otuz birinci günündeki dehşetli hareketi, iki üç dakika uzaktan temaşa ettim. Müteaddid metalibi işittim. (farklı istekleri işittim) Fakat yedi renk süratle çevrilirse yalnız beyaz göründüğü gibi ayrı ayrı matlablardaki fesadatı birden bire indiren ve avamı anarşilikten kurtaran ve efrad elinde kalan umum siyaseti mucize gibi muhafaza eden lafz-ı şeriat yalnız göründü. Anladım iş fena , itaat muhtel, nasihat tesirsizdir. Yoksa her vakit gibi yine o ateşin söndürülmesine teşebbüs edecektim. Fakat avam çok, bizim hemşehriler gafil ve safdil, ben de bir şöhret-i kazibe ile görünüyorum. Üç dakikadan sonra çekildim. Bakırköyüne gittim, ta beni tanıyanlar karışmasınlar. Rast gelenlere de karışmamak tavsiye ettim“(D H Örfi 24) Büyük karmaşayı seyrediyor ve duyduklarına karşı bir tavır alıyor ve neticesiz bir durum olarak görüyor ve çekiliyor. Ayrı ayrı maksatlardaki fesadat , cümlesi gösteriyor ki istekler birbiri ile irtibatsız, işin içinde farklı parmakların olduğunu gösteriyor, işte dehaların bakışı ve kısa sürede problemi tahlil etmesi ve ateşten geri durması.

Cümlenin devamı “Eğer zerre miktar dahlim olsa idi, zaten elbisem beni ilan ediyor, istemediğim bir şöhret de beni herkese gösteriyordu. Bu işte pek büyük görünecektim. Belki Ayestefenos’a kadar tek başıma olsun Hareket ordusuna karşı mukabele ederek isbat-ı vücut edecektim. Merdane ölecektim. O vakit dahlim (içinde olduğum) bedihi olurdu. Tahkika lüzum kalmazdı”(D H Ö 25)Yeni dönemde tabiatı seyredip ondan İlahi sanata deliller çıkaran bir Bediüzzaman önceki dönemde ihtilal ayaklanma türü bir olayı birkaç dakikada tahlil eder ve geri durur. Hiç kimse bu millet için onun kadar ateş çemberinde dolaşmamıştır. Yüzyılın bütün şerlileri ve şerirleri, ikibin yıllık felsefe tarihi ve yüzyılların bilim tarihi yanılmalarını yapanlar, dünya ve Türkiye ölçeğinde onun muhataplarıdır. Onu anlatacak çok büyük bilim adamları sosyologlar gerekir. Sadece şu otuz bir marttaki tavrı bizim tarih kitaplarımızda yerini alacak bir siyaset felsefesidir, bir kahramanlık mitidir. Roma’da ezilen insanları ayaklandıran Spartaküs gibi Van’ın İsparitinde böyle bir adam çıkmıştır. Bu olayların parametresi Türk –Kürt nefret ve sevgisi olamaz. O ırkların kısır kalıplarına girmez bir adam. Hulusi Abi için “Bu Hulusi Türk Kürt gibi değil bu başka bir adam“ dermiş, ya kendisi nedir, örneğini bul nerede.

Hareket ordusunun tavrı da bir yanlış kurgudur, çünkü İstanbul’da ordu varken Selanikten nasıl terkib edildiği belli olmayan bir ordu gelip payitahttaki hareketi bastırır. Onun terkibi ile isyancı kalabalıkların terkibi karışık, sanki iki hareketi aynı el yönetiyor. Bediüzzaman bu geleceğim lazım adamı geri durur ama zekasının istidlali ile.

Hareketin isyancıların bağırtıları içinde safdil insanların şeriat lafzını kullanmalarına karşılık onları kurtarmak isterse de farklı telakkiler onu geri tutar, bu yüzden masum insanlar idam edilir. Bayezıttan Sirkeci’ye kadar darağaçları kurulur.ihtilalcilerden farkını açıkça anlatır. “Şeriatın bir hakikatına bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira şeriat sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat İhtilalcilerin isteyişi gibi değil.“

Masum insanları iğfal edip idam sehpalarına gönderen mantık dış kaynaklıdır. Bu konuda çok araştırma yapmış Ahmet Altan İsyan Günlerinde Aşk romanında isyancıların ceplerinde İngiliz sterlinlerini görenler olduğunu naklediyor. Milletin dini duygularını kullanıldığını Bediüzzaman görmüş, onları meyusiyetten kurtarmak için, takdir ettiği meşrutiyeti de lekeden kurtarmak ve tarihin otuz bir mart konusunda geleceğe yanlış bilgiler nakletmemesi için savunmasını yapmıştır. Bu konuda çok kitap var, bunların tahlili ve terkibi ve sentezi ile koca bir kitap ortaya çıkar. Elimizde son yüzyılın en büyük olayları içinde bir büyük büyük adam var, ama aması çok uzun. Etrafımız korkak ürkek rahata alışmış bahadırlığını yitirmiş insanlarla dolu. Bu Bediüzzaman’ı anlatmak onun sevenlerin işi değil, çok farklı donanımlar gerekir, sadece sevgi ile olmaz.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Gökyüzünün şirin lambaları / Vehbi KARA

Vehbi KARA Gökyüzünün şirin lambaları Bahriyede iken bayram günleri “tenvirat” adını verdiğimiz gece aydınlatması yapardık.Yaklaşık …

Kapat