“Şübhesiz biliyoruz ki, onlar:
“(Kur’ân’ı) ona ancak bir insan öğretiyor” diyorlar.
(Hâlbuki o) nisbet ettikleri kimsenin lisânı yabancıdır;
bu ise, apaçık Arabca bir lisandır.” Nahl,103)
Müşriklerin, okur-yazar Rum bir kölenin,
Peygamber Efendimiz (ﷺ)’a Kur’ân’ı öğrettiğini ileri sürmeleri üzerine
bu âyet nâzil olmuştur.
(Beyzâvî, c. 1, 557)
“Nasıl bir usta,
binâ ettiği ve idâre ettiği iki hâneden bahseder.
Programını ve işlerinin liste ve fihristesini yapar.
Kur’ân dahi, şu kâinâtı yapan ve idâre eden ve işlerinin listesini
ve fihristesini -ta‘bîr câiz ise- programını yazan, gösteren bir Zât’ın
beyânına yakışır bir tarzdadır.
Hiçbir cihetle eser-i tasannu‘
ve tekellüf (sun‘îlik ve zorlama) görünmüyor.
Hiçbir şâibe-i taklid veya başkasının hesâbına
ve onun yerinde kendini farzedip konuşmuş gibi
bir hud‘anın –hîlenin- emâresi olmadığı gibi
bütün ciddiyetiyle, bütün safvetiyle , bütün hulûsuyla –samîmiyetiyle-
sâfî, berrak, parlak beyânı, nasıl gündüzün ziyâsı ‘güneşten geldim’ der.
Kur’ân dahi:
‘Ben, Hâlık-ı âlem’in beyânıyım ve kelâmıyım’ der.
Evet şu dünyayı antika san‘atlarla süslendiren
ve lezzetli ni‘metlerle dolduran
ve san‘atperverâne ve ni‘metperverâne
şu derece san‘atının acîbeleriyle,
şu derece kıymetdar ni‘metlerini dünyanın yüzüne serpen,
sıravâri tanzîm eden
ve zemînin yüzünde seren,
güzelce dizen bir Sâni‘, bir Mün‘im’den başka,
şu velvele-i takdir ve istihsanla ve zemzeme-i hamd ü şükranla
-takdir ve beğenme, övgü ve şükrân sesleriyle-
dünyayı dolduran
ve zemîni bir zikirhâne, bir mescid,
bir temâşâgâh-ı san‘at-ı İlâhiyeye
-ilâhî san‘atların sergi yerine-
çeviren Kur’ân-ı Mu‘cizü’l-Beyân
kime yakışır ve kimin kelâmı olabilir?
O’ndan başka kim ona sâhib çıkabilir?
O’ndan başka kimin sözü olabilir?
Dünyayı ışıklandıran ziyâ,
güneşten başka hangi şeye yakışır?
Tılsım-ı kâinâtı keşfedip
-kâinâtın sırlarını açıp- âlemi ışıklandıran
beyân-ı Kur’ân -Kur’ân’ın îzahları-,
Şems-i Ezelî’den başka kimin nûru olabilir?” (Zülfikār, 25. Söz, 29)
- Hayranlıkla Dinlediler ve İtaat Ettiler!.. - 18 Eylül 2024
- ‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ - 14 Eylül 2024
- Eğer Allah Dileseydi Ne (biz) Şirk Koşardık, Ne de Atalarımız!..” - 11 Eylül 2024
- “Canımı Müslüman Olarak Al ve Beni Sâlih Kimseler Arasına Kat !” - 10 Eylül 2024
- Şehadette Niçin Hem Abduhu Hem Rasûluhü Diyoruz? - 2 Eylül 2024
- İttihad-ı İslâm’ı Israrla Önemsememek… - 30 Ağustos 2024
- Allah’ın Lûtfu ve Rahmetiyle, Ferahlasınlar… - 27 Ağustos 2024
- Sırf Allah ve Resûlü, Fazlından Kendilerini Zengin Etti Diye İntikam Almaya Kalktılar - 18 Ağustos 2024
- “Kader Bizi Böyle Bağlamış…” - 9 Ağustos 2024
- “Bir de Takvâ Elbisesi ki…” - 3 Ağustos 2024