Ana Sayfa / AİLE & SAĞLIK / Sağlık / Pasif Agresif Kontrolcü / Tim Kimmel

Pasif Agresif Kontrolcü / Tim Kimmel

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Pasif/Agresif Kontrolcü*

Çocukluğumun geçtiği Batı Perınsylvania’daki evimizin birkaç mil uzağında, çiftçilikle uğraşan mağrur İrlandalı bir aile vardı. Oğulları Boby ile aynı okula gidiyorduk. Yaptıklarının iyi şeyler olarak algılanmasını sağlamaya çalışıyordu. Bunun sebebi öğretmenle bir sorun yaşanırsa beni ortaya sürmekti.

Üçüncü sınıf öğretmenliğine atanan Miss Crack’in işlediğimiz suçları tahtaya yazma gibi bir alışkanlığı vardı. Eğer onun koyduğu yasaklardan birini çiğnerseniz, adınız hemen tahtaya yazılır ve ilkokul öğrencisine yakışmayan bu davranışlardan dolayı utanç duyardınız. Bir de suyla savaş yapmışsanız, isminiz listenin en üstüne yazılır ve yedi gün boyunca silinmeden kalırdı. Bobby, Miss Crack’in kendine göre uyguladığı kurallara alışmakta o kadar zorlanıyordu ki, genellikle suçlular listesinin en başını o çekiyordu.

Bir hafta sonu, babası, Bobby ve iki kız kardeşini arazilerinin arkasındaki ormanlık alanda yürüyüşe götürmüştü. Bobby’nin babası hayvanlarla bir şekilde iletişim kurmayı başarabildiği için kendisiyle övünüyor ve doğru bir şekilde davranıldığında Tanrı’nın yarattığı tüm yaratıkların dost canlısı olduğunu savunuyordu. Bu düşünceyi çocuklarına kanıtlamak için eliyle bir kirpiye bisküvi vermeye çalışmıştı.

Gösterisi geri tepti tabii ki. Kirpi iğnelerini hepsine birden fırlatıverdi. Sonuç olarak Bobby ve kızkardeşleri bir kaç gün okula gelemediler. İyileşmek için sık sık domates suyuyla banyo yaptılar. Utanç bazen beraberinde merhamet de getirebilir. Bir hafta boyunca Bobby’nin ismi tahtaya yazılmamıştı. Bütün bunlar, babasının iğne fırlatarak kontrol sağlayan ve etkin bir pasif/agresif tavır sergileyen bir hayvana sataşması sonucu meydana gelmişti.

Pasif/agresif kontrol, daha önce keşfettiğimiz iki kontrol biçiminin birleşmesiyle ortaya çıkan korkunç bir kontrol biçimidir. Pasif/agresif kontrolcülerin yüzünde, agresif kontrolcünün “yüzüne karşı söyleme” potansiyeli vardır, ama saldırganlıkları genellikle pasif kontrolcünün kullandığı sakin ve masum görünüşlü maskenin ardında gizlidir. Pasif kontrolcüler gibi, onlar da siz ne olduğunu anlayamadan hayatınızı yönetmeye başlarlar.

Pasif/agresif kontrol, çocuklar ve gençler arasında yaygındır. Ebeveynlerinin isteklerine karşı açtıkları savaşı kazanacak kadar büyük ya da akıllı olmadıklarını düşündüklerinden, onları hesaplanmış tuzaklar yoluyla yenmeye çalışırlar. Yüksek kontrollü çocuklar evin Stonewall Jackson’larıdır.

Stonewall Jackson, Amerikan iç savaşının en korkulan generallerinden biridir. Kuzey ordusuna ölümcül tuzaklar kurduğu için en korkulan kişidir. Savaş meydanına yayılıp, cepheden taarruz ederek düşmanı tüm güçle sarmak yerine, Jackson “vurkaç” yöntemini uygulamayı tercih ediyordu. Olmadık yerlerden çıkmasıyla ün salan Jackson, kuzey ordusunu en aciz durumda yakalayıp, ağır kayıplar verdiriyor, düşman daha toparlanmadan ortadan kayboluyordu.

Jackson’ın etkililiği düşmana gözdağı vermesinden kaynaklanıyordu. Kuzey ordusu sadece daha önceki patlamalardan Jackson’ın orada bir yerlerde olduğunu bilmekle kalıyordu. Genellikle düşman psikolojik olarak yenilmiş olduğu için sadece bir kere görünmesi savaşın sonucunu belirlemede yeterli oluyordu.

Çocuklar da aynı yöntemi uygulayabilirler. Aileleriyle dişe diş bir tartışmaya girmeden, onları konuşmaları ve davranışlarıyla bunaltıp, usandırırlar. Seni kontrol edebilmeyi nasıl da isterdim, seni kontrol etme yollarını bir sayayım:

Çocuklar;

Sürekli geç kalarak,

sürekli bir şeyleri unutarak,

bir şeyleri ispat etmeyerek,

notlarını düşürerek,

saçlarını toplamayı reddederek,

sürekli siyah renk giyerek,

geri çekilerek, arabadaki benzini sonuna dek kullanarak,

“masum” şeyler yapıp ailelerini toplum içinde utandırarak, 

hiç bir ihtirasa sahip olmayan arkadaşlar edinerek,

kafanızda soru işaretleri uyandıran insanlarla flört ederek kontrol ederler.

Çocuklar pasif/agresif davranışı ebeveynlerine saldırgan bir tepki yaratmak amacıyla kullanırlar. Açık bir şekilde muhalif olmasalar da, ebeveynlerini çıldırtmayı başarırlar. Kısaca, ebeveynlerine meydan okuyarak, ya geri çekilmelerini ya da isteklerine boyun eğmelerini sağlarlar. Yani, aşağı tükürseniz sakal, yukarı tükürseniz bıyıktır.

Yüksek Oktanlı Kontrol

Pasif/agresif davranışta, kızgınlığın yanı sıra daha çok inkar söz konusudur. Bunlar, bu olguyu tanımlamak için kullandığımız tedaviye yönelik terimlerdir. Pasif/agresif kişiler fazlasıyla sinirli, hatta ümitsiz ve çaresiz bireylerdir. Sinirlerini boşaltacakları bir dizi bloke edilmiş beklentiler, çoğu zaman onların daha da öfkelenmesine sebep olur. Kızgınlıkları genellikle içe dönüktür, bu yüzden de hem kendilerine hem de kontrol etmeye çalıştıkları kişilere zarar verirler. Bu tip kontrolü karakterize eden bir başka özellik de budur.

Okuldaki notlarını düşüren bir kontrolcü, mükemmeliyetçi annesinin sinirlerini oynatmayı başarır ama sonuçta sınıfta kalan kendisidir. Sürekli geç kalmak, zorba bir baba üzerinde istenilen etkiyi yaratır ama sonuçta sürekli her şeye geç kalan kişi gene kontrolcünün kendisidir.

Kişinin kendisine zarar vermesine sebep olan pasif/agresif davranışın bir çeşidi de yeme alışkanlıklarıyla ilgilidir. Felaketle sonuçlanan iki yeme düzensizliği anoreksiya ve bulimiyadır. Anoreksiya: Ölüm orucuna dönen rejimin söz konusu olduğu hastalıktır. Bulimiya ise; yemek yiyip, arkasından yenen yemeyi kusarak çıkarma bozukluğudur. Aile bireylerinden birinde yeme düzensizliği varsa bundan tüm aile etkilenir. Bireyin davranış biçimi kendi hayatını tehdit ederken, aynı zamanda ailenin ruhunu da prangalar altında tutar.

Yemek yeme düzensizliğine sahip biriyle uğraşmak yorucudur. Buna yolaçan sebeplerin ne olduğunu bulmak ise neredeyse imkansızdır. Düzensizliğin sürdürülmesi için kişinin inatçı bir kon trolcü olması gerekir. Kişi, yeme düzensizliğine sahip olduğunu saklamak için dışarıya pasif/agresif bir davranış sergiler. Bu tip durumlarda sıkça inkar’a başvurulur. Kişiye yeme düzensizliğine yol açan sebepleri anlatma konusunda baskı yapılsa da bir şey değişmez, çünkü sebeplerin ne olduğunu kendisi de bilmiyordur.

Pasif/agresif çocuklar birer yetişkin olunca ne olur? Basit olarak, olgunlaşmamış kontrol yöntemlerini olgunlaştırarak sanatsal bir forma sokarlar. Pasif/agresif tekniklerini en çok kullanan ve suiistimal eden kişiler evli çiftler ve ebeveynlerdir. Genellikler bunlar kendilerini güçlü hissetmeyen kişilerdir. Çevrelerini ve etraflarındaki insanları değiştirmez ya da değiştiremeyeceklerini sanarlar.

Agresif/pasif kontrolcü, o kişinin menfaatlerini göz önünde bulundurmayı reddeden bir kontrol çarıyla evlenmiş olabilir. Ümitsiz bir pasif/agresif birey eşini herkesin bildiği davranış örüntülerine sokar.

Baş ağrıları, kronik gecikmeler, evi temizlememe, işten zamanında dönmeme, yemeğin altını yakma, aşırı yeme vs bu acı durumun görünen kanıtlarıdır.

Gizli Duygular

Ümitsizlik, duyguların “gizlenmesine” yol açabilir. Bir önceki sefer açıkça konuşulduğunda başlarına gelenlerden sonra duygular, günlük ilişkilerde gizli ve saklı tutulmaya başlanırlar. Bu, pasif/agresif davranışın ortaya çıkmasıyla sonuçlanır.

Bir kadın, babasının kullandığı kötü kelimelerle gururu incindiği, maruz kaldığı aşağılamalarla güvenini yitirdiği, aldığı eleştirilerle ümitleri yok olduğu için pasif/agresif bir davranış sergileyebilir. Kocası, babasının tam zıttı bir karakterde olsa da çocukluğunda yaşadığı korku ve davranış şekli yüzünden aynı kontrol örüntüsünü hala taşıyor olabilir. Kadın, insanları kendisinden uzak tutup, duygularını açıkça ortaya koyamıyor, sevdikleriyle yakın bir ilişkiye giremiyordur.

İlk karısı tarafından maddi açıdan herkesin ortasında küçük düşürülmüş bir koca, bu yüzden ikinci karısına pasif/agresif bir kontrol sergileyerek istemeden ilk karısının suçları için onu cezalandırıyor olabilir.

Yaşam ve aşk bu kadar karmaşık olmamalı. Ama yüksek kontrollü ilişkilerde bu ikisi karıştırılıyor. Pasif/agresif kontrol dışında başka hiç bir yerde bu böylesine açıkça görülmüyor. Çocukların, ebeveynlerin, eşlerin bunu silah olarak kullandıkları bir kaç yaygın şekli listeledim. Bu bölümü bitirmeden önce ilişkilerde yaşanan pasif/agresif davranışın bir kaç biçimine daha değinmek istiyorum.

Sızlanmacı

Zaman zaman kendinizi vahşi ormanda İsrailli çocuklara yol gösteren Musa gibi hissediyor musunuz? Evimizden gelen itiş kakış sesleri, sızlanmalar ve ağlaşmalar günlerce kara bulutların üstümüzden kalkmamasına yol açabilir. Aile içinde sızlanmalar bir dereceye kadar olağan bir şeydir. Stress, açlık, şaşkınlık, ve yorgunluk gibi kimi durumlar buna yol açabilir. Normal olarak, aile bireylerinin bu halini anlayışla karşılayıp, bu sorunu yaşayan kişiye hoşgörü gösteririz.

Ama kimileri sızlanma ve şikayeti etraflarındaki insanları yönetmek için silah gibi kullanırlar. Bu agresif bir şekilde dışa vurulmaz, ama aynı etkiyi sağlar. Bu tip kontrole yol açan bir takım sebepler vardır:

Şikayetçiler gerçek sorunlara parmak basarlar ama bunu başkalarından savunucu ya da yatıştırıcı tepkiler almaya çalışarak yaparlar. Şikayetçinin, sorunu çözemediği için duyduğu öfke gerçektir, ama kendine zarar verir, dolayısıyla da sadece daha fazla şikayete sebep olur.

Kendilerini yeterince güçlü bulmayanların kendi kaderlerini belirlemesindeki tek aktif yol şikayet etmek gibi görünebilir. Başlarına gelen her şeyin başkalarının yardımsever ya da kötü niyetli davranışları sonucunda gerçekleştiğine inanırlar.

Şikayetçilerin başkalarının nasıl davranması gerektiği konusunda güçlü fikirleri vardır. Başkaları isteklerine boyun eğmeyince zaman zaman belli etmeseler de gerçekten kızarlar.

Sürekli şikayetçi olmak insanın kendi kendini onaylamasına sebep olur. Şikayetçiler, doğru düzgün sonuçlanmayan herşeyin sorumluluğunu buna bağlarlar ve kendilerini “mükemmel” hissetmeye devam ederler.

Sızlanmacıları haklı şikayetleri olan insanlardan ayıran şey, sızlanmacıların problem çözücü değil sadece problem tanımlayıcı olmalarıdır. Bu, onların yaşadıkları asabi bir durumdur. Bu durum onların şevkini kırar. Sürekli olumsuz şekilde düşünen kişiler olarak, kendilerinden daha güçlü olan kişilerin kendileri yerine kararlar vermesini sağlarlar. Çocukların neden bu kontrol yöntemini benimsedikleri açıktır. Çünkü işe yarar! Çocukken çok faydalı olduğuna inandıkları bu yöntemi çoğu kişi bir alışkanlık olarak yetişkinlik devrelerinde de sürdürür.

Değişken Kontrolcüler

Tanıdığım bir aile yetişkin bir değişken kon trolcüye hakettiğinden daha uzun bir süre hoşgörü gösterdi. Evlerindeki yegane başkan o olduğu için fazla bir seçenekleri olduğunu düşünmüyorlardı. Mattew çalışkan, dürüst, çocuklarını seven bir babaydı ve tüm iyi niyetiyle aile babası olarak sorumluluklarını yerine getiriyordu. Karısı son çocukları doğduktan sonra, onu ve çocukları terketmişti.

Kendisini kızdıran insanları nadiren azarlardı. Boşanmasının sebeplerinden birisi buydu. Buna ilaveten, oldukça değişken bir insandı. Beklenmedik ruhsal değişimleri çocuklarını tetikte tutuyordu. Eğer o mutluysa, herkes mutlu olmalıydı. Eğer mutsuzsa çocukların kendi aralarında eğlenmelerine tahammül edemiyordu. Eve geldiğinde eğer kötü bir ruh hali içindeyse çocukların ondan uzak durması en iyisiydi. Hiç bir zaman hıncını onlardan çıkarmazdı ama problemlerini çözmede onların yardımlarına ihtiyacı olmadığını açıkça belli etmişti.

Çocukların kendilerine güvenip de babalarının davranışları hakkında onunla yıllar önce konuşmamaları çok kötüydü. Ama bu işin kendilerine düşmediğini düşünmüşlerdi. Boşandıktan bir kaç yıl sonra, çocuklardan biri cesaretini toplayıp, onunla konuşmayı başardı. Sonuç olarak Matthew davaranışlarının başkaları üzerinde bıraktığı etkilerin sorumluluğunu üstlenmeye başladı. Bir kere kendisiyle yüzleşince değişkenliğini kontrol altına aldı ve bu ona bir çeşit kontrol sağladı.

Matthew çoğu insanın sahip olduğundan daha büyük bir haç taşımaya başladı. Kendisi ve çocukları şanslıydı ki, Tanrı’ya bir söz vermişti ve bu söz onun içine girdiği ruh hallerinin gerçek yüzünü görmesini sağladı. Makul olmayan bir çözüm yoluydu bu.

Yanlış anlamayın. Matthew’un duyguları makuldü. Gerçekten kızgın, üzgün ya da asabi olduğunda bu duyguları dışa vurma ihtiyacını hissediyordu. Problem, Matthew’un aile bireylerinin de kendi ihtiyaçlarını bir kenara bırakıp onun girdiği duygusal değişimlere uymalarını beklemesiydi. Bu beklentiler onun duygusal bir insanken bir çeşit kontrolcüye dönüşmesine sebep oldu.

Her ailede duygusal değişimler yaşanır. Önemli olan bu değişimlerin ne zaman samimi bir şekilde yaşandığı, ne zaman başkaları üzerinde güç olarak kullanıldığını anlamaktır. Eğer güç olarak kullanılıyorsa, bunun bir çeşit kontrol olduğu farkedilmeli ve buna maruz kalan kişiye başa çıkabilmesi için yardım edilmelidir.

Mafya

Yakın arkadaşlarımdan biri Joe Carlo adında bir adamdır. Ölürsem tabutumu taşıyanlardan birinin o olmasını isterim. Bana genç erkeklerin duygusal gelişimi üzerine bir eğitim vermiştir. Üç tane oğlu vardır. Onlar ergenliğe adım atarken ben Joe’nun kilisesindeki gençlik gurubuyla çalışıyordum. Joe ve karısı Judy, oğullarına benim “miras bırakılmış sevgi” diye tanımladığım duyguyu veren harika insanlardır.

Karım Darcy ve ben, en büyük oğullarının düğünleri için verdikleri resepsiyondaydık. Harika vakit geçirdik. Joe mükemmel bir rahipti ve smokinin içinde olağanüstü duruyordu. Joe’nun soyadından etnik bir olayın söz konusu olduğunu farketmişsinizdir. Joe İtalyandır ve smokinin içinde İtalyanları haksız biçimde karakterize eden o mafya filmlerindeki gangsterlerden biri gibi durmaktaydı. Ama Joe, Hollywood’un o yanlışlarını iyi niyetle yorumlayıp, kendisiyle bu konuda dalga bile geçer.

Misafirlerin çoğu gitmişlerdi ve hizmetçiler evi toplamaya başlamışlardı. Bütün bu eğlenceden yorulan Joe balo salonunun ortasında bir sandalyeye oturmuştu. İki yanında ayakta duran oğullarıyla ufak ufak şakalaşmaya devam ediyordu. Bütün bir gece boyunca serenad yapan iki kemancı aletlerini yerine koymak üzere yanımdan geçip, eve gitmeye hazırlanıyorlardı. Bu fırsatı kaçıramazdım. Onlara bir şarkı daha söyleyecek güçleri olup olmadığın sordum ve dinlemek istediğim şarkıyı kulaklarına fısıldadım. Mükemmeldi.

Joe’ya doğru ağır ağır ilerlediler ve unutulmaz God Father temasını çalmaya başladılar. Joe buna bayıldı. Hemen Marlon Brando’nun Don Carleone rolüne büründü. O, “Tessio balıklarla uyur” derken ben gülmekten yerlere yatıyordum.

Harika bir dostla yaşanmış harika bir andı bu. Çünkü Joe, ebeveynliğini tüm zarafetiyle başarmış bir babadır. Sarfettiği çabaların karşılığını oğulları fazlasıyla vermektedir.

Keşke bir çok aile böyle olsa diyorum. Ama ne yazık ki, God Father’ı oynarken büründüğü rolün gerçekten yaşandığı bir sürü ev var. Hem anneler hem de babalar sinsice iki çocuğu ya da bir grup çocukla eşlerden birini birbirine düşürmeyi başarıyorlar. Kendilerini ailenin “God father”ı olarak görüyorlar ve aile bireylerinden bazılarının, senaryo ne olursa olsun kör bir şekilde buna bağlılık göstermesini bekliyorlar. Soru sorma haklarını göz önünde bulundurmadan yakın oldukları kişilerin kendi isteklerine göre davranmalarını beklediği bir kullanma ve suistimal etme sistemidir bu. Çiftler ilişkilerinde sorun yaşadıklarında, eşlerden biri çocukları sendikasına almaya çalışır.

Mafya kontrolcüler, kontrol etmek istedikleri insana saldırganca davranacakları yerde, çocuğu koz olarak kullanarak öteki eşi savunmasız bırakırlar. Ve bu süreçte, çocuklar birbirleriyle dürüst bir şekilde iletişim kuramayan bu iki kişi arasında geçen çirkin olayların bir parçası olurlar. Görünen odur ki, boşanmayla sonuçlanan evliliklerde “mafya”lar kolaylıkla ortaya çıkabilir.

“Godfather”lar aile üyelerinin reddemeyecekleri şeyler teklif ederler ama bazen bu teklifler yıllar süren kan davasına dönüşebilir.

Şehit Kontrolcüler

Nashville’den Los Angeles’a uçuyordum ve saat iki gibi otelde olmayı planlıyordum. Uzun ve biraz cesaret kırıcı bir iş günüydü ve uykuya çok ihtiyacım vardı. Yolculuğun son durağı olan Dallas ve Melekler Şehri arasındaki seyahatte dinlenebileceğimi umuyordum. Nedense sanki planlar bir başkası gelip de, o planı alt üst etsin diye yapılır.

Uçakta çok az kişi olduğundan, host ve hostesler yemek servisi esnasında bizimle konuşacak vakit buldular. Yemeğimi verirlerken işimi sordular. Kendimi “aile koruyucusu” diye tanıtmam onların ilgilerini çekti. İşlerini bitirdikten sonra benimle konuşmaya geldiler. Host benden biraz tavsiye istedi ve hostesde vereceğim tavsiyeleri dinlemek istiyordu.

Deliler gibi evlenmek istediği bir kıza aşık olmuştu. Bu duygu karşılıklıydı. Çocuk karar verir vermez, kız teklifi kabul etmeye hazırdı.

“Seni tutan nedir peki?” diye sordum.

Verdiği tepki klasikti. Üç oğulun en küçüğü buydu. Ailenin bebeğiydi. Annesi duldu. Büyük kardeşleri evlenmişlerdi. Üniversitede geçirdiği yıllar haricinde hep evde kalmıştı. Üniversiteyi bitirdikten sonra babası ölmüştü. Annesi yalnız kalmaktan korktuğu ve dulluğa bir türlü alışamadığı için oğluna dört elle sarılmıştı. Oğluna sürekli onun için yaptığı fedakarlıkları hatırlatıp duruyordu.

Host olarak kariyerine başlamadan önce çok fazla kız arkadaşı olmamıştı ama annesi kızların hepsine karşı soğuk bir tavır takınmıştı. Ve şimdi gerçekten aşık olduğu bir anda annesi şehit kontrolcülüğünü daha da arttırmıştı. Çocuk annesinin kullandığı kontrol biçimi sonucu onu bırakıp gitmeyi aklından geçirdiği için kendini suçluyordu.

Annesi ona “Bana ihtiyacın olduğunda hep yanındaydım,” diyordu. “Kendimi terkedilmiş hissediyorum.” Sürekli söylediği şeylerden biriydi bu. Bu hikayeyi daha önce de duyduğumu söyledim çocuğa. İçinde bulunduğu durum yeni bir şey değildi. Sadece annesiyle nasıl başa çıkacağını bilmiyordu. Suçluluk duygusu gittikçe ağır basıyordu.

Allah kolaylık versin. Yalnız kalmak korkutucudur. Tüm hayatınızı kocanız ve üç oğlunuz oluşturuyorsa, kendinizi boş bir evde tek başınıza bulursunuz ve yalnız kaldığınız gerçeği mantığınızdan baskın çıkar. Boşluğu dolduracak hiç kimse ve hiç bir şey olmadığı hissine kapılmanıza sebep olur. Dul, yaşlı ve metanetsiz biri için en kötü yoldaş yalnızlıktır.

Bu vakada, adamın annesi ne takatsiz ne de hareketsiz biriydi. Sadece korkuyordu ve bencildi. Şehit tutumuyla oğlunun sevme kapasitesine bir ilmik geçiriyor ve içindeki yaşam isteğini boğuyordu.

Merak etmiştim ve dayanamayıp sordum. “Bu yeni bir şey değil, öyle değil mi?” “Bu şehitlik kompleksini küçüklüğünden beri sana uyguluyor.”

Bir kaç dakika düşündü ve sonra başını salladı. “Şimdi düşündüm de evet öyle. Babam da dahil olmak üzere hepimize bunu uygulamış. Nasıl bildiniz?”

“Attım tuttu. Genellikle atıp da tutturamadığım zamanlar çoğunluktadır.” Pasif/agresif kontrolü tartışmaya ve annesinin çocukluğundan beri onu yönlendirmek için nasıl bir yöntem uyguladığını konuşmaya devam ettik. Kötü niyetli olmasa da, onun hayatında yıkıcı etkisi olmuştu. Sonra “dürüst sevgi”den bahsettik. Yüksek sesle annesinin endişelerini en aza indirgeyecek, aynı zamanda hayatını da devam ettirmesini sağlayacak bir plan yapmaya başladı.

Şehit kontrolcüler suçluluk duygusu taşırlar. Çok az insanın yapabileceği bir şekilde kurbanlarının duygularıyla oynarlar. Pasif/agresif kontrolün şehit kontrolcü çeşidini uygulayanlar, pasif cimri kontrolcünün yaşadığı aynı duyguları yaşarlar. Ellerindeki malları istiflemek yerine, şehit kontrolcüler fedakarca verirler ama aile bireyleri için yaptıkları her “sevgi dolu iş”in gelecek bir zamanda karşılığı alınmak üzere o kişiler işaretlenirler.

Şehit kontrol, etkili ama iyi huylu olmayan bir kontrol çeşididir. Bazen kendimi, çocuklarıma onların hayatlarını nasıl iyi, rahat ve anlamlı bir hale getirebilmek için yaptığım fedakarlıkları sayarken buluyorum. Bunu yaptığım zaman, sevgi dolu ebeveynlik tavrını zorla almaya çalışan hak ya da pay tavrına dönüştürüyorum. Hayatımda şehit kontrolcü bir tavırla karşı karşıya geldiğimde onu gerçek ismiyle, şeytansı diye adlandırarak tepki veriyorum. Şehit kontrolcü rolünü oynadığımda çocuklarımı bana karşı borçlu duruma düşürüyorum. Sağlıklı aileler suçluluk duygusu yüzünden değil, duyulan sevgiyle ayakta kalırlar. Aileme iyi ya da cömertçe bir şeyler yaptığımda bunu şehit kontrolcünün yaptığı gizli işler için yapmamalıyım.

Bir Kaç Adım Geri, Bir Kaç Adım İleri

Pasif/agresif davranış, eşlerimizi ne kadar rahatsız ettiğini bile bile ayakkabılarımızı ortalıkta bırakmak ya da çocuklarımızın büyükbaba ve anneleriyle iletişim kurmalarını engellemek kadar basit bir davranış bile olabilir. Her iki şekilde de, bu kontrol çeşidinin kökleri ciddi problemlere dayanmaktadır.

Son üç bölümde, kontrolün evde yaşanan biçim ve çeşitlerine baktık. Bizi kontrol etmeye iten sebebin ne olduğunu tam olarak anlayıncaya kadar bir adım ileri atabilmek için hala eksik şeyler var demektir. Bundan sonraki bölümlerde cebri kişiliklerin içlerinde neler yaşadıklarını öğreneceğiz. Bunlar iyi niyetli insanları kontrol simsarlarına dönüştüren hassas dalgalanmalardır. Çoğumuz için sebebin ne olduğunu anlamak tedaviye doğru atacağımız ilk büyük adımdır.


*Tim Kimmel

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI

SAATLER VE MANZARALAR Yahya Kemal BEYATLI   Sütunların Dibinde Duâ Edenler Ayasofya’da, ikindiden sonra, yerle …

Önceki yazıyı okuyun:
Bediüzzaman: Sen benim kardeşimi gıybet ediyorsun deyince.. / Ömer ÖZCAN

"Sen benim kardeşimi gıybet ediyorsun" deyince.. Said Nursi hazretlerinin senelerce arkasında namaz kıldığı Emirdağ Çarşı Camii …

Kapat