Ana Sayfa / Yazarlar / Pencereler Açan Adam: Bediüzzaman

Pencereler Açan Adam: Bediüzzaman

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Pencereler açan adam

Bediüzzaman dünyanın ünlü sanat ve estetik filozoflarından daha öte bakmayı ve görmeyi, düşünmeyi öğreten bir insan. İster âlim de ister filozof, ister yorumcu, ister kelamcı, bu  hakikat değişmez. Bütün eserleri fikren gelişmemiş ve mukaddes kitabının öğretilerinden habersiz insanlara ilkokul çocukları gibi bakmayı ve görmeyi, düşünmeyi öğretmek.

Aslında Kur’an-ı Azimüşşan bir sanat mektebi, ama onun sanat yönü nazarı  dikkate alınmamış, sadece ibadetlerimizde küçük parçalar halinde kullandığımız bir kitap. Sadece bakmak ile ilgili kelimeler büyük bir yekün tutar, fenzur, unzur, kelimelerinden bakmayı örgütleyen kelimeler hep bize olaylara ve güzel sanatlar galerisi olan kainata bakmayı öğretiyor. İnsanların itikad binasını yapmak için herkesin binasına dünyaya ve kâinata ve sanat şaheserlerinin bulunduğu dünyaya pencereler açar. Onun Ayetül Kübra risalesi kainattan halıkını soran bir seyyahın bu kâinat denen saraya bakışını ve ilâhını arayışı ile ilgili parodiler, tablolar, konuşmalar, dramatik sahneler ile doludur.

Pencereler Risalesi’nin başında neden pencereler ile bir şey anlatmak istediğinin felsefesini yapar. “Senürihim âyâtünâ filâfâki ve fî enfüs..” bu kayıt, dış dünyada ve varlıkların hususi dünyasında mevcut olan pencereleri göstermekle devam edip gider. Buradan çıkan anlam şu ki bizim klasik din anlayışımız âlimler, hocalar, müftüler bu garip ve sahipsiz millete Allah’ın sanat eserlerine bakmayı öğretmediler.

İlk kısımda bir sarayın inşasını anlatır ve saraydan dünyaya açılan pencerelerin lüzumunu anlatır. Sonra muciznüma zatın açtığı pencerelerden bahseder. “Sonra her menzilden her tabakadan her âlemden her taifeden her fertten her şeyden kendini gösterecek yani vücudunu ve vahdetini bildirecek pencereler açmış. Her kalb içinde bir telefon bırakmış.” Bu pencereler otuz üç ile sınırlı değildir. “Şimdi bu hadsiz pencerelerden elbette haddimizin fevkinde olarak bahse girişemeyeceğiz” Sadece otuz üç rakamının kudsiyetine hürmeten bu kadarla iktifa ettiğini söyler. Neden bu otuz üç rakamı kutsaldır, neden orada kalmıştır, bilmiyoruz; namazda yere değen uzuvların cennetin kapıları ile parelelliği var, belki bilmiyorum, bilen izah etsin, bu otuz üç neye mukabil hangi esrarlı işin anahtarı, bize malum değil. Her gün defalarca içini doldurduğumuz bu ‘otuz üç’ün yarın ahirette nasıl ne şekilde karşımıza çıkacağı bizim bilgimiz içinde değil. Rakamların esrarı konusunda ünlü bir yazar koca bir kitap yazmış. Dünyadaki özellikle ibadet hayatımızdaki rakamlar esrarlı rakamlar, bu yüzden namaz kılanlara Bediüzzaman sorarmış “tesbihat yaptın mı?” “Hayır” “git tesbihatı yap gel, şimdi namazın oldu” dermiş. Bir gün namaz biter Bediüzzaman hâlâ tesbihatı bitirmemiştir, Ceylan Abi “Üstadım biz namazı bitirdik, sen hâlâ tesbihattasın” demiş. Bediüzzaman ise “kardeşim ben bunlar için yaratıldım” demiş.

Sağlıklı fikir akımları Bediüzzaman ile ülkü ve değer hayatlarının bir kısmını doldursaydı çok farklı olurduk. Vatan millet sakarya çok, seccadede âbid yok. Gösteri, debdebe, para çok, kıyamda secdede âbid yok. Vatanı kurtarmaktan uzak ahirette bir santim arsası yok. Ayakta duramaz, eğilmez, secde bilmez, eğilmediği menfaat yok.

Onyedinci pencere, arz ve semada Allah’ın ayetleri müminlere açılmıştır, diyor, yani ‘baksınlar’ diyor. Bir pencerede ona yakın alt pencere açmış, ama soyut değil somut örneklerle, adeta Allah’ın sanatının sergi-yi İlâhînin, güzel sanatlar meşherinin objelerini insanlara gösterir ve düşünmeyi örgütler, cümleler, B a k fiili ile biter. Saydım, tam bediî bir göz ile kâinata bakan ilâhî sanatın yorumcusu altmış civarında estetik menşeli, sanat kaynaklı kelime kullanır. Bu kelimeleri tartamayan bir zeka ve göz bu bahsi anlamaz. Gelin millete kelimelere dalıp hakikatleri görecek bakış açıları verelim. Bediüzzaman’ın bu büyük ilâhî sanat felsefecisinin bunları tasnifi belli sonuçlara bağladığına okurken hayret ettim, ders bitti, birisi ayağa kalktı ve dedi; “yıllardan beri Bediüzzaman okunur ben dinlerim. İlk defa onun büyüklüğünü bana hissettirdiniz, teşekkür ederim” dedi, ne kadar memnun oldum bilemezsin.

‘Bak’la biten cümleler:

Zemin yüzünü tezyin eden bütün nebatatı gör

İşte zemin yüzünü süslendiren bütün meyvelere bak

İşte yeryüzünü yaldızlayan  bütün çiçeklere bak

Bütün tohumlara, çekirdeklere dikkatle bak

Aktar-ı zeminde zeredilen her nevi hububata bak

Muhtelif âzâ ve hüceyrata göre kemâl-i imtiyazla ayrılmalarına bak, kemal-i hikmet içinde kemal-i kudreti gör.

Sanatca nihayet derecede kıymettar ve pahalı bir keyfiyette görünüyor

Kudretin şekerlemeleri olan dutların nevilerine bak

Bir pencerede bütün tabiatın üyelerini, fonksiyonel olaylarını anlatır. Kelimeler üzerinde düşünmezsek yıllarca okursun, hakikatın muhitine girmeden gidersin. Sırtımı duvara yaslayıp yıllarca okuduğum ve yanımda lügate baktığım gençlik yıllarımı hatırlıyorum, iyi ki yapmışım.

Zübeyr Abi tenekeci diye bir okuyucuya kelimeleri yazıp göndermesi yetmeyince lügat göndermesinden sonra o tenekeci harika okuyan ve anlayan anlatan biri olmuş.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Kızıl Elma Değil Misak-ı Millî Esastır

Kızıl Elma düşüncesi, Oğuz Türklerinin mitolojik düşlerini simgeleyen bir anlayıştır. Hun, Göktürk ve Selçukluların devlet …

Kapat