Ana Sayfa / Yazarlar / Pencereler, Levhalar

Pencereler, Levhalar

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

سَنُرِيهِمْ آيَاتِنَا فِي الْآفَاقِ وَفِي أَنفُسِهِمْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُ الْحَقُّ أَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ

Senurîhim âyâtinâ fîl âfâkı ve fî enfusihim hattâ yetebeyyene lehum ennehul hakk(hakku), e ve lem yekfi birabbike ennehu alâ kulli şey’in şehîd(şehîdun).

Yukardaki ayet-i celile otuz üç pencere isimli bir sinemanın sinematografı gibi, Allah kainattaki icraat-ı saltanatının iki ana pencereden göründüğünü ifade ediyor. Biri afaki yani harici âlem, tabiat gibi pencereler, diğeri enfüsi yani varlıkların iç dünyalarına özellikle insanın harika deruni âlemine bakarak gösterdiği derinliklere pencere harikalarına insanları bakmaya davet ediyor, ilâhî sinemanın sahibi.

Bediüzzaman bahsin başında pencere kelimesinin muhitini çizer. “Sonra her menzilden, her tabakadan, her âlemden, her taifeden, her ferdden, her şeyden, kendini gösterecek, yani vücudunu ve vahdetini bildirecek pencereler açmış. Her kalbin içinde bir teleon bırakmış. “Oturmuş düşünmüş Bediüzzaman insanlar Allah’ın her yarattığına koyduğu pencereleri göremiyor, sümmün bükmün ümyun, insanlara pencereler açmış, aslında Risale-i Nur büyük bir tevhid, uluhiyet, rububiyet, ehadiyet, samediyet vb penceresidir, Bediüzzaman da büyük bir pencere mucidi. Penceresiz evde insan bunalır, bunun için pencereler yapılmış. Bediüzzaman insanımızın dünyasına pencereler açmış, ama bunu düşünmesi yazmasından daha asil değil mi ?

Canlıların  çabuk yaratılmasına yani defi ve ani, ondaki sanatlı pencereleri anlatır. “Halbuki, def’î ve âni bir sûrette basit bir maddeden çıkan şeyler gayet basit, şekilsiz, san’atsız olması lâzım gelirken, çok maharete muhtaç bir hüsn-ü san’atta, çok zamana muhtaç ihtimamkârâne nakışlarla münakkaş, çok âlâta muhtaç acîb san’atlarla müzeyyen, çok maddelere muhtaç bir sûrette halk olunuyorlar. (çabuk yapılan şeyde sanat olmaz, ihtimam sanatın babasıdır. “Çok meharete muhtaç bir hüsnü sanatta) Türk edebiyatı Allah’ın sanatına bakmayı öğretmedi bize A. Hamid müstesna. Bediüzzaman bir sanat mektebi açmış, Allah’ın sanatına bakma mektebi. Yarattığı herşey çok meharete muhtaç yani çok sanat bilmeli ve uygulamalı sanat teorik sanat değil, sanatın çok dahisi sadece teori vazeder, uygulama yok. Bediüzzaman çok sanat bilgileri ile ancak bu hüsnü sanat yani sanat güzelliği yapılabilir. Kargaları çöp kutularının yanında görünce üzülüyorum, o kadar hanım yürüyüşlü sanat harikaları olan bu canlılar neden böyle pis yerlerde, ne yaparsın. Biz arkadaşlarımızı işte öyle yaparız. (çok zamana muhtaç ihtimamkârane nakışlarla münakkaş) tam bir sanat cümlesi her kelimesi sanatın, ihtimamkârane, dikkat edercesine, itina edercesine.. Birine sormuşlar kıyamadığın  şey ne? Muzun o harika kabuğunu soyup atmak beni üzüyor, diyor, harika. Ya portakalın o harika görüntüsü ve kabuğu ve kokusu.. Aman bize içi lazım, düşünme böyle şeyler. Bu yüzden Bediüzzaman meyveleri uzun süre tavana astırır, seyreder, seyrettirirmiş. Nakışlar nakış ince bir sanattır, mesela gözlerimiz bir nakıştır, ne kadar ince düşünülmüş bir et parçasının içinden bütün âlemi seyreden iki cihaz. “Göz bir hassedir ki ruh bu âlemi o pencere ile seyreder.” Bütün güzelliklerin envaını gören insan gözü. Bediüzzaman’ın göz imajları bir okul. Nakış kelimesinden doğan bir kelime daha münakkaş -nakışlandırılmış. Karganın kafasında bir gelin kafasına takılan bir tül var sanki, o kibar sesli karganın bir de entari giymişi var. Allah’ım neler yapıyorsun neler. Bütün sanat kelimeleri Bediüzzaman’da yerinde kullanılır. “çok âlâta muhtaç, acib sanatlarla müzeyyen” Baştan sona sanat kelimesi, bakmak ve okumak ve tefekkür etmek, işte Bediüzzaman. Bediüzzaman demonik sanatlara bakmamış eserlerinde, bizim sanat felsefecilerinin anlattığı mimari sanatlara.. Başkalarına bakmaz, o İlâhî sanatın müfettişi ve bakanı, başbakanı onlardan sıra mı gelir şu kibrit kutusu binalara. Beşerin sözde sanat eserlerin şehirlerinde dolaşmamış tabiatı seçmiş, Bediüzzaman Allah’ın yarattığı her canlıya “raiyyet” diyor, o Allah’ın raiyyetine bakıyor.  

Çok âlâta muhtaç acib sanatlar. Bir pencere sanattır herhalde ama acaipliği yoktur, bir kelebek acib, şaşırtıcı ve uzay geometrisi gibi bir tasarımı var. Acib sanatlar, şaşırtıcı hayret ettirici sanatlar, bu sanatlarla süslendirilmiş, müzeyyen diyor. Üç cümlede sanat kelimeleri ile kurulmuş bir ilahi sanat emmûzeci. 

Bütün bunlar “İşte, bu def’î ve âni bir sûrette, bu hârika san’at ve güzel heyet, herbiri bir Sâni-i Hakîmin vücûb-u vücuduna şehâdet ve vahdet-i rubûbiyetine işaret ettikleri gibi, mecmûu gayet parlak bir tarzda nihayetsiz Kadîr, nihayetsiz Hakîm bir Vâcibü’l-Vücudu gösterir.”

Pencerelerdeki bir ayette Bakara suresinden Bediüzzaman bu ayeti çok seviyor, İşarat ül İ’caz’da da kullanıyor. Bu İlâhî bir sinemanın anlatımı Allah ikili bir bakışla şu âyet, vücûb ve vahdeti gösterdiği gibi, bir İsm-i âzamı gösteren gayet büyük bir penceredir. İşte şu âyetin hulâsatü’l-hulâsası şudur ki:
Kâinatın ulvî ve süflî tabakàtındaki bütün âlemler ayrı ayrı lisânla birtek neticeyi, yani birtek Sâni-i Hakîmin rubûbiyetini gösteriyorlar. Şöyle ki:
Nasıl, göklerde, hattâ kozmoğrafyanın itirafıyla dahi, gayet büyük neticeler için gayet muntazam hareketler bir Kadîr-i Zülcelâlin vücud ve vahdetini ve kemâl-i rubûbiyetini gösterir; öyle de, zeminde, bilmüşâhede, hattâ coğrafyanın şehâdetiyle ve ikrarıyla, gayet büyük maslahatlar için, mevsimlerdeki gibi gayet muntazam tahavvülâtlar dahi aynı o Kadîr-i Zülcelâlin vücûb-u vahdetini ve kemâl-i rubûbiyetini gösterir.
Hem, nasıl berrde ve bahirde kemâl-i rahmetle rızıkları verilen ve kemâl-i hikmetle muhtelif şekiller giydirilen ve kemâl-i rubûbiyetle türlü türlü duygular ile teçhiz edilen bütün hayvanât, birer birer yine o Kadîr-i Zülcelâlin vücûbuna şehâdet ve vahdetine işaret etmekle beraber, heyet-i mecmûasıyla gayet geniş bir mikyasta azamet-i ulûhiyetini ve kemâl-i rubûbiyetini gösterir; öyle de, bağlardaki muntazam nebâtât ve nebâtâtın gösterdikleri müzeyyen çiçekler ve çiçeklerin gösterdikleri mevzun meyveler ve meyvelerin gösterdikleri müzeyyen nakışlar, birer birer yine o Sâni-i Hakîmin vücûbuna şehâdet ve vahdetine işaret etmekle beraber, külliyetleriyle gayet şâşaalı bir sûrette cemâl-i rahmetini ve kemâl-i rubûbiyetini gösterir. 

اِنَّ ف۪ي خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَالْفُلْكِ الَّت۪ي تَجْر۪ي فِي الْبَحْرِ بِمَا يَنْفَعُ النَّاسَ وَمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ مِنَ السَّمَٓاءِ مِنْ مَٓاءٍ فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ ف۪يهَا مِنْ كُلِّ دَٓابَّةٍۖ وَتَصْر۪يفِ الرِّيَاحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخَّرِ بَيْنَ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ

Göklerin ve yerin yaratılmasında, gecenin ve gündüzün değişmesinde, insanlara faydalı şeylerle denizde akıp giden gemilerde, Allah’ın gökten su indirip onunla yeryüzünü ölümden sonra diriltmesinde, her türlü canlıyı yeryüzüne yaymasında, rüzgarları sevk etmesinde ve gökle yer arasında Allah’ın emrine boynun eğmiş bulutlarda, aklını kullanan bir topluluk için Allah’ın varlık ve birliğine, kudret ve rahmetine işaret eden nice deliller vardır. (Bakara Suresi: 164.)

Bu ayette Allah kainatı nasıl sinema levhaları gibi birbiri ardınca insicamlı anlatıyor. Bediüzzaman Kur’an sineması diyor, işte bu ayetler zinciri öyle bir sinema penceleri. Ayette tam yedi adet levha var.Allah nasıl basar-ı ulvîsinden bakmış kainatına ve yaratılışın büyük levhalarını sıralamış. Bize de bakın demiş.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Münâcât-ı Üveys El-Karanî’nin Tercümesinin Tekmiline Bir Nümune

Bir Nur Talebesi Ağabey bana dedi ki; “Üstâd’ın Mektubat’ta bir kısmını tercüme ettiği Veysel Karanî’nin münâcâtının …

Kapat