Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Feyizli Sözler & Kıssalar & Dualar / Peygamber Efendimizin (asm) Gördüğü İbretlik Rüya

Peygamber Efendimizin (asm) Gördüğü İbretlik Rüya

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Nebiy-yi Muhterem Efendimiz’in hayatında rüyaların önemli bir yeri vardır. Hz. Aişe’nin belirttiğine göre Peygamber-i Zîşân Efendimiz’in gördüğü rüyalar sabah aydınlığı gibi açık ve berrak bir şekilde gerçekleşirdi. Özellikle ilâhî vahye alışma ve ısınma dönemi olan peygamberliğin ilk altı ayında, bir kısım vahiyleri, rü’yâ-yı sâdıka şeklinde alırdı. Gerçek düş demek olan sâdık rüyalar vahyin mertebelerinden biridir. Ashâb-ı kirâm, Nebiy-yi Kerîm Efendimiz’in rüyada da vahiy aldığını bildikleri için, yolculukta ve başka zamanlarda, kendiliğinden uyanıncaya kadar onu uyandırmazlardı.

Kâinâtın Efendisi rüyaya büyük önem verirdi. Bilhassa sabah namazlarından sonra sahâbîlerine “İçinizde rüya gören var mı?” diye sorar, “gördüm” diyenlerin düşünü yorumlardı. İyi bir insan tarafından görülen güzel rüyanın, peygamberliğin kırk altı kısmından biri olduğunu belirtir (Buhârî, Ta’bîr 2, 26), bu ümmete peygamberlikten sonra sâlih rüyaların kaldığını söylerdi (Buhârî, Ta’bîr 5). Bu sözleriyle o, gönül gözü açık samimi mü’minlerin, rüyalar vasıtasıyla ilâhî müjdeleri, doğru haberleri ve uyarıları her zaman alabileceklerine işaret ederdi.

Şimdi size düşlerin en doğrusunu gören Efendimiz aleyhisselâm’ın Sahîh-i Buhârî’de rivayet edilen (Ta’bîr 48) bir rüyasını nakledeceğim. Bizim için dersler ve ibretlerle dolu bu rüyayı Peygamber-i Zîşân Efendimiz ashâbına anlatmış, Semüre İbni Cündeb radıyallahu anh de onu bize rivayet etmiştir.

Semüre İbni Cündeb -radıyallahu anh- şöyle dedi:

Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ashâbına:

– Düş göreniniz var mı? diye sorup, “gördüm” diyenin düşünü, Allah’ın dilediği şekilde yorumlardı.

Bir sabah bize şöyle buyurdu:

– “Bu gece düşümde bana iki kişi gelerek “haydi yürü, gidiyoruz” dediler. Ben de onlarla beraber gittim. Yanı üzerine yatmış bir adamın yanına vardık. Elinde bir kaya parçası bulunan bir başka adam, onun başı ucunda ayakta duruyor, elindeki kayayı, yanı üzerine yatmış olan adamın tepesine indiriyor, başını yarıyordu. Taş yuvarlanıp gidiyor, adam taşı arkasından koşup alıyor, o geri gelinceye kadar ötekinin başı iyileşiyor, eski haline geliyordu. Adam, önce yaptığını aynen tekrarlayıp duruyordu. Ben yanımdakilere:

– “Sübhânellah! Bu nedir?” dedim.

-Yürü, yürü hele dediler. Yürüdük. Derken sırt üstü yatmış bir adamın yanına vardık. Başucunda da, elinde demir çengel bulunan bir başkası duruyordu. Bu adam, yatan kişinin bir tarafına geçip elindeki çengelle avurdunu, burnunu ve gözünü ta ensesine kadar yarıyor sonra öbür tarafına geçip orasını da aynı şekilde parçalıyordu. Bir tarafını yarıncaya kadar önceki yardığı taraf eski haline geliyor adam da sürekli aynı şekilde parçalamaya devam ediyordu. Ben:

– “Sübhânellah! Bunlar ne ? dedim.

– Yürü, yürü hele! dediler. Yürüdük. Fırın gibi bir yapıya vardık. (Râvi diyor ki, sanıyorum Peygamber Efendimiz sözlerine şöyle devam etti:) Orada ne söylenildiği anlaşılamayan çığlıklar, feryadlar birbirine karışıyordu. O yapının içinde çıplak bir sürü erkek ve kadınların bulunduğunu anladık. Altlarından alevler geldikçe, onlar çığlık atıyor, feryat koparıyorlardı. Ben:

– Bunlara ne oluyor? dedim.

– Yürü, yürü hele! dediler.Yürüdük. Nihayet bir nehire vardık. (Ravi, herhalde “kan kırmızısı bir nehir” buyurdu, diyor.) Nehrin içinde yüzen bir adam, kıyısında da yanına birçok taş yığmış bir başka adam.. Nehirde yüzen kişi, yüzeceği kadar yüzdükten sonra kıyıya geliyor ve ağzını açıyordu. Kıyıdaki adam da onun ağzına bir taş koyuyor, yüzen kişi dönüp yüzmesine devam ediyor, sonra dönüp yine kenara geliyor, ağzını açıyor öteki de ağzına bir taş daha atıyor, o da dönüp gidiyordu. Ben, yanımdaki iki kişiye:

– “Bu ikisinin hali nedir böyle? dedim.

– Yürü, yürü hele! dediler. Yürüdük. Çirkin -gördüğünüz adamların en çirkini de diyebilirsiniz- bir adamın yanına vardık. Adam, sürekli ateş yakıyor ve ateşin etrafında dolanıp duruyordu. Ben:

– “Bu adam neci?” dedim.

– Yürü, yürü hele! dediler. Yürüdük; içinde baharın tüm çiçek çeşitlerinin bulunduğu geniş yemyeşil bir bahçeye vardık. Bahçenin ortasında gayet uzun boylu bir adam vardı. O kadar ki, göğe uzanan başını nerede ise göremeyecektim. Adamın etrafında, hayatımda hiç görmediğim kadar çok çocuk bulunuyordu. Ben:

– “Bu adam ve bu çocuklar kim, (ne yapıyorlar)?” dedim.

– Yürü, yürü hele! dediler. Yürüdük, Gide gide büyük bir ağaçlığa vardık ki ben onun gibi güzel ve geniş bir ağaçlık görmüş değilim. Beni götürenler, “Gir oraya!” dediler. Birlikte girdik ve bir tuğlası altın bir tuğlası gümüşten örülmüş bir şehirle karşılaştık. Şehrin kapısına varıp açılmasını istedik. Kapı açıldı, biz de girdik. Bizi, vücutlarının yarısı bugüne kadar gördüklerinizin en güzeli, diğer tarafı bugüne kadar gördüklerinizin en çirkini birtakım adamlar karşıladı. Yanımdaki iki kişi onlara:

– Gidip şu nehre girin! dediler. Bir de ne göreyim, suyu süt gibi, bembeyaz, enine doğru akan bir nehir. Adamlar gidip nehre girdiler sonra çıkıp yanımıza geldiler. Çirkinlikleri tamamen gitmiş, hepsi de son derece güzelleşmişlerdi.

 

Resûl-i Ekrem sallalahu aleyhi ve sellem sözlerine şöyle devam etti:

Beni götüren iki kişi bana:

– Burası adn cennetidir, şurası da senin konağındır, dediler. Başımı kaldırıp baktım, bir de ne göreyim; beyaz buluta benzeyen bir köşk.

– İşte burası senindir, dediler. Ben o iki kişiye:

– “Allah size büyük hayırlar ihsan etsin, bırakınız da beni oraya gireyim,” dedim.

– Hayır, şimdi değil! Sen oraya daha sonra gireceksin, dediler. Bunun üzerine ben:

– “Bu gece boyunca hayret verici çok şey gördüm. Gördüklerimin anlamı nedir?” dedim. Onlar:

– Anlatalım, dediler ve anlattılar:

– “İlk önce yanına vardığın kafası taşla yarılan adam var ya, o, Kur’an’ı öğrendiği halde terkeden ve farz namaz vaktini uyku ile geçiren kimsedir.

Avurdu, burnu ve gözleri demir çengelle yarılan adam, evinden çıkıp etrafa yalanlar yayan kişidir.

Fırın içindeki çıplak erkek ve kadınlar ise, zina eden erkek ve kadınlardır.

Nehirde yüzüp yüzüp de taş yutan adam, faiz yiyen kişidir.

Yanındaki ateşi sürekli yakıp, etrafında dolaşıp duran çirkin görünüşlü kişi, cehennemin görevlisi Mâlik’tir.

Bahçedeki uzun boylu adam, İbrahim aleyhisselâm‘dır. Etrafındaki çocuklar da İslam fıtratı üzere ölen küçük yavrulardır.”

Berkânî’nin rivayetinde, “fıtrat üzere doğan” kaydı bulunmaktadır.

Müslümanlardan biri:

– Ey Allah’ın elçisi! Müşrik çocukları da bunlara dahil mi? diye sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Müşriklerin çocukları da dahildir” buyurdu.

Vücutlarının yarısı güzel, yarısı çirkin olan adamlara gelince bunlar, güzel işleri kötü işlere karıştıran kimselerdir. (Ancak) Allah onları bağışlamıştır.” (Buhârî, Ta’bîr 48) (…)

Hadisten öğrendiklerimiz

1. Kur’ân’ı öğrenenlerin onu unutmamak için gayret göstermeleri gerekir. Kur’ân’ı hayat kitabı olarak yaşamayı unutmak elbette çok daha ağır sorumluluklar doğurur,
2. Namaz konusunda tembelliğe yer yoktur. Dinin direği olan namazı terkedenlerin cezâsı çok ağırdır.
3. Yalan söylemenin ölüm sonrasındaki cezâsı, avurtların, burnun ve gözün enseye kadar demir kancalarla parçalanmasıdır.
4. Zina haramdır.
5. Fâizin azı çoğu hepsi haramdır.
6. Güzel amelleri kötü ve haram işlerle karıştırmamak gerekir.
7. Şehidlerin âhiretteki makamı gıbta edilecek güzelliktedir.
8. Küçük yaşta ölen çocuklar cennettedir.
9. Hz. Peygamber’in makamı çok yücedir.
10. Hz. Peygamber değisik sekillerde Allah Teâlâ tarafindan bilgilendirilmiştir. Daima gerçeği söyleyen (muhbir-i sâdık) Efendimiz, bizi âhiret hayatı konusunda
da aydınlatmıştır.

autocad lt lisans satın al

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Risâle-i Nur’da Ramazan Bayramı Bahisleri

RİSALE-İ NUR’DA RAMAZAN BAYRAMI BAHİSLERİ 28. Lema 10. Nükte Nev-i beşerin ağlanacak gülmelerine, endişe-i istikbal …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerine Göre Öğretmen ve Öğrencinin Nitelikleri

Öğretmenin Nitelikleri    Eğitim sisteminin temel unsurlarından biri öğretmendir. Çocuğun okul dönemi eğitiminde öğretmen aileden daha …

Kapat