Ana Sayfa / Yazarlar / Peygamber Efendimizin Yaşında Vefat Etme Duası Kabul Olunan Doktor: Sadullah NUTKU

Peygamber Efendimizin Yaşında Vefat Etme Duası Kabul Olunan Doktor: Sadullah NUTKU

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

PEYGAMBER EFENDİMİZİN (S.A.V.) 63 YIL YAŞAMASINDAN ETKİLENİP, YILLARCA DUALARINDA BU YAŞTA VEFAT ETMEYİ İSTEYEN VE DUASI KABUL OLAN DOKTOR…

Dr.İbrahim Sadullah Nutku ağabey…

Trabzon’un Of ilçesinden, Osmanlı Ordusunda deniz subayı olan binbaşı Süleyman Nutku Beyin oğlu…

İlkokul, ortaokul ve lise tahsilini Üsküdar’da tamamladı. Askerî Tıbbiye’ye girdi. Başarılı bir tahsil hayatını müteakip tıbbiyeyi bitirdi ve kıta doktoru olarak askerî birliklerde vazife yapmaya başladı…

Bu arada ihtisasını tamamlayarak verem ve dahilî hastalıklar mütehassısı oldu. Asistan olarak ihtisas yaptığı yıllarda kendi çabası ile Almanca’yı öğrendi ve Alman Kralı Kayzer Vilhem’in, ‘Dahilî Hastalıkların Genel Teşhisi’ isimli eserini Türkçe’ye tercüme etti…

İki senelik hummalı bir çalışmanın neticesinde tamamladığı bu kalın kitabı, 1935 yılında kendi imkânları ile bastırıp dağıtınca, bu hareketini takdir eden hocası Prof. Abdülkadir Noyan, onun yanında asistan olarak kalmasını istedi…

Bu cazip teklifi kabul etmeyen Sadullah abi, askeriyedeki vazifesine döndü. Uzun yıllar memleketin değişik yerlerinde vazife yaparak binbaşı rütbesine kadar yükseldi. 1950 yılında, yarbaylığa terfî etmesine bir sene kala kendi arzusuyla ordudan istifa etti…

O günlerde, Beşiktaş’taki Vişnezâde Camii’nde imamlık yapan emekli Yüzbaşı Refet abiden aldığı Haşir Risâlesi’ni okuyunca dinî hassasiyetleri daha da arttı ve zamanın menhiyâtına karşı çocuklarını muhafaza etmek maksadıyla Konya’ya yerleşmeye karar verdi…

Ailesinin muhalefetine rağmen Konya’ya taşındı, bir muayenehâne açtı. Hep şefkatle muamele ettiği hastalarına ancak zarurî hâllerde ilâç yazarken imanî telkinlerde bulundu. Hiçbirinden ücret istemedi, verdikleri ile iktifa etti…

Bu arada, şehirdeki bazı mânevîyat büyükleri ile tanışıp görüştü, çevre il ve ilçelerde yaşayanları araştırdı. Camide tanıştığı bir kişiden Bediüzzaman’ın Emirdağ’da ikamet ettiğini öğrenince onun ziyaretine gitti…

Kerâmetine şahit olma hissiyle huzuruna çıktığında ilk dikkatini çeken şey onun parmağındaki yüzükler oldu. Birini vermesini kalbinden geçirerek elini öptüğü sırada ikisinide kendi parmaklarında bulunca hayretler içinde kaldı…

“İkisi fazla, biri yeter” diyerek yüzüklerden birini geri alan üstadımız Said Nursî ile sohbet ettikçe, yıllardır aradığı mânevî mürşidi bulduğunu anladı ve kendini tanıtıp hâlini arz ederek Konya’ya gelişinin sebebini anlattı…

Üstad ona; “Kardeşim, sen gül bahçesindesin, gübrelere fazla bakma, çiçeklere, güllere bak, iyiliklere, güzelliklere bak. Bu dünyada tam istediğin gibi bir yer bulamazsın” dedi…

Üstadından bu ilk hayat dersini aldıktan sonra hadiselere bakış açısı tamamen değişti. Büyük mürşid, âsûde mekân arayışlarından vazgeçti ve her hâli ile İslâm’ı yaşayıp yaşatmaya azmetti…

Bu maksatla, doktorluk önlüğünü şeair-i İslâmiye saydığı cübbe yerine kullanırken, küfür alâmeti olarak gördüğü şapkaya ve fötre her rastladığı yerde müdahale etti…

Bediüzzaman Said Nursî’yi tanıdıktan sonra Risâle-i Nur’a hizmeti hayat meşguliyeti hâline getirdi. Muayenehânesinde, gelen hastalara Risâlelerden kısa bahisler okuyup Hastalar Risâlesini hediye etti.

Risâle-i Nur’daki Kur’ânî hakikatlere cami cemaati de dahil herkesin muhtaç olduğunu düşündüğü için 2500 lira vererek bir teyp aldı ve camilerde namazlardan sonra kalan cemaate risâle dinletmeye başladı…

Hizmetleri şehirde yayılınca makamına çağırıp tehdit eden Konya Valisine, o da aynı şekilde karşılık verip hizmetlerine devam edeceğini söylemesi üzerine,polisler tarafından tutuklanıp saatlerce karakolda dövüldü. Polislerin vurduğu ağır darbeler yüzünden işitme duygusunu kısmen kaybetti…yere yığılmış ve kendine geldiğinde onu vuran polislere beddua edeceği yerde, aksine onların ıslahı için dualar etmiş affedilmelerini istemişti…

Altmış ihtilâlinin cuntacısı cemal gürsel Türkiyede rahat yok diye ihtilal yapmıştı…Müslümanlar için kâbus hâlini alan karanlık günlerdi…Yaşı elliyi aşkın olmasına ve pek çok zulme, eziyete maruz kalmasına rağmen hem hizmetlerine devam etti, hem de Kur’ân-ı Kerim’i hıfzetmeye başladı…

Nurculuk propagandası yaptığı iddiasıyla Çıkarıldığı mahkemede tevkif edilip hapse atıldı…

Yaşlı gözlerle hapishanenin penceresinden göklere, göklerdeki bulutlara bakar, Kur’an-ı Kerim’den gökler ve bulutlarla ilgili, o temâşâ-yı şâirane âyetleri okurdu. Hapishanenin bahçesindeki ağaca bakar, Said Nursî’ hazretlerinin tohum ve ağaç teşbihlerini, nispetlerini dile getirirdi…

Osman yüksel sedengeçtide onun koğuşunda tutuklu idi…ve şöyle derdi; bu zulme sinirlenip Namussuzlar!..’ diye nutka başlardım. Dr. Sadullah Nutku’ya bakınca nutkum tutulurdu. Onda söz yoktu, öz vardı. Susmak, susmak. Tezekkür, tefekkür, temâşâ…” “Doktor, derdim. Sen dünyayı üçten dokuza boşamışsın, kurtulmuşsun. Ben hâlâ dünya ile evliyim. Tatlı tatlı gülümserdi. ‘Sen büyük mücahitsin derdi” “O beni büyüttükçe küçülür giderdim. Kendisini küçülttükçe gözümde ve gönlümde o daha fazla büyürdü…

Fakat o, Üstadından ‘gübrelere değil, çiçeklere güllere bakmak’ dersini aldığından kendisine reva görülen bed muâmelelere aldırmadı. O hâliyle dikkatini çektiği Osman Yüksel’in de dediği gibi kendisini hep ‘gül, gülistan içinde hissetti ve herkese gülen gözlerle baktı…

O bir azim ve irade âbidesiydi. Hapishanenin ağır şartlarına rağmen hizmetlerine de, hıfzına da ara vermedi ve üç senede Kur’ân’ı hıfzederek 55 yaşında hafız oldu…

Hapishâneden tahliye edildikten sonra bir süre daha Konya’da kalıp İstanbul’a döndü ve Zübeyir Gündüzalp abimizin çevresinde teşekkül eden hizmet kadrosu içinde yer aldı…

Altmış üç yaşında ölmek!..

Artık bu hedef vardı Sadullah abinin önünde…

Muhabbet-i Muhammediye (asm) meftunu pek çok muttakî mü’min gibi o da, Peygamber-i Zîşanın Hicrî altmış üç yaşında vefat etmesini nazara alarak ömrünün hududunu tayin etmek istedi…

Bunun kendi elinde olmadığını, takdir-i İlâhî neticesinde tecellî edeceğini bildiği için de duâlarında, niyazlarında Allah’tan onu dilemeye başladı. O yaşında ölmeye o kadar müştaktı ki, samimî dostlarından duâ istemeyi bile ihmal etmedi…

“Resûlullah, altmış üç yaşında vefat etmiş. Bunda da hikmet var. Demek ki, altmış üç yaşından sonra erzel-i ömür devresi başlıyor” dedi bu isteğinin sebebini soranlara…

O günlerde bazı maddî sebeplerle Fatih’e taşındı. Ailesi ile birlikte evine yerleşti, muayenehânesini açtı ve yabancısı olmadığı bu muhitte yaşamaya başladı…

Tarih 25 Ağustos 1972 idi…

Hicrî takvime göre 63 yaşına girdiği günden beri yaptığı gibi o gün de aile efradı ile helâlleşerek çıktı evinden… Hizmet merkezlerine uğrayıp arkadaşları ile görüştü, bazı dostlarını ziyaret etti. Muayenehânesine gidince bekleyen hastalarına baktı, kitaplarını düzeltti, risâlelerden birini alıp okumaya başladı…

Kitaptan başını kaldırdığında namaz vaktinin yakın olduğunu görünce hemen hazırlandı. Geride kalanlara, kendisi öldüğü takdirde neler yapmaları gerektiğini hatırlattı ve cemaati kaçırmamak için hızlı adımlarla çıktı…

Yoldan karşıya geçmeye çalıştığı esnada, hızla gelen bir araba ona çarpınca hemen hastahaneye kaldırıldı ise de meslektaşlarının müdahaleleri ve yakınlarının yalvarışları, yakarışları o müstecap duâların tecellîsini değiştirmedi…ve duası kabul olmuş tam 63 yaşında vefat etmişti…

Sadullah Nutku’nun vefat haberini alanlar, örnek hareketlerini anlatarak birbirlerini tesellî etmeye çalışırken, arştaki makamına konan ruhu, onun mütebessim simasını andıran nuranî bir yıldız hâlini alarak arzı seyre daldı…ruhu şadolsun…

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
İnsanlarla Dalga Geçiyorlar

Dünya üzerinde uydurma Korona salgını adıyla büyük bir testten geçirildik. Fakat daha çekeceğimiz var anlaşılan; …

Kapat