PEYGAMBERİMİZ (ASM)
“Allah’ın Resulü (sav), güler yüzlü, aydınlık çehreli, yumuşak huylu, alçak gönüllü, mütevazı görünüşlü, merhametli, üstün bir ahlak sahibiydi. Sert yapılı, katı yürekli değildi. Hiçbir zaman ağzından kötü söz çıkmaz, insanların kusurlarını araştırmaz, ayıplarını yüzlerine vurmazdı… Gönül kırıcı bir şey söylemezdi. O’nun ahlakını bilen, ne istediğini hâlinden anlardı.”
Hz. Ali
“O’nun (Hz. Muhammed) doğmasıyla sabah açtı, saçının (siyahlığıyla) gece karardı.”
Kasîde-i Bürde
“Bir gönül mevsimi kapına geldim,
Sevgilim, Sultanım, Efendim benim.
Seninle üzüldüm, seninle güldüm,
Sevgilim, Sultanım, Efendim benim.”
Muhsin İlyas Subaşı
O’NUN DİLİNDEN
Efendimiz (asm):
– Kim sorumluluğu altındaki kız veya erkek yetim çocuğa iyi davranırsa, o ve ben cennette beraber bulunacağız; buyurarak iki parmağını yan yana getirirlerdi. (Buhârî, Edeb, 24)
Kalbinin katılığından şikâyet eden bir sahâbîye de şu tavsiyede bulundular:
– Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan fakiri doyur, yetimin başını okşa! (Ahmed b. Hanbel II, 263, 387)
DİRENENLER
Nebiler Sultanı (asm) bir gün ashabına şöyle dedi:
– Diretenler hariç, hepiniz cennete gireceksiniz.
– Diretenler kimlerdir ey Allah’ın Resûlü? diye sordular.
– Bana itaat eden cennete girer. Bana isyan eden (cennete girmemek için) direnmiş olur, buyurdu. (Hadis Meali, Buharî)
NEZAKETİN BÖYLESİ
Yahudiler, Müslümanları gördükçe:
– Selâmün aleyküm, yerine “es sâmü aleyküm” yani “ölüm üzerinize olsun” derlerdi.
Bir defasında Hz. Aişe validemiz, Yahudilerden birinin bu tür davranışına hiddetlenmiş:
– Habisler, ölüm size musallat olsun, cevabını vermişti.
Allah Resûlü, annemizin bu cevabından memnun olmamıştı.
Hz. Aişe şöyle sordu:
– Onun ne dediğini duydunuz mu yâ Resulallah?
Nezaket timsali şöyle buyurdular:
– Evet, duydum. Ben, onlara “ve aleyküm” yani “sizin üzerinize” demekle yetindim…
(Buharî)
CEVAP GÜZELİ
Bir gün Efendimiz (asm): “Hidayet ancak Allah’tandır.” Ayetini okudu. Bilâl (ra) ayağa kalkıp raks etmeye başladı. Hz. Ömer de oradaydı. Bunu, Efendimize (asm) saygısızlık kabul eden Ömer (ra), Bilâl’e haddini bildirmek için Peygamberimizden izin istedi.
İki Cihan Nebisi şöyle dedi:
– Yâ Ömer, önce bir sor bakalım bu hareketin sebebini nedir?
Bilâl-i Habeşi duruma açıklık getirdi:
– Ey Allah’ın Nebisi, bu ayet beni kendimden geçirdi. Ya hidayet insanların elinde olsaydı? Kureyş’in Muhammed’i (asm) nerede, Habeşli Bilâl nerede? Bu Habeşli köleye kim acır da hidayet ederdi?
O’NUN DÜNYASI
Medine’de, mescidin etrafında Sevda ve Aişe annelerimiz için birer oda yapılmıştı. Daha sonraları diğer validelerimiz için de odalar bina edilmiştir. Bu odaların eni, dört ve ya beş arşın, tavanı da bir adam boyundaydı. Kapılarına kilim, keçe gibi bir örtü gerilirdi. Çoğu gece odalarda kandil bile yanmazdı.
Bu hücreler, uzun zaman olduğu gibi korunmuştur. Emevi halifelerinden Ömer bin Abdülaziz, bu yapıları gördüğünde şöyle demişti:
– Halk şu odalara baksa da Peygamberinin ne kadar sade bir hayat sürdüğünü anlasa… (Hayat’üs Sahabe)
GÜL DEVRİ
Efendimiz, çile çekti, sabretti. O, öyle bir bahara erdi ki toprağında saadet gülleri kızardı. Bahçesinde bülbüller, mutluluk bestesini terennüme kalktılar. Makam-ı Mahmud ile şereflendirildi. Allah’ın izniyle bulutlar, çölün güneşinden korudu onu. Parmaklarından, on musluklu bir çeşme gibi ab-ı hayat aktı. Kralların sarayları çatırdadı. Mecusilerin ateşi söndü. Bütün bunlar yeni bir dönemin başladığının işaretiydi. Böylece küfür ve ceberut devri bitiyor, Tevhid bayrağı yükselişe geçiyordu.
Mahir Duman
CİDDİ BİR ŞAKA
Ümmü Seleme (r.anha) anlatıyor: Hz. Ebu Bekir, ticaret maksadıyla Basra’ya girmişti. Yanında Nuayman ve Suvaybıt da vardı. Bunlar, Bedir gazilerindendi. Nuayman erzakları gözetliyordu. Suvaybıt şakacı biriydi. Bir ara Nuayman’a:
– Bana yiyecek bir şeyler ver, dedi.
O da şöyle cevap verdi:
– Bekle de Ebu Bekir gelsin.
Suvaybıt:
– Vallahi dedi. Seni kızdırmasını bilirim.
Bir müddet sonra bir kervana rastladılar. Suvaybıt onlara:
– Benim bir kölem var, dedi. Alırsanız satacağım.
– Alırız, dediler.
– Şimdiden söyleyeyim, dedi Suvaybıt. Kölem biraz çenebazdır. O, size ben köle değilim, diyecektir. Eğer böyle dedi diye almaktan vazgeçecekseniz, kölemle arama fesat sokmayın!
– Hayır, biz onu satın alacağız, dediler.
Pazarlık edip onu on deve karşılığında satın aldılar. Sonra yanına gelip boynuna sarık bağladılar.
Nuayman:
– Bu adam sizinle alay ediyor, dedi. Ben hürüm, köle değilim.
Adamlar:
– Senin böyle diyeceğin bize önceden haber verilmişti, dediler.
Nuayman’ı alıp götürdüler. Sonradan Ebu Bekir (ra) araya girip develeri geri verdi. Nuayman’ı da kurtardı. Sonradan Efendimize (asm) olayı haber verdiler. Bu olaya Aleyhissalatü vesselâm ve ashabı uzun süre güldüler.
(İ. Canan, K. Sitte Muhtasarı 17- 421)
GERÇEK
Hz. Ali’nin halifeliği sırasında, Hz. Osman’ın şehid edilmesiyle sonuçlanan fitne, fesat daha da arttı. Bu duruma üzülen biri Hz. Ali’ye sordu:
– Ya Ali! neden Hz. Ebû Bekir ve Ömer döneminde meydana gelmeyen bu olaylar senin zamanında oluyor, müminler birbirine düşüyor?
Hz. Ali cevap verdi:
– Hz. Ebû Bekir ve Ömer zamanında biz vardık, ama bizim zamanımızda onlar yok.
- Mal – Mülk - 6 Haziran 2024
- Kulluk - 19 Mayıs 2024
- Konuşma - 16 Nisan 2024
- Kitap - 4 Nisan 2024
- Kibir – Tevazu - 21 Mart 2024
- Kardeşlik – Yardımlaşma - 9 Mart 2024
- Kahramanlık – Korkaklık - 21 Şubat 2024
- Kadın – Erkek Dünyası - 12 Şubat 2024
- Bir Adım Öteye… - 1 Şubat 2024
- İnsan Olmak - 27 Ocak 2024