Bediüzzaman Yirmi İkinci Söz’ün İkinci Makamı’nda on iki lemadan oluşur bahis. Son iki lema genel bir planla bütün benzer bahislerde olduğu gibi önce Peygamberimizi asm sonra Kur’an-ı Azimüşşanı anlatır. Bahis çok içerikli cümleler ve imajlarla anlatılır, câmî bir konudur.
Peygamberimiz kainat ağacının çekirdeğidir. “Şecere-i kâinatın çekirdeğidir.” Nasıl bir çekirdekten bir ağaç çıkarsa, kainat denilen bu ağaçın da çekirdeği peygamberimizdir. Bir ağacın herşeyi bir çekirdekten çıkar ve bütün teferruatı çekirdektedir, çekirdekten kaynaklanmıştır. Hz Adem’den peygamberimize kadar bütün peygamberler o ağacın çeşitli dalları ve meyveleridir. “sen olmasaydın ben âlemleri yaratmazdım” demesi de eğer çekirdeği toprağa atmazsanız, ağaç olmaz. Bu yüzden bütün âlemler o çekirdekten çıkmıştır. Bütün peygamberler o ağacın dalları hükmündedir, bütün evliyalar ve asfiyalar da onun kısımlarıdır. Bu ilişki bütün peygamberler tarihi ve evliyalar tarihini bilmeyi gerektirir. Çünkü bazı büyük veliler peygamberimizin toprağından yaratılmıştır.
Peygamberimiz “kitab-ı kebirin ayet-i kübrasıdır” Kainatın büyük kitabı ayetlerden delillerden oluşur. O ayetler Allah’ı gösterir. Bu ayetlerin en büyüğü de peygamberimizdir. Allah’ı bütün âleme izah eden en büyük delil peygamberimizdir. Onun özellikleri bütün insanlara örnektir, Müslümanlara da örnektir. Mesela Tolstoy “insanlar kendi haline bırakılsaydı hepsi Muhammedî olurdu” diyor. Peygamberimizle ilgili olarak Şahabettin Suhraverdi’nin hadis kitabını özetlemiş ve yayınlamıştır ama Ruslar kitabı yasaklamıştır.
Peygamberimizin bir ifade ediliş şekli de “Kur’an-ı Kebirdeki ismi azamdır” Kainat büyük Kur’andır. Bilsin bilmesin bütün ilim adamları, filozoflar o kitaptan anlamlar çıkarmıştır. Kimi kimyasal maddeleri bulmuş, kimi olayları yorumlamış, kimi de peygamberler ki onlar yaratılışı yorumlamış. Ama Allah’ın kainatın büyük kitabında en büyük delili peygamberimizdir. Bunun da izahı tafsilat ister. İsmi azam, Alah’ın en büyük ismidir. Kainat kitabının en büyük ismi peygamberimizdir. İsmi azam bütün diğer isimlerin kaynağı olduğu gibi peygamberimiz de öyledir. Bütün isimleri tafsilatıyla içine alır. Kainatın olayları gösterge unsurlarıdır, Allah’ı gösterirler. Ama peygamberimiz en büyük gösterge ve isbat ayetidir. Bu imaj ilk defa gördüğüm bir imaj gibi. Peygamberimiz kainat ağacının en münevver meyvesidir. Peygamberimiz kainat ağacının çekirdeği olduğu gibi en aydınlık verici meyvesidir de. Meyve ağacın özelliklerine sahiptir, peygamberimiz de meyve olarak ağacın bütün özelliklerini yansıtır.
Peygaberimiz “saray-ı âlemin güneşidir” Nasıl güneş bütün âlemin gelişmesinde zemberek se peygamberimiz de bu âlem sarayının hem maddi hem de manevi güneşidir. Hem Müslümanları hem de sair insanları onun güneşi etkilemiş ve onlara insanlık ve İslamlık ile ilgili bilgileri yansıtmıştır. En cami özelliklere sahiptir. Kafirler bile kabul etmeseler de onun özelliklerinden etkilenmişlerdir.
Peygamberimiz âlem-i İslamiyetin bedr-i münevveridir. Peygamberimiz hem güneştir hem de ay. Hem gündüzü aydınlatır özellikleri ile veya gündüzü gündüz yapar, insanlığın fetret asrındaki karanlıkları onunla aydınlanmış ve gündüz olmuştur. Hem de insanlığın gecelerini karanlık devirlerini de aydınlatmışş nurlu bir aydır.
Peygamberler Allah’ın saltanatının dellalıdırlar, onlar olmasa Allah’ın kendi de saltanatı da bilinmezdi. Dolayısıyla onlar hem saltanatı farkettiler hem de insanlara anlattılar. Onlar kainatın tılsımını hikmetli şekilde keşfettiler. Daha öncede tekrar edilen bu imaja burada zihikmet kelimesini ilave etmiştir Bediüzzaman. Kainat peygamberler gelmeden anlaşılmayan bir kitaptı, peygamberler o kitabı hem keşfettiler hem de hikmetlerini beyan ettiler, bunun en câmi kâşifi de peygamberimizdir.
İşte o bizim Seyyidimiz Muhammed ül Emin Aleyhisselatüvesselamdır.
Bütün enbiyayı sâyesi altına alan risalet cenahı vardır. İki kanattan oluşur; biri risalet, bütün peygamberlerin resul olmaları onun kanadının altında korunmuştur.
Bütün İslam âleminini de himaye kanatları altına almıştır. Bütün İslam dünyası onun kanadı altında neşvü nema bulmuştur. Bu iki kanadıyla hakikatın tabakatında uçmaktadır. Kanadı altında hem nebiler hem de ümmetinin seçkinleri ve ümmeti himaye görür.
Bütün enbiya, peygamberler ve mürselîni, bütün evliya ve sıddıkîni, bütün asfiya ve muhakkikîni arkasına alıp bütün kuvvetiyle vahdaniyeti gösterip, arş-ı ehadiyete yol açıp gösterdiği iman-ı billah ve isbat ettiği vahdaniyet-i İlahiyeye hiç vehim ve şüphenin haddi var mı ki kapatabilsin ve perde olabilsin.
İşte bütün bunların Birinci Lem’a’nın muhtevasıdır.
- Çanakkale Şehitlerine - 18 Mart 2023
- 12 Mart Erzurum’un Düşman İşgalinden Kurtuluşu ve İstiklâl Marşı - 11 Mart 2023
- Mustafa Kavurmacı ile İlgili Bir Hatıra - 20 Kasım 2022
- Zafer Ayı Ağustos - 28 Ağustos 2022
- Kırkıncı Hoca, Hikmet Parıltıları - 22 Temmuz 2022
- Orhan Pamuk Maceram - 28 Ocak 2022
- Bir Yayıncıdan Rica - 3 Kasım 2021
- Resim ve Heykel Sanatı ve Denizli - 25 Ekim 2021
- Türkiye’nin Romanı Olarak Gün Doğmadan.. - 20 Ekim 2021
- Henri Troyat ve Lev Tolstoy Biyografisi - 9 Eylül 2021