Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Feyizli Sözler & Kıssalar & Dualar / Peygamberimizden (asm) Af, Şefkat ve Adalet Dersleri 

Peygamberimizden (asm) Af, Şefkat ve Adalet Dersleri 

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Resûlullah’tan (asm) Af, Şefkat ve Adalet Dersleri 

Hz. Aişe şunu anlattı: Hz. Aişe kendisi Rasulullah’a (s.a.v.):

-Başına, Uhud gününden daha şiddetli bir gün geldi mi? diye sordu. Rasulullah (s.a.v.):

– “Senin kavminden başıma neler geldi! Onlardan başıma gelenin en şiddetlisi Akabe günü gelmiştir. Kendimi Abdül Kulâl oğullarına arzettiğimde, istediğim hususta bana icabet etmediler. Ben de üzgün olarak gözümün gördüğü tarafa yürüdüm. Ancak Karnussâlib’te kendime gelebildim. Başımı kaldırdım. Bir de ne göreyim! Bir bulut, beni gölgelemiş. Baktım, bulutun içinde Cebrail! Bana şöyle seslendi:

-Allah, kavminin sana söylediklerini ve sana verdikleri red cevabını işitti de onlar hakkında dilediğini kendisine emretmen için sana dağlar meleğini gönderdi.

Dağlar meleği bana seslendi ve selam verdi. Sonra:
-Şüphesiz Allah kavminin sana söylediklerini duydu. Ben dağlar meleğiyim. Rabb’in beni sana dilediğini emretmen için gönderdi, Muhammed! Şimdi ne dilersen dile! Eğer üzerlerine iki Ahşeb’i (Ebu Kubeys dağıyla Kuaykıan dağını) kapamamı dilersen kaparım, dedi. Ben:
-Hayır! Allah’ın onların sulplerinden, sadece Allah’a ibadet edecek, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayacak kimseler çıkarmasını dilerim, dedim” dedi.

Enes îbn Mâlik anlattı:
Rasulullah’la (s.a.v.) yürüyordum. Üzerinde Necran kumaşından mamül kalın kenarlı bir cübbe vardı. Ona bir bedevi yetişerek, cübbesinden şiddetle çekti. Rasulullah’m (s.a.v.) omzunun yanına baktım. Bedevinin şiddetle çekmesinden cübbenin kenarı iz bırakmıştı. Sonra bedevi:
-Ey Muhammed! Allah’ın sende bulunan malından birşeyler verilmesini emret, dedi.
Rasulullah (s.a.v.) ona bakıp güldü ve sonra iyilikte bulunulmasını emretti.

Buhari şöyle demiştir:
Huneyn savaşından sonra Peygamber (s.a.v.), ganimetleri taksim ederken bazılarına fazla vermişti. Akra îbn Habisle Huneyn’e yüzer deve vermişti. Yine o gün Arap eşrafından bazılarına ganimet taksimi esnasında farklı davranmıştı.
Bunun üzerine birisi:
-Vallahi, bu taksimde âdil davranılmadı. Allah’ın rızası gözetilmedi, dedi. Ben de:
-Vallahi, bunu mutlaka Rasulullah’a söyleyeceğim, dedim ve gelip Rasulullah’a (s.a.v.) haber verdim. Rasulullah da şöyle buyurdu:
– “Allah ve Rasulu âdil olmazsa, kim âdil olur? Allah Musa’ya rahmet etsin! Ona bundan daha fazlasıyla eziyet edilmişti ama o sabretmişti.”

Ebu Hureyre şunu anlattı:
-Ya Rasulallah! Müşriklere beddua et, denildi.
Rasulullah (s.a.v.) şu cevabı verdi:
– “Ben lanet edici olarak gönderilmedim. Ancak rahmet için gönderildim.”

Ebu Hureyre anlattı:
Rasulullah (s.a.v.) Mekke’yi fethedince, Ka’be’yi tavaf etti. îçinde iki rekat namaz kıldı. Daha sonra Ka’be’ye geldi ve kapının iki yanından tutup:
– “Ne dersiniz? Şimdi hakkınızda ne yapacağımı sanırsınız?” dedi. Kureyşliler üç defa:
-Sen bir kardeşsin, bir amcaoğlusun. Sen halimsin (yumuşaksın) ve merhametlisin, dediler.
Rasulullah da (s.a.v.) şöyle dedi:
– “Ben de Yusuf’un (a.s.) dediği gibi diyeceğim: Size bugün, hiçbir başa kakma ve ayıplama yok! Allah, sizi bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.”
Bunun üzerine onlar, sanki kabirlerden çıkarılmışçasına gelip İslam’a girdiler.

Ömer Îbnu’l-Hattab şöyle anlattı:
Mekke’nin fethinde, Rasulullah’ın (s.a.v.) Savfan Ibn Ebi Umeyye, Ebu Sufyan İbn Harb ve el-Haris tbn Hişam’a eman verdiğine dair haber gönderdi. Ben de:
-Allah Teâlâ bana onlara hakim olma firsatı verdi, dedim. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):
– “Benim halimle, sizin haliniz, Yusuf’un kardeşlerine dediği gibi olacaktır: Sizlere bugün, hiçbir başa kakma ve ayıplama yoktur! Allah, sizi bağışlasın” dedi.
Rasulullah’tan (s.a.v.) utandığım için ağladım. .

Câbir b. Abdullah şunu anlattı:
“Rasulullah (s.a.v.) Huneyn günü insanlara Bilal’ın elbisesi içindeki gümüşten vermeğe başladı. Bir adam O’na:
-Ey Allah’ın peygamberi, âdil ol! dedi. Peygamber (s.a.v.):
-Yazıklar olsun sana! Ben âdil olmazsam kim âdil olur. Ben âdil olmasaydım, umduğuma eremez, kaybederdim, dedi. Ömer:
-Onun boynunu vursam, çünkü o münafıktır, dedi. Rasulullah:
-İnsanların benim ashabımı öldürdüğümü bahsetmelerinden Allah’a sığırım” dedi.

İbn Ömer anlattı:
“Rasulullah’a (s.a.v.) biraz altın ve gümüş getirildi. Onu ashabı arasmda bölüştürmeğe başladı. Bedevilerden birisi kalkıp:
-Muhammed! Vallahi Allah sana adaletli olmanı emretti. Ama ben senin âdil davrandığını görmüyorum, dedi. Rasulullah (s.a.v.):
– ‘Yazıklar olsun sana! Benden sonra, sana kim adaletli davranır” dedi.
O geri dönünce: “Yavaşça onu bana gönderin,” dedi.

Ebu Hureyre şunu anlattı:
Bir bedevi, kendisine yardım etmesini istemek üzere Peygamber’e (s.a.v.) geldi. Peygamber (s.a.v.) ona birşey verdikten sonra:
-Sana iyilik ettim mi? dedi. Bedevi:
-Hayır iyilik etmedin, dedi.
Müslümanlar kızıp onun yanına gittiler. Peygamber (s.a.v.) onlara, birşey yapmamaları için işaret etti. Sonra kalkıp evine gitti. Bedevîye haber gönderip evine getirtti. (Biraz daha verdi). Bedevi memnun oldu. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):
-Sen bize geldin. Bizden istedin. Biz de sana verdik. Söylediklerini söyledin. Müslümanların zihinlerinde şimdi bu söylediklerinin tesiri var. İstersen, benim karşımda söylediklerini, onların karşısında da söyle. Böylece, senin aleyhindeki düşünceleri zihinlerinden gider, dedi. Bedevi:
-Tamam, dedi.

Ertesi gün sabah (veya akşam) olunca bedevi geldi. Rasulullah:
-Bu arkadaşınızın karnı açtı. Bizden istedi. Biz de ona verdik. Söylediklerim söyledi. Biz onu eve davet ettik, biraz daha verdik. O da memnun kaldığını söyledi. Öyle mi? dedi. Bedevi:
-Evet! Allah aile ve akrabalarından dolayı sana hayırla mukabele etsin, dedi.

Peygamber (s.a.v.):

– “Dikkat edin! Benimle bu bedevinin misali, sahip olduğu devesi ürküp kaçan adam gibidir, insanlar o devenin peşine düşerler ama daha fazla ürkütmekten başka bir şey yapmazlar. Bunun üzerine deve sahibi onlara: Benimle devemin arasından çekilin! Ben ona, daha yumuşak davranırım, der. Deve sahibi ona yönelir. Ona vermek için yerdeki süprüntüden alır. Deve gelir çöker. Onu yolculuğa hazırlar. Üzerine yerleşir. işte ben de o bedevî söylediklerini söylediğinde sizi kendi halinize bıraksaydım ve siz de onu öldürseydiniz Cehennem’e girerdi” buyurdu.

Kaynak: Abdurrahman İbnü’l-Cevzi, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Uysal Kitabevi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Ramazan’dan Sonra

Ramazan’dan Sonra Fatma Bayram Bazı anları sonsuza kadar durdurmak istesek de zaman -iyi ki- bizi …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Bakmak, Görmek ve Göstermek

Bakmak, görmek ve göstermek Bediüzzaman Yirmi İkinci Söz'de gerek bürhanlarla gerek daha kapsamlı lemalarla sürekli …

Kapat