Ana Sayfa / Yazarlar / Protesto Ahlakı

Protesto Ahlakı

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

Protesto Ahlakı

      Resmimi çekmeyin!

.

 

وَلَا تَرْكَـنُٓوا اِلَى الَّذٖينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُۙ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ اَوْلِيَٓاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ

Meal (Kur’an Yolu)

﴾Hadid S, 113﴿ Zalimlere meyletmeyin yanında olmayın; sonra ateş sizi de yakar. Allah’tan başka dostlarınız olmadığına göre bir yerden yardım da göremezsiniz!

            *

Hz. Muhammed’in   Ficâr savaşlarının (haram aylarda Araplararası çatışmalar) birine amcalarıyla birlikte katıldığı,

fakat fiilen savaşmadığı iitifak edilen bir görüştür.

Bu sırada ergenlik çağında olduğu bilinmektedir.

Bu savaşın hemen ardından da Hilfü’l-fudûl toplantısına iştirak etti.

Hılfılfudul; zulüm haksızlık ve aşırı ayrımcılığa karşı bir yeminliler dayanışmasıydı.

İçinde yer alanlar haksızlığa uğrayanları koruyacaklarına dair yemin etmişlerdi.

İki cihan sevgilisi beşir- nezir peygamber; delikanlılık çağında bu insan hak ve hürriyet hareketine gönüllü üye olmuştu.

Allah resulü sav peygamberlikten sonra; bu zulüm karşıtı dayanışma cemiyetine, bugün çağrılsa yine tereddüt etmeden gireceğini açıklamıştır.

(Müsned, I, 190; İbn Sa‘d, I, 128-129; hadisin sıhhati için bk. Müsned [Arnaût], III, 193-194).

Hz. Muhammed’in evliliğinden kırk yaşına kadar hayatı hakkındaki tek bilinen vaka;

35 yaşında 605 yılında; Hacerülesved’in yerine yerleştirilmesi münakaşası çatışma noktasına gelmişken; adil bir hekemlik yaparak bu sorunu adil bir şekilde çözümlemiş olmasıdır.

Tartışma sürerken;

Emevi önderi bin Muğire’ nin teklifiyle Benî Şeybe Kapısı’ndan Kâbe’ye ilk giren Hz. Muhammed,
Hacerülesved’i bir örtü içine koyup kabile reislerini örtünün bir ucundan tutturmasıyla taş kaldırıldı nebinin  eliyle bugünkü yerine yerleştirdi.

İslam Ansiklopedisi/ Hz Muhammed

           ***


Bediüzzaman Said Nursi ra.

Molla Bediüzzaman’ın Adalet ve Namaz İçin İlk Mücadelesi 

Said Nursi;
Siirt / Tillo’da iken (1890 – 91), rüyasında Abdulkadir Geylani ra  kendisine Miran Aşiret reisi Mustafa Paşa’nın zulmünü durdurup,
namaz kılmasını sağlamasını, yapmazsa öldürmesi talimatını verir.

Molla Said bu hakiki rüyadan sonra derhal Miran aşireti merkezi Cizre’ye ulaşır,
Nemrut Mustafa’nın çadırına gider, kılıcını çadırın ortadireğine asıp, orda olmayan aşiret reisinin gelmesini bekler, gelince de ayağa kalkmadan selamını alır.

Bu duruma pek öfkelense de çaktırmak istemez, yakın adamı Fettah beye misafirin kim olduğunu sorunca: Molla Said cevabını alır.

Molla Said’e ziyaret sebebini / yapacağı hizmeti sorar.

“Seni hidayete getirmeye geldim.

Ya zulmü terk edip namazını kılacaksın veyahut seni öldüreceğim” der, 

Paşa hiddetinden çadırı terkeder.

Biraz sakinleşince çadırına dönüp yine sorar

Molla Said:

“Sana söyledim ya, niçin geldiğimi” der.

Nemrut Mustafa  çadırın direğinde asılı kılıcın göstererek:

“Bu pis kılıçla mı?” der;

Bediüzzaman ise:

“Kılıç kesmez, el keser!” karşılığını verir.

Paşa dışarda düşünüp taşınarak; Cezire’deki âlimleri ilmi münazarada yenerse (ilzam), dediklerini yapacağını,
değilse kendini Dicle’ye atıp öldürmekle tehdit eder.

Molla Said ise:

“Bütün ulemayı ilzam etmek benim haddim olmadığı gibi, beni de Dicle’ye atmak senin haddin değildir.

Fakat ulemaya cevap verince senden mavzerini isterim.

Eğer sözünden dönersen seni; kendi mavzerinle öldüreceğim!” cevabını verir.

Nihayet yörenin önde gelen alimleri gelir, en zor sorulardan 40 kadar soru sorup doğru cevaplarını alırlar.

Hatta mahcup şekilde giderlerken; arkalarında koşup yanlış verdiği  bir cevabıda düzeltir.

Nemrut lakaplı Mustafa Paşa sözünde durur, namaza başlar ve mavzerini Molla Bediüzzaman’a verir.

Molla Said’in gençliğinde hem iyi döğüşçü hem de iyi güreşçi olduğu hayat hikayesinde anlatılmıştır.

Bir zaman sonra nemrut Mustafa yine namazı terkedip zulme başlar.

Bediüzzaman yine gelip öldürmek için hamle yapar, fakat adamları araya girer

İnsaflı bir kimse olan oğlu Abdulkerim ve adamlarının ricasıyla ordan ayrılır Biro çölü üzerinden Mardin’ e doğru yola çıkar.

Miran reisi Mustafa Paşa 1902’de öbür dünyaya yollanır.

     —-

Bediüzzaman Said Nursi’nin İlk İnsan Hak Hürriyetleri Mücadelesi!

Said Nursi:

“İnkılâptan (1908 meşrutiyet) on altı (16) sene evvel (1892/93) Mardin cihetlerinde, beni hakka irşad eden bir zata rast geldim.

Siyasetteki muktesit (dengeli tutarlı) mesleği bana gösterdi.”

(Molla Said  Mardin’deyken;  Cemaleddin Afgani tilmizi bir kişi (1897 Afganistan – Kunar / 1838 İstanbul),
diğeri Sünusî tarikatına bağlı bir gezgin derviş ile karşılaşıp münazara ve fikir alışverişinde bulunur.

Sunüsi tarikat mensubunun katı ve itaatçi dünya görüşü ile Afgani’cinin hürriyetçi ve gelişimci görüşleri şeklindeki İslami ve birbirinden farklı 2 düşünce, Said Nursi’nin dünyaya açılan fikirlerle ilk karşılamasıdır.

Üstad Nursi’nin belirttiği gibi; Afgani talebesinin fikirleri üstada siyasette ortayolcu / muktesit tarzı gösterdiği gibi,
merhum Namık Kemal”in;
imani hürriyet ve insan hakları görüşlerini anlattığı “Rüya” makalesi de yeni oluşan siyasi/ dünya görüşünü pekiştiriyordu.


Merhum B. Said Nursi ve Namık Kemal (1940 Tekirdağ / 1888 Sakız Adası)

“Hem, tâ o vakitte, meşhur (N)Kemâl’in ‘Rüya’sıyla uyandım” Münazarat.

[İktidarbaşı veya başkanlara] “hücum edenler bazıları ‘Haydo Haydo, bazıları ‘Haydar Ağa Haydar Ağa’ derlerdi.

Ben Haydar derdim, şimdi de Haydar diyorum.”

Münazarat

[- eskiden de siyasette vasatçı / tutarlıydım, şimdi de siyasi bakışımda tutarlı ve dengeliyim!]

Molla Said ergenlik yıllarında ilk kez; Namık Kemal C. Afgani ve Sünusi tarikatı görüşlerine birden muhatap olur.

Bu 3 görüş de yeryüzüyle ilişkili, 2’si Osmanlı Avrupa / Fransa görmüş,
3.sü ise kuzey Afrikalı hak tarikın,
İslami çare arayıcı fikir ve tecrübelerinden süzülüyordu.

İşte üstad Nursi bu şekilde yeni bir enerji ve ülkü fırtınasına maruz kalıyordu.

İlk delikanlık döneminde oluşu ise; dünya görüşünü en dinamik en cesur  biçimde savunup tartışmasını sağlıyordu.

Mardin ise; güneydoğu/ orta doğu Osmanlının odak özelliğini taşıyordu.

Bu merkezdeki bir şehre bir de; batılı modern terakkici yepyeni bir fikir giriyordu: meşrutiyet hürriyet ve özgürlük!

Üstad Nursi’nin hak düşündüğü şeyde tavizsiz uzlaşmasız korkusuz tavrı, kıskançlık dışlanma ve  şiddetli tartışmaları,
şehirde etkili yetkilileri huzursuz etti ve iş Mardin mutasarrıfı / valisine ulaştı.

Vali de üstadı tavizci ve itaatkar bir noktaya getiremeyince; memleketi Bitlis’e 2 asker eşliğinde göndermek zorunda kaldı.

Üstad Bediüzzaman:
eşraf ve ekabirin şikayeti üzerine valinin aldığı kararı asla doğru bulmadı ve Hayat Tarihçesi’inde bu olaya “bir mutasarrıfın pençeyi kahrı” adını taktı.

Bediüzzaman;
insan hak ve hürriyeti meşrutiyet meşruiyet hukukun üstünlüğü kul hakkı kamu hakkı ülke içi asayiş / huzur anarşi ve istibdat karşılığı ve doğru biçimleri bağlamında; Bitlis Valisi ile münazaralar yaptı.

Daha önce de; Beytüşşebap aşiretinde kaymakamın içki içme ayaklanmasını söndürdü, Van’da bu mücahedelerine devam etti.

1907 Aralık ayında İstanbul’a gidip, yerelden milliye ve evrensele uzanan dünya görüşünü savunurken,
Yıldız Sarayı’na, Üsküdar Toptaşı Tımarhanesi’ne ve  Sultanahmed polis karakolu’nda tutuklanmaya kadar vardırdı amma asla pes etmedi pişmanlık duymadı.

2. Meşrutiyet öncesinde; (21 Ocak 1908)
Şehzadebaşı Ferah Tiyatrosu’nda, 
fikir adamı gasteci Mizan başyazarı Murat Bey’in “Roma İmparatorluğunun Yükseliş ve Çöküşü” konferansında İttihatçı / Ahrarcı kavgasını yatıştırdı.

1908 de;
Bosna Hersek’in Avusturya / Macaristan işgalini protesto için Unkapanı limanında mal indirme / bindirme boykotuyla Osmanlı iktisadına şuursuzca darbe vuran, Kürt ağırlıklı hamal ve boykotçuları vazifelerine dönmeye ikna etti.

31 Mart 1909’da,
devletçi ve din güdümlü iktidar olmaya dayanan isyana karşı çıkıp; bugün İstanbul Üniversitesi merkez yerleşkesinde bulunan Genelkurmay Başkanlığı bahçesi ve Beyazıd Cami önünde isyan eden binlerce askeri (8 tabur) isyandan vazgeçirdi.

Çeşitli gazetelerde;
komutanlara itaat ve içgüvenlik yazıları yazdı, sonunda kendi de haksız yere bugün Siyasal Fakültesi olan Bekir Ağa Bölüğü denen Genelkurmay muhafız birliği kışlasında tutuklandı.

24 Mayıs Pazartesi 1909 da ise;  Genekurmay Askeri Sıkıyönetim Mahkemesi’nde (Divanı Harbi Örfi) beraat etti.

1913 / 14 yılında gerçekleşen Şeyh Selim
İsyanı’na (neticesiz Bitlis vakası) katılmadı durdurmak için elinden geleni yaptı.

1914 Aralık ayında;
talebeleri ile Pasinler / Köprüköy savunma hattında rus / ermenileri durdurup püskürtmek için milli savaşçılarla omuz omuza çapıştı, yaralandı gazi ve esir oldu.

1922/ 23’de;
1. TBMM de yeni devlet düzeni için elinden gelen meşru demokrat her şeyi yaptı ama karşısında bir Osman Gazi rh ve bir Yavuz rh yoktu.

1. Büyük Meclis’in;
müslüman dindar komutan paşa şıh alim müfessir hacı hoca takımı kendisine aktif destek vermedi, bazıları iyice köstek ve yardakçı oldu.

İstanbul üzerinden 1924 güzünde memleketi Van’a geçti.
1925’te Şeyh Said isyana destek için adamlarını gönderdi ve kesin ret ve vazgeç cevabını aldı.

35 sene hapis sürgün idam mahkemeleri suikast ve zehirlenmelere rağmen,

Hz. Bediüzzaman; hak hukuk adalet meşruiyet  meşveret demokrasi asayiş içbarış ile zulüm anarşi tekelci yönetim istibdat karşıtı mücadeleyi bırakmadan,
çağdaş müslümanlara inanılmaz muazzam bir birikim bıraktı ise de,
bu muhteşem servet mirasyedilerce kötü değerlendirilip adeta çarçur edildi!

   **

İncirlik usa üssü protestosu: 5 Kasım Pazar 2023

5 Kasım Pazar günü üstad Nursi’nin pratiğine ters olmayan bir protesto,
Adana Amerikan İncirlik üssü önünde gerçekleştirildi.

Türkiye’nin 4 yanından onbinlerce insan usa’nın ülkemizdek 8 üssünün en büyüğü önünde toplandı ve meşru demokrat hakkını kullandı.

İnsanımız kimsenin burnu kanamadan; dünyanın duyarlı cesur ve vicdanlı hemcinslerine eşlik ettiler.

Yasal ve meşru çerçevede insani İslami imani görevlerini yaptılar,
Malatya ve İstanbul İsrail konsolosluğu önünde olduğu gibi.

Fakat beklenebileceği gibi,
çok az sayıdaki mankafalı provakotör
miting programını tüm çabalara rağmen aksattı.

İncirlik Üssü’nün  etrafı polis engel demirleri ve susıkan araçlarla çevriliydi.

Konuşma ve meşru protesto sürerken,
en öne geçen emirkomuta altındaki provakatörler; taş, şişe atmaya ve havai fişek patlamaya başladı.

Konuşma platformu ve sahadan gelen uyarı ve engellemelere çok sert fiili hamleler
ve küfürle karşılık veriyorlardı.

Bazı saf ve meczuplarda bunlara katılıyordu.

En önde az sayıdaki sakinleştirici insan  yetersiz kaldık.

Çünkü bu azgın Pkk’lı provakatörler emir almış ve zincirleri kopartılmış mankurtlardı.

Sonunda istedikleri kısmen oldu; polis tazyikli su ve gaz bombası attı.

İnsanlar;
gözyaşları, nefes darlığı ve öksürerek geri kaçışmaya başladı.
Hem gaz dumanı, hem gözyaşı ve gözünü burnunu kapatma zorunluğu izdiham ve ricata sebep oldu.

Eğer gaz ve su sıkılmasaydı ya provakatörler durdurulacak veya kötü bir çatışma çıkabilecekti.

Bu gözü dönmüş ve
taşları birgün önceden çalılara saklamış azgınlar taa baştan hazırlıklı ve gözlerini bile poşilerle  kapatmışlardı

Ancak görmek istediklerinde,
poşinin ucunu kaldırıp bakıyor ve yüzlerinde iman ve insanlık nuru yoktu.

Ortalık karışıp üsse hücum başladığında, sahadaki emir ekibi gözümün önünde; sırtlan sırıtkanlığı ile yere çömeldi, görev yerine getirilmişti.

O an en tepedekilere emredenin İsrail olduğunu hissettim ve üzüntü içinde sanki kahroldum ve mağlubiyet dugusunu iliklerime kadar hissettim.

Türk’ün öngörüsüz ve yetersiz tedbirleri yine ortaydı.

Bedeni ve diliyle kötülüğe dur diyen kitle ile satılmış hainler ayırt edilmeliydi mutlaka.

Fakat ilk baştan ve sonrasında sıkça yapılması elzem olan;
“taş şişe atan bizden değildir!, onlardan ayırılın yalnız bırakın!
gibi ihtar ve uyarıcı talimatlar az ve yetersiz görünüyordu.

Bu azgın taşkınlıklar,
geçici kara bulut gibi gölge düşürse de; Allah’ın yardımıyla Filistin Gazze mitingi maksat ve hedefine ulaştı, vacibi kifaye yerine getirldi.

 

Hüseyin Çeşitcioğlu
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Ölüm Gazze’de Çocuk İşi

Ölüm Gazze'de Çocuk İşi   Gazze'ye yönelik saldırının 24'üncü gününde, terörist İsrail’in Gazze'ye attığı 18 …

Kapat