Ana Sayfa / Uncategorized / “Geri Verin!” / Ubeydullah GARİB

“Geri Verin!” / Ubeydullah GARİB

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

KABARCIK

Ubeydullah GARİB

“Geri Verin!”

Gözümü satın almaya gelmiş.

Bir gözünü satın almak istiyorum.” diyor.

Birden şaşırıyorum.

İyi para vereceğim.” diyor.

Şaşkınlığım geçmeden ağzından hayli büyük rakam dökülüyor:

10 milyar dolar.”

Ben daha paranın değerini kavramaya çalışırken:

Herhalde az buldun.” diyor. “20 milyar!..”

Birden afallıyorum. Ne diyeceğimi bilemiyorum.

O anda 40 milyara yükseliyor para.

Benim şaşkınlığım sürerken parayı az buldu zannıyla 80 milyara çıkıyor adam.

Başım dönüyor. 80 milyar… Çok para…

Adam bir daha atılıyor: “Kardeşim sana tam 100 milyar.” diyor.

Hayatın boyunca hiç kimseye muhtaç olmadan güzel bir hayat yaşarsın. İstediğin her şeyi satın alabilirsin. Gel bu teklifimi geri çevirme .”diyor.

100 milyar dolar!”

Ben “Kabul etsem mi?” diye tereddüt yaşarken adam: “200 milyar dolar!” demez mi?

Ben daha ne teklif edeyim? Bu para kaçırılmaz.” diyor

Bocalamam, hayretim birbirine karışmış, dilim tutulmuşken adam:

Kardeşim ne kadar çok nazlıymışsın. Sana tam 1 trilyon dolar veriyorum. Pazarlığı bitirelim artık!” diyor.

Kabul!” diyorum, heyecanla. “Bu parayı kabul ediyorum…”

Sevinçten hiçbir şeyi gözüm görmüyor…

Adam gözümün ameliyatla alınacağı hastaneyi ve ameliyat saatini bildirip yanımdan ayrılıyor.

Adam gidince biraz kendime gelir gibi oluyorum. Ameliyatın zorluğunu hayal ediyorum. Ancak nasıl olsa narkoz verecekler, acıyı hissetmem. Geçici bir sıkıntı olur. Ama sonunda hep rahat ederim, diye teselli buluyorum.

Bu defa aklım hastaneden taburcu edileceğim güne kayıyor. Fikrim ise dolarlarda…

Tam 1 trilyon… Saymakla bitmez ki…”

Moralim yerine geliyor. Doktorun gözümdeki bandı sökmesini bekliyorum.

Önde doktor, arkada hemşireler odaya giriyorlar.

Doktor ve ekibine gülümsüyorum. Onlara trilyoner sıfatıyla muhatap olmanın hazzını yaşıyorum.

Kendimi hayli güçlü hissediyorum. Yarım saat içinde trilyoner oluşum aklıma geliyor. Kendimi hayli akıllı buluyor, bu arada doktora da acıyarak bakıyorum:

Zavallı… Kim bilir kaç yıl dirsek çürüttü bu işler için? Kim bilir kaç geceler uykusuz kaldı? Alacağı ameliyat parasını ben şimdi sadaka niyetine vereceğim kendisine.”

Gözümdeki bandı alan doktorun saygılı hitabıyla kendime geliyorum:

Beyefendi, artık şu andan itibaren istediğiniz zaman evinize dönebilirsiniz. Sizi haftada bir kontrole bekleyeceğiz. İki ay sonra o da bitecek.” diyor.

Ben de olabildiğince nazik olmaya gayret ederek “Peki Doktor Bey, nasıl isterseniz!” diyorum. Gösterdiği ilgiye teşekkür ediyorum.

İçim içime sığmıyor.

1 trilyon dolar… Tam bir servet…”

Doktor ve hemşireler vedalaşıp odamdan çıkıyorlar. Alaycı bir edayla gülümseyerek çıktıklarını fark ediyorum. Ama bunu kendime dert etmiyorum.

Yalnız kalınca hareketsizlikten kurtulmak için iki kolumu başımın üstünde yarım ay çizdirip boşluğa bırakıyor, gevşemeye çalışıyorum. Ciğerlerimi doldura doldura nefes alıyorum.

O anda eşyalarımı toparlamam gerektiği aklıma geliyor. Valizime uzanıyorum.

Ancak hala gözümde bant varmış gibi bakışlarımda alan darlığı hissediyorum.

Bir gözümün alındığını unutarak “hayret!” diyorum. “Gözümden bandı aldılar ama ben yine tek gözle görüyorum. Bir yöne bakarken yine gözüm bantlıymış gibi dikkatlice bakmam gerekiyor. Yan tarafa bakınca da başımı iyice çevirmek zorunda kalıyorum.”

Bu durum hiç hoşuma gitmiyor.

O anda tedaviye değil, gözümü aldırmak için hastaneye geldiğimi hatırlıyorum. İçime derin bir acı çöküyor.

Ancak yine dolarlar gözümün önüne geliveriyor: “Para da az değil ki… Önce güzel bir villa, sonra son model bir araba… Canım neyi isterse anında satın alabileceğim.”

Bu düşüncelerle biraz rahatlatıyorum.

Alışamadığım zorunlu dikkatli bakışlarımla eşyalarımı valize yerleştiriyor, ayakkabılarımı karyolanın altından çekip çıkarıyorum. Elimi yüzümü yıkamak için musluğun önüne gidiyorum. Elimi suyun altına tutarken her zaman yaptığım gibi bir taraftan da aynaya bakacağım.

Biraz şımarık bir edayla aynaya bakıyorum.

Ancak birdenbire irkiliyorum!

Bakışlarım aynada kalakalıyor!

Aman Allah’ım, o da ne!..

Bu benim yüzüm mü?

Bir gözümün yerinde kocaman siyah bir çukur….

Korkuyorum kendime bakmaktan.

Hayır! Olamaz, bu ben olamam!” diyorum.

Birden bağırmaya başlıyorum:

Gözüüm!.. gözüüüüm!..

Aman Allah’ım!.. Ben ne yaptım?

Var gücümle haykırıyorum:

Verin Gözümüüü!”

Geri veriiin!”

Gözümü istiyoruum been!..”

Alın trilyonlarınızı!..”

Neyiniz varsa alın!..”

Verin benim gözümüüü!..”

Geri veriiin!..”

Birden attığım çığlıkları fark ederek kendime geliyorum. Dalıp gittiğim korkunç hayalden silkinip toparlanmaya çalışıyorum.

Ve ani refleksle gözüme gidiyor elim…

Oh!.. Sana şükürler olsun Allah’ım!

Gözüm yerinde!

Şükürler olsun sana Allah’ım!

Gözüm bende…

Rabbim!

Gözlerimi benden ebediyen geri alma!

Mahşerde kör olarak haşrettiklerinin arasına koyma!

Nimetini, cemalini görmekle tamamla!

Ne olursun!..

Ey En Güzel!

Güzeller Güzeli!

Mevlam!

Efendim!

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
AHMET FEYZİ KUL / Ömer ÖZCAN

AHMET FEYZİ KUL ISPARTA’NIN ULUBORLU ilçesinde 1898 senesinde dünyaya gözlerini açan Ahmet Feyzi Kul Ağabey, …

Kapat