Ana Sayfa / Yazarlar / Rabbim, seni razı etmek için acele ettim.

Rabbim, seni razı etmek için acele ettim.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Dünyevileşme tehlikesi yaşıyoruz.

Dünyevileşmenin diğer adı benden sana ne? Senden bana ne? Dinden bana ne? Ahiretten bana ne?

Hemen her gün dinle ilgili bir şey kaybediyoruz. İçi boşaltılan başörtüsü, kusurları örtmek için giyilen cübbe, sarık, Allah’ı da belki razı ederim diye öylesine yapılan ibadetler, gösteriş, riya, samimiyetsizlik, dini değerlere karşı saygısızlık….

Din adamlarına karşı saygı hürmet kalmadı. Gerçek din adamlarına konuşma hakkı verilmiyor. Konuşma izni verilenlere de suya sabuna dokunmadan konuşma izni veriliyor. Azıcık gerçeklerden bahsedenler malesef önce toplumun gözünden düşürülüyor, sonra da küstürülüyor.

Camiler ibadet, inanç merkezleri olmaktan çıkıp klipli ilahilerin mekanı, dizi filmlerin setleri, ne idüğü belirsiz bazı ayinlerin cazibe merkezi haline getiriliyor. Gün geçtikçe Allah’ın dininden çok başkalarının işlerine hizmet eden ticari bir merkeze dönüştürülüyor.

Kur’an yaşanan bir kitap olarak anlatılan bir kitap olmuyor. Hep okunması, ezberlenmesi tavsiye ediliyor. Yarışmalar düzenleniyor ama okuyan da dinleyen de sadece lafzından feyz alıyor. Ölülerin ardından okunması gereken bir kitaba dönüştürülüyor. Nerde bir toplu ölüm varsa, doğal afet varsa hemen hatimler ile Kur’an gündeme geliyor. İçkiden bahsettiği unutuldu. Faizden bahsettiği unutuldu. Hırsızlık, cinayet, kul hakkı, komşu hakkından bahsettiği unutuldu. Hep yedisinde, kırkında, elli ikinci gecesinde, seneyi devriyesinde okunan bir kitap oldu.

Hakkın hatırı halkın hatırına mağlup oldu. Hakkın ne dediği değil halkın ne dediği önemli oldu.

Dinin emirlerinden işine geleni din olarak aldı. Abdest almak kolay olduğu için onu aldı. Ama faiz de alıyor. Namaz kılmak zahmetsiz olduğu için onu kıldı. Ama işçisinin fazla mesaisine de el koydu. Babasından kalan mirası erkekler kendi arasında bölüştürdü. Kendi kız kardeşlerine bile abileri zülmetti. Sonra umre ve Hac ile arınmaya gitti. Arınmak ne hacda ne unrede. Kul hakkını vermeden hiçbir ibadet arındırmaz.

Bismillah diyerek dükkanı açtı ama akşama kadar gelen müşterileri dolandırdı.

Kadınlar bir alem erkekler başka alem oldu. Kadınlar tanrıçalar gibi ilgi bekler oldu. Onu almak da bırakmak da mesele oldu. Alan bir daha bırakamaz oldu. Bırakan da nafaka denilen ömür boyu bir fidye ile kurtulmaya çalıştı.

Kimse bana karışmayın der oldu. Doktor sen de karışma! Hoca sen de karışma! Ne sigarama karış, ne keyfime karış, ne başörtüsü altında giydiğim mini eteğe karış, ne cebimdeki piyango biletine karış!

Allahım sağlık ver diyoruz, ama sigara paketi cebimizde! Bereket ver diyoruz ama piyango bileti cebimizde. Hayırlı evlat istiyoruz. Çocuklar sokaklarda terk edilmiş…

Nasihat edenleri de sevmiyoruz, nasihatı da sevmiyoruz. Anca kendimizi seviyoruz.

O kadar güvensizlik var ki, telefonlarımızın ekran şifresini eşimize, hayat arkadaşımıza dahi vermiyoruz. Aynı yastıkta yattığımız eşimizden bile sakladığımız sırlarımız var.

Batıyoruz. Ama ben battım diye herkesi de batmaya davet ediyoruz. Kimsenin eskisini giymiyoruz. Hep yeni olmalı, kimsede olmamalı. Benim için üretilmiş olmalı diyoruz.

Tebessümü bile bizden zengin olanlara, bizden itibarlı olanlara, bizden güçlü olanlara yapıyoruz. Zenginlerin, itibarlı kimselerin ve güçlülerin çocuklarını seviyor, diğerlerinin çocuklarını bile sevmiyoruz.

Hepimiz içine düştüğümüz durumun farkındayız. Kimse halinden memnun değil. Hepimiz başkasının mutluluğunu kıskanıyoruz. Bilmiyoruz ki başkasının resimdeki mutluluğu gerçek değil, bilmiyoruz ki, mutlu pozu verenler de aslında bizim gibi mutsuz…

Dünyevileşmenin sonu daha kötü olacak. Bunun zıddı uhrevileşmedir. O da yanlıştır. Dünyada yaşadığını unutmak, acıyı, hüznü, kederi, malı, serveti görmezlikten gelmek o da kötüdür. Uhrevileşmek dünyadan nefret etmektir. İçindekilerden nefret etmektir. Halbuki Allah dünyadan nefret etmemizi istemedi. Sadece ömrünüzün yeteceği kadarıyla dünyayı sevin dedi. Ömrünüzün yeteceği kadar zengin olun dedi. Kazanın ve paylaşın dedi. Muhtaç olun dilenin demedi.

Öleceğimizi unutmadan yaşadığımız dünyayı sevelim. Hem dünya hem ahiret için var edildik.

***

Öyle gizli bir iyiliğimiz olsun ki, bir gün mağarada kalırsak, dara düşersek, sıkıntıda olursak imdadımıza yetişsin.

Allah’tan başka kimsenin bilmediği bir iyilik…

Facebooklaşmamış, Instagramlarda beğeni almamış, Twitter’da elalemin tagına düşmemiş bir iyilik…

Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bir kıssa anlatmıştır:

Sizden önce yaşayanlardan üç kişi bir yolculuğa çıktılar. Akşam olunca, yatıp uyumak üzere bir mağaraya girdiler. Fakat dağdan kopan bir kaya mağaranın ağzını kapattı. Bunun üzerine birbirlerine:

– Yaptığınız iyilikleri anlatarak Allah’a dua etmekten başka sizi bu kayadan hiçbir şey kurtaramaz, dediler.

İçlerinden biri söze başlayarak:

– Allahım! Benim çok yaşlı bir annemle babam vardı.

Onlar yemeklerini yemeden çoluk çocuğuma ve hizmetçilerime bir şey yedirip içirmezdim.

Birgün hayvanlara yem bulmak üzere evden ayrıldım. Onlar uyumadan önce de dönemedim.

Eve gelir gelmez hayvanları sağıp sütlerini annemle babama götürdüğümde, baktım ki ikisi de uyumuş.

Onları uyandırmak istemediğim gibi, onlardan önce ev halkının ve hizmetkârların bir şey yiyip içmesini de uygun görmedim.

Süt kabı elimde bütün gece şafak atana kadar başlarında uyanmalarını bekledim. Çocuklar etrafımda açlıktan sızlanıp duruyorlardı. Nihayet uyanıp sütlerini içtiler.

Rabbim! Şayet ben bunu senin rızânı kazanmak için yapmışsam, şu kaya sıkıntısını başımızdan al! diye yalvardı.

Kaya biraz aralandı; fakat çıkılacak gibi değildi.

Bir diğeri söze başladı:

– Allahım! Amcamın bir kızı vardı. Onu herkesten çok seviyordum. Ona sahip olmak istedim. Fakat o arzu etmedi.

Bir yıl kıtlık olmuştu. Amcamın kızı çıkıp geldi. Kendisini bana teslim etmek şartıyla ona yüzyirmi altın verdim. Kabul etti. Ona sahip olacağım zaman bana dedi ki:

Allah’tan kork! Dinin uygun görmediği bir yolla beni elde etme!

En çok sevip arzu ettiğim o olduğu halde kendisinden uzaklaştım. Verdiğim altınları da geri almadım.

Allahım! Eğer ben bu işi senin rızânı kazanmak için yapmışsam, başımızdaki sıkıntıyı uzaklaştır, diye yalvardı.

Kaya biraz daha açıldı; fakat yine çıkılacak gibi değildi.

Üçüncü adam da:

– Allahım! Vaktiyle ben birçok işçi tuttum. Parasını almadan giden biri dışında hepsinin ücretini verdim.

Ücretini almadan giden adamın parasını çalıştırdım.

Bu paradan büyük bir servet türedi.

Birgün bu adam çıkageldi.

Bana:

– Ey Allah kulu! Ücretimi ver, dedi.

Ben de ona:

– Şu gördüğün develer, sığırlar, koyunlar ve köleler senin ücretinden türedi, dedim.

Adamcağız:

– Ey Allah kulu! Benimle alay etme, deyince, seninle alay etmiyorum, diye cevap verdim.

Bunun üzerine o, geride bir tek şey bırakmadan hepsini önüne katıp götürdü.

Rabbim! Eğer bu işi sırf senin rızânı kazanmak için yapmışsam, içinde bulunduğumuz sıkıntıdan bizi kurtar, diye yalvardı.

Mağaranın ağzını tıkayan kaya iyice açıldı; onlar da çıkıp gittiler. (Buhârî, Büyû` 98, İcâre 12, Hars ve’l-müzârea 13, Enbiyâ’ 53, Edeb 5; Müslim, Zikir 100)

***

Rabbim, seni razı etmek için acele ettim

Namaz vakti geçiyordu. Az sonra, biraz sonra, hele şundan sonra diyordu nefsim.

Sonra bir ayet gözüme çarptı, kalbimi derinden sarstı.

وعَجِلْتُ إلَيْكَ رَبِّ لِتَرْضى

Rabbim, seni razı etmek için acele ettim.

Taha Sûresi 84

(Hazreti Musa, kavmini çöle bırakmış ve Rabbiyle görüşmek için Tur dağına gidiyordu. Acelesi var gibiydi. Allah teâlâ ona sordu. Bu acelen niye? O da bu cevabı vermişti.)

Evet, namazın önüne aldığım hiçbir şeyin aciliyeti yoktu. Aciliyeti olsa bile Allah’ı razı kılan ameller değildi. Bir çoğu onu bunu, bir çoğu da nefsimi razı eden işlerdi.

Belki ertelediğimiz amellerin bir çoğu böyledir. Namazı sonra kılarım, zekatı gelecek aylarda veririm, hacca, umreye gitmek için daha erken, sonra sadaka veririm, namaza sonra başlarım, tesettüre sonra girerim… sonra sonra sonra…

Evet, bir iyilik yaparken şayet onu erteleme hissi gelirse bu ayeti hatırlayın:

Rabbim, seni razı etmek için acele ettim.

Murat PADAK

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Elma Suyu – Hikâye/Kıssa

Yazar: M. Yaşar KANDEMİR  İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin babası Sâbit, gençlik yıllarında bile çok dindar, …

Kapat