Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Seçme Yazılar / Radikalin Ruh Hâli / İsmail ANBARLI

RADİKALİZM….

Radikalizm ve fanatizmde ihlâs ve samimi lillah için kulluk ve ubudiyet bulunmaz. Fanatizm veya Radikalizmde sadece ene ve enaniyetin bel ettiği, yani bütün duygu ve latifeleriyle beraber yuttuğu bir İnsan(!) modeli vardır. Radikal bir İnsanın dünyasında tıpkı ehl-i dünyada olduğu gibi Allah yoktur;

Radikalin Ruh Hâli / İsmail ANBARLI

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

RADİKALİZM….

Radikalizm ve fanatizmde ihlâs ve samimi lillah için kulluk ve ubudiyet bulunmaz. Fanatizm veya Radikalizmde sadece ene ve enaniyetin bel ettiği, yani bütün duygu ve latifeleriyle beraber yuttuğu bir İnsan(!) modeli vardır. Radikal bir İnsanın dünyasında tıpkı ehl-i dünyada olduğu gibi Allah yoktur;

her mukaddesi nefs-i emmaresi için kullanan fasık bir itikat ehl-i vardır. Radikal ayetleri ve Kur’an’ı emr-i İlahiye ve rıza-i İlahiye ye uygun olarak yorumlamaz; nefs-i emaresi nasıl hükmediyorsa öyle uygular. Yani onun İlahı ve Rabbi hâlik-ı küll-ü şey olan Allah değil; nefsi emmaresidir. Onun için de zalim olur. Ondan dolayıdır da tavizsiz ve merhametsiz olur. Onun içinde gayet soğukkanlı olarak cinayetler işler; hâşâ Allah için çoluk çocuğu tereddütsüz öldürür. Zira itikadına göre güya Allah için amel yapıyordur. Güya bu vahşetiyle Allah’a kulluğunu ve ubudiyetini gösteriyordur(!).

            Radikal kendisinin Cennette olduğuna, yani Cennete gideceğine kat’i inanır. Sanki o “aşere-i mübeşşereden” birisidir. Hâlbuki hiçbir müfrit hareket rızaya uygun değildir. Rıza-i İlahiye’ye muvafık değildir.

Radikal, amellerinde ölçü olarak Kur’an ve Hadisin genelini nazara almaz. Birkaç ayet ve birkaç Hadis-i şerifin etrafında dönerek itikadını şekillendirir. O ayetleri de fıtratındaki fıtri olarak var olan şiddet duygusunun sevkiyle renklendirir. Ve bunu da İslam zanneder. Ve kendisini de Müslüman zanneder. Böylece de binlerce ve milyonlarca Müslüman’ı beğenmez, onları suçlar ve itham eder. Çok takva ehlini tadlil eder, hatta tekfir eder ve dalalette görür. Hâlbuki dalalette olan kendisidir. Sırat-ı müstakimden uzaklaşan kendisidir.

Radikal kendi dünyasının karanlık penceresiyle her şeyi karanlık ve muzur görür. Ve bu gördüğü muzurları ortadan kaldırmayı büyük bir kulluk ve ubudiyet olarak değerlendirir. Radikal kendisinin yaşamadığı İslam’a mazeretler üreterek kendisini müdafaa eder ve bu yaşamadığı İslam’ı başkalarında görmek ve onların yaşamasını ister hem de başkalarından mazeret kabul etmeden. Kendisi için var olan tavizi başkaları için katiyen kabul etmeden, başkalarına bakar, onları muhakeme eder, onların amellerinin muhasebelerini yapar.

Radikal kendisine “ne yapmam gerekir? Bana terettüp eden emirler nelerdir” diye hiç bakmaz; devamlı başkalarını muhakeme eder, başkalarını muhasebe eder ve onları ya mahküm ederek tecziye eder veya onları gönlünde mükâfatlandırır. Güya o Allah tarafından bu dünyaya gönderilmiş bir müfettiş gibi kendisini görür.

            Radikal ruh hastasıdır. Onun için de günahsız bir kimseyi öldürmenin bütün insanları öldürmek gibi manevi mesuliyete duçar olduğunu düşünmez, bu ayet söylense onu tevil eder.

            Hem “dindar bir adam, din muhabbeti için, “hak böyledir, hakikat budur, Allah’ın emri böyledir” der. Yoksa Allah’ı kendi keyfine konuşturmaz. Hadsiz derecede haddinden tecavüz edip, Allah’ın taklidini yapıp, onun yerinde konuşmaz (fe men ezlemu mimmen kezebe alallahi) (Allah’a karşı yalan söyleyenden daha zalim kim vardır.) Zümer 32 düsturundan titrer.” Hakikatlerini hiçbir an düşünmez. Düşünmekte istemez.

            Radikal olan (essırate’l- müstakim): Sırat-ı müstakim Şecaat, İffet, Hikmetin mezc ve hülasasından hâsıl olan adl ve adalete işarettir. Şöyle ki:

Tagayyür, inkılâp ve felaketlere maruz ve muhtaç şu İnsan bedeninde iskân edilen ruhun yaşayabilmesi için üç kuvvet ihdas edilmiştir. Bu kuvvetler de İfrat, Tefrit ve Vasat olmak üzere üçe ayrılmıştır. Tefrit mertebesinin humud olduğunu, ifrat mertebesinin ise fücurlukla, fasıklığa menşe teşkil ettiğini ve Vasatın mertebesinin ise; iffet olduğunu hiçbir zaman düşünmez ve bilmez; devamlı ifrat ve tefrit arasında gider gelir. Böylece de fasıklık onun alnındaki değişmez damga olur. Hâlbuki fısk haktan udûl (ayrılmak), hadden tecavüz, hayat-ı ebediyeden çıkıp terk etmektir. Fısk demek devamlı ifrat ve tefrit arasında bocalayarak sırat-ı müstakime gelmemek demektir.

Evet, ifrat veya tefrit delillere karşı bir isyandır. Yani sahife-i âlemde yaratılan delâil, uhûd-u İlahiye hükmündedir. O delâile muhalefet eden Cenab-ı Hak’la fıtraten yapmış olduğu ahdini bozmuş olur. Ve keza ifrat ve tefrit hayat-ı nefsiye ve ruhiyenin maraz ve hastalığını intaç eden esbabdandır.

            Ve keza ifrat ve tefrit hayat-ı içtimaiye ye karşı isyan ateşini yakan iki âmildir. Evet, bu âmiller hayat-ı içtimaiyeyi nizam ve intizam altına alan rabıtaları ve kanunları keser atar.

            Ve keza ifrat ve tefrit; dünya nizamının bozulmasını intaç edip fesad ve ihtilale sebebiyet veren iki ihtilalcidirler.

İtidalini kaybetmiş ve intizamdan çıkmış bir Radikal tam bir anarşist ve gaddar bir canidir. Bu tiplerin zararı, gördüğünüz gibi, sadece şahsına münhasır olarak kalmıyor. Âlemin intizamını bozarak, nizamı alt üst ederek bütün İnsanlığa zarar veren bir gaddar hükmüne geçiyor. Bunlara nazar-ı müsamaha ile bakanlar üstte denildiği gibi maraz-ı ruhiye ve sakim bir akla sahip olmuş kimselerdir. Böyle Radikal heriflerden menfaat ummak ise, fayda mülahaza etmek ise, sakam-i kalbi ve maraz-ı ruhi ile maraz-ı aklîye maruz kalmış biçarelerdir. İstikametten çıkmış ve âlemin fesadına sebep olan vasıtalar, âmiller hükmündedir.

            Hiç bir salim akıllı ve istikametli mü’min böyle vahşete bulaşmış, cani sıfatların yanında kalben ve ruhen dahi olamaz. Eğer olmuşsa onların bütün veballerine ortaktır. Bütün günahlarına iştirak etmiştir.

            Mü’min müşfik olur. O halife-i arz olması hasebiyle değil sadece insana, bütün mahlûkata karşı kendini sorumlu addeder ve onlara karşı müşfik davranır ve şefkatle muamele eder. Tebliğde İnsana şefkatle yanaşır ve kavl-i leyyîn olmayı imanının şiarı olarak kabul eder. Hatta kavl-i leyyin olmayı imanının bir gereği ve imanının esaslarından temel bir hüküm gibi kabul ederek hareket eder. O kızdığı zaman bile affedicidir. O gadaplandığı zaman bile âdildir.

Mü’min, adaletten asla vazgeçmez. Şefkat ve adalet onun şiarı ve alemidir. Yani fiillerinde görünen alametlerdir. O asla bir karıncaya bile, zihayat olduğu için, bilerek basmaz, bir karıncayı dahi incitmez. Zira İmanı bunu âmirdir. O, düşmanlarının dahi Cennete gitmesi için çalışır.

            Radikal hiç gülmez ve gülümsemez iken, Mü’min devamlı gülümser.

            Radikal hep menfi bakarken karanlık görürken, Mü’min hep hüs-ü zanla bakar, hep bardağın dolu kısmını görür.

            Radikal hep münakaşa ve maraz içerisinde iken; Mü’min hep sulh ve kardeşlik taraftarıdır. O devamlı münakaşa ve nizadan kaçar. Zira bir Mü’minin kalbini Kâbe gibi görür.

            Radikal hep nefsini düşünürken, Mü’min devamlı başkalarını düşünür. Başkalarının acısıyla acı duyar; başkalarının sevinciyle mesrur olur. Radikal içe kapanıktır, Mü’min ise dışa açıktır. Radikalin eli hep silahında iken, dili hep öldürmekten bahsederken; Mü’minin eli hep kitaplarda, lisanı da devamlı zikirdedir; Kur’an okur, Cevşen okur ve Risale-i Nur okur. Ve vird edindiği ayetleri okur. Onun zikirleri bunlardır.

            Radikal gaddar ve kindar iken; Mü’min ehl-i muhabbet ve sevgi doludur. Radikalde vicdan yoktur, o hep aklını menfi suretinde kullanır, hiç vicdanına sormaz, zira vicdan vahşetten dolayı tefessüh etmiştir. Çürüyüp gitmiştir. Radikal hep iğneleyici konuşur, zira kendisini beğenmiş bir ukalâdır.

            Onun içindir ki, Radikalizme nazar-ı müsamaha ile bakılamaz. Onlar hoş görülemez.

            El melâmu alâ menittebeal hevâ; vesselamu alâ menittebeal Huda.

İsmail ANBARLI(rha)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI

SAATLER VE MANZARALAR Yahya Kemal BEYATLI   Sütunların Dibinde Duâ Edenler Ayasofya’da, ikindiden sonra, yerle …

Önceki yazıyı okuyun:
Bayram Yüksel, Ali Uçar ve Mehmet Çiçek’i rahmetle anıyoruz

Bayram Yüksel, Ali Uçar ve Mehmet Çiçek'i Rahmetle Anıyoruz  Bugün, 19 Kasım, trafik kazası ile vefat eden Bayram Yüksel ağabeyin vefat yıldönümü 19 Kasım 1997...

Kapat