RAMAZANA VE ÖMRÜMÜZE DAİR – Ali HAKKOYMAZ
Bir ömür gibi çarçabuk bitiyor ramazan.
Dün bir, bugün iki derken …
Ramazan bitiyor.
Tıpkı ömrümüz gibi.
***
Ürperiyor insan. Bu ne süratli yolculuk!
Her sene, biraz daha yalnızlaşan biz / iz.
Medeniyetin-nesi varsa-hepsi çaresiz.
Hastalıklara ne bir derman var, ne de ölümler bitiyor.
Bizi avutsun diye Oyuncakları çoğaltıyoruz.
***
Gidişe çare var mı!
Ayrılığa, hasrete, Gurbete, ölüme …
Kocaman binalar hangi Odasında avutur beni?!
Uçaklar hangi diyara götürür de: “İşte Aradığın bu!” diyebilir?
Otobanlar, Köprüler iki yakamı bir araya getirebilir mi?
Gözyaşlarımı silebilir mi medeniyet?
***
Bu ramazan sanki daha hızlı gidiyor.
Ne zaman geldi, ne zaman yarıyı gectik; anlayamadım.
***
Sağdan sola dönerken akşam oluyor.
Her Seyde nasıl bir nizam, nasıl bir () elveda hızlı!
Yetişebiliyor musun / uz?
***
Günbatımı onu alır götürür beni.
Alamam kendimi kimi zaman.
Dalar dalar giderim. Bir kızıllık, bir veda ki …
Nereden nereye …
İşini bitiren gidiyor.
***
Işte ramazan …
İşte ömrümüz …
Işte günlerin art arda gidişi …
Yaşanmamış gibi bunca yıllar …
Yaşanmamış gibi doğumlar, düğünler, ölümler …
Yaşanmamış gibi hayat!
Heyhat!
***
Elini çabuk tut!
“Emanet ata binen tez iner.”
Bir emanettir bu hayat, bu vücut …
Gelmek; gitmekle “çok yakın” akraba …
Hayat … sarmaş dolaş ölümle.
Bir ürperti, bir korku, bir heyecan …
Ümitle kol kola gezince …
Rahatlıyor insan.
***
Bir aşağı bir yukarı terazinin kefeleri …
Ümit ve korku dengeye gelinceyecek …
Ümit ve korku arası hayat.
***
Ramazan çarçabuk bitiyor.
Tıpkı ömrümüz gibi …
Ramazanda ve OMRUMUZDE …
İzimiz, sözümüz var mı?
Aynalarda “yüzleşebileceğimiz” yüzümüz
senaidemirci.net