Gönül hamulesi ruh iklimlerimiz birer gökkuşağına benziyor. Yalnız bir farkla…
Mezkûr manzara unsuru yarım daire iken, bizim ruh iklimi eleğimsağmamız her rengin alt tonlarını da bünyesine işlemiş tam bir dairedir.
Merkezinde de biz bulunuyoruz.
***
Hayata açılan her bir “pencere”, perdesini ayrı ayrı renklerden seçer.
İnsan kalbini de içine alan ruh dairesi akıl, gönül, zevk rehberliğinde her gün, hatta her an apayrı alemlere adım attığını hisseder, bilir, sezer ve zevk ederiz.
“Baykuş sesini bülbül-i şeydaya değişmem…” diyen de haklıdır.
“Acep hürriyeti ey kuş, bu milletten mi öğrendin?” diye sayha atan şair Hamid de haklı…
Demek ki bunları demeden önce öyle bir hakim rengin takı altındaydılar ki mısralardaki manalar en munis kıyafet olmuştur ruh iklimlerine…
***
Bu nevi “alâmet-i fârikalı” hislerimizi iflaslara ve derin yarlara sarkıtmamak şartıyla, yakalandığımız bu anlara o kadar da yabancı değiliz.
Lakin bu his ve seziş başkalaşmaları “istikameti” terk edip “ifrat ve tefrit” vadilerinde at koşturmaya başlarsa, Ramazan gibi mübarek vakitlerin feyzi bile -bazı insanlarda gördüğümüz gibi- işe yaramaz.
Bırakın “ekmel” orucu, asli çizgiyi dahi yakalamada zorlanırız.
Daha yolun başındayken bütün his ve hayallerimizin, tayin edilmiş hatlarla mecralarının tespit edilmesi hem fert, hem cemiyet bakımından bir mecburiyet…
Bu, günümüzde mecburiyet sınırını çok aşmış, zaruret haline gelmiştir. Her an değişik bir rengin tuzağına düşmeye teşne olan ruh iklimimizi sigaya çekecek bir Molla Kasım’a ihtiyacımız haddinden fazladır.
İşte bu yüzdendir ki Ramazan’daki “âmel-i salihin bire bin” verme halinin sadece namaz, niyaz, oruç, zekat gibi temel farz ibadetlerden ibaret olduğunu sanmak, Kur’an-ı Azimüşşan’ın niçin “inzal buyurulduğunu” gaflet gibi bir garabettir.
Hani Resullullah (asm)in “serapa” hilmi, “insaniyet-i kübra” olan sünnetinin ahlak ve adap ciheti?..
Komşunun komşuyla irtibatı her zamanki gibi kopuk… Tebessüm ve selamların -ekserisi- menfaat üzerine oturtulmuştur gene.
Kişiler ezbere ve taklidi tekerlemeler dışında tefekkürden, “Mûtu kable ente mûtu” emri gereği gerçek nefs muhasebesinden fersah fersah ırakta…
Eğri oturup doğru konuşmalı ki halimiz böyle.
Bunların tersinin amelisalih olduğu -nedense- unutulmuş. Tam bir maskeli balo manzarası…
***
İşin garibi, bunların çoğunu az çok biliriz de… Rahmetlik bir edibimiz yaşasaydı, “domuzuna” diye söylerdi ama o kelimeyi anmayı biedeplik sayarım.
Buna rağmen seziş ve hislerimizi o gökkuşağı renklerinin bin bir tonunun taarruzuna teslim etmekten de çekinmeyiz.
Bu vaziyete pek çok sebep bulunabilir ama günümüz insanının “adım ayarlayıcısı” eserlerin projektörü altında “gurur- ene- bencillik- asabiyet- ihlassızlık” mefhumlarının okunduğuna şahit oluruz.
Kendi iç alemleri için belli bir gaye tespit edemeyen kişilerin içinden modern firavunların çıkmasına şaşmamalıdır.
“Firavun-u zelil”dir bu gibileri. Her şeye rağmen kendilerine bir misyon seçmişlerdir bilmeden… Mesela bir politik makama her türlü rezil kuvvetle beraber olarak gelmeyi düşünmek “bir gayeye sahip” olmak değil, rahmetlik Necip Fazıl’ın sözüyle dipsiz bir “çukur”a atlama sayılır! (Kimi belediye başkan adayları gibi…)
Böylesi insanların devamlı renk değiştiren maske seçmeleri “alamet-i farika”ları gibi olmuştur artık.
Bu yaptıklarına ikiyüzlülük değil, “çok yüzlülük” dense yeridir. Şu da bilinmeli; maske takma ihtiyacını duymaları biraz da korkaklıklarından.
Bu beyleri (!) karşımızda maskeli balo kıyafetleri içinde değil, asli yüzlerini gizleme ihtiyacı duymadan görmeyi dilerdik. Kaypak hislerini ifrat çizgisine getirmeyi içlerine sindiren bu “şerefli-aziz”(!) ve “zeki” efendiler, maskelerini bırakacakları güne kadar bin bir renkli badirelerle uğraşacağız demektir.
İnsan bu durumlarda “Cennetmekan Abdulhamid Han”ın çektiklerini daha iyi anlıyor; Üstad Said Nursi’nin o engin tevekkülüyle ancak dayanabildiği şuuruyla bir defa daha hürmetle yad ediyoruz.
- Cemaat Değil Cemaattan Yana Olmak - 19 Eylül 2024
- Müzeden Ayasofya-yı Kebir’e… - 12 Eylül 2024
- Romancı Olmak – Olmamak – Olamamak - 25 Ağustos 2024
- Vâizler Neden “Etkisiz Eleman”? - 22 Ağustos 2024
- Nur Üstad ve Abdülhamid Meselesi - 11 Ağustos 2024
- Bahardan Sonra Yaz (Öykü) - 5 Ağustos 2024
- Sahabe Bir Sıfat; Hataları İse Ferdidir. - 4 Ağustos 2024
- İsmail Tohumu Fidana, Ardından Ağaca Duracaktır. - 31 Temmuz 2024
- Bazı Dikkatler-2 - 30 Temmuz 2024
- Adem-i Îtimat Meselesi - 29 Temmuz 2024