Muzaffer ERDEM Ağabey Anlatıyor
PİLOTSUZ TAYYARE VAZİFESİNİ TAM YAPMIŞTI
1968 yılının Ramazan ayında, Eskişehir 1.Hv. Üs. Komutanlığında Kur. Albay Ömer Çokgör ve Albay Vahdet Gürol uçuşla alâkalı personeli uçuş emniyeti mülâhazasıyla oruçtan yani emr-i İlâhî olan farzdan men ettiler. “Kimse oruç tutmayacak” dediler. Oruçda ısrar edenlere senelik izin verilecek diye de emrin altına not koydular.
İçindeki milyarlarla insanla beraber Dünya tayyaresini pilotsuz gezdiren, bütün seyyareleri aynı tarzda bizlere ibretle gösteren Cenab-ı Hak, emrine “itaat edenlere” ve “muhalefet edenlere” ibretli bir film-i İlahi’yi gösterdi. Mezkûr emirden çok müteessir olan Allah’a ve âmirlerine itaatkâr askerler de hadiseyi ibretle seyrettiler.
Şöyle ki:
Emri takip eden bir hafta içinde, oruçsuz iki subay pilot, iki kişilik “F-100” jet tayyaresine binip vazifeye gidiyorlar. Vazifesini bitiren pilotlar dönüşlerinde motorlarında meydana gelen büyük bir patlama sesinden korkup, “tayyare düşüyor” diye ikisi birden paraşütle atlıyor ve sağ salim yere iniyorlar. Tayyare de sağ salim pilotsuz uçuşuna devam edip uça uça Eskişehir üzerine geliyor.
Pilotsuz tayyare Eskişehir üzerinde bir müddet alçalıp yükseldi, dairevari manevralar yaptı… Eskişehir üzerinde bir yer arar gibi dolaştı, dolaştı… Pilotsuz tayyare Eskişehir halkının ve pilotların dikkatlerini çekti, ahaliyi de korkuttu. Herkes Eskişehir Üs Komutanlığını telefonla arayıp, bu uçağın tehlikeli uçuşlar yaptığını, büyük bir tehlikeye sebep olacağını söyleyerek men edilmesini istediler. Fakat tayyarenin pilotsuz olduğunu da kimse tahmin edemiyor. Atlayan pilotlar da merkezle henüz irtibat kuramamışlar. Hakiki kumandan Allah’ı da bilmiyorlar.
Sonra pilotsuz uçak Yıldıztepe’deki havacı subayların lojmanlarına doğru yöneldi. Akarbaşı üstündeki küçük bir tepeye çarpıp orada bulunan bir merkep ve insana değdikten ve ağırlıklarını, yani kanat ve kuyruklarını bıraktıktan sonra, torpil haline gelen motor kısmı ile doğruca orucu yasak eden, mezkûr iki âmirin oturduğu lojmana çarpıp büyük bir delik açıyor. Binada kimse olmadığından yalnız eşyalar tahrip oluyor. Böylece pilotsuz tayyare de herkesin gözüyle şahit olduğu vazifesini ve ihtarını tam yapmış oluyordu.
İBRETLİ BİR HADİSE DAHA…
“Bir gün Birinci Hv. Üs. K.lığı bakım evinde paraşüthanenin bir odasında beş-altı arkadaşla beraber ‘Kemal Özarar’ isminde bir Asb. Bçvş. bize Kur’an yazısıyla yazılmış bir risaleden (Mektubat) parçalar okuyordu. Aniden kapı açıldı. İçeriye kumandanımız Alb. Mahmut Ahıska girdi. ‘Ne yapıyorsunuz!’ diye sordu. Arkadaşımız Kemal de, ‘İşte bu kitabı okuyoruz’ dedi.
“Kumandan kitabı eline aldı, evirdi çevirdi, eski yazı bilmediği için merakı arttı. Sonra rastgele bir sayfa açtı, eliyle bir yere işaret edip ‘Şurayı oku!’ diye emir verdi. Albay dâhil hepimiz ayakta durup şu harika dersi dinledik:
“‘Saniyen: İslâmiyetin mukaddes milliyeti, bu vatan evlâdının hayat-ı içtimaiyesine kazandırdığı yüzer faideden iki faideye misal olarak beyan edeceğiz: Birincisi: Şu devlet-i İslâmiye yirmi-otuz milyon iken, bütün Avrupa’nın büyük devletlerine karşı hayatını ve mevcudiyetini muhafaza ettiren, şu devletin ordusundaki nur-u Kur’an’dan gelen şu fikirdir: ‘Ben ölsem şehidim, öldürsem gaziyim.’ Kemal-i şevk ve aşk ile ölümün yüzüne gülerek istikbal etmiş. Daima Avrupa’yı titretmiş… Acaba dünyada basit fikirli, safi kalpli olan neferatın ruhunda şöyle ulvî fedakârlığa sebebiyet verecek, hangi şey gösterilebilir, hangi hamiyet onun yerine ikame edilebilir ve hayatını ve bütün dünyasını severek ona feda ettirebilir?’ (Mektubat, 326)
“Dersimiz kumandanın emriyle okunup dinlendikten sonra, Risale-i Nur’un bu harika kerameti karşısında kumandan şaşkınlık içinde tekrar sert bir şekilde, ‘Okuyun!’ diye emir verip çıkıp gitti. Allah ondan ve onun gibi bütün kumandanlarımızdan razı olsun. Hem Allah’ımıza, hem kumandanlarımıza aynı şevk ve gayelerle itaat etmeye ve inayet-i İlâhînin celbine vesile etmeye Devlet-i Rabbaniye ve Cumhuriyenin bir ferdi ve askeri olarak Allah’tan (c.c.) dilerim. Başta Üstad’ım Bediüzzaman Said-i Nursî (r.a.) olarak zamanımızda Kur’an’a, imana, İslâm’a Risale-i Nur’la hizmet edenlerden Allah razı olsun! Etmeyenlere de Cenab-ı Hak hizmetler nasip eylesin! Âmin…”
Kaynak: Ömer ÖZCAN, Ağabeyler Anlatıyor
- Mehmet Nuri BİNGÖL”ün Edebî Yolculuğu - 30 Ağustos 2024
- Risale-i Nur’da ve Hatıralarda Kurban Bayramı - 15 Haziran 2024
- Ramazan’dan Sonra - 24 Nisan 2024
- Ramazan Bayramı ve Peygamber Efendimizin Bayramı - 9 Nisan 2024
- Kadir Gecesi ile İlgili Yazılar - 5 Nisan 2024
- Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI - 30 Mart 2024
- Peygamberimizin (asm) İtikâfı - 29 Mart 2024
- Aydınların Dilinden Bediüzzaman Said Nursî / Vefatının 64. Sene-i Devriyesi Hatırasına (video).. - 25 Mart 2024
- Sükûtun Zarâfeti / İmam Süyutî - 23 Mart 2024
- “Oruç, Bıçağa Gerek Duyulmayan Bir Ameliyattır.” - 20 Mart 2024