Ana Sayfa / Yazarlar / Re’sen Emekli Askerler Hâlâ Hak Arıyor / Vehbi KARA

Re’sen Emekli Askerler Hâlâ Hak Arıyor / Vehbi KARA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Re’sen Emekli Askerler Hâlâ Hak Arıyor

Yazının başlığına bakıp sakın gerçekten de “emekli” olan askerler diye düşünmeyin. Bunlar basbayağı 28 Şubat 1997 tarihinde ordudan atılan askerler. Suçları ise evlere şenlik; gözünün üstünde kaşın var misali “eşlerinin başörtülü” olması. Sayıları 2 binden fazla bu mağdur askerlerin problemleri ile, ne yazık ki kimse ilgilenmiyor. Hiç olmazsa bir iki kelime ile değinelim de vazifesini yapmayan kamu görevlileri aklını başına alsın…

İşin kötüsü bu askerler kamuoyunda “haklarını aldı, iade-i itibarları sağlandı” zannediliyor. Maalesef bu doğru değil. Hiçbir hak alamadıkları gibi mağduriyetleri ikiye katlanmış vaziyettedir. Nasıl mı? Anlatmaya çalışayım.

Kamalist darbeciler FETÖ ile işbirliği yaparak 28 Şubat döneminde “darbe yaptığımız zaman kimse bize engel olmasın” diye çöpsüz üzüm hesabı 10 binden fazla askeri ordudan tasfiye ettiler. Bunlardan 1518 kişi benim gibi Yüksek Askeri Şura kararı ile (Yaşzedeler) ordudan atıldı. 6191 sayılı yasa ile hakları kısmen verilen kişiler işte bunlar yani Yaşzedeler. Bize de bir tazminat vs. ödenmedi. Lakin sadece ordudan atıldığımız dönemden sonraki sosyal güvenlik primlerimiz ödendi. Bu sayede birçok arkadaşımız emekli oldu. Silah ve askeri kimliklerini geri aldılar.

Yani sahiden emekli olma hakkımız iade edildi. Zira “re’sen emekli” demek kibarca ordudan atılmak demektir. Yoksa kimsenin emekli olduğu yoktur. Laf olsun diye emekli deniliyordu. Biz de bozuntuya vermiyorduk.

YAŞ kararı ile atılan ve emekli süresini dolduranlar ise, işte onlar gerçekten emekli oldular. Lakin askeri kimlikleri ve şahsi silahları ellerinden alındı. Adeta askeriyeden kazındılar. Eee ne yani emekli maaşı da verilmesin mi? O kadarını darbeciler dahi yapamadılar…

Neyse asıl konuya yani resen emekli olan binlerce askerin problemini anlatmaya devam edeyim. Çünkü bu konuda kamuoyunda çok ciddi bilgi eksikliği var. Bu hususları resen emekliler ile benim gibi YAŞ kararı ile ayrılanlar arasındaki farkı anlatmak için yazıyorum.

Çünkü ordudan atılma şekli biraz farklı idi. Yaşzedelerin yani bizim yargıya müracaat hakkımız yoktu. Direkt olarak ordudan atılmıştık. Fakat re’sen emekli edilenler ise yargıya müracaat edebiliyorlardı. Bütün müracaatlar da askeri mahkemeye yapıldığı için hepsi elleri boş dönmüştü. İşte tek farkımız bu olup sonuç aynıydı.

Elbette bizim durumumuz biraz daha kötü idi. Düşünsenize uydurma nedenlerle adamı işinden atıyorsun hak almasına ise Anayasa’nın 125. Maddesine göre karşı çıkıyorsun. İşte 12 Eylül 1980 darbecilerinin ülkemize bir armağanı da budur. Bu madde 12 Eylül 2010 referandumu ile Anayasadan çıkarıldı.

Çıkarılan yasa ile Yaşzedelere emeklilik hakları, şahsi silah ve kimlik alma hakları verildi. Orduevine girebiliyorduk yani fakat yine aynı faşist uygulamalar devam ediyordu. Başörtüsü “fiyonk” şeklinde olacakmış. Bizim generallerimiz stilist, modelist olmakta ve darbe yapmakta beceriklidirler. Bununla uğraşıyorlardı. Hala aynı densizliği yapan askerler var, iyi mi?

Biz bazı haklarımızı almıştık da peki resen emekli olan arkadaşlarımıza ne olmuştu? Maalesef onlar daha kötü duruma düştüler. Zira hiçbir hakları verilmediği gibi halkın “niçin sizin haklarınız iade edilmedi, yoksa siz dindar olduğunuz için atılmadınız mı? Yoksa başka suçlarınız da mı vardı?” diye yüzlerce sinir bozucu soruya muhatap oldular.

Onların bu haklarını almaları için Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) olarak gayret etmiş isek de hiçbir sonuç alamadık. Bütün kapılar önümüze kapatıldı. Kısaca yapılan zulüm, yapanın yanına kar kaldı. Onlar da karşılığını 15 Temmuz 2016 tarihinde faiziyle geri verdiler. Çünkü orduda dindar görünen, namaz kılan ve eşi başörtülü olan doğru dürüst asker kalmamıştı. Tereyağından kıl çeker gibi kolay bir darbe yapacaklarını zannettiler.

Lakin olmadı işte. Allah’ın da bir hesabı vardı. Ordudan atılan binlerce asker bu sefer darbe için yola çıkan tankların üstüne çıkarak halkı organize edip darbeyi önlediler. Yani Kamalist-FETÖ ortaklığının yıllarca süren hazırlıkları tersine dönmüştü. Öyle bir darbe yediler ki kıyamete kadar kimse unutmayacaktır.

Mesele çok uzayıp gider. Lakin biz bunu diğer yazılarımıza havale edip şimdi gelelim yapılması gereken işlere.

Her şeyden önce aynı Yaşzedelere tanınan haklar resen emekli askerlere de verilmelidir. Bu bir lütuf değil aşağılık ve hain darbecilerin yaptığı kötülüklerin telafisi olacaktır. Hala bu soruna çözüm bulamamak hükümetlerin ayıbıdır. Hem de büyük bir ayıp.

Bakın Resen Emekliler Derneği Başkanı (RE-DER) Süleyman Göncü Bey ne diyor? Yeni Akit Gazetesine verdiği beyanlar vicdanı olan her insanı sızlatacak cinstendir. Burada kısmen yer vermek gerekiyor:

Soru: 2011’de Anayasa değişikliği sırasında geriye dönen ya da iade-i itibarları geri verilen askerler var. Sizde neden böyle bir durum olmadı?

Cevap: “2011 yılında 6191 sayılı Kanun Geçici 32. maddesi ile YAŞ mağdurları 1518 kişi iade-i itibarlarına kavuşmuşlardır. Bunlardan emekli yaşı gelenler emsallerine göre emekli maaşı almaya başladılar ve kimlikleri ile silahları iade edildi. Emekli yaşı gelmeyenler ise kamu kurumlarında emsallerinin maaşlarını aldılar. Biz bu haklardan yararlanamadık. Gerekçesi; kararname ile atılan bizlerin yargıya açık işlemlerle silahlı kuvvetlerden ayrılmış olmamız olarak gösterildi. Biz buna itiraz ettik. Askeri yargının cuntacı grupların tekeline geçtiğini, bir nev’i iflah olmaz iflasını 15 Temmuz’dan önce de her platformda dile getirdik. Zaten Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin halen hukukiliği tartışmalıdır. Bu mahkemelerin haklıyla haksızı ayırarak adaleti esas alan bir yapısı da yoktur. Vicdanla değil emir ve talimatlarla karar veriyorlar. Aslen ve esasen 6191 sayılı Kanunun 32. Maddesi kapsamına alınmamızın engellenmesinin arkasında bizatihi, kendini gizlemeyi başaran “Kripto FETÖ cülerin” ve yeniden ihtişamlı zalim günlerine dönmek isteyen “Batı Çalışma Grubu Cuntacıları”nın olduğunu belirtmek isterim. 

Sistemden re’sen tasfiyemizin en gerçek ve önemli nedeni de bu zaten. Hükümet haklılığımızı kabul etmiş durumda. Ancak şimdiye kadar haklarımızın iadesi yönünde somut bir adım da atılmış değil. Hâlihazırda kararname mağduru takriben 2 bin 350 kişi var. Sadece iade-i itibar istiyoruz.

Yaşadığımız süreçle ilgili olarak ertelenmesi halinde tahammülü güç daha büyük sosyal yaralar oluşturması riskine karşı hayati ve elzem bir husus olarak, (liyakatlı ve vatanına sadık yetkililerce kurulacak bir komisyon marifetiyle), haksız biçimde TSK ‘dan tasfiye  edilen “mağdur” ve “mazlum”ların tespit edilip bir an önce iade-i itibarlarının sağlanması yönünde Hükümetimiz ve yetkililerden somut adımlar beklediğimizi ifade etmek isterim”.

Evet, geciken adalet, adalet değildir, vesselam

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Sünnet olmadan dini yaşayamaz mıyız? /Mehmet Dikmen (Mülâkat)

Mehmet Dikmen: KUR’AN BİZE YETER Mİ?re Akcan Mülâkat: Emre Akcan"Kur’an’ın emir ve yasaklarını, Allah Resulü …

Kapat