Ana Sayfa / Yazarlar / Resm-i Geçit

Resm-i Geçit

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bediüzzaman’ın anlatma teorisi çok şubeli ve çok nesneli üyeleri olan adeta üzerine kitaplar yazılacak kadar zengin muhtevalıdır. Hem biçim hem de ruh açışından etkileyicidir, onun anlatım teorisi ve metodu. Bütün bunlar onun dini hakikatleri günlük hayatın özneleri ile bağlantılar kurarak anlatmak istemesinden, ulvi seçimlerinden ileri gelir. Öyle ki onun kullandığı bu yeni kelimeler hayatı çağrıştırır hayattan kopmuş hayatın dini olan İslamiyet ile insanlar arasında  bağlar kurarak düşünür ve düşündürür. Mesela peygambere Yaver-i Ekrem, der, muallim der, dellal, muarrif, muamma-i müşkül küşâyı açan adam der, esrarı açan der. Kainata bir dershane der, sanat-ı ilahiyenin meşheri der, bunlar sayısı oldukça fazla üzerinde düşünülmüş kelimeler ve terkiplerdir. Türk edebiyatında da dinimizi telkinde de bizde ileri gelen mütefekkirlerin hiçbiri onun kadar, din kültürünü dini, özellikle marifetullah bahislerini ayrı kelimeler ve kavramlarla  hayatla bağlantılar kurarak anlatmamıştır, anlatamamıştır. Ne kadar dini anlatmak için yeni kompozisyonlar ve kavramlar ve kelimeler üretmiştir, büyük bir arka planı vardır bu gayret-i ulviyenin, hürmet eder, Allah’ın bu nimetine karşı yerler gökler Rabbinin önünde eğiliriz.

Kim ne düşünür düşünsün

Kurban Sen git yoluna 

O dedi bu dedi deme

Bakma sağına soluna 

Resmi Geçit kelimesinin bahsin tamamını işgal ettiği eser 17’nci Söz’dür. “Arzı ben güzel yarattım ta ki siz daha güzel  şeyler yapasınız” estetik ayetinin izahını çok kapsamlı bir şekilde tefsir eder Bediüzzaman. Yaratılışın bir gayesi de güzelliktir, çünkü çirkin bir şey yoktur dünyada. Herkes bu güzellikler ve teşhir merkezine çirkin bir surette gelemez, bir güzellik enstitüsünde hem kendi güzelliğini hem de kendi dışındakilerin görüntüsünü bozmayacak şekilde süslü dekore edilmiş halde dünyaya gönderilir. Âlem sarayının seyircileri insanlar hayvanlar ve meleklerdir. Kuşların âlem sarayının seyircileri olduğunu söyler, kuşlara baktım gerçekten  kondukları yerde gözlerini sinema ekranı gibi etraflarına dolaştırır arşivlerine kayıt aldıktan sonra giderler. Melekleri şöyle anlatır. “Çünkü melâikeye envâ-ı eşyanın arzı, mânevî bir resm-i geçit manzarasını andırıyor.” melekler bu büyük resmi geçitin seyircileridir. Kuşlarda Hüdhüd dolaşır bilgi getirir Hz Süleyman’a (as), bütün kuşlar bu tür görevlere sahiptir, bize farkettiren BEDİÜZZAMAN’dır. Talebe olmak bir maverai bir yaşam tarzıdır, bir nevi rüyadır, ama biz onu dünyevi sıradan şeylerle soğuk bir duşa çeviririz.

On Yedinci Söz’de yeryüzü bir bayram yeridir, bütün canlılar bu bayram yerine süslenir gönderilir. Onuncu sözün ikinci hakikatında da ağaçlar hizmete hazırlanırken süslenirler. Çünkü insana hizmet edenler de garson olduğundan onlar da hizmete gelirken süslenirler. Bedîüzzaman süs, tezyin, müzeyyen ve benzeri kelimeler etrafında bir estetik dünya kurmuştur.

On Yedinci Söz’de resmi geçiti izah eder,  bayramlarda herkes resmi geçite hazırlanır ve dikkatli olmak zorundadır. Çünkü temaşa blokunda seyredenler en seçkin insanlardır, gökyüzü arşı alan seyrin merkezidir, melekleri ile Allah bu güzel kainatı seyrederler. Seyir kelimesin biz de keşfetmişiz ama batı daha derinlikli olarak kullanmıştır, ama ne yazıkkı seyircisi olmayan bir seyir dünyası .

Meselâ, nasıl şu zamanda, manevra meydanında, harp usulünde “Silâh al, süngü tak” emriyle koca bir ordu baştan başa dikenli bir meşegâha benzediği gibi, herbir bayram gününde resmigeçit için “Formalarınızı takıp nişanlarınızı asınız” emrine karşı, ordugâh serâser rengârenk çiçek açmış müzeyyen bir bahçeyi temsil ettiği misillü; öyle de, rû-yi zemin meydanında, Sultan-ı Ezelînin nihayetsiz envâ-ı cünûdundan melek ve cin ve ins ve hayvanlar gibi, şuursuz nebatat taifesi dahi, hıfz-ı hayat cihadında, emr-i كُنْفَيَكُونُ ile “Müdafaa için silâhlarınızı ve cihazâtınızı takınız” emr-i İlâhîyi aldıkları vakit, zemin baştan aşağıya bütün ondaki dikenli ağaçlar ve nebatlar süngücüklerini taktıkları zaman, aynen süngülerini takmış muhteşem bir ordugâha benziyor. Hem baharın herbir günü, herbir haftası, birer taife-i nebâtâtın birer bayramı hükmünde olduğu için, herbir taifesi dahi kendi Sultanının o taifeye ihsan ettiği güzel hediyeleri teşhir için, ona taktığı murassâ nişanları birer resmigeçit tarzında o Sultan-ı Ezelînin nazar-ı şuhud ve işhadına arz ettiğinden ve öyle bir vaziyet gösterdiğinden, bütün nebatat ve eşcar güya “San’at-ı Rabbâniye murassaâtını ve çiçek ve meyve denilen fıtrat-ı İlâhiyenin nişanlarını takınız, çiçekler açınız” emr-i Rabbânîyi dinliyorlar ki, rû-yi zemin dahi, gayet muhteşem bir bayram gününde, şahane resmigeçitte, sürmeli formaları ve murassâ nişanları parlayan bir ordugâhı temsil ediyor. İşte, şu derece hikmetli ve intizamteçhizat ve tezyinat, elbette, nihayetsiz kadîr bir Sultanın, nihayet derecede hakîm bir Hâkimin emriyle olduğunu, kör olmayanlara gösterir.

Her an mahlukatın en aziz ve en ihtimam göreni olarak bir resmi geçitteyiz, her an bir Rakib’in nazarındayız. Bu yüzden evliyalar görüntülerini  devamlı denetlerlermiş. Demek seyreden o kadar çirkinlik gördü ki bu bayram yerini korku ve zindan trajedisine çevirdi.

Resmi geçit görevi bitecekleri Allah terhis eder, ama terhis de bir resmi geçittir. Ölünün musallaya konulması namaz mezarlığa gidiş de bir resmi geçittir.

“Veyahut o çiçek açan herbir ağaç, umumî bayram olan baharın içindeki hususî bayramında ve resmigeçit-misal bir anda yeşillenmiş âzâlarını en süslü müzeyyenatla süslemiş. Tâ ki, onun Sultan-ı Zülcelâli, ona ihsan ettiği hedâyâyı ve letâifi ve âsâr-ı nuraniyesini müşahede etsin. Hem meşher-i san’at-ı İlâhiye olan zeminin yüzünde ve bahar mevsiminde, murassaât-ı rahmetini enzâr-ı halka teşhir etsin. Ve şecerin hikmet-i hilkatini beşere ilân etsin. İncecik dallarında ne kadar mühim hazineler bulunduğunu ve ihsanat-ı Rahmâniyenin meyvelerinde ne derece mühim defineler var olduğunu göstermekle kemâl-i kudret-i İlâhiyeyi göstersin.

“Sâni-i Kerîm, Fâtır-ı Rahîm, herbir taifenin resmigeçit nöbeti bittikten ve o resmigeçitten maksut olan neticeler alındıktan sonra, ekseriyet itibarıyla, dünyadan merhametkârâne bir tarzla tenfir edip usandırıyor, istirahate bir meyil ve başka bir âleme göçmeye bir şevk ihsan ediyor; ve vazife-i hayattan terhis edildikleri zaman, vatan-ı aslîlerine bir meyelân-ı şevk-engiz, ruhlarında uyandırıyor.”

Namaz daha titiz bir resmi geçittir, Ramazan da bir resmi geçittir. Allah bu ilahi resmi geçitte kulunu her türlü kirli ve şüpheli  şeylerden arındırır, denetler.

“İşte, Ramazan-ı Şerif adeta bir âhiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır. Ve uhrevî hasılat için gayet münbit bir zemindir. Ve neşvünemâ-i a’mâl için, bahardaki mâ-i Nisandır. Saltanat-ı rububiyet-i İlâhiyeye karşı ubûdiyet-i beşeriyenin resmigeçit yapmasına en parlak, kudsî bir bayram hükmündedir. Ve öyle olduğundan, yemek içmek gibi nefsin gafletle hayvanî hâcâtına ve mâlâyâni ve hevâperestâne müştehiyâta girmemek için, oruçla mükellef olmuş. Güya muvakkaten hayvaniyetten çıkıp melekiyet vaziyetine veyahut âhiret ticaretine girdiği için, dünyevî hâcâtını muvakkaten bırakmakla, uhrevî bir adam ve tecessüden tezahür etmiş bir ruh vaziyetine girerek, savmı ile Samediyete bir nevi âyinedarlık etmektir.”

Her an bir locadan seyredilen bir insan nasıl laubali vebeşeri olabilir.Bizim Hanım’ın dedesi yatakta hiç ayaklarını uzatmadan yattı, “ben Rabbimin huzurunda nasıl ayaklarımı uzatırım” dedi ve öldü.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Boğaz’a Kadar Kastamonu

1266 (1849-50) OSMANLI SALNAMESİNDE KASTAMONU Takdim Büyüklerimizin dilinden zaman zaman "Üsküdar'a kadar Kastamonu" sözünü duyarız. …

Kapat