Dil hatâsı, yüzdeki çıbandan çirkin!
Prof. Dr. İbrahim Canan, “Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye” adlı kapsamlı eserinde, Resulullahın (s.a.v.) ve Sahabîlerinin dil konusunda ne kadar hassas davrandıklarını ve en küçük bir dil hatâsına müsamaha göstermediklerini, son derece çarpıcı örnekleriyle açıklıyor. Eserin konumuzla ilgili bölümünden bir kısmı:
Sünnette dil terbiyesi deyince iki husus akla gelmektedir.
Bunlardan birincisine göre az konuşmak, yalan söylememek, mâlâyâni sözlere yer vermemek, lânet, sebb, kaba, müstehcen ve çirkin sözlerden kaçınmak gibi birkaç esasta hülâsa edebileceğimiz dille ilgili ahlâkî disiplin karşımıza çıkar.
İkincisine göre de, konuştuğu dilin kaidelerine uygun olarak kullanılması için gereken terbiye ve alışkanlığın verilmesi karşımıza çıkar.
Sünnette her iki çeşit terbiyeye de ehemmiyet verilmiştir. Meselenin ahlâkî yönü üzerinde hassasiyet herkesçe malûmdur. Hattâ bu hususla ilgili bir kısım hadisler çok kimselerin hafızalarında yer etmiştir. Biz burada daha ziyade dilin gerek yazı ve gerekse konuşma sırasında doğru kullanılması hususunda Sünnette gelen talimata dikkat çekmek istiyoruz.
***
Hicrî 351 yılında vefat etmiş olan Ebû’t-Tayyib Abdü’l-Vâhid ibnu Alî, Merâtibu’n-Nahviyyîn adlı kitabında daha Hz. Peygamber zamanında mevâlî ve mütearribîn (sonradan Araplaşanlar) saflarında “lâhn” denilen dil bozukluğunun zuhur ettiğini söyledikten sonra, Hz. Peygamberin huzurunda vaki olan lâhne bîgâne kalmadığını belirtir:
“Bize rivayet edildiğine göre, bir adam huzur-u Risaletpenâhîde lâhnde bulunmuştu. Derhal ‘Kardeşinizi irşad edin’ buyurdu.”[1]
Yine aynı kaynak, Hz. Ebû Bekr’in de “Okuyup lâhnde bulunmaktansa, okuyup (gökten) atılmayı tercih ederim” dediğini kaydetmektedir.[2]
Hz. Ebû Bekr, lâhnden bu nefretini, muhtemelen Hz. Peygamberinh bu husustaki talimine dayanarak ifade etmektedir. Zira Resulullah “Ben Kureyş kabilesindenim, Benû Sa’d içerisinde yetiştim. Bende nasıl lâhn olur?” diyerek kendisinde lâhn olamayacağını müdellel olarak reddeder.[3]
Diğer bazı rivayetlerde, Besmele yazıldığı zaman, sin’in (uzun yazılarak) belirtilmesi, mim’in gözünün kapatılmaması, Rahmân’ın medli olması, Allah ve er-Rahîm kelimelerinin güzel yazılması, kalemin de sol kulağın arkasına konması gibi imlâya ve kâtibe müteallik bir kısım teferruatla ilgili talimatı vahiy kâtiplerinden Hz. Muaviye’ye bizzat Hz. Peygamberin emrettiğini görüyoruz.[4]
İbrahim Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara: 1980, s. 125-127
[1] Ebû’t-Tayyib Abdü’l-Vâhid ibnu Alî, Merâtibu’n-Nahviyyîn, Kahire: 1955, s. 5. [2] A.g.e., s. 6. [3] A.g.e., s. 6. [4] Bkz. K. Ummâl, 10:86; Deylemî, 2:384/b.☆☆☆
Hz. Ömer’in dil hassasiyeti
Hz. Ömer’in dil hususundaki titizliğini gösteren rivayetler de mevcuttur. Birinde, “Ömer ibnu’l-Hattab, bir kimse konuşurken hatâ yaparsa düzeltir, lâhn yaparsa kamçı ile döverdi” denmektedir.[1]
Dil hatâsı, yüzdeki çıbandan çirkin!
Süyûtî, Ebû Ubeyd’in Fedâil’inden naklen Hz. Ömer’in “Kur’ân’ı öğrendiğiniz gibi, lâhn, feraiz ve süneni de öğrenin”[1] dediğini kaydeder ki, bütün bunlar yeni kurulmuş İslâm devletinin her yönüyle teşkilâtlanmaya başladığı bu ikinci Halife devrinde dil meselesine de ciddiyetle el atılmış olacağını göstermektedir. Belki de bu titizliğin bir neticesi olarak, kelâmdaki lâhn, “yüzdeki çıbandan daha çirkin,” “nefis bir elbisedeki yırtıktan daha kabîh,” “vücuda yapılan çimdikten daha çok rahatsız edici” telâkki edilmiştir.[2]
Daha bidayette dil hususunda izhar edilen bu titizlik, Hz. Ali’yi bir de nahiv kitabı yazmaya sevk edecektir. Ebu’l-Esved ed-Düelî şunu nakleder:
“Ali ibnu Ebî Tâlib’in huzuruna girmiştim. Onu başı eğik, düşünceli buldum. ‘Düşünceniz nedir, ey Mü’minlerin Emîri?’ diye sordum. Cevaben, ‘Şu diyarınızda lâhn işitiyorum; usul-i Arabiye üzerine bir kitap yazmayı arzu ettim’ dedi. Ben [sevinçle] ‘Böyle birşey yaptığınız takdirde bizi ihya etmiş, aramızda bu Arapça lisanını ibka etmiş olursunuz’ dedim.”[3]
Ebu’l-Esved bir başka rivayette Hz. Ali’nin kendisine – ref, nasb ve cerre işaret ederek – “Nâs için harfler koy” dediğini ifade eder.
Bu rivayetler ve daha ileride İbnu Sahnûn ve Kâbisî’den küttablarda (mahalle mektepleri) okutulan temel eğitim dersleri hususunda vereceğimiz açıklamalar – ki nahiv, lügat, beyan v.s. yer alacaktır – nazara alınınca, ilk devirlerden itibaren dil terbiyesinin organize tedrisatta yer aldığı söylenebilir.
- Mehmet Nuri BİNGÖL”ün Edebî Yolculuğu - 30 Ağustos 2024
- Risale-i Nur’da ve Hatıralarda Kurban Bayramı - 15 Haziran 2024
- Ramazan’dan Sonra - 24 Nisan 2024
- Ramazan Bayramı ve Peygamber Efendimizin Bayramı - 9 Nisan 2024
- Kadir Gecesi ile İlgili Yazılar - 5 Nisan 2024
- Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI - 30 Mart 2024
- Peygamberimizin (asm) İtikâfı - 29 Mart 2024
- Aydınların Dilinden Bediüzzaman Said Nursî / Vefatının 64. Sene-i Devriyesi Hatırasına (video).. - 25 Mart 2024
- Sükûtun Zarâfeti / İmam Süyutî - 23 Mart 2024
- “Oruç, Bıçağa Gerek Duyulmayan Bir Ameliyattır.” - 20 Mart 2024