Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Müdafaalar & Cevaplar / “Ri­sa­le-i Nur’un tar­zı­na sa­da­kat ye­mi­ni…”

“Ri­sa­le-i Nur’un tar­zı­na sa­da­kat ye­mi­ni…”

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bayram Yüksel Ağabey Anlatıyor:

“Ri­sa­le-i Nur’un tar­zı­na sa­da­kat ye­mi­ni…”

“Üs­tad’ımız si­ze sa­da­kat ders­le­ri­ni na­sıl verir­di? Sa­da­kat na­sıl ol­ma­lı? Üs­tad si­ze nasıl sada­kat ye­mini et­ti­rir­di?”

 “Üs­tad’ımız ba­zı ve­si­le­ler­le bi­ze sık sık sadakat der­si ve­rir­di. Şef­kat­le sa­da­kat der­si veril­mez; ba­zen dö­ve­rek, kı­za­rak, ko­va­rak ders ve­rir­di. Üs­tad’ımız şöy­le der­di: ‘Kardeşlerim! Eğer Şeyh Abdülkadir-i Gey­lâ­nî şim­di gel­se: ‘Said bu yo­lu, bu tar­zı bı­rak, bir par­ça da şöy­le yap, bir ge­ce­de bir mil­yon müridin ola­cak’ de­se; ‘Ya Üs­tad’ım, bu mesleği bı­ra­ka­mam, çün­kü Üs­tad-ı Ha­ki­kî’den der­si­mi al­mı­şım’ der, bu tar­zı­mız­da de­vam ederiz.’

“Üs­tad bi­ze de­fa­lar­ca Kur’an’a el bastırarak, ‘Ri­sa­le-i Nur’un tar­zı­na sadakat’ ye­mi­ni ettir­di. Tek­rar abdest aldı­rır, ‘Ge­lin! Bu tar­zım­dan ayrılmayacağı­nı­za dair Kur’an’ın üze­ri­ne yemin edin’ der, biz de Kur’an’a el ba­sa­rak yemin eder­dik.”

“Ri­sa­le-i Nur oku­nur­sa ‘Nur ta­le­be­si’ olu­nur”

“Üs­tad bir gün­de ne ka­dar Ri­sa­le ve Cev­şen okur­du?”

“Üs­tad’ımız gün­de 200 sa­y­fa ka­dar ri­sa­le okur­du. Hiç boş dur­maz ve dur­dur­maz­dı. Cevşen de okurdu… Fa­kat ri­sa­le­le­rin okunması­na çok daha faz­la ehem­mi­yet verirdi. Eğer siz sa­baha ka­dar Cevşen okuyaca­ğı­nı­za bir sa­at ka­dar ri­sa­le okursa­nız daha ha­yır­lı bir iş yap­mış olursu­nuz. Çün­kü bi­ri­si şahsını­za ba­kar, ikin­ci­si be­şe­ri­ye­tin kurtu­lu­şu­na ba­kar. Cev­şen ve ez­kâr oku­mak­la Nur ta­le­be­si olunmaz. Ri­sa­le-i Nur­lar okunur­sa Nur tale­be­si olu­nur.”

***

Eyüp Ekmekçi Anlatıyor:

Zü­be­yir Ağa­bey­den işit­ti­ği­miz ilk ha­tı­ra

Mu­az­zez Üs­tad’ımı­zın sadık ve sıd­dık hizmetkâ­rı Zü­be­yir Gün­dü­zalp Ağa­beyden ilk işitti­ği­miz ha­tı­ra şu­y­du:

Üs­tad’ımız Be­di­üz­za­man Said Nur­sî Hazretleri­nin za­man za­man Nur’un erkânı olan ağa­bey­le­re şu Nur’un Kur’anî meslek ve meş­re­bi no­kta­sın­da çok ehemmiyet­li der­si ver­dik­leri­ni naklediyorlar­dı:

“Şah-ı Gey­lâ­nî, İmam-ı Rab­ba­nî gi­bi zat­lar da gel­se­ler, ‘Said, sen bu tarzda de­vam edersen şu bir­kaç bi­ça­re­den baş­ka şakirdin olmayacak; hem aç ka­la­cak­sın, ha­pis yatacak­sın. Fakat tar­zı­nı şöy­le bir parça değiş­tir­sen -ya­ni si­ya­set­va­ri ve­ya tasavvufvari- bü­tün mem­le­ket se­nin şâkir­din ola­cak, hat­ta baş­ba­kan ve reis-i cum­hur da sa­na şa­kirt olup, ge­lip eli­ni öpe­cekler’ de­se­ler ben bu tar­zı­mı bırakmaya­ca­ğım’ buyuruyorlardı.

“Üs­tad’ımız ba­zen ders ver­dik­ten son­ra bi­zi im­ti­han eder­ler­di: ‘Ba­na bir şey­ler olsa desem ki: ‘Kardeşim! Biz şim­di­ye kadar bu tarzda git­tik, fa­kat ben yanılmışım! Bun­dan son­ra şöy­le bir tarzda gideceğiz.’ Biz der­dik: ‘Üs­tad’ım, biz si­ze hür­met ede­riz, eli­ni­zi öpe­riz; fakat Ri­sa­le-i Nur, se­ra­pa de­lil ve burhandır ve Kur’anî­dir. Biz Ri­sa­le-i Nur’dan ve tarzın­dan vazgeç­me­ye­ce­ğiz.’”

“Mes­le­ği­miz ci­had-ı ma­ne­vî­dir”

Yi­ne Zü­be­yir Ağa­bey­den nak­len: “Üstad’ımız şid­det­li bir ders ver­di­ği zaman ba­ka­rız hali­miz­de o der­se bi­zi mu­ha­tap et­me­ye se­bep bir yan­lış­lık var mı? Hal­de yok­sa ma­zi­ye dö­ne­riz; geçmişte de yok­sa istikbal­de ba­şı­mı­za ge­le­cek bir ha­lin der­si­dir, ika­zı­dır.”

Da­va ada­mı, da­va­sı­nı ba­zen bir cüm­le­de ifa­de eder. Bu ne­vi­den ders ve söz­ler Üstad’ımı­zın ha­ya­tın­da ve Ri­sa­le-i Nur Kül­li­ya­tın­da pek çok var­dır. Fik­ri­ne faz­la gü­ve­nen bazı zat­lar var­dır. Bi­ri­si bir gün biz­zat Üs­tad’ımı­za: “Üs­tad’ım! Daha geniş ça­lış­ma­mız lâ­zım” di­ye bir ne­vi itiraz­da bu­lu­nu­yor. Üs­tad’ımız ise yanında bu­lu­nan Nur er­kâ­nı ağa­bey­le­re be­di’ mü­reb­bi­li­ği iti­ba­rıy­la ba­zen şid­det kul­lan­dı­ğı hal­de Zübeyir Ağa­be­yin ifadele­riy­le, ba­zen varta­ya dü­şen bir talebe­yi kur­tar­mak için o Aziz Üs­tad, o talebenin kar­şı­sın­da “Ev­lâ­dım! Yavrum!” di­ye­rek ik­na­ya ça­lı­şır­ken âde­ta te­zel­lül ha­li­ne gi­rer­ler­di.

O esn­ada Fı­rın­cı Ağa­bey ge­li­yor. Üstad’ımız, Fı­rın­cı Ağa­be­ye dö­ne­rek: ‘Karda­şım Fı­rıncı! Se­ni ha­kem tu­tu­yo­rum. Ben di­yo­rum ki, bu hiz­met Ri­sa­le-i Nur’un neş­ri med­re­se-i Nu­riye­ler­le ola­cak. Bun­lar başka tarzlar arı­yor­lar; sen ne der­sin?”

Ömer ÖZCAN; Ağabeyler Anlatıyor-1’den

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

“Bediüzzaman’a İlk Ziyaretimi Yeis İçinde Yaptım”

Merhum Prof. Dr. Zekeriya KİTAPÇI anlatıyor: BEDİÜZZAMAN’A İLK ZİYARETİMİ YEİS VE BİTKİNLİK İÇİNDE YAPTIM Bediüzzaman …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
O malûm talebesine gönderilen mektubun bir parçasıdır / Üçüncü Mektub

Üçüncü Mektup بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ وَ اِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖ (O malûm talebesine gönderilen …

Kapat