Ana Sayfa / Yazarlar / Risale-i Nur eserlerinin manevi fiyatı / Vehbi KARA

Risale-i Nur eserlerinin manevi fiyatı / Vehbi KARA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Vehbi KARA

Risale-i Nur eserlerinin manevi fiyatı

Bediüzzaman, Risale-i nur eserlerinin neşri ile ilgili olarak hem devletin hem de Diyanet İşleri Başkanlığının rolüne çok önem vermiştir. Bu konuda Afyon Emniyet müdürüne ve Reis olan Akseki’ye yazdığı mektuplar önemli belgelerdir bunlar Risale-i Nur lahika mektuplarında da yer almıştır. Gafil olunmaya, bulamadım, göremedim diyenler için aşağıya aynen yazıyorum.

Bu eserlerin müellifi olan Bediüzzaman’ın verdiği müsaade ve görev apaçık ortada dururken “devlet tekeli” ve “yasaklama” gibi ifadelerle karşı çıkanların bu mektupları tekrar okuması zarureti vardır. Ettekrarü ahsen velev kane yüzseksen diyerek tekrarda yarar görüyorum.

Neşriyat ile ilgili olarak bazı Risale-i Nur Talebelerini vasi olarak tayin etmiştir. İhtimaldir ki asıl vazifeyi Diyanet yüklenene kadar neşriyat vazifesi bu ağabeylerin boynunun borcu olsun. Allah razı olsun bu zatlardan ki darbe, ihtilal demeden en kötü zamanlarda dahi neşriyat hizmeti durmamış bırakın Türkiye’yi dünyanın her yerine bu eserler neşredilmiştir.

Fakat ne hazindir ki bu kadar güzel gelişmeyi kıskanan hasud insanlar sadeleştirme (sahteleştirme) adı altında büyük bir tahribata kalkışmışlardır. Nur talebeleri her ne kadar mektup yazarak nazikane tedbirler ile bu fenalığa karşı koymuş ise de küstahlık ve ahlaksızlığı meslek edinmiş bu insanların fenalıklarına engel olamamışlardır. Fakaaat çok kısa zamanda tokat dahi gelmiş hasud ve kıskanç insanlara karşı Allah fırsat vermemiştir. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti devleti bütün kuvvet ve gücü ile bu fenalığı yapanların amansız bir düşmanı olmuştur. Hak ettiler hem de fazlası ile… zira kimse unutmasın ki bu iman ve Kuran hizmeti, inayet altındadır. Haza min fazli Rabbi…

Şimdi gelelim mektuplara. Diyanet işleri Başkanlığının, özellikle İslam âlemini ilgilendiren hizmet yönünü ve sorumluluğunu nazara vererek, Risale-i Nur’a sahip çıkılmasını talep eden Bediüzzaman, mektuplarında ve Millet Meclisinde yayınladığı beyannamede tarihte şerefle icra edilen ‘’Hilafet’’ vazifesinin de istikbalde, yine bu önemli kurumun hizmetleri ve çalışmaları ile deruhte edilebileceğini dahi nazara vermiştir. Şimdilik bu derin mevzuya girmeden sadece neşriyat yönü ile ilgilenelim:

‘’Diyanet dairesi, Meşihat-ı İslâmiye gibi, yalnız Türkiye’nin din muallimi değil, belki umum âlem-i İslâma Meşihat-ı İslâmiye yerine alâkası, nezareti, münasebeti var. Âlem-i İslâm o Diyanet dairesine karşı tam hüsn-ü zan etmek, su-i tevehhüm etmemek, hususan bu zamanda ziyade lüzumu var. Hem de Türkiye ile ittifak etmeyen İslâmî hükûmetler de o mübarek daireye karşı su-i tevehhüm gelmemesine büyük bir vesilesi olan ve âlem-i İslâm’ın her tarafında, belki Avrupa’da takdire mazhar olmuş Risale-i Nur, o Diyanet dairesini hem şerefini muhafaza ediyor. Hem âlem-i İslâm’a karşı o dairenin bir eseri olarak intişarı gayet lâzım ve zarurî olduğunu bu noktayı ehl-i vukuf tam nazara alsınlar. Onun için biçare Said Nursî ve Nur talebelerinden yüz derece ziyade Diyanet Riyaseti azaları, hocaları alâkadar olmak lâzım. Ta ki, Risale-i Nur dinsizlerin taarruzlarına karşı muhafaza ve himaye edilsin. Mükerrer beraatler verildiği halde intişarına mâni olan desisecileri susturmak lâzım…’’(Emirdağ Lahikası)

Sadece Diyanet değil aynı zamanda hükümete de mektup yazmış olan Bediüzzaman bunu nezaret altında tutulduğu emniyet müdürlüğüne sunmuş iman ve Kuran hizmetinin hükümet eliyle yapılacağını kesin bir dil ve açıklıkla ifade etmiştir:

AFYON EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜNE,

… Risale-i Nur a ait mesele, bu vatan ve millete pek çok ehemmiyeti var.

Size katiyen ve çok emarelerle ve kat i kanaatimle beyan ediyorum ki, gelecek yakın bir zamanda, bu vatan, bu millet ve bu memleketteki hükumet, alem-i İslama ve dünyaya karşı gayet şiddetle Risale-i Nur gibi eserlere muhtaç olacak; mevcudiyetini, haysiyetini, şerefini, mefahir-i tarihiyesini onun ibrazıyla gösterecektir. (Emirdağ Lahikası)

1947-1951 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı yapan Ahmed Hamdi Akseki’ye mektup ile birlikte Risale-i Nur Külliyatından bir takım gönderen Bediüzzaman, önemli bazı hususlara parmak basmakla birlikte, üç talepte de bulunuyordu:

‘’…Ben dahi sizleri ve sizin gibilerini, o vakitten beri yine eski medrese kardeşlerim ve ders arkadaşlarım diye hakikî uhuvvet nazarıyla bakmaya başladım. Onun için benim bu şiddetli tesemmüm hastalığım vefatımla neticelenmesi düşüncesiyle, sizi Nurlara benim bedelime hakikî sahip ve hâmi ve muhafız olacağınızı düşünerek, üç sene evvel mükemmel bir takım Risale-i Nur’u size vermek niyet etmiştim. Fakat şimdi hem mükemmel değil, hem tamamı değil; fakat ekseriyet-i mutlaka eczaları Nur şakirtlerinden gayet mühim üç zatın on-on beş sene evvel yazdıkları bir takımı sizin için hastalığım içinde bir derece tashih ettim. Bu üç zatın kaleminin benim yanımda on takım kadar kıymeti var. Senden başka bu takımı kimseye vermeyecektim. Buna mukabil onun manevi fiyatı da üç şeydir:

Birincisi: Siz mümkün olduğu kadar Diyanet Riyasetinin şubelerine vermek için, mümkünse eski huruf, değilse yeni harfle ve has arkadaşlarımdan tashihe yardım için birisi başta bulunmak şartıyla, memleketteki Diyanet Riyasetinin şubelerine yirmi otuz tane teksir edilmektir. Çünkü haricî dinsizlik cereyanına karşı böyle eserleri neşretmek, Diyanet Riyasetinin vazifesidir.

İkincisi: Madem Nur Risaleleri medrese malıdır. Siz de medreselerin hem esası, hem başları, hem şakirtlerisiniz. Onlar sizin hakikî malınızdır. Münasip görmediğiniz risaleyi şimdilik neşrini geri bırakırsınız.

Üçüncüsü: Tevafuklu Kur’ân’ımız mümkünse fotoğraf matbaasıyla tab edilsin ki, tevafuktaki lem’a-i i’câziye görünsün. Hem baştaki Türkçe târifatı ise, o, Kur’ân ile beraber tab edilmesin, belki ayrıca bir küçük risalecik olarak ya Türkçe veya Arabîye güzelce çevirip öylece tab edilsin.’’ (Emirdağ Lahikası)

Üstadın bu çerçevede Diyanet İşleri Başkanlığına yüklediği bu üç önemli görevi, daha sonraki bazı mektuplarında benzer şekillerdeki ifadelerinde de görmek mümkündür.Burada eski harfler ve yeni harfler vurgusunun da beraber yapılması çok önemlidir. Bütün Diyanet şube ve temsilciliklerinde Risale-i Nur’ların bulundurulması, bu eserlerin neşredilmesinin de Diyanet İşleri Başkanlığının vazifeleri arasında bulunduğunun ifade edilmesi de yine dikkat çeken hususlardan birisidir.

Bediüzzaman’ın başka bir mektubunda,Afyon Mahkemesinin Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan Risale-i Nur ile ilgili olarak istediği rapora gelen cevap da Üstadı memnun etmiş ve duygularını şu cümleler ile ifade etmiştir: ‘’Hem Diyanet Riyasetine yazınız ki, ulûm-u diniye ehlini himaye etmek vazife-i zaruriyenizi Said ve arkadaşlar hakkında bu defa Afyon’a gönderdiğiniz raporla mükemmel yazdığınızdan, hem mazlum Said, hem mâsum arkadaşları dairenize çok müteşekkir ve fevkalâde minnettar oldular. Zaten meselemiz dinî ve ilmî olmasından, her daireden ve adliye ve zabıtadan evvel Diyanet Dairesi alâkadardır. Onun için hem Denizli’de, hem Afyon’da en evvel o dairelere müracaat edip şekvâmızı oradaki âlimlere yazdık. Bu meâlde bir başlık yazınız. (Şualar)

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Saray İstiaresi-2 / Himmet Uç

Prof. Dr. Himmet Uç Saray İstiaresi-2 Sanatçı bir sultan eserlerini göstermek için ne yapacaktır, bir …

Kapat