Ana Sayfa / Yazarlar / Risale-i Nur Talebesini Makam-ı Sıddîkıyete Götüren İki Yol

Risale-i Nur Talebesini Makam-ı Sıddîkıyete Götüren İki Yol

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

BİR NUR TALEBESİNİ MAKAM-I SIDDIKİYETE GÖTÜREN İKİ YOL VARDIR;

Bir Nur talebesini Makam-ı sıddıkiyete götüren iki yol vardır: Sadakat ve İhlas.

1. İhlâs; kelimelerin ruh-u manevisidir. İhlas olmadığı zaman kelimeler, eğitim mermisi gibi, hedefi bulsa da çok tesir etmez. Onun için attığın fikir mermileri hedefi bulamıyor, tesirsiz kalıyor.
2. Risale-i Nur’un yolu sırr-ı ihlastır, kulluktur. Bu hakikatleri başta iç dünyamızı mamur etmek için kullanacağız. İçimizdeki putları kırmak için kullanacağız.
3. Bütün peygamberlerin, evliyaların ve kutupların yolu ihlas yoludur.
4. İhlasa mani olan önemli bir şey yok. İhlasa mani olan, önemsiz şeylerdir. Lüzumsuz, kederli, hodfuruşane, sakil, riyakârane bazı hissiyat-ı süfliyedir.
5. Hizmette başarılı olmak için; anlatılan hakikatin muhatabın kalbine yerleşmesinin iki sebebi var: Biri, sebeb-i zahiri, diğeri sebeb-i manevi.
1. Sebeb-i Zahirinin bazı şartları şunlardır:
1. Fiziki yapı endam ve sima güzelliği ve bakımı.
2. Libas, giyiniş, yaş, şahsiyet.
3. Lisan hakimiyeti. Yani müdellel konuşması. Terkib kabiliyeti, cümle kurması, mantıki konuşması, beliğ ve fasih konuşması için ilim şarttır.
2. Sebeb-i manevinin (hakiki sebep) sebepleri şöyledir:
1. İhlas: İvazsız sırf rıza-i İlâhî için konuşmak. Fena hakikatte fani olmak. Nefsini ıslah edemeyen, başkasını ıslah edemez. Önce nefsini tezkiye et ki, tezkiyeye vesile olasın. Anlattın anlattın tesir etmedi. Diyeceksin ki ‘İhlassız anlatmışım. Manen kirliyim’
2. Salâhat: Takva sahibi oldukça sözün müessiriyeti artar. Fakat takva azaldıkça lafızlar kalpten çıkmaz. Islatsa ıslatsa dili ıslatır. Kalbten gelmez. Onun için manevi hayatın temiz ve tahir olması şarttır.
6. Az olduğumuza üzülmeyeceğiz! Çünkü keyfiyeten az değiliz. Kainat kuruldu kurulalı bu böyledir.
1. Cemadat fazla nebatat az.
2. Nebatat fazla hayvanat az.
3. Hayvanat fazla insanlar az.
4. Kafirler fazla, Müslümanlar az.
5. Âmîler fazla, veliler az.
6. Veliler fazla, asfiyalar az.
7. Asfiyalar fazla, enbiyalar az.
7. Risale-i Nur’a makamsız hizmet eden, manevi makamatın müntehası olan sıddıkiyete vâsıl olur. Bu ise tam mahviyetle olur. Sıddıkiyet makamı, niyet ve takva ile olur.
8. Mesele, yalnız Risale-i Nurdaki hakikatları ezberlemek, malumat sahibi olmak değil. Mesele o hakikatleri yaşayabilmektir.
9. Kardeşin seni tahkir ettiği halde sen ona muhabbet gösterebiliyorsan, işte o zaman sırr-ı uhuvvet tezahür eder.
10. Anlamak iki çeşittir:
1. İbareyi anlamak
2. Hakikatini anlamak. Uhuvvet risalesini okuduğu halde kardeşiyle dövüşen adam, ibareyi anlamış, hakikatini anlamamıştır. Çünkü, hakikatini anlayan insan kardeşiyle dövüşmez.
11. Bir Nur Talebesinin manevi dengesi, onun samimi ve hali hizmetidir. Ne nispette hizmet ederse, o nispette dengede demektir.
12. Risale-i Nurda merhaleler vardır:
1. Şevk Devresi: Ruhun hakikatleri kapmasıyla olur.
2. Muhabbet Devresi: Risale-i Nur kalpte mekan tutar. Bu devrede tehlike yoktur. Evinde tavuk pişer, fakat o medresede çorbaya koşar. Evinde kuş tüyü yatak vardır, o dershanenin kırpıntı yatağına gelir.
3. Sebat Devresi: Tehlikeli olan devredir. Ülfetle kırılarak zuhur eder. Enaniyet ve süfli arzular çok olur. Bu devre sebat etmekle geçirilmelidir. Gaye en az zayiatla bu dönemi azaltmaktır. Çünkü irtibatı azalır, içtimai meseleler aklını kurcalar. Sebat ancak günahlardan çekilmekle ve Risale-i Nur’un kutsiyetine inançla, nurlarla meşguliyetle ve derslere devamla olur.
4. Sadakat Devresi: Arabistan’dan Kutb-u Azam da davet etse hürmet eder. Fakat yine Risale-i Nur’a koşar.
13. Bir âlimin sohbeti, yaralı kalpleri tedavi eder. Fakat bir ârifin sohbeti ölmüş kalpleri diriltir. Risale-i Nur sohbeti sohbet-i ârifîndir.
14. Hastanın başında, yaygaracı kadınlar gibi ağlamak hüner değildir. Sessizce gidip doktor çağırmak hünerdir. İlaç yetiştirmek hünerdir. Muazzez üstadımız, cemiyetteki hastalıkların temelinde iman zafiyeti olduğu teşhisini koymuş. Biz de Kur’an eczanesinden Risale-i Nur ilaçlarını muhtaç gönüllere ve hasta insanlara taşıyoruz.
15. Diş merhemi göze sürülmez. Bir söz dermandır. Ama kimisine iyi gelir kimisine kötü gelir. Hakikatleri yerli yerinde kullanmalıyız. Bunun için faydalı olmalıyız. Faydalı olamıyorsak zararlı olmamalıyız.
16. Bizim mesleğimizde ihtilafların çok önemli sebeplerinden birisi de denkliktir. Aynı seviyedeki kardeşler arasında ihtilaflar olabilir. Bu durumda ikisinden birisinin fedakarlık yapıp diğerine inkıyad etmesi lazımdır. Böyle yapan bir nur talebesini melekler bile alkışlar.
17. Her Nur Talebesine manevi müzahelet (Arkadan yardım etmek, korumak) vardır. İlk intikal devresinde manen hep müzaheret var. Tutuşma devresinden sonra şevk devresine giriyor. Otuz yaşına doğru o müzaheret kesiliyor. Artık kendi cehd ve gayreti ile ilerliyor. Müzaheret devam ederken kendimizi iyi yetiştirmemiz elzemdir.
18. Üstad Ceylan ağabeye diyor:
1. İktisada tam riayet et.
2. Nazar-ı dikkati kendine celp etme, hevesatına uyma.
3. Herkese açılma!
19. Avam-ı nâsın imanını kurtarma vazifesini şefkatkârane yükleneceğiz. Risale-i Nur’la ilgili her şeye sahip çıkacağız. ‘Bu dava benim, Sözleri ben yazdım’ anlayışına sahip olacağız.
20. ‘Risale-i Nur vazife-i fıtratım, gaye-i hilkatim, sebeb-i saadetim’ deyip, hizmet-i nuriyeyi hayatın birinci gayesi bileceğiz.
21. Fedainin feda edemeyeceği hiçbir şey yoktur. Üstad: ‘Biz muhabbet fedaileriyiz’ diyor. Öyle ise muhabbet için feda edemeyeceğimiz hiçbir şeyimiz olmamalı.
1. Hissiyatımız,
2. Haysiyetimiz,
3. Enaniyetimiz,
4. hatta Şerefimiz.
22. Nur Talebesi herkesin dostudur. Çünkü Risale-i Nur dersleriyle Allah’ı öğrenmeye ve öğretmeye çalışıyorlar. Allah da (cc) onları seviyor. O muhabbet sayesinde dünya ayakta. Çünkü muhabbet kainatın sebeb-i vücudu, rabıtası, nuru ve hayatıdır. Allah’ın dünyada sevdikleri kaldığı müddetçe kıyamet kopmayacak.
23. Nur talebeleri ileride İhsan-ı İlahi ile kemal-i şaşaa ile tezahür edecek olan İslamiyet sefinesinin omurgası ve hizmetkarı olmak emelindedir. Bu asrın fırtınası, manen Nuh (AS) zamanındaki fırtınadan daha tehlikelidir.
24. Üstad lahikaların satırları ile sadık Nur Talebeleri’nin vasıflarını ve modelini çiziyor. İşte o modele kavuşup o vasıflara benzemeliyiz.
25. Kardeşlerimizin hatalarını bir doktorun hastasını tedavi ettiği gibi tedaviye çalışacağız. İtina ile, kavl-i leyin ile (yumuşak söz) ikaz edeceğiz. Bazen lisan-ı hal, lisan-ı kalden üstündür ve tesirlidir.
26. Bir tezgahtar, dükkana giden müşteriye iltifat ediyor. Gururu, enaniyeti terk ediyor. Dünyevi işlerde bu gerekiyorsa, uhrevi hizmetlerde çok daha fazlası lazımdır.
27. Nefs-i emmare yavaş yavaş, aldata aldata kendine uydurur. Elli sene evvelki dede kabirden çıkıp şimdikileri görse ‘Kafir’ der. İnsanlar bu hale nasıl geldi? Yavaş yavaş…
28. Bu kudsi hizmette durmak, yani fıtri vazifesi olan ibadeti ve dersleri terk etmek, düşmek demektir. Durmadan yılmadan hizmet. Daima hizmet.
29. Lillah için muhabbette, nefse menfaat beklemekte hiçbir fayda yoktur. Çünkü karşılık beklenmez.
30. Hizmet, Allah rızası için olur, bu niyet, bu ruh yoksa hizmette yoktur.
31. Risale-i Nur’a köle gibi, makamsız hizmet eden, manevi makamatın en müntehası olan sıddıkiyete vasıl olur. Bu ise tam mahviyetle olur.
32. Niye biz Risale-i Nur’un sarhoşu olamıyoruz? Çünkü içmiyoruz. Sarhoş sıhhati pahasına alkolik oluyor. Biz de ‘Nurkolik’ olmalıyız. Nuru içip sızmalıyız. Neticede ebedi bir sıhhat ve saadet kazanacağız.
33. Risale-i Nur hizmeti; hem cihattır hem ubudiyettir. Bu ikisini beraber götürmemiz lazımdır.
34. Her Nur Talebesi; takvası, şefkati ve duası ile manen yağmur gibi olmalıdır. Rahmetin yağdığı topraklar, cennete döner. Nur talebesinin vazifesi, yağmur gibi gittiği yere ihlas, muhabbet ve hakikat götürmek; etrafı aydınlatmaktır.
35. Bir nur talebesi, şuurlu olsun olmasın, davaya karşı lakayd kalsa (Allah korusun) zamanla davaya adavet etmeye başlıyor. Hem de manen helak olur.
36. Bir atomda nihayetsiz enerji var. Fakat atomun kışrı parçalanmadan, o enerji açığa çıkamıyor. İnsanda da nihayetsiz muhabbet istidadı var. Fakat ene kışrını, kabuğunu parçalamadan o muhabbet kalbe yerleşemiyor. Bu muhabbet Cenab-ı Allah’ın isim ve sıfatlarına olmalı. Nefsin arzuları muhabbeti tatmin etmez.
37. Risale-i Nur mayasında acelecilik yoktur. Bizim meşrebimiz tefekkür meşrebidir. Tefekkürde nasıl acelecilik olsun?
38. İnsanları riyaya sevk eden,
1. Za’f-ı iman,
2. Hırs ve tama,
3. Hırs-ı şöhret gibi şeylerdir.
39. Tarih insanın idrakini; Edebiyat nükte ve mizacını; Matematik dikkatini; Dini eserler fikir ve ruh derinliğini arttırır.
40. Nefis harici alemde vücut giyse Yahudiye benzer. Çünki Yahudi menfaatperesttir.
41. Üstad ‘Said tam toprak olmak elzemdir. Ta ki Risale-i Nur-u bulandırmasın’ diyor. Bu kaziyye mucibince tam toprak olmayanlar Risale-i Nur’u bulandırırlar.
42. Akıl başka iman başkadır. Öyle akıllılar var ki, cehenneme gitmek için birbirleriyle yarışıyorlar.
43. Öyle hareket edeceksin ki kardeşini kıskandırmayacaksın. Bunun çaresi de; sen başkasını kıskanmayacaksın ki başkası da seni kıskanmasın.
44. Bazı taşlar sahtedir çok parlar, yanındaki elmas sönük kalır. İşte hakiki Nur Talebesi, elmas gibi olmalıdır.
45. Hakiki mürşid Risale-i Nur’dur. Ağabeyler ise muvain ve muzahirdirler.
46. Kardeşlerimizi niçin tenkit etmeyeceğiz? Çünkü kardeşimiz zaten şeytanla mücadele içindedir. Nefis içerden şeytan dışarıdan kardeşimize hücum ediyorlar. Bir de biz hücum edersek, o hücum şeytan hesabına geçer.

Ceylan Çalışkan (Rh)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Orta Gelir Tuzağından Kurtulmanın Yolları

Ülkemiz son 10 yıldan beri bir türlü “orta gelir tuzağı” denilen kısır döngüyü aşamamıştır. En …

Kapat