Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / Risale-i Nur’da Hakikat-ı Muhammediye – 3

Risale-i Nur’da Hakikat-ı Muhammediye – 3

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Yazar: İsmail Aksaraylı

Melek, Cin ve İnsanların Seyyidi

Hz. Muhammed (a.s.m.), Fahr-i Âlemdir – kâinatın kendisiyle iftihar ettiği zâttır- ve ‘Levlâke levlâke lemâ halaktü’l eflâk” [Eğer sen olmasaydın, eğer sen olmasaydın! Kâinatı yaratmazdım.](1) hitabına mazhardır. (2)

Melek, cin ve insanların seyyidi (efendisi) olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm; şu kâinat ağacının en parlak ve en mükemmel meyvesi, İlâhî rahmet ve muhabbetin misali, Hakk’ın ve hakîkatin en nurlu ve parlak delili, kâinat tılsımının anahtarı, yaradılış muammasının kâşifi, âlemin yaradılışındaki hikmeti açıklayanı ve İlâhî saltanatın ilancısı ve Rabbin güzel sanatlarının tarif edicisi ve istidatları cihetiyle mevcudattaki kemâlâtın en mükemmel numunesidir.

O Zâtın (a.s.m.) şu vasıfları ve mânevî şahsiyeti işaret eder, gösterir ki o Zât (a.s.m.) kâinatın yaradılış gayesidir. Yani, ‘O Zâta (a.s.m.) şu kâinatın Hâlik’ı bakmış, kâinatı halk etmiştir. Eğer onu icat etmeseydi, kâinatı dahi icat etmezdi.” denilebilir. Evet, cin ve insanlara getirdiği Kur’ân hakîkatleri ve iman nurları ve zâtında görünen yüce ahlâk ve kemâlât, şu hakîkate kat’î şahittir.(3)

Bütün Ahlâkında En Yüksek Bir Dereceye Sahip

Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın Kur’an’dan sonra en büyük mucizesi, kendi zâtıdır. Yani onda toplanmış yüksek ahlâkıdır ki her bir haslette en yüksek tabakada olduğuna, dost ve düşman ittifak ediyor.(4)

“Kemalât madeni ve yüksek ahlâk muallimi olan o vahdaniyet ve saadet dellâlı Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ın insanlara Cenab-ı Hak tarafından gönderilmesinin “ehemmiyetli bir hikmeti, güzel ahlâkı tamamlamak ve insanları ahlâksızlıktan kurtarmaktır.”(5)

O zâtın bütün yaptıkları, sîreti, tarihçe-i hayatı vesâir halleri onun pek büyük bir ahlâk sahibi olduğunu gösterir. Hatta düşmanları bile onun ahlâkça pek yüksekliğinden dolayı kendisini Muhammed-ül Emin ile lâkaplandırmıştır.(6)

Asr-ı Saadet’te Hz. Muhammed (Aleyhissalâtü Vesselâm) doğrulukla en üst mertebeye çıkmıştır. Doğruluk anahtarıyla kâinat ve iman hakîkatlerinin hazineleri açılmıştır, bu sırdan dolayı insanlık çarşısında doğruluk en revaçlı bir mal ve satın alınacak en kıymetli bir meta hükmüne geçmiştir. Ve yalan vasıtasıyla Müseylime-i Kezzab(7) gibileri, aşağıların aşağısına inmiştir. Yalan, o zamanda küfrün, inkârın ve hurafelerin anahtarı olduğunu o büyük inkılâp göstermiş; kâinat çarşısında en fena, en pis bir mal olup, o malı satın almak değil; herkes nefret etmesi hükmüne geçmiştir.(8) Doğruluk ve imân, ebedî saadet gibi nuranî meyveler vermiştir.(9)

Misilsiz Yüksek İman Sahibi

Hakîkat-i Muhammediye (a.s.m.) hem âlemin yaradılış sebebi, hem neticesi ve en mükemmel meyvesidir.(10) Hz. Muhammed (a.s.m.), bütün insanlar ve mahlûkat namına gönderilmiş ve insan nevinin [Cenâb-ı Hakk’a karşı] en meşhur ve namlı muhatâbıdır, o muhatâbın îmân kuvveti ve genişliği, koca İslâmiyet ağaçını netice vermiş, sahibini Kab-ı Kavseyn makamına çıkarmıştır.(11)

“O Zât (a.s.m.), tek başıyla bütün dünyaya meydan okumuş, İslâmiyeti dünyanın başına geçirmiştir.”(12) Öyle bir dinle ortaya çıkmış ki adâletli kanunlarıyla insanların beşten birisini on dört asırda maddî ve manevî ilerleme içinde idare etmesi misilsiz bir hal olduğu gibi, o Zât (a.s.m.) öyle bir îmanla meydana çıktı ki zamanda hadsiz düşmanların ona muhalefeti zerre kadar bir telaş, bir vesvese, bir şüphe vermemesi gösteriyor ki îman kuvvetinde dahi onun emsali yok ve o yüksek îmanı benzersizdir.(13)

Hz. Muhammed (a.s.m.), hayatında ciddî hareketleriyle Hakk’ın kanunlarını ders veren ve samimî fiilleriyle hakîkatin prensiplerini insanlara talim eden ve hâlis ve makul konuşmalarıyla istikametin ve saadetin usullerini gösteren ve tesis eden ve bütün hayatının şahitliğiyle Allah’ın azabından çok korkan ve herkesten ziyade Allah’ı bilen ve bildiren ve yeryüzünün yarısına on dört asırdır kumandanlık eden ve cihanı velveleye veren ve şöhret olmuş işleriyle kâinatın hakkıyla medâr-ı iftiharı(14) olan bir zâttır.(15)

Tam Tamına Ubudiyet

Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm “üstad-ı mutlak, mukteda-yı küll, rehber-i ekmel”dir [mutlak üstat, tam uyulacak olan ve en mükemmel rehberdir].(16)

Keyfiyet (kıymet) olarak insanların yarısını arkasına alıp Hâlik’ın [yaratıcının] bütün rububiyetini göstermesine geniş ve tam bir kullukla mukabele eden ve bütün İlahî maksatlarına karşı Kur’ân’ın sûreleriyle kâinata ve asırlara bağıran, ders veren, ilân eden ve insan nev’inin şerefini ve kıymetini ve vazifesini gösteren ve bin mucizesiyle tasdik edilen Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm” Hâlik-ı kâinatın “en müntehap [seçkin] mahlûku ve en mükemmel elçisi ve en büyük resûlü”dür.(17)

Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm öyle bir kulluk ve ibadet gösterdi ki başlangıcı ve nihayeti birleştirip hiç kimseyi taklit etmeyerek, ibadetin en ince esrarını görüp riayet ederek en zor ve sıkıntılı zamanlarda dahi tam tamına kulluk yapması emsalsiz bir haldir. Hâlik’ına karşı öyle dualar, münacat, yakarış ve ricalar yapmış ki bu zamana kadar fikirlerin birbirine katılmasıyla beraber o mertebeye yetişilmemiş. Meselâ: Cevşenü’l Kebir(18) münacatında bin bir esma-i İlahiyeyi şefaatçi ederek Hâlik’ını öyle bir tarzda tarif eder ki emsali yok. Ve marifetullahta kimse ona yetişememesi, misli olmayan bir haldir.(19)

Rahmeten li’l âlemîn

Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm rahmetin en parlak bir misâli ve temsilcisi ve o rahmetin en açık bir lisanı ve ilâncısıdır. Kur’an’da “Rahmeten li’l âlemîn” (âlemlere rahmet) unvanıyla isimlendirilmiştir. O (a.s.m.), hayat sahibi mücessem rahmet, Rahmet hazînelerinin en kıymetli pırlantası ve kapıcısıdır.(20)

Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, insanlara uyulacak imam ve rehber olarak gönderilmiştir; mucizeleri ve hususi halleri dışında fiil, hal ve tavırlarında insanlıkta kalıp, insan gibi âdetullah denilen yaradılış kanunlarına uymuş, O (a.s.m.) da soğuk ve elem çekmiştir. Her bir hal ve tavrında hârikulâde bir vaziyet verilmemiştir. Tâ ki ümmetine fiilleriyle imam olsun, tavırlarıyla rehber olsun, bütün hareketleriyle ders versin; insanlar, içtimâî (sosyal) ve şahsî hayattaki prensipleri ondan öğrensin ve Hakîm-i Zülkemâl’in emir ve yasaklarına itaate alışsınlar ve hikmetli kanunlarına uygun hareket etsinler. Eğer her davranışında hârikulâde olsa ve mucizelere dayansaydı, o vakit her cihetçe imam-ı mutlak, rehber-i ekber ve herkese mutlak mürşit olamaz, bütün halleriyle “Rahmeten li’l-âlemîn” olamazdı.(21)

Îmanın Tercümanı

Tevhid, Allah’a îmandır. Allah’a îman; Allah’ın vücuduna îman, âhirete îman, âhiretin gelmesine îman demektir.(22) “Eşhedü ellâ ilâhe İllâllah ve eşhedü enne Muhammede’r Resûlüllah” kelâmı îmanın tercümanıdır.(23) Cenab-ı Hakk’a îman eden, elbette ona itaat edecek. Ve itaat yolları içinde en makbulü ve en istikâmetlisi ve en kısası, şüphesiz Habibullah’ın gösterdiği ve takip ettiği yoldur. (24)

Hakîkat-ı Muhammediyye’nin (a.s.m.) nuru(25) ile bütün kâinatın hakîkatleri aydınlanmıştır.(26) Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm getirdiği nur ile kâinatın mahiyeti, kıymeti, kemalâtı ve içindeki mevcudatın vazifeleri ve neticeleri ve memuriyetleri ve kıymetleri bilinir. Yoksa o nur olmasa, kâinat; adem, hiçlik ve yokluk karanlıklarında yuvarlanan karmakarışık vahşetli bir virâne ve dehşetli bir matem yeri mahiyetine düşer.(27)

Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın insanlara getirdiği hediye îman nurudur.(28) Bütün nimet hazinelerini açmak salahiyetinde olan îman nimetine vesile olan Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, öyle bir nimettir ki insan nevi ile’l ebed o zâtı (a.s.m.) medhü sena etmeye borçludur.(29)

Sonuç: Hakîkat-ı Muhammediye’yi (a.s.m.) tevhid ve nübüvvet hakîkatleri meydana getirir. Hz. Muhammed Aleyhissalatü Vesselam’ın manevi şahsiyetinin esası onun tebliğ ettiği tevhid hakîkatidir. Tevhidi ifade eden “Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka İlah yoktur)” cümlesi; aynı zamanda bu hakîkati insanlara tebliğ eden ve bu tebliğ vazifesini en mükemmel bir şekilde yapan Hz. Muhammed’in (a.s.m.) şahsiyetinin hakîkatini ve peygamberliğini, “Muhammedü’r resûlüllah” olduğunu gösterir.

Dipnotlar

1-Hadis-i Kudsî.

2-Şualar, s. 496.

3-Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, On Dokuzuncu Nükteli İşaret, Altıncı Esas.

4-Mektubat, s. 191.

5-Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, On Dokuzuncu Nükteli İşaret, Dördüncü Esas; Mektubat, s. 202; Hutbe-i Şamiye, s. 18.

6-İşârât’ül İ’caz, s. 107.

7-Yalancı Müseyleme: Arabistan’da Asr-ı Saadet’te peygamberlik iddia etmiş ve maskara olmuştur. Hicri 11. yılda öldürülmüştür.

8-Hutbe-i Şamiye, 48 – 49.

9-Sözler, s. 517. 

10-Şualar, s. 496.

11-Sözler, s. 472.

12-Şualar, s. 9, 247, 508; Sözler, s. 484.

13-Şualar, s. 497. 

14-medâr-ı iftihar: kendisi ile iftihar edilen.

15-Sözler, s. 195. 

16-Lem’alar, s. 121, Mesnevi-i Nuriye, s. 155.

17-Şualar, s. 235.

18-Cevşenü’l Kebir: Büyük zırh. Hz. Muhamme’e (a.s.m.) vahiyle gelen ve en büyük ve en mühim bir münacatın, Allah’a necat –kurtuluş- için yapılan duanın, ismi.

19-Şualar, s. 497. 

20-Lem’alar, s. 93, 94.

21-Mektubat, s. 332; Lem’alar, s. 75.

22-İşârât’ül İ’caz, s. 48. 

23-Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 249.

24-Lem’alar, s. 47.

25-Sözler, s. 486. 

26-Sözler, s. 484. 

27-Şualar, s. 506. 

28-Sözler, s. 486; 326.

29-Şualar, s. 634.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Leyle-i Berat Hakkında (Âyet, Hadis, Risale-i Nur)

BERAT: Nişan, rütbe ve imtiyaz için verilen resmî belge, kurtuluş. Sitemizde Berat Gecesi ile İlgili yazılar …

Yorumlar

  1. avatar

    Allah’ım. .
    Efendimiz Muhammed’e ve âline çokça salât ve selâm eyle ki bu salât Senin devamınla dâim, Senin bekan ile bâkî olsun ve Senin ilminin dışında onun için bir durdurak olmasın.
    Öyle bir salât olsun ki Seni de razi etsin, onu da razı etsin.
    Ey Alemlerin Rabbi. . Onunla sen de bizden razı olasın..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Kur’ân’ın Sıhhat ve Hastalık Konusunu Ele Alışı

İnsan İçin Sıhhat Asıl Olan, Hastalık İse Arızî Olan Bir Durumdur! Kur’ân’da hasta deyince Hz. …

Kapat