Ana Sayfa / Yazarlar / Risale-i Nur’daki Peygamberimizin (asm) İmajları: Muallim – 3 / Prof. Dr. Himmet UÇ

Risale-i Nur’daki Peygamberimizin (asm) İmajları: Muallim – 3 / Prof. Dr. Himmet UÇ

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Bediüzzaman peygamberimizin muallim misyonuna eserinde büyük tahşidat yapar, farklı yerlerde peygamberin bu görevini çok yönlü anlatır.

Her muallim kelimesinin geçtiği yerde peygamberimizin adını veremezdi, Bediüzzaman edebiyatının özelliklerinden biri bu; bir yeni kavram ile nisbeten perdeli ve ironik peygamberi anlatarak çağın telakkileri ile misyonu yakınlaştırır, yoksa bir nebi / resul kelimesi bu misyonları ifade etmiyor.

 Bu kâinat, nasıl ki kendini icad ve idare ve tertip eden ve tasvir ve takdir ve tedbir ile bir saray gibi, bir kitap gibi, bir sergi gibi, bir temâşâgâh gibi tasarruf eden Sâniine ve Kâtibine ve Nakkâşına delâlet eder.

Allah yaratıyor, icad ediyor, sonra onu düzenliyor, bölümlere ayırıyor, sonra ona şekil veriyor tasvir ediyor, arkasından sınırlarını belirliyor, takdir ediyor, sonra onun hayatının devamı için tedbirler alıyor. Sürekliliğini temin için ihtiyaçlar üretiyor ve temin ediyor. Öyle ki yaptığı yer bir saray, bir kitap, bir sergi, bir temaşagâh. Bütün bu yapılanlardan sonra;

 Öyle de, kâinatın hilkatindeki makàsıd-ı İlâhiyeyi bilecek ve bildirecek (kainatın yaratılışındaki ilahi maksatları bilecek insanlara bildirecek bir muallim öğretmen gerekecek)

 ve tahavvülâtındaki Rabbânî hikmetlerini talim edecek (evren sürekli değişiyor, bu değişimlerin anlamlarını hikmetlerini insanlara talim ettirecek bir öğretmen mulallim gerekecek)

 ve vazifedarâne harekâtındaki neticeleri ders verecek ve 

mahiyetindeki kıymetini

 ve içindeki mevcudatın kemâlâtını ilân edecek

ve o kitab-ı kebîrin mânâlarını ifade edecek bir yüksek dellâl,

 bir doğru keşşaf, bir muhakkik üstad,

bir sâdık muallim istediği ve iktiza ettiği ve herhalde bulunmasına delâlet ettiği cihetiyle, elbette bu vazifeleri herkesten ziyade yapan bu zâtın hakkaniyetine ve bu kâinat Hâlıkının en yüksek ve sadık bir memuru olduğuna şehadet ettiğini bildi.(bu metinde yaratmak fiilinin ayrıntısı ile muallim arasında bağlantılar kurar)

O sahralarda, o çöllerde, âdetlerini muhafazada çok mutaassıp ve asabiyetlerinde fevkalâde inatçı ve kasâvet-i kalb ve merhametsizlikte emsalsiz ve hattâ diri diri kızlarını toprağa gömüp öldürürlerken müteessir bile olmayan pek çok vahşî kavimler oturmakta idiler. O zât-ı nuranî, kısa bir zamanda, o kavimlerin ahlâk-ı seyyielerini kaldırarak ahlâk-ı hasene ile tebdil ettirdi. Hattâ, o zât-ı mürşidin (a.s.m.) telkin ettiği iman nuru sayesinde, o vahşî insanlar, insan âleminde insanlara muallim oldular.

Önceki cümlede yaratılışın gereği muallim misyonunu anlattı, burada ise insanlara dönük muallim misyonunu anlatıyor. İnatçı, kalpleri kızlarını gömecek kadar merhametsiz,vahşi kavimlerin, kötü ahlaklarını kaldırdı yerlerine güzel ahlakları koydu. İşte bu o muallimin öğretmedeki başarısıdır ki onları insanlara da muallim yaptı. Hazreti Ömer bazan ağlar bazan da gülermiş; “Neden ağlıyorsun?” “Kızımı gömerken, baba, ayağın toz oluyor, dur, dedi, ayağımı temizledi. Ona ağlıyorum. Sonra annem bize helvadan put yapardı önce tapınır sonra yerdik. Ona, yapılan işin garipliğine gülüyorum” der. Sonra şehir tesis etmek belediyecilik etmede büyük başarıları olan bir insandı.

Aşağıdaki cümlede muallim kelimesinin daha ince teferruatını ayrıntısını anlatır, tek anlama tek boyuta kanaat etmiyor.

Hem madem bu kadar gösterdiği âsâr-ı lütuf ve merhamet ve garaib-i san’at ile zîşuura kendini tanıttırmak ve sevdirmek ister. Elbette, zîşuurlardan arzularını ve onlardaki marziyâtı ne olduğunu, bir mübelliğ vasıtasıyla bildirecektir.

Öyle ise, zîşuurlardan birisini tayin edip onunla o rububiyetini ilân edecektir. Ve sevdiği san’atlarını teşhir için, bir dellâlı kurb-u huzuruna müşerref edip teşhire vasıta edecektir. Ve o ulvî makàsıdını sair zîşuurlara bildirmekle kemâlâtını izhar etmek için birisini muallim tayin edecektir. Ve şu kâinatta derc ettiği tılsımı ve şu mevcudatta gizlediği muammâ-i rububiyeti mânâsız kalmamak için (bu cümle de enteresan, mevcudata gizlenen rububiyetin muammaları onunla  açıklık kazanacaktır, esrarlı bir cümle, mevcudata gizlenen Rububiyetin sırlarını okuyan Bediüzzaman’dır da)

 herhalde bir rehber tayin edecektir. Ve gösterdiği ve enzârın te mâşâsına neşrettiği mehâsin-i san’at faidesiz ve abes kalmamak için, onlardaki makàsıdı ders verecek bir rehber tayin edecektir. Hem marziyâtını zîşuurlara tebliğ etmek için, birisini bütün zîşuurların fevkinde bir makama çıkaracak ve marziyâtını ona bildirecek, onlara gönderecektir.

(Miraç da onun muallimliğinin gereği bir harekettir. Çünkü tanıtıp öğreteceği uluhiyetin sırları, memleketi Rabbaniyetin ayrıntısı, dinin hakaikinin arka planı ancak miraç ile gerçekleşebilir. Kainat mektebinin en büyük muallimi o mektebin bütün derslerini ancak miraç ile talim edecektir)

Madem hakikat ve hikmet böyle iktiza ediyor. Ve şu vezâife en elyak Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâmdır. Çünkü, bilfiil, en mükemmel bir surette o vazifeleri yapmıştır. Teşkil ettiği âlem-i İslâm ve gösterdiği nur-u İslâmiyet, bir şahid-i âdil ve sadıktır. Öyle ise, o Zât, doğrudan doğruya, bütün kâinatın fevkine çıkıp, bütün mevcudattan geçip, bir makama girmek lâzımdır ki, bütün mahlûkatın Hâlıkı ile umumî, ulvî, küllî bir sohbet etsin. İşte, Mirac dahi bu hakikati ifade ediyor.

Elhasıl: Madem şu azîm kâinatı, mezkûr maksatlar gibi çok azîm makàsıd ve çok büyük gayeler için şu surette teşkil, tertip ve tezyin etmiştir. Hem madem şu mevcudat içinde şu umumî rububiyeti bütün dekaikiyle, şu azîm saltanat-ı Ulûhiyeti bütün hakaikiyle görecek insan nev’i vardır. Elbette o Hâkim-i Mutlak, o insanla konuşacaktır, makàsıdını bildirecektir.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Ev, Aile ve İşbölümünün Değişmesi

2000’li yıllardan sonra İslâmcı kadınların girdiği yol kadınların hareket sahasının genişletilmesini amaçlar. Önceleri İslamcılık hareketi …

Kapat