Ana Sayfa / Yazarlar / Risale-i Nurlardaki herbir bahis bir Üstaddır / Orhan SALCI

Risale-i Nurlardaki herbir bahis bir Üstaddır / Orhan SALCI

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Risale-i Nurlardaki her bir bahis bir Üstaddır

Kastamonu Bedii Eğitim Kültür Vakfı Mütevelli Üyesi Orhan Salcı hava şartlarından dolayı katılamadığı Risale Akademi’nin 2. sini düzenlediği Kastamonu Lahikası Müzakerelerine mektup göndererek düşüncelerini şu şekilde açıklamıştır:

Bismihi sübhaneh.

Muhterem ağabeylerim.. Bu hayırlı hizmetiniz tebrik ediyor, Rabbimden kabul buyurmasını, semeredar eylemesini niyaz ediyorum.

Ağabeylerimiz özellikle denk getirmemişler ise, Kastamonu Lahikası 37. sayfadaki iki mektup, 37 plakayı taşıyan Kastamonu’dan davet edilen kardeşinize denk gelmiş..

Sırf bu tevafuk hatırına olsun gelmeyi çok arzu etimse de, eksi yirmi dereceleri bulan bu ağır kış şartlarında gece yolculuğunu göze alamadım, başka saatlere de bilet bulamadım. Mazur görmenizi, haklarınızı helal etmenizi istirham ediyorum haddim olmayarak.  

Lahika dersimin tamamını degil ama girizgah babında bir fikrimi, hissimi, kanaatimi arzetmek, yokluğumda duanızı almak niyetiyle kısaca bir özet yapmak isterim.

Hepimiz talebeyiz, hatamızın ıslahını siz ağabeylerimden istirham ederim.

Lahika mektupları hakkında bende evvelden beri hasıl olan kanatimi paylaşmak isterim.

1. “Alimler Peygamberlerin varisleridir.” hadisini lahikalar üzerinden, Üstadımızın hayatında tatbikini tahlil lazımdır.

Alimler peygamberlerin sadece ilmine mi varistir? Elbette imanlarına, ihlaslarına, ahlaklarına, istikametlerine, tebliğ vazifelerine ilh.. varistirler.

Alimlerin peygamber varisi oldukları hükmünü hem takviye,  hem daha da şumüllendiren bir diğer hadîs-i şerif; “Ümmetimin alimleri, Benî İsrailin nebileri gibidir” hükmünü de hatırlamak gerkemektedir.

Her alim varistir. Kabiliyetine göre mahiyeti, keyfiyeti değişse de de varistirler. Benzer bir hayata mazhardırlar, namzettirler.

Bazı ulemanın bazı evsafta ileri ya da geride olması da varies-i enbiya olmaları hükmünü bozmaz.

Peygamberlerin sıfatlarını biliyoruz:

Sıdk, emanet, fetanet, tebliğ ve ismet.

Alimleri ve özelde Üstadımızı bu peygamberî sıfatlar üzerinden, ne kadar benzer, ne kadar varis olduklarını idrak edip tartamazsak, kendisinin, “Bana Yazdırıldı.” dediği eserlerini ve bugünlerde konu edindiğimiz lahika mektuplarını anlamakta zorluk çekeriz, hükümlerimizde noksanlıklardan kurtulamayız.

2. Yine Peygamber Efendimimizin; “Eddebeni Rabbi” (Rabbim beni edebin en güzeliyle edeplendirdi, terbiye etti.) hadisi üzerinden de Üstadımızın veraset-i nübüvvet vechesine bakmak ve buradaki veraset cihetini, hayatında ve eserlerinde görebilmek zorunluluğu vardır…

 Peygamberimizin edeplendirilmesi, terbiye edilmesinin iki vechesi var. Birisi vahiyle terbiye edilme, sevk edilme, idare edilme; ki âma sahabeye karşı muamelesinin düzeltilmesi, Hz. Zeynep’le evlenmesi, eşleriyle bazı muamelerine varıncaya kadar..

 Diğeri, ilham yoluyla, sevki ilahi yoluyla terbiye; cocuklugundaki pekcok mucize ve harikalıklarla beraber, düğüne gitmek üzere niyetlenmiş bir çocuk olan Efendimizi Rabbimizin iki defa uyutarak bundan men etmesi gibi.

3. Peygamber Efendimizin; “Beni ihtiyarlattı.” dediği Hûd Suresi ve içinde geçen: “Festakim kema umirte.” ayeti ve bu ayetteki emir üzerinden Üstadımız ve tüm risaleler ve lahikalar değerlendirilmeli.

Rabbimiz, Efendimize ve hepimize, “Dosdoğru ol, istikametten şaşma.” diye emrederken, bunun ne kadar zor olduğunu, bu istikamet ve doğruluğun İlahî bir muavenete muhtaç olduğunu da  ilan edercesine bizlere hergün namazlarda Fatiha suresi ile; “Ihdines sıratal müstakim.” (Rabbimiz, bizi istiametli, dostdoğru yoluna ilet.) diye de dua ettirmektedir.

Ve kanaat-i katiyem odur ki, bu zamanda Risale-i Nur’lar Rabbimizin ettirdiği doğru yola, istikamete ermek duamıza makbul bir cevaptır.”

Ahir zamanda, helaket ve felaket asrında ihsan-ı İlahî ile bizlere lutfedilen Risale-i Nur’lardaki herbir bahis, muhatab olan tüm ehl-i imana ve insanlığa, hem imanda hem hayatta istikameti gösteren, öğreten, ikna eden, sevk eden bir eserdir, bir üstaddır.

Bütün bu bahsettiklerim, bana ödev olarak verilen iki mektuptan aldığım dersimdir. Vakit münasipse iki mektup ta okunabilirse bizlere ne kadar mühim istikamet dersleri verdiğini bir kez daha görmüş oluruz.

La ya’lemu’l-ğaybe illallah..

Kendim gelemediğim, dersimin tamamını arzedemediğim için çok mahcubum. Herkesten teker teker ozür diliyor, calışmalarınızın semeredar olmasını, Rabbimizin rızasına muvafık ve hayırlara vesile olmasını diliyorum..

 

Risale Akademi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Her kışın ardında baharın tebessümünü görebilmek / İsmail AKSOY

İsmail AKSOY Her kışın ardında baharın tebessümünü görebilmek  Bir zamanlar, camı kırık, penceresi açık, kışın …

Kapat