Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / Risale- Nur’a Göre Kur’ân’da Nübüvvet ve İman İlişkisi

Risale- Nur’a Göre Kur’ân’da Nübüvvet ve İman İlişkisi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Abdelvehhab Boukhelkhar *

BİRİNCİ MEBHAS: NÜBÜVVETİN GENEL KONUSU

Birincisi: Nübüvvet ve insanların onlara ihtiyaçları

Araştırmacı, Bediüzzaman Said Nursi’nin bu konudaki görüşüne yer vermeden önce, insanların görüşlerine değinmiştir.
Eskiden beri insanların görüşleri müsbet ve menfî olarak ikiye ayrılmıştır:
* İnkâr edenler, peygamberlerin gönderilmesini, kendilerince bazı şüphelere dayanarak akıldan uzak olduğunu iddia etmişler.
* Müspet düşünenler ise, iki kısma ayrılmıştır: Birinci kısmı, Mutezileler teşkil eder. Bunlar peygamberlerin gönderilmesini Allah’u Teala’nın üzerine vacip addederler. İkinci kısım ise, peygamberlik sisteminin caiz olduğunu ve Allah’ın bir fazl ve keremi olarak kullarına peygamberler gönderdiğini ifade ederler. Bu grup, Ehl-i Sünnet velcemaat grubuna dâhildirler.
* Müspet düşünenler görüşlerinin doğru olduğunu ispat için şu delillere dayanırlar, bunlar da iki kısımdır:

* Birincisi: İnsanın ölümden sonra var olduğuna inananlar. Onların başka bîr
hayatları vardır. Ölümden sonra kavuşacakları, gizli olan ahiretten Haber verirler. Bunun için de peygamberlerin gönderilmesi icap eder.

* İkincisi: ise, insanın fıtratında dercolunmuştur. Çünkü o, sosyal bir varlıktır.
Kargaşa ve çatışmanın yok olduğu, onu en güzel sosyal bir vaziyete ulaştıracak birisine ihtiyaçları vardır. Bunun İçin de adaletli bir-peygamber gönderilir. Onlar insanların birbirine zulmetmelerini engeller. Peygamberlik her hal ve tavırda insan için elzemdir.

Bediüzzaman Said Nursi Peygamberlik sisteminin insan için zaruret olduğunu beyan eder. Onun sadece insanoğlu için değil, bütün dünya ve mevcudat için gerekli olduğunu ifade eder. Allah’ın, kudretiyle kainatın düzeninde muzmer gizemli sırlar da bunu iktiza eder. “Karıncayı emirsiz, arıyı kraliçesiz bırakmayan kudret, beşeriyeti peygambersiz ve şeriatsız bırakmaz.”
Peygamberlik gerçeği hem dünya hem de ahiret saadeti için gereklidir.

Bediüzzaman bunu iki noktada beyân eder:

1- İnsanın zaaf ve aczi: Üştad Bedİüzzaman bu hakikati birçok risalelerinde tekrarla izah etmiştir.
2- Hedef ve gayesinin yüksekliği: Nursi, insan için -Kur’an-ı Kerim’e dayanarak- dokuz yüksek hedef çizmiştir. (Sözler S. 137 ilâ 139). Bunları dünya ve ahirette medar-ı saadet olarak görmüştür. Bu iki noktayı -yani zaaf ile yüksek gayeyi- birleştirdiğimiz takdirde, İnsanın hidayete muhtaç olduğu, ortaya çıkacaktır. Bütün bu gayelerin gerçekleşmesi, ancak Peygamberlerin gönderilmesiyle mümkündür.

İkincisi: Vahiy:

Vahiy nübüvvetin en hassas meselesidir. İman, vahiy ve gaybın tasdikidir. Kur’an-ı Kerim bunun ispatını ve inkarcıların reddini tekrarla dile getirir. (Bunun için birçok ayet-i kerimeye müracaat edilebilir).
Eskiden olduğu gibi, günümüzde de İslam âlimleri çabalarını konu üzerine teksif etmiş ve inkarcılara karşı muhtelif üsluplarla deliller sunmaya çalışmışlardır.

Üstad Said Nursi’nin “Vahiy” konusunu uzunca bahsetmesinin altında, yaşadığı zaman nokta-i nazarından, küfür ve inançsızlığın had safhaya ulaşmış olması yatmaktadır.
Bediüzzaman Said Nursi, Mırac-ı Nebevi’yi, vahiy konusu için bir delil olarak sunmuştur. Zihinlerin kolayca idraki için bir çok örnekler sunmuştur.. Sadece Vahiy mefhumunu anlatmakla kalmayıp, vahyin insan hayatındaki tesirlerine de
değinmiştir. Vahiy aracılığıyla insanın Yaratıcı’sı hakkındaki bilgisi ve marifeti daha da artar ve genişler, O’nun sıfatını hakkıyla idrak eder, neticesinde imanı kemale ulaşır. Ayrıca Bediüzzaman Said Nursi, (ilham) sözcüğünü gereğince izah etmiş, vahiy ile alakasını açıklamış ve insan üzerindeki etkisini dile getirmiştir.

Üçüncüsü: Peygamberlerin Sıfatları ve Vazifeleri

a- Peygamberlerin vasıfları: Üstad Nursi, Risalet vazifesine ehil olabilmeleri için Cenab-ı Allah tarafından üstün seciyelere haiz kılman peygamberlerin, beşeri kemalatın bir hülasasını teşkil ettiklerini dile getirir. Bu düşünce diğer İslam alimleri tarafından da benimsenmiştir.

b- Vazifeleri: Nursi, Peygamberlerin vazifeleri hakkındaki görüşlerini aşağıdaki gibi özetlemiştir:
1- İnsanın dünya ve ahiret meselelerindeki hidayeti
– Varlığın kaynağı, gayesi ve sonu.
– Allah’ın nimetleri ve şükrün vücubu,
– Nazarları kesretten tevhide çevirmek,
2- Uluhiyetin izharı
3- Vaad ve Vaid hakkındaki beyanı
4- Ezeli hayatın tarifi
5- Kainata verilen hayat.

Dördüncüsü: Mucizeler

Diğer İslam âlimlerinin de konu ettikleri gibi Üstad Nursi, Peygamberlerin mucizelerini ele almış ve tarif etmiştir. Ancak bir farkla ki, değişik taraflara değinerek, mucize mefhumuna daha Önceden hiç dile getirilmemiş yeni boyutlar
kazandırmıştır.
-İlk olarak, mucizenin akıl ile çelişmesinin söz konusu olmadığım vurgular, Çünkü mucize akıl imkanları zımnındadır, örfî imkan zımnında olması da şart değildir. Bunu müteaddid misallerle izah etmiştir.
-En önemli olanı ise, Kur’an’ın önceki peygamberlerin mucizelerini zikretmesindeki hedef ve gayeyi dile getirmesidir. Önceki mucizeler sadece ibret ve hisse alınması için tarihi bir hâdise değildir. Ayrıca nev-i beşeri muhatap alan Kur’an, peygamberlerin mucizelerini anlatmasının sebebi, insana yeni ufuklar açmak ve onu kemalata erdirmektir..

Üstad Nursi bu düşüncesini delil ve burhanlarla desteklemektedir. Şöyle ki:
1- Peygamberlerin manevi kemalatlarının yanında, maddi mucizelerine de iktida etmek,
2- İrşad mefhumu, Peygamberlerin mucizelerini zikreden bütün ayetleri şümul eder.
3- Bu düşünceyi teyit eden örnekler de sunulmuştur.
Bu düşünceye bir örnek olarak: “Dedik Yâ Musa! Asanı taşlara vur. Ve ondan on iki göz fışkırır” ayetini sunar. Bu ayette Musa (a.s.)’ın mucizesi yer almaktadır. Mucize insanın topraktan su çıkarması için bir alet keşfetmesini gösterir.
Bunun gibi rüzgarın Süleyman’ı (a.s.) taşıması, İbrahim (a.s.)’in ateşte yanmaması, İsa (a.s.)nın hastalara şifa bahşetmesi mucizeleri birer örnek teşkil eder. Bütün bunlar insanın aklıyla erişebileceği son noktalardır.
– Nursi (keramete) değinerek mucizelerle alakasını da zikretmiştir.

İKİNCİ MEBHAS:

Risale-i Nur Külliyatı’nın bir çok yerinde Muhammed (s.a.v).’in nübüvveti hakkındaki bahislerin yanı sıra, nübüvvet ile ilgili özel bir bölüm de tahsis edilmiştir.

Bu mebhası üç ana noktada hasretmemiz mümkündür:

Birincisi: Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in nübüvvetinin, önceki peygamberlerin nübüvveti ile alâkası:

Nursi risalelerinde, bütün alemlere gönderilen son mesajın sahibi Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in nübüvvetine dikkat çekmiştir. Şöyle ki;
1- Peygamberimiz (s.a.v.)’in mevcudat arasındaki yeri.
2- Peygamberler arasındaki yeri:

A- Peygamberlerin sonuncusu olmaya daha fazla hak sahibi olması.
B~ Peygamberimizin (s.a.v) risaleti, bütün peygamberlerin mesaj ve risaletlerini neshetmesi.
C~ O’nun (s.a.v) kitabının Semavi bütün kitapların hülâsasını içine alması.
D- Semavi bu kitapların birbirini tasdik edici özelliğe sahip olması.

İkincisi: Muhammed (a.s.v.) Gerçeği

Muhammedî (a.s.v.) gerçeği Sufî meşrep gruplar arasında önemli bir yere haizdir. Nursi -sufilikten etkilenerek- bu ciheti ihmal etmemiştir. Aksine üstadı olan sufi meşrepli Serhendi ve diğer büyük sufi büyüklerin yolundan gitmiştir. Bunun için Üstad Nursi, Muhammedî gerçeği aşağıdaki vasıflardan tahdit etmiştir:
1- Resul-i Ekrem (s.a.v) şu âlemin hem nuru, hem de ruhudur.
2~ Efendimiz (s.a.v) şu kainatın hem esası ve hem de neticesidir.
3- Muhammed Mustafa (s.a.v), eflâkin halk edilmesinin bir sebebidir. Ve en kâmil insan da O’dur.
4- İsm-i azama mazhar olmuştur.
5- Mahiyetinde küllî ubudiyeti ve risaleti toplamıştır.
Bunun yanısıra Nursi, Sufilik ıstılahlarından uzak olarak Muhammedi gerçeğinin mefhumunu elle tutulur delillerle sunmuştur. Şeriat lisanıyla Peygamber efendimiz (s.a.v.)’in gerçeğini vurgulamıştır, Burada Muhammed Mustafa’nın nurundan, kainatın yaratıldığından bahsetmemektedir.

İttiba ve iktida konularıyla, muhabbet gerçeğini, mahbubun ittibaının muktezasını dile getirmiştir.

Üçüncüsü: Muhammed Mustafa (s.a.v.)’nın Nübüvvetinin delilleri 

Allah’ın varlığına deliller sunmaya önemsediği kadar, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in hakkında da deliller sunmayı ihmal etmemiştir,

a- Zatî (enfüsî) deliller: Aşağıdaki unsurlar çerçevesinde sunulmuştur.
1 – Peygamberimizin zatının kemali
2~Ahlakının mükemmelliği
3- Allahü Tealaya karşı ubudiyetinin mükemmelliği
4- (Hayr-ı mutlaka davetinde) Risaletiyle ilgili hâsiyetlerin kemali

b-Zatının (s.a.v) dışındaki deliller (âfâkî deliller):
1- Kâinat:-Kainattaki sanatın inceliği, tenasük ve tenasübü O’nun (s.a.v) peygamberliğinin doğruluğuna delalet eder.
2- Mucizeler: Bunlar iki kısımdır:
Kuran-ı Kerim: Muhtelif mucizeleri ihtiva etmesiyle birlikte hususiyet ve sıfatlarının kemali.
Diğer Mucizeler: Diğer peygamberlerin işaretleri, İrhasat, Peygamber Efendimizin (asm) muhtelif mucizeleri, ayın ikiye bölünmesi vb. gibi.
Mucizeler konusunda Nursi iki konuya işaret etmiştir:
1- Risalelerinde misal babından bir çok mucizelere örnek olarak değinmiştir.
2- Mucize, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hayatında sınırlı bir yere sahiptir. Ahval ve hareketleri, tabii sebeplere ve kainatta câri olan ilahi sünnete müraat etmesi, esas olarak karşımıza çıkmaktadır.

Risâeti ve onun neticesi
Nursi, Muhammedi risaletin ve eserlerinin insan hayatı üzerindeki etkisini, O’nun (s.a.v) risaletinin doğruluğuna bir delil teşkil ettiğini dile getirir.
– Risaletinin, insanı her zaman yücelere yükselten ve kemalata erdiren bir davet olduğunu müşahede ederiz.
– Muhammedî Risalet’in netice olarak, hayatı ve kainatı mukaddes bir hale getirdiğini, insana güzel, yüce bir gaye ve hedef çizdiğini, mevcudatı adem dairesinden ve abesiyetten kurtarıp gerçek hayata ve vücuda çıkardığını görürüz.
Ayrıca O’nun elçiliği, bütün Araplar’ı kısa zamanda bedevilikten kurtarıp, dünyanın en medeni insanları haline getirdiği, onları kötü âdetlerinden, arındırıp yerine en güzel haslet ve seciyeleri yerleştirdiği de bir gerçektir.

*Abdelwehab Boukhelkhal, 1969 yılında Cezayir’in Tepse şehrinde doğdu. Lisansını İslam Akidesi üzerine yaptı, ‘Bediüzzaman Said Nursi ve İslam Akaidinin Sunuş Metodu’ üzerine olan Masterini Cezayir Kusantine Emir Abdulkadir Üniversitesinde tamamladı. 1993 yılından beri Şeriat İlimlerin dersi vermektedir. Ayrıca Fikir ve Kültür konularında birçok makalesi vardır.

Kaynak.iikv.org

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Dâru’s-Siyâdeler (Seyyidlik Evleri)

Dâru’s-Siyâdeler (Seyyidlik Evleri) Doç. Dr. Murat Sarıcık   “Dâru’s-Siyade”, “Nakîbu’l-Eşrâflar”(1) ve Seyyidler için, ilk kez …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Sorularla Tarihselcilik / Said GENÇ

Son zamanlarda, sosyal medyada tarihsellik, kırâat-ı aşere, nesh vb. gibi uzmanlık isteyen ve uzman çevrelerce …

Kapat