Ana Sayfa / Yazarlar / Roman Olarak Dede Korkut’tan, Kam Püre’nin Oğlu Bamsı Beyrek Destanı

Roman Olarak Dede Korkut’tan, Kam Püre’nin Oğlu Bamsı Beyrek Destanı

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Roman Olarak Dede Korkut

Dede Korkut hikayelerinin Dördüncü epizodu

Üçüncü bölümde de kahramanlar değişmez. Bayındır Han burada daha gelişmiş bir fonksiyonla ortaya çıkar. Bayındır Han hakim bir şahıstır. Toparlayıcıdır. Bu odabın bir  toplantısıdır. Pay Püre şikayet edip ağlar. Nedeni ise bir oğlunun olmamasıdır. Evladını olmamasına üzülür, Oğuz beyleri ellerini kaldırır ve dua ederler. “Allahu taala sana bir oğul versin” derler. Bay Piçen Bey de dua ister onun da isteği bir kız evladıdır. Ona da bir kız evladı için dua edilir. Birkaç zaman geçer, her iki şahıs da istediklerine kavuşurlar. Bay Püre bezirgânlarından hediyeler armağanlar ister. Ta İstanbul’a kadar gider. Fevkalade güzel, nadide armağanlar alırlar. Bay Püre’nin oğlu büyünce gelenek gereği bir kan dökmesi ve baş kesmesi gerekir, yoksa ona ad verilmez. Kahramanlık miti üzerine kurulmuştur, kahramanlık yapmayanlar adsız yaşarlar. Çünkü insan olmanın bilincidir.

Pay Püre’nin oğlu avlanır arkadaşlarıyla, birazdan bezirganlar gelir. Onlar başlarına gelen olayı anlatırlar. Evnük Kale’sinden beşyüz kâfir üzerlerine saldırmıştır. Onlar oğuldan yardım isterler. O da koç atına biner, kafirleri öldürür, güzar eyler bezirgânların malını kurtarır. Oğul eve gider, bir süre sonra bezirganlar gelir Pay Püre’ye oğlunun kahramanlığını anlatırlar. Bay Püre oğlunun kahramanlığını duyunca Oğuz beylerini çağırtır. Dedem Korkut  çocuğa ad koyar. Büyük bir şiirli bahisle oğlanın adı Bamsı Beyrek olur.

Giderlerken yolda Pay Biçen Bey’in kızı Banu Çiçek’in otağına rastlarlar. Banu çiçek gelen yiğinin adını sorar. Ona “Vallahi sultanım bu yiğit yüzü örtülü  güzel yiğittir, bey oğlu bey imiş” Kız konuşur. “Hey hey dadılar, babam bana ben seni yüzü örtülü Beyrek’e vermişim, derdi, olmaya ki bu o ola, bir çağırın haberleşelim” dedi. Bamsı Beyrek gelen kızla konuşur. Kız onu bir müsabakaya davet eder, mağlub olur. Adının Banu Çiçek olduğunu söyler. Beyrek altın yüzüğünü onun parmağına geçirir, bu nişan olsun, der. 

Beyrek gelir olanları anlatır, Banu Çiçeğ’in, Deli Kaçar diye bir kardeşinin olduğunu söyler babası, bu adam kız isteyeni öldürürmüş. Oğuz Beyleri çağrılır bir çözüm ararlar, Dede Korkut’ un aracı olması istenir. Deli Kaçar, Dede Korkut’a pek kibar davranmaz, Dede Korkut bu deliden Allah’ın emri peygamberin kavli ile  bacısını ister. Mücadele ederler, tam Dede Korkut’u öldürecekken Dede dua eder. “Çalarsan elin kurusun” Dede Korkut keramet sahibi, dileği kabul olunan bir zattır, oğlanın eli havada kalır, aman diler, böyle bir olay Peygamberimizin hayatında da vardır; bir Kureyş’li kafir kılıcı elinde peygamerimize yaklaşır  elini kaldırır, “şimdi seni kim kurtaracak” der. Peygamberimiz adamın yüzüne bakar ve “Allah” der. Adamın kılıcı elinden düşer, peygamberimiz, kılıcı eline alır, “şimdi seni kim kurtaracak” der , peygamberimiz adamı affeder, Kureyş’e döner, hani öldürmedin mi? derler. O da “Ben şimdi insanların en iyisinin yanından geliyorum” der. Dede  Korkut dini bilen bir insan bir çok olayı İslam tarihinde var.

Deli, “Elimi kurtar kız kardeşimi sana vereceğim” der. Dede’nin duası ile eli sapa sağlam olur. Deli Kaçar, Dede’den çok muhal taleplerde bulunur, ama Dede kabul eder. “Tanrı’nın birliğine yoktur güman, sen benim elimi iyileştiriver. Tanrı’nın bayruğu ile Peygamberin kavli ile kız kardeşimi Beyreğ’e vereyim” dedi. Üç kerre ağzından ikraz eyledi, Deli’nin eli Hak emri ile sapa sağlam oldu. Dede Pay Püre’nin evine gelir, kurtulduğunu anlatır. “Allah’ın inayeti erenlerin himmeti oldu, kızı aldım” dedi. Beyreğe ve anasına ve kız kardeşlerine  müjdeci geldi, sevindiler, şad oldular. Bu bölüm çok compleks bir vaka örgüsüne sahiptir.

Birinci vakanın sonrası yeni bir olay örgüsü halkası görülür. Mutlu sonun arkasından Bayburt Hisarı’nın beyine haber verilir, “Ne oturuyorsun sultanım Bay Piçen Bey, o sana vereceği kızı Beyreğ’e verdi”. Bu bey yedi yüz kâfir ile dört nala kaldırır.

Romanda iyi kötü ilişkileri rehavet anları hainleri, casusları harekete geçirir. O an anlatılır. “Kırk yiğit yiyip içip oturuyorlardı, Beyrek apalaca gelin odası içinde yiyip içip habersiz oturuyordu.” Sorumsuzluk, tembellik, hareket üzerine kurulmuş bir hayat tarzına uymaz, Dede Korkut bu anları olayların doğuş nedeni olarak gösterir. Bu bir eğitim telakkisidir. Bu anlar hem kırılma ve hem de tensionun gerilimin artığı anlardır, ama roman ve anlatı sanatı, gerilimler üzerine, kırılma anlatı üzerine kurulmuştur. Tarih de böyle olmuştur, Roma medeniyeti en tenbel ve sefih zamanında bir şehir bir  yanardağın patlamasıyla helâk olmuştur. Bizim Lale devrimiz de öyledir, tenbellik, rahat ve rehavet bu devrin arkasından gerilemeyi o da yıkılışı getirmiştir.

Beyrek’in Naibi – yardımcısı öldürülür, Beyrek ve Otuz dokuz yiğit esir alınır. Ana baba sabahleyin olanları görürler. Ağlar, yırtınırlar, bütün bir aile facia yaşarlar, aradan on altı yıl geçer Beyreğ’in ölüsü dirisi bilinmez.

Burada bir kötü adam olaya yeni bir boyut getirir, entirika da roman sanatının boyutlarını geliştirir. Yalancı Yaltacuk Beyrek‘in kendisine verdiği gömleği kana batırıp, Bayındır Han’ın önüne getirir, ona; Beyrek’i Kara Derbent’te öldürmüşler, bu onun delilidir der, Banu Çiçek de gömleği tanır feryadı artar.

Böyle bir gömlek olayı Hz. Yusuf’un kıssasında da vardır, Yusuf’u kurdun parçaladığını söyleyen kardeşleri bir gömleği kana batırıp getirirler, babayı inandırmak için. Baba ise, olanı hisseder Allah’tan sabrı cemil ister.

Bay Püre Bey bezirganları çağırır, “iklim iklim arayın, Beyreğ’in ölüsü dirisi haberini getirin. Onlar Parasarın Bayburt Hisarı’na geldiler. Kafirin mukaddes günüdür, yeyip içmektedirler, Bezirganlar, Beyrek onları görür. Beyrek bir şiirle aileyi ve arkadaşlarının  ölü veya sağ olup olmadıkları sorar. Onlar da cevap verirler. Beyrek, Yalancı Yaltacuk’un  Banu Çiçeği elde etmeye çalışır. 

Olay örgüsü yeni bir boyut kazanır. Kâfir beyinin bekar bir kızı vardır, zaman zaman Beyreğ’i görmeye gelir,onu müteessir görürce, nedenini sorar, o da on altı yıldır babasının esiri olduğunu söyler. Kız Beyreğ’i kurtarmaya söz verir, ama onu gelip helalliliğine alırsa, diye bir şart koşar. Beyrek’i hisardan aşağı iple indirir, Beyrek bir at sürüsüne  rastlar, içlerinde deniz tayı boz aygırını görür, Beyrek kurtulur Oğuz’a gelir. Küçük kız kardeşine rastlar, ağebeyine ağladığını görür, şiirinden etkilenir. Sonra  büyük kız kardeşlerinin yanına gelir, onlarla konuşur. Onlar ona  bir kaftan getirirler. Üzerine uyar, bazı konuşmalardan sonra Beyrek olduğu anlaşılır. Bay Püre Bey gözlerinin açılması için Beyrek’in kanını ister, kanı gözüne sürer ve gözü açılır. 

Düğün derneği erteler, arkadaşlarını korumaya gider, Bayburt Hisarı’na varırlar, “Kudretli Oğuz Beyleri arı sudan abdest aldılar, ak alınlarını yere koydular ,iki rekat namaz kıldılar. Adı güzel Muhammed’i yad ettiler. Gümbür gümbür  davullar vuruldu. Bir kıyamet savaş oldu. Beyrek yiğitlerini kurtardı. Kafirin kilisesini yıktılar, ezan okuttular, Beyrek Melik’in kızına aldı, ak evine ak otağına geri döndü, düğüne başladı. 

Dede Korkut gelir dua eder.

Dua edeyim hanım;   

Yerli kara dağların yıkılmasın

Gölgeli koca ağacın kesilmesin

Ak sakallı babanın yeri cennet olsun

Ak bürçekli ananın yeri cennet olsun

Oğul ile kardeşten ayırmasın 

Amin amin diyenler Tanrı’nın yüzünü görsün 

Derlesin toplasın günahımızı adı güzel

Muhammed Mustafa’nın yüzü suyuna bağışlasın hânım Hey!…98

Dede Korkut’un bu epizodunda, herşeyi bilen bakış açısı point of wiev kullanılmıtşır. Anlatıcı bir gözlemcidir, gördüklerini hikaye eder, konuşmalar da bu anlatıma dahildir. Gözlem güçlü anlatım canlıdır. “Bay Püre Bey  ne ağlayıp duruyorsun?” Konuşmalardan sonra genel anlatım tarzına dönülünce  gözlemci anlatıcı gördüklerini nakil dili ile anlatır. “Böyle deyince kudretli Oğuz Beyleri yüzlerini göğe tuttular el kaldırıp dua eylediler. Alah u taala sana bir oğul versin dediler.”64

Dede Korkut’un vakaya katılması da yine gözlemci ve herşeyi bilen bakış açısı ile anlatılır. Bu anlatımlar tam bir sinema canlılığı ile anlatılmıştır. Anlatıcının dramatik kültürü kuvvetlidir. Konuşmalar şiirsel ve heyecanlıdır.

Ünümü al sözümü dinle ey Püre Bey

Allah u Teala sana bir oğul vermiş tutu versin

Ak sancak kaldırınca Müslümanlar arkası olsun

Karşı yatan kara karlı dağlardan aşar olsa 

Allah u Teala senin oğluna aşıt versin 67

Hikayede üç vaka biriminde Dede Korkut görünür. Zor günlerin adamıdır. Deli Karçar kız kardeşini isteyeni öldürürmüş, Dede Korkut’un gidip istemesi uygun görülür. Dede Korkut ile Deli Karçar, birbirlerini kovalarlar, sonunda Karçar, dedeyi sıkıştırır. Kılıcını kaldırır tam vuracakken Dede Korkut Tanrı’ya sığınır, İsm-i Azam duasını okur, Deli Karçar’ın kılıcı elinde  çalmak üzeredir, Dede Korkut “Çalarsan elin kurusun” der. Hak Taalâ’nın emri ile Karçar’ın eli yukarıda asılı kaldı. Deli meded istedi, sen benim elimi iyileştiriver, ben de kız kardeşimi Beyrek’e vereyim, dedi.Günahına tevbe etti, Dede dua etti, eli eski haline döndü.73

Dede Korkut, genel olarak hikayelerin sonunda görülür, hikmetle bağlar closing bölümünü, ama bu epizotta üç yerde görünür. O, romanın protogonistasıdır. Bütün olaylar onunla gelişir, büyür ve sona erer. Bu roman sanatı açısından dünya edebiyatında benzersiz bir tasarım ve uygulamadır. Bütün roman boyunca aleladeliğe düşmeden soylu bir veli olarak rol oynar. Değerleri korur, yozlaşmaz, alet olmaz, satmaz, onurlu bir din adamıdır Dede Korkut. Bu dine ve velilere verilen önemin göstergesidir. Oğuz ne yapar, ne yaşarsa yaşasın o herşeyi Allah’a bağlar, hayatın uluhiyet ışığında felsefesini yapar.

Son rolü yine duadır Dede’nin.

Dua edeyim hanım;

Yerli kara dağların yıkılmasın

Gölgeli koca ağacın kesilmesin

Ak sakallı babanın yeri cennet olsun

Ak sakallı ananın yeri cennet olsun 

Oğul ile kardeşten ayırmasın

Ahir vakitte arı imandan ayırmasın

Amin amin diyenler  Tanrı’nın yüzünü görsün

Derlesin toplasın günahınızı adı güzel 

Muhammed Mustafa’nın  yuzu suyuna bağışlasın hanım hey!…98

Konuşmaların tenevvüü, çeşitliliği ne kadar büyük bir sanatçı ile karşı karşıya olduğumuzu gösterir. Dede Korkut da herşeye muhataptır. Nesneler, bitkiler, ağaçlar, hayvanlar hep insanın arkadaşlarıdır. Bu büyük bir külli tabiat inancının sonucudur. İkili konuşmalar, iç dialoglar, sevgi ve ıstırap anlarında derinlikli konuşmalar cereyan eder. Beyreğ’in maruz kaldıklarını Banu Çiçek duyunca

Vay al davağımın sahibi 

Vay alnımım başımın umudu

Vay şah yiğidim  vay şehbaz yiğidim 

Doyuncaya kadar yüzüne bakmadığım hanım

Nereye gittin beni yalnız koyup canım yiğit

Göz açıp da gördüğüm 

Gönül ile sevdiğim

Bir yastıkta baş koyduğum

Yolunda öldüğüm kurban olduğum

Vay Kazan Bey’in inançlısı

Vay Kudretli Oğuz’un imrenileni Han Beyrek

Sadelik, saflık ve samimiyet hepsi bu şiirde var. Beyreğ’in atı ile konuması ne kadar derinlikli. Bacısı ile konuşması, bacının konuşması, kız kardeşleri ile mükalemesi. Öyle ki bahsin büyük bir kısmı şiirli konuşmalardan oluşur.

Şahıslar

Adı Güzel Muhammed

Her bahsin hikmet gözü, hikmet dili, Dede Korkut’tur. Vaka örgüsünün birinci ağında Bamsı Beyrek’e isim vermek için gelir, çünkü o büyük iş başarmış, Eynük Kalesindeki beşyüz kafiri tepelemiş, bezirganları kurtarmıştır. Bu yaptığı kahramanlığı kimseye söylemez, Bezirganlar Bamsı’nın babasının yanında elini öpünce, babası kendisinin varken oğlunun elinin öpülmesini izzetine yediremez, ancak bezirganlar oğlanın yaptığı kahramanlığı anlatınca “Evet, baş kesti, kan döktü, adam devirdi.” Ona ad koyulması gündeme gelir ve Dede Korkut gelir isim verir. “Bunun adı Boz Aygırlı Bamsı Beyrek olsun, adını ben verdim yaşını Allah versin.”

Han Bayındır, bütün bölümlerin demirbaş şahsiyetidir. Yazar kimse onu anlatırken ictimai konumuna göre bir dil kullanır, azametli, haşmetli ve gösterişli bir kişiliktir. “Kam Gan oğlu Han Bayındır yerinden kalkmıştı. Kara yerin üstüne ak otağını diktirmişti. Alaca gölgeliği gök yüzüne yükselmişti. Bin yerde ipek halıcığı döşenmişti.”

Bölümün ikinci önde gelen kahramanı Bamsı Beyrek’tir. Bamsı Beyrek romanın bu epizodunun fonksiyon olarak önde gelen şahsıdır, bütün olaylar onun etrafında cereyan eder, o asıl birinci kişi veya protogonistadır. Bezirganların başını beladan kurtarır, bu yüzden Dede Korkut ona Bamsı Beyrek ismini verir, evlilik arefesinde bir gaflet anında baskınla kaçırılır, on üç yıl esir hayatı yaşar, sonunda kendisinin, sağ olduğu anlaşılır. Oğuz Beyleri onu kurtarmak için akın ederler, savaşır obasına getirirler, evlenir, Dede Korkut gelir kapanışı yapar ve dua eder.

Bölümün üçüncü önemli şahsı norm şahsı Banu Çiçek’tir. Bamsı Beyrek’e ta küçükten nişanlanmıştır. Beyrek, onunla izdivaç arefesinde kaçırılır, Banu Çiçek onu yıllarda muzdaripçe bekler, sonunda Bamsı Beyrek on üç yıl sonra evine döner Banu Çiçek ile evlenirler. Ödüllendiren bir yayı ile sona erer, başına çok  şeyler geçer Yalancı Yaltavuk’un bir oyununa gelmeden mutlu sona ulaşır.

Kara Göne, Kara Budak, Kazılık Koca Oğlu Bey Yigenek, Pay Püre Bey, Salur Kazan, Pay Piçen Bey, Banu Çiçek, Kısırca Yenge, Deli Karçar, Bayburt Hisarının Beyi, Kıyan Selçuk Oğlu Deli Dündar, Yalancı oğlu Yaltacuk, Kafir Beyinin Bekar Kızı, Beyrek’in Küçük Bacısı, Beyrek’in Büyük Bacısı, Kara Göne Oğlu – Budak, Kazan Beyin Oğlu Uruz Bey, Beyler Başı Yigenek, Gaflet Koca Oğlu Şir Şemsettin, Burla Hatun, Boğazca Fatma, Şöklü Melik, Kara Tekür, Kara Arslan Meliki, Bezirganlar, Kızlar, bunların toplu fonksiyonları vardır, isimleri yoktur. Bezirganlar etrafta bazı işleri üstlenen, yerine göre koruma yerine göre iş yapan kişilerdir. Kızlar, Beyrek’ın kardeşleridir, iki kardeşin belirgin bir isimleri  vardır, büyük küçük ama bunların toplu anılırlar. Şahıslar bütün Dede Korkut bölümlerinde vardır, içlerinden biri asıl rolü üstlenir diğerleri tabidirler. Eserin roman olmasında bütün şahısların aynı obadan çıkmış olması ancak olayların farklılık göstermesidir.

Hikayelerde gerilimler, Gürcüler ve kafir adı altında ifade edilen  müslüman olmayan gruplar tarafından doğurulur. Bu kötüler Bayındır Han’ın etrafında cereyan eden olayları izlerler, ve onları gafil yakalanıca saldırır, zulüm yapar, öldürürler. Ama sonunda kaybeden de onlardır. Hikayeler bir yerde bu birbirine mukabil güçlerin kavgası, savaşıdır. Romanın devamlılığını sağlayan bu güçlerin olmasıdır, yoksa basit ve renksiz bir hayat olurdu. Kötü adamlar da aynı misyona sahiptir, Yalancı Yaltacuk, Deli Karçar bu iki şahıs hikayenin boyutlarını genişletirler, sonunda kaybederler ama bir  tecrübe alanı oluştururlar.

Olay Örgüsü 

Hikayede olay örgüsünü üç vaka meydana getirir. Birincisi Beyrek’in Bezirganların  düşmanlarını yenmesi olayı ve bir kahramanlık yaptığından Dede Korkut’un kendisine isim vermesidir. İkinci boğum, Bamsı Beyrek’in kaçırılması ve sonraki olaylardır. Üçüncü boğum ise Bamsı Beyrek’in sağ olduğu anlaşılınca Oğuz Beyleri’nin onu kurtarması, bir savaştır. Dede Korkut’ta olaylar realist hikaye ve romanlardaki gibi renksiz ve sıradan değildir, Dede Korkut ve toplumu kahramanlık mitine göre yaşarlar, kahramanlık yapmayanlar, hayatın hakkını vermek için riske katlanamayanlar, kimliksizdirler ve adsız olarak nitelenirler. Arif Nihat bu kahramanlık mitinden kopan toplumu eleştirir,

Hâlâ günlük işlerle oyunda oynaştasın

Kızım sen de Fatihler doğuracak yaştasın

Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleymandır

Bu kürsü Sinanüddin bu minare Sinandır

Haydi artık uyuyan destanını uyandır

Sıradanlık, aleladelik, renksizlik, iddiasız yaşamak o toplumun yapısına uymaz. Bu İslam’ın ilk dönemleri olduğunu zannettiğimiz eserlerde, itikadi yapı sağlamdır. Namaz, din, tevbe, Allah, Hazreti Muhammed, özellikle dualar çok yaygındır. Hatalar ve günahlar şımarıklıklar cezalandırılır. Ve bunun sonrası toplumun uyanışını sağlar.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Alışkanlıklarımız Bizi ‘Oluşturmasın’

Alışkanlıklarımız Bizi ‘Oluşturmasın’ “Önce biz alışkanlıklarımızı oluştururuz, sonra da alışkanlıklarımız bizi oluşturur.” (John Dryden) Bir …

Kapat