Ana Sayfa / Yazarlar / Rusya’nın Boğazını Sıkma Zamanı Geldi

Rusya’nın Boğazını Sıkma Zamanı Geldi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Rusya, Astana ve Soçi anlaşmalarını hiçe sayarak “Çatışmasızlık Bölgelerine” girdi ve rejim askerleri ile birlikte 16 Mehmetçiğin şehit olmasına yol açtı. Elbette bunun bir bedeli vardır ve Rusya’nın pişman edilmesi gereklidir. Şimdi sıra Rusya’nın boğazını sıkma zamanıdır.

Eğer Rusya’ya bu bedel ödettirilmez ise Mehmetçiğin kanını akıtanlara karşı cesaret verilmiş olur ki; buna sebep olanlar ağır bir vebal altında kalacaktır. Peki, neler yapılabilir?

Montrö Boğazlar Sözleşmesi bu konuda Türkiye’ye birçok hak tanımaktadır. Derhal sözleşmeden doğan haklarımız yürürlüğe sokularak aşama aşama Rusya’ya anlaşmaları çiğnemesinden dolayı büyük bir bedel ödetmeye başlamak zorundayız.

Birinci Dünya Savaşında Çanakkale Boğazı kapatıldığı için müttefik olduğu İngiltere, Fransa’dan yardım alamayan Çarlık Rusya, savaşta yenilmiş ve Osmanlı Devleti ile anlaşma yapmak zorunda kalmıştı.

Rusya’nın Brest-Litovsk Kenti’nde 3 Mart 1918 yılında yapılan anlaşma ile Rusya Osmanlı Devleti’ne Kars, Ardahan, Batum ve Artvin şehirlerini vermek zorunda kalmıştır. Bu nedenle Rusya, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının kıymetini herkesten daha çok bilmektedir.

Montrö; Türkiye’nin kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karşısında sayması durumunda dahi bazı yaptırımları uygulama hakkı tanımaktadır. Kaldı ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye Operasyonları ile ilgili olarak kullanılan politika dilini değiştirmiş; ilk defa “savaş” kelimesini kullanmıştır.

Türkiye Montrö’de kendisine tanınan haklardan özellikle “savaş durumunda taraf olma” söylemini kullandığı takdirde ne savaş gemisi ne de ticaret gemilerinin boğazlardan geçişi mümkün olamayacaktır. Halen Mehmetçiği şehit eden silahları, askeri ve sivil gemiler ile Suriye’ye gönderen Rusya, bu sefer deniz yolu kapandığı için St. Petersburg üzerinden yani bütün Batı Avrupa’yı dolaşarak göndermesi gerekecektir.

Boğazların Rus gemilerine kapatılması sadece Suriye’deki Rus askerlerini etkilemekle kalmayıp bütün Rus ekonomisini ciddi şekilde perişan etmesi sonucunu doğuracaktır. Fakat gerginliğin bu noktaya ulaşmasında Rus Putin’in büyük rolü vardır. Çünkü İdlib üzerinde yapılan anlaşmaları pervasızca çiğnemiş üstelik askerlerimizin şehit olmasına sebep olmuştur.

Türkiye, Rusya’nın geri adım atmasına fırsat tanımak üzere anlaşmadan doğan haklarını kademe kademe devreye sokmalıdır. Öncelikle 6. Maddede belirtilen “Türkiye’nin kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karşısında sayması durumunda… gemilerin Boğazlar’a gündüz girmeleri ve geçişin, her seferinde, Türk makamlarınca gösterilen yoldan yapılması gerekecektir” maddesini işleme sokması uygun olacaktır.

Yok; eğer Rusya geri adım atmaz ise bu sefer Türkiye Suriye’de savaş durumu nedeni ile Montrö’deki ilgili madde kapsamında yeni yaptırımlar getirebilecektir. Savaş Zamanında “savaşan herhangi bir Devletin savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesi” yasaklanabilecektir.

Boğazların kapatılması bundan 106 yıl önce nasıl ki; Rus çarlığının yıkılması sonucunu doğurmuştur. Aynı şekilde Rus Putin devletinin de ekonomik ve siyasi yönden çatırdamasına yol açması mukadderdir.

İstanbul ve Çanakkale Boğazların Türkiye’nin elinde olması her zaman Rusya’nın Türkiye ile olan ilişkilerinde hayati değerde olmuştur. Hatta 2. Dünya savaşı sonrasında Stalin’in Kars ve Ardahan ile beraber Boğazları istemesinin en önemli nedeni budur. Suriye’de acımasızca sivil katliamı yapan ve Suriye şehirlerini halı bombardımanları ile harabeye çeviren Rusya’ya bir ceza verilmesi gereklidir.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde “veto” hakkını kullanarak aleyhinde her türlü anlaşmayı önleyen Rusya, ilk defa böylesine sıkıntılı bir sürece girecektir. Bu nedenle Suriye’de anlaşmaları çiğneyerek sivillerin yerleştirildikleri son bölge olan İdlib’in harabeye çevrilmesi ve milyonlarca insanın göçe zorlanması önlenebilecektir.

Hükümetin gerekli adımları atarak; Rusya’nın ayağını denk alması ve yaptığı hatalardan dönmesi için son bir şans vermesi beklenebilir. Fakat ısrarla hem sivillerin hem de kahraman Mehmetçiğin kanını akıtmasına devam eden Rusya’nın ümüğü sıkılmaz ise bundan cesaret alarak Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekat bölgesine girmesi an meselesi olabilir, vesselam… 

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
“Köye geldim, bir gördüm ki; köyde bambaşka hâller olmuş”

1898 Isparta-Sav doğumlu Şükrü Kazak'ın adı Kastamonu ve Emirdağ Lahikalarında iki yerde "Şükrü Efe" olarak geçmektedir. …

Kapat