Ana Sayfa / İLİM - KÜLTÜR – SANAT – FİKRİYAT / Makaleler / Rüyayı Lebib ve Habib Olana, Yani Akıllı Dosta Anlatın! (Rüya Meselesi-1)

Rüyayı Lebib ve Habib Olana, Yani Akıllı Dosta Anlatın! (Rüya Meselesi-1)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Rüya meselesi, her insanın günlük hayatta yaşadığı ve çok aşina olduğu bir meseledir. Hem zaman, rüya hadisesini çok geniş tefsir etmiş ve ciltler dolusu eserlerle hakkından bahsettirmiş. Zamanla kazanılan ve dilden dile anlatılan tecrübeler kitaplara dökülmüş. Dolayısıyla rüya meselesini bir kaç sayfa ile anlatmak gerçekten zordur.

Rüyada çok şeyler görülebilir. Hatta yatmadan önceki ruh hali uykuya aksedip rüyalar bu hale göre elbise giyebilirler. Bazan insanlar hiç ilgisi olmayan veya seneler önce başından geçen olaylar hakkında bir şeyler de görebilirler. Bu tip rüyalar “tabir-i Kur’anla, tabire değmiyor. Mânâsı varsa da ehemmiyeti yok”1 nevinden olan rüyalardır. Bir de öyle rüyalar vardır ki “bazen aynen görüldüğü gibi çıkar, bazan bir ince perde altında çıkıyor, bazan kalınca bir perde ile sarılıyor”1 Rüyay-ı Sâdıka dediğimiz bu rüyaların aleni kısımları tabire gerek bırakmadığı gibi, perdeli olanların tabir ile perdelerinin aralanması gerekir. Zira bu rüyaların her bir ayrıntısı çok ehemmiyetlidir.

Bunun yanında halk arasında “rüya ile amel edilmez” ifadesi ile de rüyanın insan hayatının bir parçası olduğu, daha çok insanın şahsı ile alakası olduğu, görülen rüyanın insanı çok fazla etkilememesi gerektiği gibi bazı önemli hakîkatler anlatılmıştır. Uygulamada da rüya çok önemli bir mesele olsa da hukukî bir delil taşımamakta ve daha çok şahsi hayatlar için önemli olmaktadır.

Kendi ailemizde ve yakın çevremizde de bazı insanlar vardır ki, ertesi günkü sıradan olacak olayları alenen görürler. “Sûre-i Yusuf’un mühim bir esası, rü’ya-yı Yusufiye olduğu gibi; ‘uykunuzu bir dinlenme kıldık’ âyeti misillü çok âyetlerle, rü’yada ve nevmde (uykuda) perdeli olarak ehemmiyetli hakîkatlar var olduğunu gösterir…”1 Neticede rüya bir hakîkattir ve rüyada hakîkatler vardır. İslâm tarihi boyunca bu hakîkatler tecrübe edilmiş ve yaşanmıştır.

RÜYA TABİRİ – AKILLI DOST

“Dediler ki: rüya dediğin, demet demet hayallerdir, biz ise hayallerin tabirini bilmiyoruz.” 2 Resûl-ü Ekrem Efendimiz (a.s.v) Hz Aişe validemize “Müslümanlara gördükleri rüyayı söylerken iyi söyleyin, hayırla yorumlayın. Çünkü rüyalar yoruma göre çıkar.” 3 buyurmaktadır.

Rüya tabirleri herkes tarafından yapılabilen tabirler değildir. Ancak ehil olanlar bu tabirleri yapabilirler. O nedenle bu konularda ehil insanlarla istişare yapmak çok önemlidir. Aksi hal “rü’ya dahi hayr iken, bazı aks-i hakîkatla göründüğü için şer telakkî edilir, yeise düşürür, kuvve-i maneviyeyi kırar, su’-i zan verir”1 insanları üzebilir. Resûl-ü Ekrem Efendimiz (a.s.v) sık sık sahâbe-i kirama “İçinizde rüya göreniniz var mı?”4 diye sormaktadır. Demek rüya tabiri çok önemli ve hak bir hadisedir. Yeter ki doğru insanlar tarafından yapılsın.

Rüya tabirinde önemli olan hususlardan biri rüyayı gören kişinin içinde bulunduğu şartlardır. Bunlar zaman dilimi, ikim şartları, mekân, örf-adet, halet-i ruhiye vb. Dolayısıyla rüyayı tabir eden kişiye bu şartların da anlatılması çok önemlidir. Hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, rüyaları veren Cenâb-ı Haktır ve onların tabirlerini gerçekten ancak O bilir. Kullar ancak İslâmiyetten anladıkları ve çıkardıkları işaretlerle bu rüyalara tabir getirebilirler. Bu da tabircinin ilmi ile yakından alakalıdır. Ayrıca rüyalardaki ayrıntılar çok çabuk unutulabilirler. Bu nedenle de önemli rüyalar kaleme alınmalı ve ayrıntıları özenle yazılmalıdır.

Hz. Hatice annemizin, Hz. Resûl-ü Ekrem Efendimiz’i vahyin ilk zamanlarında (a.s.v) Varaka bin Nevfel’in yanına götürmesi Varaka’nın konusunda bilinen ve ehil bir insan olduğundandır ki kendisinin Fahr-ı Mevcudat Efendimizin (s.a.v) halleri için yaptığı tabirler ve söyledikleri bihakkın doğru çıkmıştır. Yıllar sonra Habîb-i Ekrem Efendimiz kendisine Varaka bin Nevfel ile ilgili sorduklarında “Rüyamda o, bana beyaz giyisili olarak gösterildi. Şayet o cehennem ehlinden olsa idi, üzerinde beyazdan başka bir renk elbise olurdu” 5 buyuracaktır.

Ömer b Habib den gelen bir rivayete göre; “Bir gün Said b Müseyyebin (ra) yanında oturuyordum. Borçlarımın sıkıntısında iyice yüreğimin daraldığı günlerden biriydi. O arada bir adam geldi ve Said b Müseyyebe (ra) bir rüya anlattı. ‘Rüyamda Abdülmelik b Mervanı yere yatırdım, sonra ona dört tane kazık çakıp onu yere mıhladım’ dedi. Medinenin Fakihi Saîd bin Müseyyeb (ra) aynı zamanda rüya tabir ilmine çok vâkıf bir zattı. Tabirleri olduğu gibi çıkardı. ‘Allah’a ibâdet gibi insanı şerefli kılan ve Allah’a karşı günâh işlemek gibi insanı küçük düşüren bir şey yoktur’ buyururdu.

Said b Müseyyeb adamı dinledi. Sonra ‘Bu rüyayı sen görmedin’ dedi. Adam itiraf etti; ‘Evet bu rüyayı Abdullah b Zübeyr (ra) gördü beni de tabiri için sana yolladı’ dedi. Said bin Müseyyeb adama rüyayı tabir etti ve ‘Eğer bu sadık bir rüya ise Abdülmelik, Abdullah İbn-i Zübeyr’i öldürecek ve Abdülmelikin neslinden dört kişi daha halife olacak’ dedi. Ömer bin Habib, daha sonra bu rüyanın tabirini Abdülmelik’e anlattım ve bana verdiği mükâfatla borçlarımı ödedim”6 diyor.

Zaman Said bin Müseyyebin rüya tabirini tefsir etti ve Abdullah ibni Zübeyr kısa zaman sonra Haccac-ı Zalim tarafında şehit edildi. Abdülmelikten sonra da neslinden dört kişi daha halife oldu. Buradaki tabirde önemli olan rüyanın, zamanın şartlarını çok iyi bilen bir fakihe tabir ettirilmesidir. Zira o dönem Şam’da ve Haremeyn’de ayrı ayrı iki halifenin bulunduğu, insanların sıkıntıda yaşadıkları bir zaman dilimidir.

Kötü rüya halk arasında çok tedirgin olunan bir meseledir. Uykudan kalkınca söylenen ilk sözlerden biridir: “Bugün kötü bir rüya gördüm.” Tedirginlik ifade eden bu cümle hakîkatte kötü bir rüya mıdır veya öyle mi tabir edilmiştir yani sadece zahirine mi bakılmıştır bilinmez. Genelde bizler rüyanın zahirine bakarız ve yanılırız. Rivayetlere ve Ulema-i İslâmın tavsiyelerine göre kötü rüya görüldüğünde kimseye anlatılmaması ve o rüyadan Allaha sığınılması istenilmektedir. Cabir ibn-ü Abdullah (ra) Resulullah Efendimiz’den, “Bir kimse kötü rüya gördüğünde üç kez soluna tükürsün, üç kez Allah’a (cc) taşlanmış olan şeytanın şerrinden sığınsın (Eüzü ile) ve üzerine yattığı yanından diğer yanına dönsün!” 7 hadisini rivayet etmektedir. Bize gelen birçok rüyada rüya zahiren kötü görünmekte ama aslında çok başka şeyleri ifade etmektedir.

Meymune bint-i Haris Validemiz anlatır: Birgün Resulullah Efendimizin (a.s.m) huzuruna varıp, bir rüya gördüğümü ve çok korktuğumu arzettiğim zaman, buyurdular ki: Ne gördün? Sizin vücudunuzdan bir parça kestiler, benim yanıma eklediler. Dedim. Efendimiz (asv), İyi görmüşsün, Fâtıma’nın bir oğlu olacak ve senin yanında kalacaktır. Buyurdular. Bir müddet sonra, Hz. Hüseyin (r.a) dünyaya geldi. Zahiren vucuddan kesilen bir parça kötü görünse de “etten et”, “candan can” diye tabir edilmiş ve hakîkatte de öyle çıkmıştır.

Rüya tabiri konusunda her Müslümana her konuda olduğu gibi en güzel öğüt ve rehber olarak Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) Ebu Rezîn el-Ukeylî Lakît İbnu Amir İbni Sabire (radıyallahu anh)’dan rivayetle; “Rüya, anlatılmadığı müddetçe bir kuşun ayağında (takılı vaziyette) durur. Anlatılacak olursa hemen düşer. Öyleyse ‘Rüyayı lebib ve habib olana, yani akıllı dosta anlatın!”8 buyurmuştur.”

Dipnotlar

1- Risâle-i Nur, Mektubat 1, Osmanlıca orijinal nüsha, 28. Mektub
2- Kur’ân-ı Kerîm, Yusuf Sûresi, 44. âyet
3- Büyük Hadis Külliyatı, Cem-ul Fevaid, Rüdani, 3. Cilt, Rüya tabiri bahsi, 7452.
4- Büyük Hadis Külliyatı, Cem-ul Fevaid, Rüdani, 3. Cilt, Rüya tabiri bahsi
5- Büyük Hadis Külliyatı, Cem-ul Fevaid, Rüdani, 3. Cilt, Rüya tabiri bahsi
6- Tabakat, İbn Sad.
7- İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları, Rüya Tabiri Bölümü, [Buharî, Tıbb 39, Bed’ü’l-Halk 11, Ta’bir 3, 4, 10,14, 46; Müslim, Rüya 5, (2262); Muvatta 1, (2, 957); Tirmizî, Rüya 4, (2288); Ebu Dâvud, Edeb 96, (5021)]
8- İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları, Rüya Tabiri Bölümü Tirmizî, Rü’ya 6, (2279, 2280); Ebu Dâvud, Edeb 96, (5020)]
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Leyle-i Berat Hakkında (Âyet, Hadis, Risale-i Nur)

BERAT: Nişan, rütbe ve imtiyaz için verilen resmî belge, kurtuluş. Sitemizde Berat Gecesi ile İlgili yazılar …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Ayasofya (Şiir)

Enver TUNCALP Fatih yüce Kumandan (Emîrü-emîrüha), İstanbul feth edildi şükür olsun Allah'a. Küffâr artık sinmişti, …

Kapat