Alvarlı Efe merhumun “bayram o bayram ola” nakaratıyla biten uzun şiiriyle tüm sağlık çalışanlarımızın ve halkımızın “Tıp Bayramı”nı kutlamak geldi içimden.
Çevresinde, eşi, dostu akrabası arasında sağlık çalışanı olanlar bilir, sağlık çalışanlarına sorsanız bayramlık bir durum yoktur sağlık sektöründe.
Çalışma ve hizmet şartları yanı sıra onlarca sıkıntı vardır ve bir türlü düzeltilememektedir..
Halkımıza sorsanız onlar da sağlık hizmetlerinden tam olarak memnun ve tatmin oluyorlar demek zor.
Sektörün üçüncü ayağı olan devletimizin de memnun olduğunu söylemek kolay değil.
Sağlık harcamalarının ağır yükü, doktor sayısının yetersizliği ve
onca yatırıma rağmen vatandaşta ve çalışanda her geçen gün biraz daha yükselen beklentinin bir türlü tatmin edilememesi…
Hâsılı sağlıkta bayramlık bir durum yok, özellikle Kastamonu’da.
Kastamonu’da özel şartlardan kaynaklanan başka bazı sıkıntıların varlığını da gözlemliyoruz fakat bu gün özele girmeyi düşünmüyoruz.
Sağlık sektörü çok hassas bir sektör.
Kimse hastahaneye gezmek için, eğlenmek için gitmiyor.
Ya hasta olarak ya hastasına refakatçi olarak gidiyor insanlar hastaneye.
Ağrısıyla, acısıyla, sıkıntısıyla, telaşıyla üzgün, gergin ve tedirgin olarak geliyor.. Duygular hassas, sinirler hassas..
Dolayısıyla hastalığından önce psikolojilerin tedavi edilmesi, teskin edilmesi, adeta yüreklerin okşanması gerekiyor. Ki hastaneye gelen yaralı bir yürek, derdine deva bulamasa bile yüreği okşanmış, tatmin olmuş, teselli olmuş, huzur bulmuş olarak, insanlık bulmuş olarak ayrılsın o sıkıntılı mekandan..
Öbür taraftan, gelen hastaya ilgiyle, sevgiyle, şefkatle, hürmetle bakması, ilgilenmesi gereken sağlık personeli de çalışma şartlarından, hasta yoğunluğundan, nöbet sıkıntılarından;
bazan da bazı hastaların agresif, ukala, saygısız, sabırsız tavırları yüzünden psikolojileri çökmüş bir vaziyette, gerçekten istedikleri halde ve gerçekten hak eden hastalara gereken ilgiyi, sevgiyi, şefkati gösteremiyorlar.
Hastayı ve ızdırabını umursamayan tipler yok demek de mümkün değildir ve bunlardan bir tanesi bile tüm ortamı kirletmeye yeter ve yetiyor çoğu kere.
Saydığımız ve sayamadığımız olumsuzlukların da etkisiyle sinirler geriliyor, psikolojiler sarsılıyor, arkasından herkes gardını alıp savunmaya hatta saldırıya geçmeye başlıyor.
Uzun yıllar önce eşimin doğumu için gece yarısına yakın bir saatte hastahaneye vardığımızda nöbetçi ebenin düşman gelmiş gibi hiddetle ve yüzümüze karşı, açıktan “gene geldi biri daha” diye homurdandığını hiç unutamam..
Hemşireden, doktordan, temizlikçiden fırça yiyen, sözlü şiddete uğrayan hasta sahısı o kadar çoktu ki eskiden.
Son yıllarda sağlık çalışanlarında hastaya yaklaşım konusunda çok ciddi düzelmeler yaşanmışken bu sefer de İnsanımız hak arama adı altında doktora, hemşireye posta koyar, fırça çeker, şikayet etmekle tehdit eder, internete bakıp edindiği üç beş cümlelik bilgiyle doktora doktorluk öğretir, yazması gereken ilaç ismini dahi verir , hale geldi.
Her gün bu komik ama ukala, sinir bozucu tipler sağlık çalışanlarına adeta sabır ve sinir testi yapıyorlar desek yeridir.
Hastasıyla, doktoruyla sağlık sektörünün tüm kesimleri, hepimiz mağdur olduğumuzu, mağdur edildiğimizi düşünüyorken aynı zamanda kendi ellerimiz ve dillerimizle mağdurlar üretiyoruz, hak yiyoruz, saygısızlık ediyoruz, can yakıyoruz, üzüyoruz, eziyoruz…
Hepimiz iki kere ikinin hesabını alırken ayrı, satarken ayrı hesabeden uyanık tüccarlar gibiyiz. Ama bu uyanıklık sıkıntı katsayımızı artırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Haklarımızın çetelesini tutmakla o kadar çok meşgulüz ki, insanlığı, merhameti, empatiyi, saygıyı, Allah rızasını, Allah korkusunu, kul hakkını, sevabı, günahı, iyiliği, kötülüğü vb hesabedecek vaktimiz, halimiz kalmıyor.
Doktoruyla, hastasıyla, hasta yakınıyla, yardımcı sağlık personeliyle hepimiz titreyip kendimize dönmemiz gerekiyor. Yoksa birbirimizi, dolayısıyla kendimizi üzmeye, ezmeye devam ederiz.
Rüzgar ekersek fırtına biçeceğimizi bir türlü anlamak istemiyoruz.
Sağlık sistemi, hastahanelerimiz, mağdur olduğunu iddia edenlerin mağdur ettikleri,
mazlum olduğunu zannedenlerin zulmettikleri ile doluyor her gün..
Hastanelerimiz, sağlık sektörümüz, çalışanı için, hastası için, devlet ve millet için dert kaynağı değil deva kaynağı olabilirse, el birliği ile bunu başarabilirsek “bayram o bayram ola..”
Hastanelerimizde, sağlık sektöründe ve özellikle Kastamonu’da eskiye ciddi bir özlem ve eski arızaların tekrarı nüksediyor gibi.
Bazı kronik hastalıklar tedaviyle baskı altına alınır ama vücut zayıf düştüğü an o hastalık tekrar nükseder ya..
Memur zihniyeti ve despotizm de bir hastalık. Denetimin, otoritenin zaafa uğradığı an tekrar nükseder, ediyor.
En büyük sorunumuz bu, tek çözümümüz bencillikten uzaklaşmak, muhataba karşı biraz iyi niyet, biraz empati, biraz sevgi..
Herkese, her kesime çok iyi gelecek.
- Hep Bir Hallı Turhallıyız.. - 11 Eylül 2024
- Peki Ya Hain Türkler… - 1 Ağustos 2024
- Riya bizi, Nisa Bizi, Nisyan Bizi, İsyan Bizi… - 30 Haziran 2024
- Çapınız Yetmez - 26 Mart 2024
- Kastamonu Beşten Büyüktür… - 6 Mart 2024
- Müjde; İkinci Eş Yasallaştı!.. - 8 Şubat 2024
- Türkiye’ye Dikkat Edin.. - 10 Ocak 2024
- Türk Gibi Başlamak, Yunan Gibi Bitirmek - 18 Aralık 2023
- Kör müydük? - 17 Kasım 2023
- Dertliyiz Biraz Dertleşelim.. - 3 Kasım 2023