Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Risale ve Bediüzzaman Üzerine / Bediüzzaman’ın “Eddâî” Şiirindeki Sırlar! / Ömer ÖZCAN

Bediüzzaman’ın “Eddâî” Şiirindeki Sırlar! / Ömer ÖZCAN

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Said Nursî’nin “Eddâî” şiirindeki yıkık mezar sırrı!

________________
Ömer ÖZCAN

Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin Urfa’da bulunan ilk mezarının balyozla kırılıp mübarek naaşıının kaçırıldığı 12 Temmuz 1960’ın 51. senesinde, bu hâdiseye ve başka gaybî işaretlere açıkça temas eden “Eddâî” şiirinin bir şerhini paylaşmak istiyorum.

Eddâî, istikbalden haberler veren sırlı bir şiirdir… “Ağabeyler Anlatıyor” isimli kitaplarım için yaptığım röportajlar sırasında bazı kadim ağabeylere bu sırlı şiiri de sormuştum… Said Özdemir, Abdullah Yeğin, Mustafa Pestil, Av. Gültekin Sarıgül bunlardan bazılarıdır… Ağabeylerin yaptıkları açıklamaları birleştirip, ortak bir sentez yapınca hayret, takdir ve hayranlık içinde kaldım… Zira şiirin içinde saklı bulunan birçok esrar zuhur etmişti…

***

Eddâî, “Duacınız. Mâlum bir duacı. Hayrınızı isteyen” anlamında imza yerine yazılan bir tabirdir. Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri tarafından, vefatından 40 sene evvel telif edilmiştir. Bu şiir Risale-i Nur’da iki yerde, Sözler ve Şualar kitaplarında vardır. İki şiir arasında sadece tek kelimelik sırlı bir fark vardır. Bu sırrın anlatımı gelecek…

Önce şiirin tamamını okuyalım:

EDDÂÎ

(**)Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştır içinde

Said’den yetmiş dokuz emvat (***) bâ-âsam âlâma.

Sekseninci olmuştur, mezara bir mezar taş.

Beraber ağlıyor (****) hüsran-ı İslâm’a.

Mezar taşımla pür-emvat enindar o mezarımla

Revanım saha-i ukba-yı ferdâma.

Yakînim var ki: İstikbal semavatı, zemin-i Asya

Bâhem olur teslim, yed-i beyza-yı İslâm’a.

Zira yemin-i yümn-i imandır

Verir emn-ü eman ile enama…

(**):Bu kıt’a, onun imzasıdır.

(***): Her senede iki defa cisim tazelendiği için iki Said ölmüş demektir. Hem bu sene Said yetmişdokuz senesindedir. Her bir senede bir Said ölmüş demektir ki, bu tarihe kadar Said yaşayacak.

(****): Yirmi sene sonraki bu şimdiki hali, hiss-i kabl-el vuku’ ile hissetmiş.

Kelimeler:(Eddaî:Duacınız) (Emvat:Ölüler) (Bâ-âsâm:Günahlarla birlikte) (Âlâm:Elemler) (Hüsran-ı İslam:İslamın maruz kaldığı tehlikeler) (Pür-emvat:Ölülerle dolu) (Enindar:İnleyen) (Revan:Gidiş) (Saha-ı ukbâ-yı ferdâ:Yakın gelecekteki ahiret meydanı) (Yakîn:Kesin ve kat’i) (Zemin-i Asya:Asya kıtası) (Bâhem:Birlikte) (Yed-i Beyzâ-yı İslam:İslam’ın parlak eli) (Yemin-i yümn-ü iman:Emniyet ve korkusuzluk) (Enâm:Halk, insanlar)

***

EDDÂÎ ŞİİRİNDEN İSTİKBÂLE AİT 10 İŞARET

Lütfen! Altı çizili ve koyu olarak yazılmış olan kelimeleri ve rakamları gerekirse tekrarlayarak, biraz daha dikkatli okuyalım…

1-Mezarının yıkılacağına işaret:“Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştır içinde”kıta’sı ile mezarının yıkılacağına açıkça işaret ediyor. Said Özdemir Ağabey diyor ki: “Biz mezar yıkılır mı? Herhâlde burada bir mecaz, bir işâret, bir remiz, bir hikmet var diye düşünürdük. Vefatından sonra gördük ki mecaz değilmiş; Urfa’daki ilk mezarı hakikaten balyozla kırılıp yıkıldı.”

2-Vefat edeceği tarih Üstad Hazretleri 1960’da vefat etmiştir. Miladî 1960, hicri 1379’a tam olarak tekabül eder. “Said’den yetmiş dokuz emvat bâ-âsam âlâma” derken, “yetmiş dokuz” kelamı ile vefatedeceği 1379 (1960) tarihini tam olarak söylüyor. Abdullah Yeğin Ağabey diyor ki: “Biz bu şiire bakarak, acaba Üstadımız 79 sene mi yaşayacak diye düşünürdük hep. Aynı sene gelince gördük ki vefat edeceği tarihi söylüyormuş.”

3-1960 ihtilâlına işaret: “Sekseninci olmuştur, mezara bir mezar taş” kıta’sı, bir sonraki “Beraber ağlıyor hüsran-ı İslâm’a” kıtası ile birlikte iki işaret verir. Birisi: Bediüzzaman, Hicrî 25 Ramazan 1379’da vefat ettikten üç ay sonra 1380’e girildi. Ama milâdî 1960 henüz devam ediyordu. İşte aynı sene içinde 27 Mayıs 1960 ihtilâli oldu, “Sekseninci” kelimesi bu ihtilale bakar. Zira o tarih ve bu kıta içindeki mana, aynı noktada kesişir. Tarih: 1380. Mana: Müslümanların ağlayacağı bir hadise. Kesiştiği nokta: 1960 ihtilali.

4-Yeni bir mezar: İkincisi:1380 (12 Temmuz 1960) tarihinde Üstad’ın mezar yeri değiştirilerek Urfa’dan alınıp Isparta’ya getirilmiştir. “Sekseninci” ve “Mezara bir mezar taş” kelâmları ile tarihiyle beraber (1380) yeni bir mezar taşına, yani, yeni bir mezara sahip olacağına apaçık bir şekilde işaret eder. Çünkü “1380 tarihi” ve “yıkılıp kaçırılmış yeni mezara bir taş” manası, aynı noktada buluşmaktadır.

5-İhtilâl çok menfi olacak: “Beraber ağlıyor hüsran-ı İslâm’a” kıta’sıyla da, 1379’un son günlerinde başlayıp, 1380’de şiddetini arttıran (1960) ihtilalinin çok menfi olacağını, yani İslamın zararına ağlanacağına işaret eder. Öyle de olmuştur… Bir önceki kıta ihtilalin tarihine, bu kıta ise Müslümanları ağlatacak özelliğine bakar. O günleri yaşayan bütün ağabeyler, ‘60 ihtilalinde kendilerinin ve sair Müslümanların çektikleri sıkıntı, takip ve tarassutları hep anlatmışlardır… Av. Gültekin Sarıgül diyor ki: “1960 ihtilalinin hazırladığı zeminle, adlî sistem siyasîleştirilmiş ve daha sonraki yıllarda Müslümanlar aleyhinde 3 bin’e yakın dava açılmıştır.”

6-Dünya İslâm’a dönecek: Fakat Üstad Bediüzzaman Hazretleri sonunda güzel müjdeler veriyor.“Yakînim var ki: İstikbal semavatı, zemin-i Asya. Bâhem olur teslim, yed-i beyza-yı İslâm’a.” Said Ağabey diyor ki: “Hiç şüphesiz bir şekilde, gerek istikbâl semavatı, gerekse Avrupa ve Asya İslâmın parlak eline beraber teslim olacaklardır. Bu müjdeler şimdiden çıkmaya başladı elhamdülillah…”

7-İmanın bereketi ve verdiği emniyet: “Zira yemin-i yümn-i imandır. Verir emn-ü eman ile enama…”Said Ağabey: “İmanın bereketi insanlığa emn ve emniyet, sûlh, huzur ve saadet getirecektir… İnşallah Üstadın bu müjdeleri de, diğer haber verdikleri gibi görünecektir. Ve Asr-ı Saadete yakın bir asır yaşanacaktır…”

8-İkinci mezar yerinin bulunma tarihine işaret: Risale-i Nur’da iki tane “Eddaî” şiiri vardır. Birisi “Sözler” kitabının sonunda, diğeri, “Şua’lar” kitabının 13. Şua’sı içindedir. Sözler Mecmuasındaki Eddaî’de“yetmişdokuz”, Şuâlar’dakinde ise“altmış dokuz” târihleri geçer.

Bunun hikmetini, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Urfa’dan Isparta’ya kaçırılan kabrini 1969 yılında bulan Mustafa Pestil Ağabey (Minareci Mustafa) şöyle izah etmiştir:

Ben Üstadımızın Isparta’daki kabrinin yerini vefatından dokuz buçuk sene sonra, 1969’da buldum. (…) Mübarek Üstadın yüzünde hiçbir bozulma yoktu… Yalnız bir yerine ilaç dökmüşler belli oluyordu. (…) Burada bir şey daha var. Sözlerdeki Eddaî şiirinde:

Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştır içinde

Said’den yetmiş dokuz emvat bâ-âsam âlâma” diyor Üstad Hazretleri. Üstadın hicri takvime göre vefat târihi 1379‘dur, bu ona işaret eder. Şuâlardaki Eddaî şirinde ise:

Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştır içinde

Said’den altmış dokuz emvat bâ-âsam âlâma” demektedir Üstad Hazretleri. Burada 69 ifadesiyle Üstadımız, Isparta’daki yeni mezarının 10 yıl sonra bulunduğu, milâdî 1969 senesine işâret etmektedir. 10 sene fark da bunu gösteriyor.” Minareci Mustafa Ağabeyin izahı böyle…

9-Kabir yerinin gizli olacağına işaret: 1969 tarihinde mezarının yerinin bulunmasıve Üstad’ın buna işareti, kabrinin gizleneceğine ve kaybedileceğine de işaret eder. Zira bir şeyi bulmak fiili, gizli veya kayıp olma keyfiyetine bağlıdır. Bediüzzaman’ın, “Dünyada insanlarla görüşmekten beni men eden ihlâs hakikatı, ahirette de kabrimin bilinmemesini iktiza eder…” şeklindeki kerametli vasiyeti bu işarete ayrı bir anlam katmaktadır.

10-Üçüncü Said dönemine işaret: Aynı meseleyi yani “79” ve “69” farkını Abdullah Yeğin Ağabey’e de sordum. Şöyle bir izah getirdi: “Üstadın vefat tarihi Hicri 1379,Miladi olarak 1960’dır. Burada Üstad vefat târihini tam olarak söylüyor. “79”târihi tam tevafuk ediyor. 13. Şua’daki Eddaî şiirinde geçen“69” ise, bundan 10 sene evvele 1950’ye (1369) rast geliyor. Tam hikmetini bilmiyorum ama “1950”den sonraki hayatı 3. Said dönemidir. Bütün hizmeti şahs-ı mânevîye bıraktığını söylediği târih oluyor. Allah-ü âlem buna işaret etmiş olabilir.”

Yazar : Ömer ÖZCAN

1950 yılında Milas’ta doğdu. Ortaokul ve lise eğitimini İzmir’de tamamladı. 1968 senesinde lise ikinci sınıfta iken Risale-i Nur’u tanıdı. 1969’da ‘Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’na (Bugünkü adıyla: Teknik Eğitim Fakültesi) kaydoldu… Ankara’da beş seneye yakın Bayram Yüksel Ağabeyin nezaretinde muhtelif Dersane-i Nûriyelerde kaldı. 1973 senesinde öğretmen olarak mezun oldu. 1973’den 1984’e kadar 11 sene Zonguldak’ta lise öğretmenliği yaptı. Sonra İzmir’e, mezun olduğu liseye öğretmen olarak atandı. 2000 senesinde aynı okuldan emekli oldu. Ömer Özcan evli ve iki kız babasıdır. Şimdi İzmir’de ikamet ediyor. Bütün mesaisini iman ve Kur’an hizmetlerine ayırmaya çalışmaktadır.
Ömer Özcan’ın Bediüzzaman Said Nursi ve talebeleri hakkında hatırı sayılır bir arşivi vardır. Kendisinde, Hz. Üstad’la görüşen veya görüşmeyen kadim ağabeylerden fotoğraf, ses, video veya yazılı olarak yaptığı kayıtlar mevcudtur. Ayrıca Risale-i Nur’un teksir veya matbaa olarak ilk baskılarının tamamına yakını Ömer Özcan’ın arşivinde bulunmaktadır. El yazılı orijinaller de vardır.
Ömer Özcan, Üstad Said Nursi Hazretleriyle hatıraları olan Ağabeylerle yaptığı röportajların bir kısmını kitaplaştırmıştır. “Risale-i Nur Hizmetkârları AĞABEYLER ANLATIYOR” adıyla seri olarak yayınlanmış sekiz kitabı bulunmaktadır. Yeni kitap hazırlıkları ve araştırma çalışmaları devam etmektedir.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Küre Nur Talebelerinden Dursun ÖZÇELİK

Küre Nur Talebelerinden  Dursun ÖZÇELİK / Ömer OZCAN Kastamonu‐Küre’de, Dursun Özçelik Ağabeyin evinde 1998 YILININ …

Kapat