Şâir Andelibî

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

ANDELÎBÎ (d.?/?-ö.?/?)

divan şairi, imam, cüzhan

Kastamonu’da doğdu. Asıl ismi Hasan’dır. Latifî’ye göre Fatih Sultan Mehmed’in (1432-1481) maiyetinde bulunan şairlerdendi. Gelibolulu Âlî, Şehzade Mahmud (1475-1506)’un mâdihlerinden olduğunu söyler. Âşık Çelebi’nin Andelîbî’nin şair Sebzî ile Kanûnî Sultan Süleyman (1494-1566)’ın Beykoz’da avlanması sırasında başlarından geçen bir olayı anlatması şairin Kanûnî döneminde de yaşadığını göstermektedir. Bütün bu bilgilerden hareketle Andelîbî’nin oldukça uzun yaşadığı söylenebilir. Zayıf, hafif sakallı biri idi. Islıkla bülbülü taklit edebildiği ve güzel sesi sebebiyle “Bülbül Hasan” diye anılmış yine bu mahareti sebebiyle Andelîbî mahlasını almıştır. Sesinin Davut kadar güzel olduğu konusunda bütün kaynaklar hem fikirdir.

Âşık Çelebi’nin naklettiğine göre, Sultan Süleyman Beykoz’da avlanırken şair Sebzî ile birlikte birer şiir söyleyip sultandan ihsan almak isterler. Ancak o sırada sultanın keyfi yerinde olmadığı için şairlere yüz vermez. Bir müddet sonra sultanın yanındakiler Andelîbî ve Sebzî’ye gelmelerini söyleseler de Andelîbî gitmez. Bunun üzerine sultanın adamları Andelîbî’yi döverler, Sebzî onu kurtarmaya çalışsa da başarılı olamaz. Bu olaya şahit olanlar şu kıt’ayı söylerler:

Andelîbî’ye öte tur didiler

Râzı olmadı urdılar köteği

Sebzî anı görüp zarâfet ile

Giydi fi’l-hâl câme-i tütegi

Tezkirecilere göre şairlik yeteneği iyi değildir. Yaptığı iş başvurusunun rüşvet olmadan gerçekleşmeyeceğini anladığında şu beyti söylemiştir:

Eline zer alup varsan efendi gel buyur dirler

Eger destin tehî varsan efendiyi uyur dirler

Eserlerinden Örnekler

Matla’

Ne safâ suffası var kûşe-i mey-hâne gibi

Ne musâhib bulınur âşıka peymâne gibi

 

Matla’  

Niçe bir yazar bozarsın Andelîbî şirüni

Oda ursan yandur anı çünki âdemler yakar

Kaynakça

Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.

Canım Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şuarâ ve Tabsıratü’n-Nuzemâ. Ankara: AKM Yay.

İpekten Haluk vd. (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: KB Yay.

İsen, Mustafa (hzl.) (1994). Alî, Künhü’l-ahbâr’ın Tezkire Kısmı. Ankara: AKM Yay.

Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Aşık Çelebi, Meşâirü’ş-şuarâ. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.

Kılıç Filiz (2010). Klasik Türk Edebiyatının Peşinden. Ankara: Grafiker Yay.

Kurnaz Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Nail Tuman, Tuhfe-i Nâilî. Ankara: Bizim Büro Yay.

Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2009). Kınalızâde Hasan Çelebi, Tezkîretü’ş-Şu’arâ. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-219122/h/tsmetina.pdf [erişim tarihi: 06.08.2013].

Şemseddin Sâmî (1308). Kâmûsü’l-A’lâm. İstanbul.

PROF. DR. FİLİZ KILIÇ
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Kastamonulu Şeyh Said Efendi

Şeyh Said Efendi (1834-1889) Şeyh Said Efendi uzun süren şeyhliği döneminde kendisini çevre halkına sevdirmiştir. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Hizmet ve Hezimet / Mehmet Şevket EYGİ

Hizmet ve Hezimet * HİZMET’in olmazsa olmaz birinci şartı ihlâstır, yani Allah rızası için yapılmış …

Kapat