Şakası da letâfetli Muhammed (asm)

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Lâtifeleri lâtif idi

“Yazık o adama ki insanları güldürmek için yalan söyler. Bilirler ki bu yalandır. Ama o onları güldürmek ister. Yazıklar olsun ona! Yazıklar olsun, yazıklar olsun!”(Ebu Davud 4338, Tirmizî 2237)

O’nun hayatına doğru yapacağımız bir yolculukta, beşer-peygamber olarak Hz. Muhammed (sav)’in ashabıyla şakalaştığını, sık sık tebessüm edip/ettirdiğini de görebiliriz.

Şakalaşmanın fıkhî hükmü etrafındaki tartışmalar bir kenara, ölçülü ve yerinde olan şakayı Hz. Muhammed (sav) de tasvip etmiştir. Müslümanların biricik örneği Hz. Muhammed (sav)  zaman zaman şakalaşır ancak; “Ben sadece doğruyu konuşurum, haktan başka bir şey söylemem” buyururdu. Hz. Peygamber’in yaptığı şakalar, kırıcı ve yalan içermeyen şakalardı. Hz. Muhammed (sav) tebessüm etmeyi ve nezaketle şaka yapmayı severdi.

DİŞİ DEVENİN YAVRUSU

Bir arkadaşı kendisinden bir binek devesi ister. O (asm);

“Olur, seni bir dişi deve yavrusuna bindirelim.”der. Arkadaşı şaşırarak, itiraz eder.

“İyi ama ey Allah’ın Elçisi, ben dişi deve yavrusunu ne yapayım.Bir işime yaramaz ki.”

“Bütün develer bir dişi devenin yavrusu değil midir?”[1]

SANA BAHA BİÇİLMEZ

Zahir, çölde yaşayan Müslümanlardandır. Çölden Hz. Muhammed (asv)’in siparişlerini getirir ve Hz. Muhammed (asv) de onun şehirden yaptığı alışverişine yardımcı olur. Aralarındaki ilişkinin bu boyutuna dikkat çekerek:

“Zahir bizim çölümüzdür, biz de onun şehriyiz.” der.

Fakat Zahir’in ciddi bir sorunu vardır. Doğuştan gelen bazı fizyonomik kusurları nedeniyle insanlar arasında görünmek istememekte, mecburen topluma karıştığı zamanlarda ise “Herkes bana bakıyor!” kompleksi ile ezilmekte, sıkıntı çekmektedir. Hz. Muhammed (asv) de Zahir’in bu sorununun farkındadır. Ve bir gün onu rahatlatmanın fırsatını da yakalar.

Zahir, Medine çarşısının en kalabalık olduğu bir saatte alışveriş yapmaktadır. Hz. Muhammed (asv) sessizce arkasından sokulur, elleriyle Zahir’in gözlerini yumarak bedenini kendisine çeker. Kendisine bu şakayı yapanın, kokusundan Hz. Muhammed (asv) olduğunu tanıyan Zahir ise, duyduğu mutluluktan adeta kendinden geçmiş olarak bütün vücuduyla Hz. Muhammed (asv)’e yaslanır. Peygamberlerinin o güne kadar hiç kimseye bu denli mesafesiz davranmadığını bilen Müslümanlar hayretten büyüyen gözlerle etrafına yığılırlar. Hz. Muhammed (asv) tebessümle seslenir:

“Bir kölem var. Satıyorum. Onu benden kim alır?”

Zahir bir yandan yaşadığı sürpriz iltifatın şokuyla, diğer yandan ise ömrü boyunca bütün bilincini doldurmuş olan o kompleksin etkisiyle, peygamberinin şakasına biraz acılık karışmış bir şakayla cevap verir.

“Yemin olsun ki ey Allah’ın Elçisi, beş para etmez bir köleyi satmaya çalışıyorsun.”

İşte Hz. Muhammed (asv)’in beklediği fırsatta budur. “Herkes bana bakıyor” kompleksinin sahibine “herkes” in içinde öyle bir tedavi uygulayacaktır ki, o andan itibaren Zahir, hiç kimse karşısında en küçük bir sıkıntı hissetmeden, rahat ve başı dik olarak yaşayacaktır. Bu tam taşı gediğine koyma fırsatıdır. Hz. Muhammed (asv) o anda şakayı keser. Ciddileşir. Zahir’i göstererek ve kendilerini sarmış olan kalabalığa seslenerek:

“Hayır; andolsun ki Allah ve Allah’ın Elçisi katında senin değerine paha biçilmez!”der.

O gün Zahir’in, hayatının bayram günüdür.[2]

PARAM YOK Kİ

Şakacı arkadaşlarından biri sık sık O’na (asm) hediye götürür. Bunlar genellikle yağ, bal cinsinden şeylerdir. Daha sonra hediyelerin satıcısı gelip malının parasını istediği zaman da fakir fakat şakacı arkadaşı Hz. Muhammed’e:

“Ey Allah’ın Elçisi! Yağın balın sahibi geldi, parasını istiyor.” der

Hz. Muhammed (asm) bunun üzerine, şakaya uyarak, ciddi bir tavırla,

“İyi ama sen onu bize hediye getirmemiş miydin?” diyerek itiraz edince de, şakacı

“Param yok ki vereyim.” der.

Bunun üzerine Hz. Muhammed (asv) gülerek alacaklının borcunu öder…[3]

GÖZÜNDE AK OLAN

Hanım Müslümanlardan biri bir dileğini anlatmaktadır. Hz Muhammed (asv) bir söz arasında sorar:

“Sen şu gözünde ak olan kişinin eşisin, değil mi?” Hanım şaşırarak, cevaplar;

“Ey Allah’ın Elçisi! Benim kocamın gözünde ak yoktur.”

“Her insanın gözünde ak olur.”[4]

BİLLURLAR KIRILMASIN

Bir yolculuk sırasında Enceşe isimli bir arkadaşı develerin önünde, daha hızlı yürümeleri için şarkı söyleyerek tempo tutmaktadır. Şarkı hızlanır, tempo yükselir ve develerin sürati de artar. Develerin üzerinde bulunan hanımlar için endişelenen Hz. Muhammed (asv) Enceşe’ye seslenir:

“Enceşe dikkat et! Billûrlar kırılmasın!”[5]

ZEYTİN ÇEKİRDEKLERİ

Hz. Ali (ra) ile beraber kahvaltı etmektedirler. Hz. Muhammed (asv) yüzünde bir gülümseme… Hissettirmeden, yediği zeytinlerin çekirdeklerini Hz. Ali (ra)’in önüne yığar… Sonunda Hz. Ali (ra)’ye önündeki zeytin çekirdeklerini göstererek;

“Ey Ali, ne kadar da çok zeytin yemişsin?..” der.

Hz. Ali (ra), görünümü son derece ciddi, cevap verir.

“Evet, ey Allah’ın Elçisi! Fakat siz de çekirdekleriyle beraber yemişsiniz. Baksanıza önünüzde hiç çekirdek yok.”[6]

TAMAMIN GİRSİN         

Ordu Tebük seferindedir. En eski arkadaşlarından Malik oğlu Avf, dinlenme sırasında küçük çadırında oturmakta olan Hz. Muhammed (asv)’in kapısına gelir. Selam vererek izin ister. İçeriden “Gir!” cevabı gelince de sorar;

“Her tarafım mı ey Allah’ın Elçisi?” Allah’ın Elçisi (asm) cevaplar;

“Evet, tamamın!”[7]

CENNETTE GENÇ KIZ

Yaşlı bir kadın mescide, Hz. Muhammed (asv)’in yanına gelir ve

“Ey Allah’ın Elçisi! Benim için dua et de Allah beni cennetine koysun.” der.

“Yaşlı kadınlar cennete giremez.”

Kadın üzülür, ağlamaya başlar. Hz. Muhammed (asv)’in yüzünde bir tebessüm yayılır

“Üzülme, yani yaşlı değil bir genç kız olarak cennete gireceksin.” der.[8]

ONLAR DA NE SÜVÂRİLER..

Bir gün torunları Hasan ve Hüseyin’e bir binek gibi sırtına çıkmalarını söylemişti. Bu manzarayı gören sahabi, “Oh! Ne güzel de bineğiniz var!” deyince, Allah Rasulü, “Ama onlar da ne süvariler!” der.

KANATLI AT

Aişe annemiz anlatır: Allah Rasulü Tebük ya da Hayber seferinden dönmüştü. Benim bir oyuncak sandığım vardı. Kapağı açılınca içindeki oyuncaklarımı gördü ve “Bunlar da ne, Aişe!?” dedi. Kızlarım, dedim. İçlerinde kanatlı bir at vardı. “Peki bu ne?” diye sordu. At, dedim. “Ama kanatları var, bunlar ne?” diye sordu. Duymadın mı, dedim. Hz. Süleyman’ın atlarının kanatları varmış. Bunun üzerine dişleri gözükünceye kadar güldüler.

SEFİNESİN YA..

Rasulüllah’ın azatlı kölesi Sefine (kelime anlamı gemi demektir) diyor ki, bir yolculukta taşımam için verdikleri yük bana ağır geliyordu. Şikâyette bulundum. Efendimiz, latife yaparak, çıkınını yay bakalım, dedi. Herkes eşyasını ona doldurmaya başladı. “Hadi şimdi taşı, çünkü sen sefinesin (gemisin) ya!”. Buyurdular. Vallahi bu latife üzerine bana iki üç deve yükü yükleselerdi bile vız gelirdi.

GÜLE DÖNMÜŞSÜN

Yanakları pembe pembe bir adama latife yollu: “Ebulverd olmuşsun / güle dönmüşsün!” buyurdular. Ondan sonra, onun adı da Ebu Hureyre gibi Ebul-verd kaldı.

ÖBÜR GÖZÜMLE

Söz oyunu ile şaka yaptığı olurdu. Suheyb hasta idi, göz ağrısı çekiyordu. Rasulüllah, latife yaparak onun gönlünü hoş etmek istiyordu. Suheyb diyor ki ben hurma yiyordum. Efendimiz buyurdular ki, “Suheyb, hem gözün ağrıyor, hem de hurma yiyorsun?”. Sanki gözümle yediğimi ima ediyordu. Ben de dedim ki, öbür yanımla yiyorum. Güldüler.

İKİ KULAKLI

Hz. Muhammed (sav) Enes bin Malik’e “iki kulaklı” diye takılırdı.

Yalan ile Eş Anlamlı ve Kırıcı Şakaları Yasakladı

İnsan şahsiyetini, onurunu rencide eden bütün söz ve hareketler, kul hakkını çiğnemektir. Toplum düzeni, bütün fertlerin haklarına riayet etmekle sağlanır. Kendi hakkının çiğnenmesini arzu etmeyen insanın, bir başkasının hakkını gözetmesi kaçınılmazdır. Yalanla eş anlamlı şakalar, bizzat yalan olduğu için haramdır. Ancak şaka, yalan, alay, hakaret gibi aşağılayıcı manada olmamak ve aşırı gitmemek kaydıyla yapılırsa buna müsaade edilmiştir. Muhatabı küçük düşürecek şekilde yapılan fiilî ve sözlü şakalar da Hz. Peygamber’in hadisi ile yasaklanmıştır:

Hz. Peygamber bir grup Müslüman ile birlikte bir yolculuğa çıkmıştı. Akşam namazı kılındıktan sonra, yorgunluktan uyuyanlar oldu. Birisi bir urgan alıp yanında uyuyan arkadaşının ayağına bağladı ve çekti. Neye uğradığını anlamayan o kişi korkup bağırdı. Hz. Muhammed (sav) bu hareketten hoşlanmadığı için: “Hiçbir Müslüman’a, diğer bir Müslüman’ı korkutmak helal değildir” diye buyurdu.
________________________________________

[1]Ebu’ş-Şeyh el-İsbehani, Hazreti Muhammed’in Edeb ve Ahlakı, s.84.
[2]Yrd. Doç. Dr. Abdullah Özbek, Bir Eğitimci Olarak Hazreti Muhammed, s.69; İmam-ı Tirmizi, Şemail-i Şerif, s.257.
[3]İmam-ı Kastalani, Mevahib-i Leduniye, s.334.
[4]Bekir Sağlam, Model İnsan, s.76.
[5]Afzalur Rahman. Siret Ansiklopedisi, I/46.
[6]Bekir Sağlam, Model İnsan, s.75 (152); Afzalur Rahman, Siret Ansiklopedisi, I/83.
[7]Afzalur Rahman, Siret Ansiklopedisi, I/83.
[8]İmam-ı Tirmizi, Şemail-i Şerif, s.258.

resulullah.org

sonpeygamber.info

İslamveihsan.com

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Dâru’s-Siyâdeler (Seyyidlik Evleri)

Dâru’s-Siyâdeler (Seyyidlik Evleri) Doç. Dr. Murat Sarıcık   “Dâru’s-Siyade”, “Nakîbu’l-Eşrâflar”(1) ve Seyyidler için, ilk kez …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Ahmet Sungur dualarla uğurlandı

Ahmet Sungur Ağabey Son Yolculuğuna Uğurlandı 11 Mayıs 2017 BEDİÜZZAMAN’IN TALEBESİ VE VEKİLİ MUSTAFA SUNGUR’UN …

Kapat