Bedîüzzaman Hazretlerinin kendisi için yazdırdığı Cevşen-i Kebir defterinden.

Salâten Tüncînâ Duası Hakkında

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Peygamber Efendimiz’e (asm) salavat okumak, Allahu Teala Hazretleri’nin bizlere bir emridir. Rabbimiz Kur’an da şöyle buyurur: “Muhakkak ki Allah ve melekleri peygambere salat ederler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve selam verin”  Resul-ü Ekrem (asm)’ın da ona salavat getirmeye teşvik eden pek çok hadisleri vardır. Birisi şöyledir: “İnsanların kıyamet günü bana en yakın olanı, bana en çok salavat okuyanıdır.”

Allah ve Resulünün emir ve tavsiyeleri üzerine, tarih boyunca ümmet-i Muhammed (sav) değişik şekillerde pek çok salavatlar okumuş ve yazmışlardır. Bu salavatlarda ümmetin büyükleri olan o zatlar, Peygamberimiz (asm)’a, onun yüce faziletlerini anarak salat ü selam getirmişlerdir. Mesela, Hz. Ali’nin, Şah-ı Nakşibend Hazretleri’nin, Seyyid Abdulkâdir-i Geylanî Hazretleri’nin, Ahmed-i Bedevî Hazretleri’nin ve daha pek çok evliyaların salavatları meşhur olmuş ve bu gün de okunmaktadır. Salaten Tüncina da bu meşhur salavatlardan biridir.

Esasen bir amelin makbul ve sünnete uygun olması için aslının sünnette olması yeterlidir. Bu konuda üstad bediüzzaman hazretleri şöyle der:
“…asılları Kitab ve Sünnetten ahzedilmek (alınmak) şartıyla ayrı ayrı tarzda, ayrı ayrı surette olmakla beraber, mukarrer olan (yerleşik) usûl ve esasat-ı sünnet-i seniyeye (sünnetin asıllarına ve temellerine) muhalefet ve tağyir etmemek (zıt olup bozmamak) şartıyla, bid’a değillerdir.”
Farz namazlardan sonra Salaten Tüncina okumanın sünnete uygunluğunu şu hadis-i şerif açıkça gösteriyor:

“Peygamberimiz sav’e “Hangi dua Allah katında makbuldür?” diye sorduklarında “Gecenin son kısımlarında ve farz namazların arkasında” buyurmuştur.”   Demek ki, farz namazın hemen arkasından dua etmek bizlere Peygamberimiz’in (sav) bir tavsiyesidir. Peygambere salat okumanın manası ise, ona rahmet duası etmektir. Salaten Tüncina okumakla, en makbul bir dua olan salavat ile namazın arkasında dua etmiş oluyoruz.

Hem bunun gibi, farz namaza kamet edildikten sonra, dua okumaya teşvik eden bir hadis-i şerif de şöyledir:

“İki saat var ki o saatlerde dua edenin duası reddedilmez. Namaza kamet getirildiğinde ve savaş için Allah yolunda saf tutulduğunda.”

Bu iki hadisten anlaşılıyor ki farz namazın öncesi ve sonrasında dua etmek Allah Resulünün tavsiyesi olan sünnetlerdir. Salaten Tüncina okumakla hem bu sünnet yerine gelmiş oluyor hem de namazın kabul olmasına bir vesile olması ümid ediliyor. Çünkü iki makbul dua arasında yapılan dua makbul olur. Mesela, farza başlarken okunan Kamet Duası bizzat Peygamberimiz’in (asm) ümmete ders verdiği bir salavattır. Namaza başlarken Kamet Duasını ve Selamdan sonra da Salaten Tüncina’yı okumakla, namazımızı iki makbul dua olan iki salavat arasına almış oluyor ve İnşaallah bunun kıldığımız namazın makbuliyetine bir sebeb olacağını ümit ediyoruz.

Bu konuda Üstad Bediüzzaman şöyle der: “Dua edileceği vakit, istiğfar ile manevî temizlenmeli, sonra makbul bir dua olan salavat-ı şerifeyi şefaatçı gibi zikretmeli ve âhirde yine salavat getirmeli. Çünki iki makbul duanın ortasında bir dua makbul olur.”

Salaten Tüncina salavatlar arasında en çok bilinen birkaç salavattan biridir. Bediüzzaman Hazretleri onu kısaca şöyle tarif eder: “Âlemce meşhur ve gayet mücerreb (faydası çokça tecrübe edilmiş) ve umum aktabların mergubu (kutup makamındaki büyük evliyalarca rağbet görmüş) bir salavat-ı şerifedir.”

Bu salavatın gayet zengin olan manası şöyledir: “Yâ İlâhenâ! Efendimiz Muhammed’e, mübarek nesline ve ehl-i beytine salat eyle. Öyle bir salat ile ki, bizi onun hürmetine her türlü tehlike ve afetten kurtar. Onun bereketine bütün ihtiyaçlarımızı gider. Onun vesilesiyle bizi günahlarımızın kirlerinden temizle. Onun şerefine bizi en yüksek derecelere çıkar. Gerek hayatta iken, gerekse öldükten sonra bizi hayırlı işlerde varılabilecek en uç noktalara ulaştır. Ey bütün duaları işitip cevap veren Mucîb. Amin (Bizim de dualarımızı kabul buyur). Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.”

Salaten Tüncina pek çok dua kitaplarında geçmekle beraber bunların en meşhuru Delailül Hayrat’tır. Delailul Hayrat, en meşhur,  en muteber ve en faziletli salavatların toplandığı bir kitaptır. 1400’lü yıllarda yaşamış olan Şazelî şeyhlerinden Süleyman Cezulî Hazretleri tarafından, meşhur salavatlar toplanarak yazılmıştır.

Böyle, amellerin daha faziletli olan şeklini ararken cemaatin adet ve tercihinin önemli olduğunu Üstad Hazretleri şöyle anlatır: “Böyle efdaliyet (hangisi daha faziletli olduğu) meselesinde, kabul-ü âmmeyi (umumun kabulünü) ihsas eden (gösteren) âdet-i cemaat (cemaatin uygulaması) medar-ı tercihtir (tercih sebebidir). Âdet-i İslâmiye nasıl gelmiş, o daha efdaldir.”

Netice olarak; Tüncina okumak, namazdan sonraki tesbihatı topluca yapmak, farzdan önce üç İhlâs okumak gibi asılları sünnetten kaynaklanan ve ibadet olan âdetler sünnete uygundur, bid’a değillerdir. Tarih boyunca ehl-i sünnet âlimlerinin destekleyip itiraz etmemeleri sebebiyle cemaatin âdeti haline gelmiş olmaları da makbuliyet ve faziletlerinin başka bir yönden göstermektedir.

risaleonline

***

Not: Merhum Mustafa Sungur Ağabey’in bir ses kaydından:

Ses kaydındaki ilgili satırlar:
“Nur Talebeleri böyle kahramandırlar. O da (Bekir Berk Ağabey) o sahanın (kahramanı), her birinde böyle misâl var. Salâten Tüncînâ varya, Salavât-ı Şerîfe amma duâdır yâni. Salavât-ı Şerîfe de duâdır. [Allâhumme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidina Muhammedin salâten] Allah’ım sen öyle bir salât et ki, [tüncînâ bihâ] onunla bize necât ver. [min-cemî’il-ehvâli vel âfat.] (…) [Ve takdî lenâ bihâ cemîal hâcât] Cemi hacâtlarımızı Resûlullah’ın hürmetine kaza et. (…) [ve terfe’unâ bihâ ındeke a’lâ’d-deracât] Allah’ın indindeki en üstün derecelere bizi terfi et, yükselt. Yine Resûlullah’ın hürmetine. [ve tubelliğunâ bihâ aksâ’l-ğayât] Onun ile, Terakkinin, hedefin en ahsâsına bizi şey yap (ulaştır, vâsıl eyle). Üstâd diyor burada bu duâ muhâldir diyor bi zaman buna. Bu aksâ’l-ğayât Resûlullah’ın makâmıdır. Bunu istemek muhâldir. Hatta eski eserlerde yazmış, sözlerde var bu. Lemeât’da var. Sonra diyor ki, sonra anladım ki yâni, herkesin kendi istidâtı aksâ’l-ğayât’ı. Şimdi hepimiz buraya, bu dünyâya Allah’ın bize derc ettiği, böyle islâm’dan önce ektiği tohumların inkişâfına yâni onun için dünyaya gelmişiz. Herkes kendi gâyâsına en aksâ’sına ulaşmak. Tabii bu aylar diyelim, muhitine, şeyine göre değişir ama demek istediğim, bunun için dünyaya gelmişiz. İstidâdları lem’âlandırmak için gelmişiz (…) Bunlar da birer ve’sile işte. (… ilâ âhir)”

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Leyle-i Berat Hakkında (Âyet, Hadis, Risale-i Nur)

BERAT: Nişan, rütbe ve imtiyaz için verilen resmî belge, kurtuluş. Sitemizde Berat Gecesi ile İlgili yazılar …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Risâle-i Nur Eserleri Bediüzzaman’ın Denetimi ile Neşredilmiştir / Vehbi KARA

Risale-i Nur eserlerinin tahrif edildiği iddiası doğru değildir. Zira bu eserlerin Latin harfleri ile basılması …

Kapat