Ana Sayfa / Yazarlar / Sana Binler Selâm Anne

Sana Binler Selâm Anne

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

     Her birimiz, tavanı yıldızlarla, tabanı çiçeklerle süslenmiş bir dünyaya gözlerimizi açarız. Kâinat muhteşem bir saray, sakinleri ona layık birer sultan…

    Şu âlem sarayının kubbesi, güneş lâmbasıyla parıl parıl… Yıldızlar gecemizin süsü…

    Kış, beyaz kefeniyle ayrı bir tefekkür levhası. Yaz, çeşit çeşit nimetlerin yüzümüze güldüğü bir sofra… Bahar, bir deste çiçek o sofrada…

    Rüzgârın esişi, yağmurun şıpırtıları, bülbülün nameleri bu ihtişamlı tablonun birer parçası.

    Bakmaya kıyamadığımız göz alıcı desenleriyle kelebek, bir iltifat dokunuşu ile bize ilâhi sanatı hatırlatıyor. 

    Yakamıza, rozet gibi konan şu kar motifi, sanatkârını sessiz bir çığlıkla anlatırken eriyip su oluverdi.

    Şu kayanın dibindeki boynu bükük menekşe, rengârenk desenleriyle gözlerimizdeki ülfet perdesini aralıyor. 

    Okyanusların dibine doğru tatlı bir reveransla süzülen balina, denizlerin hâkimine, O’nun sonsuz merhametine işaret ediyor.

    Semanın derinliklerine kanat açan şu kartal, O’nun saltanatının azametine temas ediyor.

    Âlemi, bizim için böylesine güzelce tanzim eden Rabbimiz, taşı terbiye etti, ondan toprağı; toprağı terbiye etti, ondan ağacı, odunu terbiye etti, ondan narı, muzu, elmayı… yarattı.

    İşte şu kâinatı süslü bir saray gibi yaratan Allah (cc), o sarayı en müstesna misafirlerle şereflendirdi: İnsan… En şaşaalı konakların bile insansız hiçbir değeri yoktur. Şu dünya kasrını da şenlendiren onun güzide misafirleridir.

    Evet, âlemi böyle süsledi Rabbimiz.

    Sonra sarayın sultanını davet etti. Yani İnsanoğlunu…

    Hz. Âdem’le taçlandı dünya. Eşsiz kudretiyle Âdem (as)’ı yaratan Cenab-ı Hak, izzet ve azametine perdeler murad etti. Ve sebepleri vaz’ etti. İnsanın yaratılışını, Hz. Âdem ve Havva’ya bağladı.

    Artık, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed’lerin dünyaya teşriflerine sebep olan “kadın” vardır devrede.

    Atomu, elektron ve nötronla teyid eden Allah (cc), insan unsurunu da kadın erkek eksenine oturtmuştur.

    Su damlalarıyla buluşan, izdivaç eden toprak, çiçek çiçek tebessüme durdu.

    Rabbimiz, kadını valide olarak seçti. Hayat, ondan doğdu.

    Allah Teala’nın nazenin bir sanatı olan kadını, zaman zaman tacından, tahtından ettik. Yer yer de buzdan kaideler üstünde heykelleştirdik.

    Kadına layık olduğu değeri, Yüce Yaratıcısı vermiştir. İslâm, onu evinin sultanı, çocuklarının biricik sevgilisi, erkeğin tek ortağı olarak ödüllendirmiştir.

    Cennet-i âlâ’yı, onun ayaklarının altına sermiştir. 

    Batı’dan esen bir sam yeli bağlarımızı, bostanlarımızı vurdu. Nesillerimizi kavurdu.

    Hocaya saygı unutuldu; “Öğretmenler Günü” icat edildi. Anne babaya hürmet kalktı, onları da akrep ve yelkovanın belirlediği günlere hapsettiler. Ana sıcaklığı ile sobanın hararetini fark edemeyenler, kadına saygıyı hatırladılar nihayet. O latif gülü hoyratça yolduklarını anladılar en sonunda. Yüzleri gülsün diye: “Dünya Kadınlar Günü” dediler. Öğretmenler Günü, Babalar Günü, Anneler Günü, Sevgililer Günü… dedikleri gibi.

    Bırakın şunları Allah aşkına… Bununla kendinizi bile kandıramazsınız. Bir göz, diğer gözün noksanını tamamlar. Sağ el, sol ele muhalefet etmez. Bu, fıtrat kanunudur. “Kadın erkeğin, erkek kadının örtüsüdür.” İkisi birbirinin tamamlayıcısıdır. Onlar, bir elmanın iki yarısı gibidirler.

    Bugün kadın, gerçek saadeti, hakiki mutluluğu arıyor. Kadına esas hürriyeti, hakiki kimliği İslâm sunmuştur. 

    Gelin yeniden bu ilâhî mesaja kulak verelim.

    Kadını kurtaralım. Reklâm aracı olmaktan, geçim vasıtası kılmaktan…

    Şu dünya hanının en güzide varlığı insandır. Yani kadın ve erkektir. Yaratıcısı onu unutur mu hiç? Kadına en güzel saygı ve ihtimamın gösterilmesini ister, hatta emreder. Horlanmasına razı olmaz.

    Ey şefkat kahramanı! Senin yerin çok yüce. Sen evlatlarının ilk muallimisin. Sen, Rabbimin ayaklarının altına Cenneti serdiği mübarek anasın.

    Ana’m müsterih ol, biz hâlâ heyecanımızı da, korkumuzu da, sevincimizi de “anam!” ünlemiyle süslemişiz.

    Gel, sen “Abdullah” (Allah’ın kulu) olduğunu tekrar düşün ve bütün köleliklerden kurtul…

    Sen, zaten huzurun kendisisin. Şairin dediği gibi:

    “Bir gurbet dönüşü içilen çayda

     Bin yıllık huzuru demlemiş annem.”

     Sana binler, milyonlar selâm annem!

Yazar : Mahir DUMAN

1955’te Ankara, Kızılcahamam Hıdırlar köyünde doğdu. İlkokulu doğduğu köyde, orta ve lise eğitimini Ankara’da tamamladı. 1979’da Bursa Eğitim Enstitüsü'nden mezun oldu. Çeşitli gazete ve dergilerde çalışmaları neşredildi. İstanbul'da yayımlanan bir gazetede Şamil İmamoğlu müstearı ile günlük yazıları yayınlandı. Köprü, Zafer, Sur, Diyanet Çocuk, Kültür Dünyası, Moral Dünyası, Kültür Edebiyat, Tepe Edebiyat, Üslup… gibi dergilerde denemeleri ve hikâyeleri yayınlandı. Bir gazetenin düzenlediği makale yarışmasında birincilik ödülü aldı. Edebiyat ve Türkçe öğretmeni olarak Anadolu’nun çeşitli yerlerinde çalıştı. 2008 yılında emekli oldu. Evli ve üç çocuk babasıdır.
Yayınlanmış eserleri: 1. Çocukluktan Gençliğe (Çocuk Eğitimi) 2. Harman (Osman Suroğlu ile) 3. Espri Dükkânı 4. Moral Saati 5. Güller ve Dikenler (Osman Suroğlu ile) 6. Sevgi Zaferdir 7. Tebessüm Saati 8. Onların Penceresinden 9. Bizim Köyün Öyküsü 10. Söz Güzeli 11. Gülümseyen Sözler 12. Bahar Bestesi 13. Gönüller Sultanına 14. Güldüren Düşünceler

Web Sitesi
Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Sezai Karakoç üzerinde Bediüzzaman tesiri ve çeşitli hatıralar, izlenimler

Suat Alkan Sezai Karakoç üzerindeki Bediüzzaman tesirini bir gözlemi ile anlattı. Konuşanlar Caner Kutlu ile …

Kapat