Ana Sayfa / Yazarlar / Savarona Yatı / Vehbi KARA

Savarona Yatı / Vehbi KARA

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Savarona Yatı

Savarona Yatı, ülke fakirlik içinde kıvranırken zamanına göre oldukça yüksek bir fiyata satın alınmış bir yattır.  Kamal Atatürk onu doğru dürüst kullanamadan ölünce deniz Kuvvetlerine verilmiştir. Okul gemisi olarak kullanılan bu yatta son derece pahalı eşyalar mevcuttu. Belki de o yüzden 2 defa yangın çıkmıştı. Bizim öğrencilik yıllarımızda da okul gemisi olarak görev yapıyordu. Donanma stajı yaparken yaklaşık bir ay boyunca bu gemide yatıp kalktık. Sakın keyfettik zannetmeyin ha! Bize tahsis edilen yer ambarlardan bozma bir yer olup yaklaşık 100 öğrencinin kaldığı daracık ranzaların bulunduğu bir yerdi.

Üzerinde çok spekülasyon yapılan bu Savarona yatının kısa hayat hikâyesi şöyledir:

“Savarona”, Hindistan’da yaşayan bir tür siyah kuğu demek. Amerikalı bir milyarderin kızı olan Mrs. Cadwalader tarafından dünyanın en büyük ve lüks yatı olarak Hamburg’da yaptırılmış. Maliyeti 7,5 milyon doların üzerinde olan bu yat son derece lüks olarak inşa edilmiştir. Ayrıca gerçek bir gemicilik harikası olan bu yat vaktiyle Avrupa sosyetesinin ve aristokrasisinin gıpta ettiği bir gemiydi.

ABD limanlarında bu ağırlıkta bir gemi için biçilen vergi çok yüksek olduğundan ödenemediği için 1931 yılında denize indirilen Savarona, Amerikan limanlarına yanaştırılmaz. Bunun üzerine milyoner sahibesi, 1938 yılında onu satmaya karar verir.

Lakin gemiye bir başkası göz koymuştur. Adı Adolf Hitler’dir. Muhtemelen ABD’den bir alacağına mahsuben haciz koydurmuştur gemiye. Bir başka kaynağa göre beğenerek satın almıştır.

Öte yandan Ankara’da hastalığı artık epeyce ilerlemiş bulunan Kamal Atatürk’ün ıstırabını hafifletmek için bir gemi satın alınması gündemdeydi. Sultan II. Abdülhamid için satın alınan emektar Ertuğrul gemisi, bacasından sürekli kurum püskürtüyor, misafirlerin üstünü başını batırıyordu. Yenisi alınmalıydı. Bu dünyanın en lüks ve en büyük gemisini almak istediler. Ancak gemiyi Hitler’in gazabından kurtaramıyorlardı bir türlü.

Sonuçta ABD Başkanı Roosevelt’i devreye soktular. Bir ABD gemisine el koyan Almanlara aynen misilleme yapacakları tehdidini savurunca Hitler geminin Türkiye’ye satılmasına izin verecekti. Böylece aslanın ağzından kurtarılan zarif gemi satın alınıp 1 Haziran’da İstanbul’a getirildi. Kamal Atatürk’ün onu görür görmez çok sevdiği ve “N’olurdu bu gemi birkaç yıl önce elimize geçseydi” diye hayıflandığı söylenir.

İyice fenalaştığı 23 Temmuz’a kadar sadece 53 gün kullanabildiği Savarona yatını ışıklar karartıldıktan sonra gece yarısı bir koltuk üzerinde terk etmişti. Böylece “kuğu”, Hitler’e nasip olacakken ömrünün son günlerinde Kamal Atatürk’ü ağırlamıştır.

Ancak Savarona yatı hakkında her şeyi bilinmemektedir. Cevaplanmayacağını bilinse de biz yine soralım:

1.      Savarona’ya 1 milyon 250 bin dolar hangi hesaptan ödendi? (Bu miktar bugünkü dolar satın alma paritesine göre kabaca 19 milyon dolara tekabül etmektedir.)

2.      1938’de Gayri Safi Milli Hasılası 100 doların altında seyreden bir ülkede bu korkunç derecede masraflı yat alışverişi nasıl göze alındı?

3.      Osmanlı Devleti’nin borç parayla lüks saraylar yaptırdığını söyleyenler, zamanın süper güçleri İngiltere ve ABD’de bile benzeri olmayan bu lüks yat konusunda neden ağızlarını açmamaktadırlar? Üstelik o sırada İngiltere’den kredi alıyorduk. (Zannedildiği gibi kimseye tek kuruş borcumuz yok değildi.)

4.      Hitler’in yatı satın alması ve ABD Başkanı’nın devreye girmesi üzerine bize satılması olayının arkasında başka hesaplar yatıyor olmasın. Mesela: Biz Savarona’yı Hitler’den mi yoksa Mrs. Cadwalader’den mi satın aldık? Hitler bize sattıysa bu para nasıl ödendi? Nakit olarak mı, yoksa vadeli olarak mı?

5.      Yoksa İktisatçı Prof. Yahya Sezai Tezel’in verdiği bilgilere göre 1937 yılı sonunda Türkiye’nin Almanya’dan 18 milyon TL tutarındaki alacağından mı düşülmüştü? (Aramızdaki “kliring”, yani takas anlaşması gereği Almanya bizden ne kadar mal çekerse biz de alacağımıza mahsuben Almanya’dan ithalat yapmak zorundaydık. 18 milyon liralık alacağımızın hatırı sayılır bir kısmını da, krom gibi işlenmemiş madenlerin satışı oluşturmaktadır.)

Gördüğünüz gibi sorular, Savarona’nın beyazlığına düşen baca kurumları gibi. Onun zarafetinden bahsedenler, bu soruları da cevaplamadan geçmemelidir.

Bir de Kamal Atatürk’ün ölümünden sonra bazı misafirleri var ki, bugün onu satın almak isteyenlere çok da yabancı sayılmazlar. Bizzat Savarona’da görev yapmış olan emekli deniz albayı Kâzım Erbil, hatıralarında çok ilginç misafirlerinden bahsediyor.

Mesela geminin Amerikalı sahibesinin kendisi için yaptırdığı siyah mermerden mamul muhteşem banyoda Atatürk’ten sonra gözde bir çift ağırlanmış: Çocukları olmadığı için ayrılan son İran Şahı Rıza Pehlevi ile karısı Prenses Süreyya. Hatta bir defasında öğrenmişler ki, Prenses ısrarla süt istiyor. Hayır, içmek için değil, banyo yapmak için! Bulup göndermişler.

Daha sonra Irak Kralı Faysal müdavimi olmuştur. Hatta koca yatla balık avına bile çıkmıştır. Irak Kralı Naibi Abdülilah da onunla en çok gezenlerden. Yakınlarda Kuveyt kraliyet ailesi de aylığına 1,5 milyon dolar ödeyip kapatıyormuş Savarona’yı.

Bir de Celal Bayar zamanında Savarona’nın Pakistan, daha doğrusu, o zaman henüz ayrılmamış olduğu için Hindistan ziyareti vardır. Ne de olsa Halife’nin ülkesinden gelmektedir. Olağanüstü bir ilgiyle karşılanan yat ve misafirleri, hediyelere boğulurlar.

3 Ekim 1979’da yanan Savarona şimdi ya Ruslara ya da Araplara satılacakmış. TOBB ise yatın Türkiye’de kalması için bir girişimde bulunuyormuş gerçi ama gidici görünüyor.

 

Belki Araplar alsa daha mı iyi olacak! Baksanıza, zaten onlara hizmet edip duruyormuş! Yabancıya gitmeyecek yani…

Yazar : Vehbi KARA

Dr. Vehbi KARA, 1965 Yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta eğitimini yine İstanbul’da tamamladıktan sonra 1982 yılında Deniz Harp Okuluna girerek askeri öğrenci olarak eğitimine devam etti. 1986 Yılında Kontrol Sistemleri bölümünden Elektrik-Elektronik Mühendisi olarak mezun olduktan sonra Teğmen rütbesi ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı savaş gemilerinde ve karargâh birimlerinde deniz subayı olarak görev yaptı. Savaş gemilerinde güdümlü mermi ve top atışlarında birincilik kazanmıştır. 1997’de Yüzbaşı rütbesinde iken askerlik mesleğinden ayrıldı ve ticaret gemilerinde çalışmaya başladı. Gemi Kaptanı olarak çeşitli ülkelere ait 30’dan fazla ticari gemide görev yapmış çalıştığı firmalardan ödüller almıştır. 2011 Yılında Araştırmacı kadrosu ile İstanbul Üniversitesinde göreve başladı ve halen de bu üniversitenin Su Ürünleri Fakültesinde ve Mühendislik Fakültesinde denizcilikle ilgili meslek dersleri öğretmenliği görevini yürütmektedir. 1997 Yılında İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Petrole Dayalı Stratejiler ve Uluslararası İlişkilerde Petrolün Rolü” isimli çalışması ile yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. 2015 Yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri Bölümünde “Çalışma İlişkileri Açısından Kapitalizm Sonrası Dönem: Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı çalışması ile doktora eğitimini tamamlamıştır. Uzakyol Kaptanı yeterliliğinde gemi kaptanlığı, Denizci Eğitimci Belgesi ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği sertifikaları mevcuttur. Denizcilik, askerlik, tarih ve iktisat konularında çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde makaleler yazan Vehbi KARA’nın “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Tüm Yazıları Göster
Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Önceki yazıyı okuyun:
Kur’an’ın Müfessir-i Hakikisi Olan Hadis”ler / M. Nuri BİNGÖL

 Mehmet Nuri BİNGÖL "Kur’an’ın Müfessir-i Hakikisi Olan Hadis"ler Kur’an-ı Hakim’in ve Kur’an’ın müfessir-i hakikisi olan …

Kapat