Seçme Öyküler / İzzet GÜLLÜ

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Seçme

Öyküler
________________
İzzet GÜLLÜ
*

Zamanın birinde bir eşek derin bir kuyuya düşer. Sahibi çok üzgün bir vaziyette saatlerce uğraşır. Lakin emektar eşeğini çıkarmayı bir türlü başaramaz. Sonunda eşeğin adeta bir ağlamayı andıran seslerine dayanamaz ve “en iyisi mi üzerine toprak atıp kuyuyu kapatayım da daha çok acı çekmeden ölsün bari” diye düşünür. Alır eline küreği ve hızla koyulur işe. Kuyuya toprak attıkça eşeğin sesinin daha da yaklaştığını hisseder. Şaşırır. Saatler sonra bakar ki eşek kuyunun ağzıyla aynı hizadadır. Yaşlı adamın şaşkın bakışları arasında eşek son bir adım daha atar ve çıkar gider.


Adam bu duruma bir türlü akıl erdiremez. Bu nasıl olmuştu? Oysa sahibi üzerine toprak attıkça eşek şöyle bir silkeleniyor, böylece toprağı altına alıyor ve üzerine basarak da adım adım yükseliyordu. Yani üzerine çabucak ölsün diye atılan kumu yükselmek için adeta bir merdiven basamağı gibi kullanıyordu.

Acaba bizler de üzerimize serpilen dert – sorun – sıkıntı kumundan, toprağından şöyle bir silkelenebilir, sonra da bunları altımıza alıp bir merdiven basamağı gibi değerlendirebilir miyiz?

Kim bilir, belki de yapabiliriz! Öyle ya, bir eşek oğlu eşek bunu yapmışsa bir insan evladı olan bizler neden yapamayalım ki!

Öykü 2:

Zamanın birinde köyde çok güzel atı olan yaşlı bir adam yaşarmış. Bu adamın atının güzelliği öyle yayılmış ki sonunda bu, dönemin padişahına kadar ulaşmış. Padişah tez haber salmış, bu atı yüksek bir bedel karşılığında almak istediğini bildirmiş. Adamcağız “kesinlikle olmaz” diyerek satmak istemediğini iletmiş. Aradan bir zaman geçtikten sonra at kaybolmuş. Köylüler toplanmış, “Bak iyi mi ettin şimdi, keşke o fiyata satsaydın, hem atın gitti hem de yüklü paradan oldun” demişler.

Adam, “Çok acele ediyorsunuz, sadece atımın kaybolduğu doğru, gerisi sizin yorumunuz” diye cevap vermiş.

Üç – beş gün sonra at yanına topladığı sekiz – on rahvanla çıkagelmiş. Böylece adamın atı kayboldu diye düşünülürken bir sürü atı olmuş. Köylüler yine toplanmış, “Görüyon mu şu işi, bak zengin oldun artık” demişler.

Adam, ” Ne kadar acele hüküm veriyorsunuz, sadece çok atımın olduğu doğru, gerisi sizin yorumunuz” demiş.

Yaşlı adamın oğlu bu atları eğitirken düşer ve bacağını kırar. Aynı köylüler, “Vah, vaaah! Ne edeceksin, bak iş gören, sana yardım eden tek evladın da yatağa düştü, ne yiyecek, ne içeceksin” demişler.

Adam, ” Sadece oğlumun ayağının kırıldığı doğru, gerisi sizin yorumunuz, verdiğiniz hüküm çok erken” demiş.

Köye bir gün haber ulaşmış. Bütün eli silah tutan herkes savaş için orduya toplanacakmış. Çok çetin bir savaş olacakmış. Köydeki eli silah tutan bütün delikanllar askere alınmış, bizim yaşlı amcanın oğlu ayağı kırık olduğu için muaf tutulmuş.

Köylüler bu kadar dersten sonra ancak anlayabilmişler, erken, acele hüküm vermenin ve boş yere gam, kasavet çekmenin manasızlığını.

Öykü 3:

Roma döneminde yaşlı ve kambur bir adama kendisine “pis kambur” diyerek hakaret eden bir kişiyi darp ettiği için dava açılmış. O zamanın avukatı etkili ve çarpıcı bir savunma hazırlamış. Duruşmaya başlar başlamaz “sayın yargıç, söz istiyorum. Zatialiinize filan kişinin saygılarını ve sevgilerini getirdim” demiş. Yargıç gülümseyerek teşekkür etmiş.

Avukat biraz beklemiş ve ayağa kalkarak, ” Sayın yargıç, size filan adamın iyi dilek ve temennilerini getirdim” demiş. Yargıç, kafasını yana çevirerek “sağol” diye yanıt vermiş.

Duruşma başlamak üzereyken avukat tekrar söz istemiş, tekrar ayağa kalkmış ve, ” Sayın yargıç, burada bulunan herkese şu kişinin selamlarını, sevgilerini getirdim” deyince yargıç, “Eee, yeter ama…” diyerek hiddetlenmiş, bir sürü laf saymış, tepkiler vermiş.

Avukat “son kez” diyerek tekrar söz almış, ayağa kalkmış ve konuşmaya başlamış: “Sayın yargıç, ben size kötü bir şey demedim, sadece sevgi, saygı ve iyi dilek temennilerini getirdim. Siz bunlara bile sırf “çok oldu” diyerek bakın nasıl tepki verdiniz. Oysaki şu adam müvekklimime yıllardır, belki yüz kere pis kambur otur, pis kambur kalk, pis kambur aşağı, pis kambur yukarı… demiştir, karar yüce mahkemenizin” demiş ve yerine oturmuş. Tabiki adam beraat etmiş.

Telkinin ve negatif mesajın etkisi.

______________________________
*Psikolog

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI

SAATLER VE MANZARALAR Yahya Kemal BEYATLI   Sütunların Dibinde Duâ Edenler Ayasofya’da, ikindiden sonra, yerle …

Önceki yazıyı okuyun:
Eşik Hasreti / Ubeydullah GARİB

Kabarcık Ubeydullh Garib Eşik Hasreti Gün geçmiyor ki sürçmeyeyim. An geçmiyor ki tökezlemeyeyim. Utanıyorum Rabbim! …

Kapat