Toplumun şeffaflaştırılması
Artık kişi kendi boyunduruğu altında, ötekisinden mahrum yalnızca kendi kendine kalmıştır; her yandan, her açıdan, hatta herkes tarafından aydınlatılabilir bir şekilde bütün görünürlüğüyle.
Yazan: HAYDAR BARIŞ AYBAKIR
Günümüz sosyal bilim literatüründe, bir analiz metodu olarak kullanılagelen “ben ve öteki” ilişkisi, insan faaliyetlerinin giderek mekanikleştiği bir endüstriyel çağda tartışılmaya başlanmış bir konudur. İnsani olanın yitirildiği duygusu, benlikte bir bölünmeyi de beraberinde getirmiştir. Dış dünyaya karşı duyulan tedirginlik, insanları kendi iç dünyalarına yöneltti; gizli, saklı, bilinmez ötekileriyle yüzleşmeye itti. Varlığın bu şekilde bölünmesi ve ortaya çıkan ayrılığın idrakine varılması, insani dünyaya ait tarihi, siyasi ve kültürel birçok alanda yansımasını buldu.
ÖTEKİYE SAYGI DUYMAK
Kuşkusuz insanların aralarındaki temasların, tarafların birbirleriyle ilişkilerinin her türlüsü bir çeşit ötekileştirmeyi de beraberinde getirir. Böylesi bir ayrımdan kurtulmak, tarih boyu münasebetler göz önüne alındığında, pek de mümkün görünmemekte. Mühim olan ise bu ilişki ağının nasıl yürütüldüğüdür.Bireysel olmayan yaşamımızı ötekinin varlığıyla zenginleştirebildiğimiz gibi, bu ayrımı mutlaklaştırarak düşmanlar üretmemiz de bizim elimizdedir. Korkuya ve tedirginliğe bağlı benliğin ötekileştirilmesi çoğunlukla dışlamayı bünyesinde barındırdığı gibi ayırt edici özelliklerimizin farkına varmamızı sağlayacak, bize seslenecek, bizi biz yapacak bir ötekileştirme de mevcut ilişkiler içerisinde geliştirilebilir. Bu minvalde, en keskin örneği farklılıklara saygı adı altında dünyaya sunduğu mutlak adaletsizliği ile Batı vermektedir. Onun için öteki, ancak kendi istediği ötekiyse kabul görmekte, saygı duyulmakta, tahammül edilmektedir; aksi halde yaşananlar ortadadır.
Günümüzde ise iyi kötü bir şekilde yürütülen “öteki” ile olan ilişkiler bambaşka bir boyutta şekillenmektedir. Farklılıkların ve sınırların küreselleşme adı altında her geçen gün hızla ortadan kaldırıldığı bir dönemin toplumsal söylemine damgasını vuran “şeffaflık” ile ötekisizleştiriliyoruz; yani aynılaştırılıyoruz. Tam da, büyük şairimiz Sezai Karakoç’un, “Herkes gibi olmak olmayacak bir şey / Herkes gibi olmak, olmamak gibi bir şey” dediği durum
Byung-Chul Han yeni kitabı “Şeffaflık Toplumu” ile tam da bu ötekisizleştirilme haline dikkat çekmekte. Demokrasi, adalet, ahlak ve doğruluk gibi sorunların çok ötesine geçen bir paradigma değişimine işaret etmekte. Artık toplumun olumsuzlukları üzerinden attığını, “öteki”ne karşı her türlü tutumunu tüketerek geride bıraktığını belirten Han, kitabında komünikasyon, enformasyon ve görünürlük üzerinden olumluluğun aşırılaştırılmasına dikkat çekmekte.
AYNILIK CEHENNEMİ
Temsilin yerini sergilemeye bıraktığı bir toplumda, insanın biricikliğini imleyen mahremiyetin ilgi sermayesine meta edilmesi söz konusudur. İnsanların turistleştiği, anlamın yitirildiği, teşhirin had safhaya ulaştığı, pornografik bir müstehcenliğin zorla kendini dayattığı, dışarının ortadan kaldırıldığı post-modern sonrası bir toplumun okumasını yaparak bizleri uyarıyor Han.
Toplumu bir tür aynılık cehennemine sürükleyen şeffaflaşma, -Heidegger’i anarak söylendiğinde, ‘herkesleşme-, toplumsal yapıların tümünü etkileyen, onları sistemik bir zorlamayla köklü değişikliğe uğratan kapsamlı bir süreçtir. Konuyu sadece enformasyon özgürlüğü ve suiistimallerinden ibaretmiş gibi ele almak, bu kapsamlı süreci gözden kaçırmak anlamına gelir. Bütün şiddetiyle şeffaflık, ancak her türlü ötekiliğin ve farklılığın aynılık ışığında boğularak ortadan kaldırılmasıyla sağlanmaktadır. Böylece hemen hemen her şey şeffaflaşma adına düzgünleştirilmekte, hizaya getirilmekte; bir örnekliğe ve eşzamanlılığa örnek teşkil etmekte. “Şeyler her türlü olumsuzluktan arındıklarında, pürüzsüzleştirildiklerinde, düzleştirildiklerinde, sermayenin, iletişim ve enformasyonun pürüzsüz akıntılarına direnç göstermeksizin katıldıklarında şeffaflaşırlar.”
ŞEFFAFLAŞAN HAPİSHANELER
Şeffaflık Toplumu, disipline edici toplumlardan farklı bir mantık ile çalışmaktadır. İngiliz düşünür Jeremy Bentham’ın panoptikonundaki gibi mekânsal ayrıştırma üzerinden gözetim ve buna bağlı kontrol teknikleri artık çok geçerli değildir. Geçen yüzyılın disipline edici toplumlarında yalıtıma dayalı bir düzenleme içerisinde iktidar, kendini gizleyerek toplumu gözetim altında tutmaya çalışırdı. Ama artık dijitalleşen mahallelerde böylesi düzenlemelere gerek duyulmamakta. Aksine, bu mahallenin sakinlerine neredeyse bütün mesafeleri ortadan kaldıracak bir hızda sınırsız iletişim hakkı tanınmakta ve her şeylerini açık etmeleri özendirilmektedir. Hapishane düzeneği şeffaflaştırılmakta, iktidar süreçleri de bütün görünürlüğü içerisinde, yani müstehcenliğinde gizlenir hale gelmektedir. Böylece bildiğimiz anlamda hegemonya ve tahakküm süreçleri sona erdirilmiş olur. Artık kişi kendi boyunduruğu altında, ötekisinden mahrum yalnızca kendi kendine kalmıştır; her yandan, her açıdan, hatta herkes tarafından aydınlatılabilir bir şekilde bütün görünürlüğüyle.
“Yorgunluk Toplumu” ve “Şiddetin Topolojisi” kitaplarıyla tanıdığımız Byung-Chul Han, yeni kitabı “Şeffaflık Toplumu” ile neoliberal bir aygıt olan şeffaflığı olumluluk, teşhircilik, apaçıklık, hız, teklifsizlik, enformasyon, ifşa ve kontrol süreçleri üzerinden okumasını yaparak toplumun alacağı yeni biçimlere göre uyarıyor. Şükür ki insandan insana fark var diyebilmek için!
• • •
Şeffaflık Toplumu
Byung-Chul Han
Metis Yayıncılık
2017
84 sayfa
Kaynak: Yeni Şafak
- Mehmet Nuri BİNGÖL”ün Edebî Yolculuğu - 30 Ağustos 2024
- Risale-i Nur’da ve Hatıralarda Kurban Bayramı - 15 Haziran 2024
- Ramazan’dan Sonra - 24 Nisan 2024
- Ramazan Bayramı ve Peygamber Efendimizin Bayramı - 9 Nisan 2024
- Kadir Gecesi ile İlgili Yazılar - 5 Nisan 2024
- Saatler ve Manzaralar / Yahya Kemal BEYATLI - 30 Mart 2024
- Peygamberimizin (asm) İtikâfı - 29 Mart 2024
- Aydınların Dilinden Bediüzzaman Said Nursî / Vefatının 64. Sene-i Devriyesi Hatırasına (video).. - 25 Mart 2024
- Sükûtun Zarâfeti / İmam Süyutî - 23 Mart 2024
- “Oruç, Bıçağa Gerek Duyulmayan Bir Ameliyattır.” - 20 Mart 2024