Ana Sayfa / Yazarlar / Şehirden İndim Köye… Şimdi Köyü ve Köylüyü Kurtarma Zamanı

Şehirden İndim Köye… Şimdi Köyü ve Köylüyü Kurtarma Zamanı

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.
Şimdi Köyü ve Köylüyü Kurtarma Zamanı

Şehirden İndim Köye… 

Dünyayı sarsan Korona virüs salgınının önüne geçebilmek için devletimiz akıl almaz bir mücadele veriyor.
Ne kadar teşekkür edilse, ne kadar takdir edilse, ne kadar gurur duyulsa azdır.

Bu salgının ne kadar süreceğini hiç kimse bilmiyor, kestiremiyor.
Ümidimiz, duamız ve gayretimiz, en kısa sürede ve en az hasarla bu salgından kurtulmaktır.
Bu amaçla devletin aldığı bütün tedbir kararlarına uymak, bütün çağrılara kulak vermek ve devletin işini kolaylaştırmak için elimizden gelen azami gayreti göstermek hem dini, hem insani, hem de vatandaşlık görevimizdir.
Devlet-millet canla başla bu salgınla mücadele ederken sağlık çalışanları, emniyet güçleri, esnaflar başta olmak üzere herkes büyük fedakarlıklarda bulunurken bütün bunlara gözünü, kulağını tıkayıp canının çektiği gibi yaşamak gerçekten çok büyük ayıptır, vebaldir.

Kendisi hasta olmasa bile, dikkat etmediği ve umursamadığı için (farkında olmasa bile) bir virüsü alıp başka yerlere, başka birilerine bulaştırmış olmak, asla hesabı verilemeyecek büyük bir vebaldir, utanç kaynağıdır.
Tedbirsizliği ve umursamazlığı yüzünden, virüs taşıyıp bulaştırdığı insanlardan birinin ölümüne sebep olarak ahirette katil olarak hesaba çekilecek pek çok insan olabileceğinden korkuyorum…
Bu denli hassas bir süreçten geçiyoruz.

***
Bunları belirttikten sonra başka bir hususa da dikkat çekmek isterim.
Salgın nedeniyle alınan tedbirlerin anlık olumlu etkileri yanında, uzun vadede oluşabilecek olumsuz yan etkileri hesaplanıp bunlara yönelik tedbirler de alınmalıdır.

Yerel yönetimler, merkezi hükümetin aldığı kararları yöreye uydurabilmeli, bazen gevşetebilmeli, bazen sıkılaştırabilmelidir. Bu imkan olmalıdır ve vardır. 

Mesela, 65 yaş üstü insanların sokağa çıkma yasağının köylerde de şehirlerdeki gibi uygulanmaya çalışılmasının kimseye bir katkısının olduğu düşünülemez. Çünkü özellikle Kastamonu gibi pek çok vilayetin köyleri küçük, dağınık ve adeta metruktur (boşalmıştır). 

Sabah evden çıkan birinin akşama kadar gezdiği halde toplam beş insanla bile karşılaşamayacağı bölgeler ve köyler var ülkemizde. Şehirlerimizde ise onca uyarıya, onca kısıtlamaya rağmen, evden çıkan biri, bir saat dolaştığında yüz kişi ile karşılaşabiliyor. 

Şehirlerdeki cadde ve sokaklara bakıp köylerdeki teyzeleri, amcaları evlerine mahkum etmemek gerekir diye düşünüyorum.
Düğün, cenaze, mevlid gibi toplu yapılan faaliyetler yasaklansın, kısıtlansın ama günlük hayatın akışına aşırı müdahale edilmesin.
Bu husus şunun için de önemli;
Kastamonu köyleri zaten yaşlıların mekanı.
Köylerde genç nüfus yok.
Hayvancılığı ve tarımı az buçuk da olsa ayakta tutanlar bu yaşlı insanlarımız.
Sokağa çıkma yasağı var diye o insanları tarlaya gitmekten, çift sürmekten, tohum ekmekten, hayvanına bakmaktan men edersek, hasat mevsimi geldiğinde market raflarına koyacak, pazar tezgahına koyacak ürün bulamayabiliriz. Normal şartlarda kendini ve hatta şehirdeki üç beş aileyi de besleyebilen bu insanları yardıma muhtaç hale getirmemeliyiz.

***

Başka bir sorun daha var ve bu sorun çok daha mühim, çok daha çetrefil.
Korona virüs sonrası hayat asla eskisi gibi olmayacak gibi görünüyor.
1960’lı yıllarda başlayan ve sel gibi kırsal kesimden şehirlere ve hatta Avrupa’ya doğru akan göç, tersine dönebilir gibi görünüyor.
Devlet adamlarımız, akademisyenlerimiz bu konu üzerinde kafa yormaya şimdiden başlamalı.
Bu günlerde virüs nedeniyle şehirlerden köye doğru kaçış, bu selin işaret fişeği olarak algılanabilir. Bu durumun acil ve güncel yanı şudur;

Ankara, İstanbul ya da herhangi bir şehirden köylerine gelip gidenler, şehirden kaçıp postu köye atanlar
köylerimiz ve köylülerimiz için ciddi bir tehdit ve tehlike kaynağıdırlar. Bunların takibi ve denetimi hayati öneme haizdir.

Şehirlerden kaçıp köylerine sığınanların bir kısmının sosyal paylaşım sitelerinden takibi yapılsa görülür ki, bazıları fink atıyorlar..
Köylüye ve köy hayatına zarar vermeden bu insanların denetim ve baskı altına alınmaları şarttır.

Köyden şehre göç esnasında yaşanan uyumsuzlukların, ortaya çıkan trajikomik olayların anlatıldığı çok sayıda film sayabiliriz.
Son yıllarda, şehirden köye dönenlerin hal ve tavırlarında da benzer uyumsuzluklar, ayarsızlıklar trajikomik hadiseler yaşanmaktadır.

Şehirlerden köye inenlerin köy hayatımıza pek çok olumlu katkıları olabileceği gibi ciddi sorunlara da yol açabileceklerini bu gün yaşadığımız kriz vesilesiyle farketmeli, tedbirler alabilmeliyiz.
Şehir hayatının sosyal, siyasal, ahlaki sorunlarını; içinde insan barındırmayan, saygı ve sevgi barındırmayan, hız, hırs, rekabet ve kazanma odaklı Avrupai hayat tarzını, kafa yapısını, köylere bulaştırma ihtimalleri çok ciddi bir risktir. 

“Köyden İndim Şehire” filmlerinde anlatılan köylülerin şehir hayatına ve medeniyetine uyum sağlayamamaları sebebiyle ortaya çıkan bazen trajik, bazen komik hallerinin tam tersi bir durumla karşı karşıyayız..
Köyünden kaçıp elli yıl şehir hayatına uyum için mücadele veren insanlar ve onların çocukları bu sefer köy hayatına, köy kültürüne alışmak için de yıllarını verecekler.
Şehre göçün neticesi ile oluşan yarı şehir, yarı köy hayatının sürdürüldüğü, Türk siyasetinin ve Türk sinemasının omurgasını oluşturan, bazen övülen, bazen aşağılanan “gecekondu – varoş” kültürünün tersinden yaşanma olasılığı var.
Şehirdeki sermaye birikimiyle köylere evler konduracak insanlar olacak. Tokalaşmayı, selamlaşmayı, kucaklaşmayı, oturup kalkmayı bilmeyen,
Kediden, tavuktan, kuştan, böcekten ve hatta otlardan korkan insanlar… 
Köyde yabancı, eğreti, misafir, komik, ayarsız, düzensiz insan topluluklarının yaşayacakları ve sebep olacakları sorunlara karşı da hazırlıklı ve tedbirli olmak zorundayız.

Başa dönerek bitirelim;
Bu günlerde pek çok insan kendi canının derdine düşerek hastalıktan kurtulmak ve korunmak için yaşadıkları şehirlerden kaçıp, köylerine geldiler. 
Devletimiz bu insanların hastalık taşıma ihtimaline karşın, onbeş günlük karantina kararı aldı.
Evlerinden çıkmayacaklar, insanlarla yakın temasta bulunmayacaklar.
Devlete, kanunlara, kurallara, insanlara saygı gösterecekler, buna mecburlar.

Köyde yaşayan insanların ayağına dolaşmayacaklar, düzenlerini, huzurlarını bozmayacaklar, her gün her yere girip çıkmayacaklar.

Jandarma ve muhtarlıklar aracılığı ile bu insanların kayıtları tutulmalı,  takip edilmeli. 

Köylülerimiz de jandarma, polis vb. mesaj hatlarından gönderilecek mesajlarla ya da başka yollarla uyarılmalı. 

Şehirden kaçanlardan ve devlet yetkililerinden ricamız;

Köy hayatımızı, köylümüzün hayat düzenini bozacak, hayatlarını zindana çevirecek işler yapmayalım.

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Zübeyir Gündüzalp Ağabeyin Afyon Mahkemesi Müdafaası

Zübeyr'in müdafaasıdır: Afyon Ağır Ceza Hâkimliğine Gizli cem'iyet kurmak ve devletin emniyetini bozmak suçuyla müttehem …

Kapat