Ana Sayfa / RİSALE-İ NUR & BEDİÜZZAMAN / Bediüzzaman'ın Talebeleri / Bediüzzaman'ın Yakın Talebeleri / Selâhaddin Çelebi’nin Denizli Mahkemesi müdâfaası

Selâhaddin Çelebi’nin Denizli Mahkemesi müdâfaası

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

Selâhaddin Çelebi’nin Denizli Mahkemesi müdâfaası

بِاسْمِه۪سُبْحَانَهُ

Selâhaddin Çelebi’nin müdâfaasıdır.

Aslı Denizli Ağır Cezâ Mahkemesine verilmiş.

3 Haziran 944 İsnâd edilen mevhûm suçların olmadığı, mütehassıs hey’etin raporundan sarâhaten anlaşılmıştır. Binâenaleyh huzurunuzda vicdanıma göre suçlu değil, bir şâhid sıfatıyla bulunuyorum ve söylüyorum. Tarihten altı-yedi sene evvel İstanbul’da ulemâdan eski fetvâ emîni Ali Rızâ ve Elmalılı Hamdi Efendi gibi meşhur âlimlerin bir musâhebelerinde, Bedîüzzaman Üstâdımın ilminin vehbî olduğunu; vaktiyle Anglikan Kiliseleri Başpiskoposu’nun ve Japonya’nın başkumandanının İslâm ulemâsından sorduğu suâllere cevab veren;

ve bütün âlimleri ilmiyle teshîr ve hayrette bırakan; ve yirmi seneye yakın bir vakitten beri dünyayı terk eden bu şahsiyetten bahsetmeleri, bende muhîtimizde olan bu zâtı ziyaret arzusunu uyandırdı. Evet, zamanın sefâhet ve eğlencelerine kapılmış, yirmi beş yaşında bir gençtim. İlk tahsîlimden ve ebeveynimin terbiyesinden aldığım dînî ferâizimi öğrenmek ve dînî akāidimi kuvvetlendirmek ve nefsimi ıslah etmek maksadıyla; ve din serbestîsini de bildiğimden muhîtimizde bulunan bu yüksek âlimi fırsat bilerek ziyaret ettim. Hatta ikāmetgâhının önündeki karakolun nöbetçisinden sordum, bana kapısını gösterdi. Serbest girdim. Elini öptüm, hayır duâsını taleb ile îmânımı nasıl kurtarabilirim, tenvîr ve irşâd buyurmasını Allah rızâsı için yalvar­dım. Konuştuğunu zorla anladığımı hissedince, bir defter çıkardı. Îmân ve âhirete âit vecîz cümleler ile dolmuştu. Mütâlaa için müsâade istedim. Hârice vermiyordu. Nihâyet ısrarlı ricâlarımla iâde etmek şartıyla almaya muvaffak oldum. Sûretini çıkardım, iâde ettim. İşte bu şekilde bir mikdar Risâle-i Nûr, dünya ve âhiretimin selâmeti için kopya ettim. Bu ziyaretlerimde bana ne cem‘iyetten, ne siyâsetten ve ne de tarîkatten bahsetmemiştir. Hatta dünyevî bir havâdisi dahi söyletmedi. Dâimâ “Îmân ve âhiretinizi kurtarmaya çalışınız” buyurmuştur. Ve yanında beş dakikadan fazla durulmaması, kapıdaki i‘lânda yazılı idi. Müddeti geçirilirse, “Sen safâ geldin!” diye savardı.

Kanâatime göre Risâle-i Nûr, Kur’ân-ı Kerîm’in âyetlerinden tereşşuh etmiş esrâr-ı Kur’âniye temsîllerle, mantıkî, edebî, felsefî cümlelerle yazılmış, her sınıf ve her tabaka halka hak ve hakîkati bir güneş gibi göster­diğinden, dikkatlice okuyan herhangi bir şahsın, bilhassa benim gibi bir mübtedînin câzibesine kapılmamasına imkân bırakmıyor. Çünki Risâle-i Nûr ifsâd değil, ıslah ediyor. Denizli hapishânesi buna bir numûne, müdür ve gardiyanları birer şâhiddirler ki; lisân-ı hâllerimizi gören en azılı mahkûmlar, en mûnis insanlara dönmüşlerdi. Bir-iki adam öldürenler, şimdi tahta kurusunu öldürmekten korkuyorlar gördüm. Bendeniz, hayat-ı ictimâiyemde dinime, milletime, devletime nâfi‘ değişiklikler gördüğümden bana hocalık eden bu eserlerin müellifine altı yedi sene zarfında duâsını taleb eder ve teşekkürü hâvî birkaç mektup ve bayram tebrîği ve bu eseri okuyan bir-iki arkadaşımdan da mecâzî ve remzî kelimeleri hâvî şahsî bir-iki mektub alınmış veya yazılmıştır ki, bunlara cevâben yazılan mektublar karşılaştırıldığı vakit, hüsn-ü niyet ile sâfiyâne yazılmış, sırf kuvvetli bir îmânın mahsûlleri olduğu görülür. İddiâ makamının bahsettiği “motor” da mecâzî bir kelimedir. Nefsime âit büyük hatalarım olduğundan, zâhiren tatlı, ma‘nen acı hâllerden muhâfaza için hem çocukluk, hem askerlik, hem mekteb arkadaşım İbrahim’den, “Duâlarınız berekâtıyla motoru sektesiz işletelim.” demiştim. Vücûdum nerede, aranılan motor nerede? Ma‘mâfîh mu‘teber raporda da mektubların tahlîl ve tedkîki neticesi hüsn-ü niyetimi isbat etmiştir. Mütâlaa için bu eserden bir-iki arkadaşıma arzularıyla vermiş olsam bile, İslâmiyet’in şiârından olan âyet ve hadîs ile sâbit her Müslümanın borcu olan bu gibi dînî eserleri isteyene vermekte mahzûr değil; vermemeyi günah, vermeyi sevab bir hediye-i İslâmiye biliyorum. Arama zabtında gösterildiği gibi, Ankara’da elim ile teslîm ettiğim risâle ve mektublarda, ne hükûmete ve ne devlete ve ne rejime ve ne de millete aleyhde bir kelime dahi yoktur. Ve görmedim. Ve böyle bir eseri olduğunu da bilmiyorum. İsmini bile işitmediğim Homa’da tanımadığım birinde bir müellifin bir eseri çıktı diye, Ankara’da aynı müellifin diğer fâideli müellefâtını okuyan bir şahsı mes’ûl etmek, elbette kanunî ve vicdânî olamaz. Teşkîlât-ı Esâsiye kanununun madde-i mahsûsunda ve kānûn-u medenînin esbâb-ı mûcibe lâyihasında sarîhtir ki: “Hükûmetin altı esasından biri de lâikliktir.” Hürriyet-i vicdân düstûruyla dinsizlere ve sefâhetçilere ilişilmediği gibi, dindârlara ve takvâcılara da ilişilmemektir. Türk Cezâ Kanunun 175/176. maddelerinde “Şahsın dinine, ibâdetine hakāret ve tecâvüz eden tecziye edileceği” kaydına istinâden, dininde serbest olan her şahsın ibâdetini de icrâda serbest olması gibi dinini de öğrenmesi bir hakk-ı sarîhidir. Kitap, mecmûa ve yevmî gazetelerde dînî ve ahlâkî yazılar, fikir serbestiyetine ve vicdan hürriyetine istinâden yazılıyor. Kütübhânelerde muhtelif dinlere ve rejimlere zıd eserler dahi serbest olarak okuyucuya veriliyor.

Risâle-i Nûr müellifinin maddî bir menfaat gözetmeksizin Allah Cel­le rızâsı için beşeriyete, bilhassa İslâm câmiasına armağan olacak dînî ve ahlâkî eserlerini okumaya başlarken küfr-ü meşkûk içinde boğuluyor­dum. Cân kurtaran gibi Risâle-i Nûr imdâdıma yetişip, elhamdülillâh hem dünyamı, hem âhiretimi i‘dâm-ı ebedîden kurtardım. Bu sebeble yüksek mahkemeniz huzurunda Üstâdıma teşekkür etmeyi bir borç bilirim. 

Netice: Ben ne dînî hissiyâtı tahrîk ve ne de milletin ve devletin emniyetini ihlâl edecek bir harekette bulunmadığım gibi, kimseyi de teşvîk etmedim. Ve kimse de beni teşvîk etmedi. Tarîkat ve cem‘iyet yoktur. Bu husu­sun beynelmilel tanınmış ve ayrı ayrı meziyet ve kıymetleri hâiz olan milletin ve maârifin iftihâr ettiği güzîde şahıslardan müteşek­kil bir âlî hey’etin verdiği ilmî raporda, Risâle-i Nûr’un ilmî ve vâkıfâne ve fâideli eserlerini tasdîk ettiğimden, iddiâ makamı hü­kûmeti ve adliyeyi meşgul eden Risâle-i Nûr’un millete ve hükûmete zararı olmayıp bil’akis fâideli olduğunu tebârüz ve kazâî tefsîr­lerle îzâh ile berâetimizi taleb etmesini ümid ederken, maalesef hiç nazara almayarak mevkūfiyetimizin devamına sebeb olan ma­hallî, nâkıs, gayr-ı ilmî ehl-i vukūf raporlarına istinâden verdiği ilk iddiânâmenin aynını, son iddiânâmesinde de ısrar ve tatbîk­le suç isnâd etmesiyle inkisâr-ı hayâle uğradım. Nefsini ıslaha ve beşeriyete fâideli olmaya çalışan necîb milletimizin temiz nâsiyeli bir genci olduğumu îzâh ve isbat ettim.Mütehassıs ve selâhiyetli ilim hey’etinin sarîh kanâati neticesin­de elde edilen gayr-ı kābil-i red delâil, nâkıs raporları hükümsüz bırakmakta ve iddiâ makamının ileri sürdüğü indî ve hayâ­lî tezi cerh ve nakz etmiştir. Bütün isnâdları red ediyorum. Hususiyeti olan ilmî tefsîr ve kanâatleri hâvî raporun kabûl ve tatbîkini hürmetle taleb; ve hürriyet-i şahsiyemin ve me’muriyet hukukumun ve müsâdere edilen hususî kitap ve mektub ve not defterimin iâdesiyle beraber berâetimi, âlî mahkemedeki adâletin tecellîsinden bekliyorum. Ankara gümrük muhâfız kursunda iken tevkîf edilen 

Muhammed Salâhaddin Çelebi

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

Hasan Yeğin Ağabey Vefat Etti Hasan Yeğin (rha) Kimdir?

Bediüzzaman’ı Ziyaret Etmiş Risale-i Nur Talebelerinden Kastamonulu Hasan Yeğin Vefat Etti  Üstad Bediüzzaman Said Nursi …

Önceki yazıyı okuyun:
Celcelutiye duası vahiy midir; kaynakları nedir?

Celcelutiye duası vahiy midir; kaynakları nedir? Celcelutiye duası vahiy midir; kaynakları nedir? Cevap 1: Hz. Peygamber (asm)'e gelen vahiy, biri sarih/açık vahiy, diğeri zımnî/gizli vahiy...

Kapat