Ana Sayfa / Yazarlar / Selâm Olsun Sana Ey Nebi!

Selâm Olsun Sana Ey Nebi!

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

“Hem nasıl ki o gecede Cenâb-ı Hak tarafından
“Selâm olsun Sana Ey Nebi!..”
demesi,
istikbâlde yüzer milyon insanların her biri,
her gün, hiç olmazsa on defa,(teşehhüd’de)
“Selâm olsun sana Ey Nebi!..”
demelerini âmirâne iş’ar eder ve o selâm-ı İlâhî,
o kelimeye geniş bir nur ve yüksek bir mânâ verir.”” (6. Şua)

O mübarek ve Mukaddes Gece de;
Şu kâinat Hâlıkının
ve Mâlikü’l-Mülk ve’l-Melekûtun
ve Hâkim-i Ezel ve Ebedin ve Alemlerin Rabbi’nin İlahi Huzuruna,
Alemlerin Resulü
ve Server’inin, Alemler namına ulvi bir Müşerrefiyetidir!..

‘Nebi’ vasfıyle hitab edilmesi, kelime anlamıyle,
Muhatabın yükseklik ve ulviyetine işarettir!..…
“…Saltanat-ı uzmâ ünvanıyla
ve hilâfet-i kübrâ namıyla
ve hâkimiyet-i âmme haysiyetiyle
ve evâmirini etrafa neşir
ve teşhir maksadıyla,
o işlerle alâkadar bir elçisiyle
veya o evâmirle münasebettar büyük bir memuruyla konuşmaktır,
sohbet etmektir
ve haşmetini izhar eden ulvî bir fermanla bir mükâlemedir.” (31. Söz)
“O’ Zat’(ﷺ), -zülcenâheyn- yani, ubudiyet-i külliye cihetiyle kesret tabakatının dergâh-ı İlâhîye elçisi olduğu gibi, kurbiyet ve risalet cihetiyle dergâh-ı İlâhînin kesret tabakatına memurudur…
Yani, bir habib resul vasıtasıyla-ki hem habibdir,
ubudiyetiyle kendini O’na sevdirir, âyinedarlık eder;
hem resuldür,
O’nu mahlûkatına sevdirir-cemâl-i esmâsını gösterir!..”. (10. Söz)
İslâm’dan evvel Araplar, bir ittifak kurmak üzere antlaşacakları zaman iki yay çıkarır, birini diğerinin üzerine koyarak ikisinin “kāb”ını (yayın, kabza ile kiriş kısmı olan iki köşe aralığını) birleştirirler, sonra da ikisini berâber çekip onlarla bir ok atarlardı. Bu, onlardan birinin râzı olacağı şeye diğerlerinin de râzı olacağını, birisini gazaplandıran şeyin diğerlerini de gazaplandıracağını ifâde eden bir berâberlik ve bütünlük antlaşmasıydı.
“Hem Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, artık ne mü’min bir erkek, ne de mü’min bir kadın için (o hükme muhâlif) işlerinde kendilerine (başka bir yolu) seçme hakkı yoktur! Ve her kim Allah’a ve Resûlüne isyân ederse, artık muhakkak ki apaçık bir sapıklık ile dalâlete düşmüş olur. (Ahzab, 36)
“Kim Resûlullah’a itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisâ, 4/80)
Buna göre “kābe kavseyn”, hem maddî hem de mânevî yakınlığı ihtivâ eden ve beşer idrâkini aşan, ulvî bir hakikattir!…
“Öyle de, Resul-i Ekrem (ﷺ), o selâma mukabil
-Ey Rabb’imiz!- Selâm bize ve Allah’ın sâlih kullarının üzerine olsun,
demesi istikbalde muazzam ümmeti
ve ümmetinin salihleri, selâm-ı İlâhîyi temsil eden İslâmiyete mazhar olmasını..” (6. Şua)
“Size kendi aranızdan öyle bir peygamber geldi ki,
sıkıntıya düşmeniz O’na çok ağır gelir.
Kalbi sizin için titrer, müminlere karşı pek şefkatli ve merhametlidir.”
(Tevbe, 9/128)
“Evet, rivayet-i sahiha ile mahşerin dehşetinden herkes,
hattâ enbiya dahi ’nefsî’, ‘nefsî’ dedikleri zaman,
Resul-i Ekrem(ﷺ)’ ümmetî, ümmetî’ diye refet ve şefkatini göstereceği gibi,
Hem bütün tarih-i hayatı ve neşrettiği şefkatkârâne mekârim-i ahlâk, kemâl-i şefkat ve refetini gösterdiği gibi,
ümmetinin hadsiz salâvatına hadsiz ihtiyaç göstermekle,
ümmetinin bütün saadetleriyle
kemâl-i şefkatinden alâkadar olduğunu göstermekle
hadsiz bir şefkatini göstermiş.”(4. Lem’a)

“O (ﷺ), bütün resullerin seyyididir,
bütün enbiyanın imamı’dır,
bütün asfiyanın serveri’dir,
bütün mukarrebînin akrebi’dir,
bütün mahlûkatın ekmeli’dir,
bütün mürşidlerin sultanı’dır.”(10. Söz)

“ve İslâmiyetin umumî bir şiarı olan mü’minler ortasındaki
(Selâm olsun sana, sana da selâm olsun)
umum ümmet demesini râciyâne, dâîyâne Halıkından istediğini ifade ve ihtar eder.” (6. Şua)
Efendimiz, Ümmet-i Muhammed’in birbirini ‘Selâm’la karşılamalarını Rabbinden Niyaz etti!..
Bir sahabi Hz. Peygamber (s.a.s)’e: “İslamın hangi işi daha hayırlıdır?” diye sorduğunda, Rasûlüllah şöyle buyurmuştur: “Yemek yedirmen, tanıdığına ve tanımadığına selâm vermendir.” (Buhari, İman, 6-20).
“Küçükler büyüklere,
binekli atlı veya arabalı olanlar yayalara,
yürüyenler, oturanlara;
arkadan gelenler yetişince öndekilere;
iki grup karşılaştığı zaman,
az olanlar çok olanlara önce selam verirler.”
(Buhârî, İsti’zân, 4-7; Müslim, Selâm, I).

“Ve o sohbette hissedâr olan Hazret-i Cebrail (a.s), emr-i İlâhî ile o gece,
“Ben Şahitlik ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur.
Yine şahitlik ederim ki, Muhammed, (ﷺ) O’nun kulu ve Peygamberidir.”
demesi,
bütün ümmet kıyamete kadar böyle şehadet edeceğini
ve böyle diyeceklerini mübeşşirâne haber verir.
Ve bu mükâleme-i kudsiyeyi tahattur ile,” (6. Şua)
Teşehhüd de zikredilen, Mübarek ve Mukaddes kelimeleri anımsamakla,
Ezel ve Ebed,,
Evvel ve Âhir,
Zahir ve Bâtın sıfatlarına mazhariyetle,
“kelimelerin mânâları parlar, genişlenir!…” (6. Şua)
Namazda Tahiyyatla muhatap olduğumuz
Namazın miracvari lezzetiyle açılan
Fikrî ve hissi pencerelerden nazar etmek,
kalbî keşiflerde inkişaf sağlamaktır.
“Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes onu tesbih eder.
Onu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur.” (İsra, 17)
Âyetinin muvafakatıyla mevcudat ve masnuata hass-ı nazar etmektir!..
Meselâ; Rahman İsm-i Keremi’nin bizzat kendi hasselerinde hayatiyetine Şahid,
Rahim’in ism-i latifi olan masnuat üzerinde,
Esma-i Hüsna’sına şehadet etmektir!..
Yani, namazla uruç edilen mi’raçtan seyeranla,
ve ubudiyyet müşerrefiyetiyle kemâle isal,
ve İlahi bir İkram olan Kulluk makamıyle müyesseriyettir!..

Faydalı ise lütfen bağlantıyı paylaşınız, tavsiye ediniz. Kaynaksız kopyalamanıza rızamız yoktur.

İlginizi Çekebilir

‘Salâvatın Mânâsı Rahmettir!..’ 

‘SALAVÂTIN MA‘NÂSI RAHMETTİR!..’  “(Ey resûlüm!)  (biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik!..” (Enbiya,107) “İşte seni …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Önceki yazıyı okuyun:
Hayat Elden Gidiyor Kaygısı

Çocukken elinizdeki bisküvi bitmesin diye yavaş yavaş yemenizin sırrı nedir? Nedir bu, “Eskiyen ayakkabıları bir …

Kapat